02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Memduh Ün ve Uğur Ün’den ‘Memduh Ün Filmlerini anlatıyor’ Küçük dünyaların büyük yönetmeni Filmlerinin birçoğunda, büyük kentlerin kenar mahalleleri çevresindeki insanları; bu insanlar arasındaki dostluk, arkadaşlık, yardımlaşma ilişkilerini ve bu insanların doğruluk, dürüstlük, sevgi ve umut gibi insancıl değerlerini iyimserlik ve sevecenlikle anlatarak sinemamızda bir ‘tür’ün temel motiflerini de belirleyen Memduh Ün, bu kez sinemaseverlerin ve sinema eğitimi alan öğrencilerin ilgisiz kalamayacakları Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor adlı kitapla çıkıyor karşımıza. Ë Fatma ORAN zun bir sinema serüveninin ardından, 1994 yılında, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar FakültesiSinema Televizyon Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan ve on beş yıl boyunca öğrencilerle sinema birikimini paylaşan Memduh Ün, geçen yılın sonlarında omurgasında oluşan bir rahatsızlık nedeniyle okulu bıraktığında, sinemada geçen günlerini kitaplaştırmayı düşünmüş ve böylelikle 19542005 yılları arasında, yönetmen olarak gerçekleştirmiş olduğu filmlerini ve bu filmlere dair gerçekleri; oyuncu, senarist, görüntü yönetmeni ve sinemaya gönül vermiş dostlarıyla yaşadıklarını, paylaştıklarını tüm içtenliğiyle yansıttığı Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor ortaya çıkmış. Memduh Ün’ün 19542005 yılları araveniyordum. O güne kadar üretilmiş en sında yönettiği filmlerini yeniden izleyip iyi filmimi yapacağıma inanıyordum. değerlendirdiği bir kitap olduğu kadar, Ünlü yazar Peyami Sefa’nın ağabeyi insan ilişkilerini ve kişisel dünyasını da İlhami Sefa’nın, Doğu’da geçen ve bir okuyucu karşısına çıkaran önemli bir kan davasını anlatan Hacı Şakir Ailesinin Esrarı başlıklı romanını seçtim. Seçalışma. Ben sevdiklerim için yazı yazanaryoyu kimin hazırladığını hatırlamımıyorum; bu tanıtma yazısını hazırlaryorum, ama çoğu filmimde olduğu gibi, ken bir kez daha anladım bunu. Babam birçok bölümünü sette kendim yeniden Bülent Oran’ın ölümünden yedi ay önyazmıştım zaten. ce yayımlanan Senaryo Bülent Oran adlı kitabı için de yazmamıştım. Olmuyor. Filmin hikâyesi karda kışta, doğuda Kalbim, kalemime söz geçiriyor; oysa geçiyordu. Ama Doğu’ya gitmedik, dabir kitap tanıtımında nesnel olmanız geha ekonomik olması açısından, olaylar rekiyor. Bu nedenle, sert görünüşünün Doğu’da geçiyormuş gibi Uludağ’ı seçaltında altın gibi bir kalp taşıyan çok tik. Uludağ’da o dönemde yalnızca Büsevgili, çok değerli sinema yönetmeni, yük Otel vardı, ama çok pahalı olduoyuncusu ve yapımcısı Memduh ğundan Kirazlı Yayla’da bir motelde Ün’ün sinemaseverlerin başucu kitabı kalmıştık. En iyi filmi yapacağım duyniteliğindeki bu önemli kitabından seçgusuyla ekibe müthiş eziyet ettim çekim tiğim iki filmle taçlandırıyorum yazımı. süresince. Sabah saat beşlerde kaldırı“1954 Düşman Âşıklar: Yönetmen: yordum herkesi, altı sularında işe çıkıMemduh ÜnMehmet Muhtar/ Eser: İlyorduk. hami Sefa/ Foto Dir.: Turgut Ören/ Ağırlıklarımızı, ışık, kamera ve set Müzik: Plak/ Oyuncular: Mine Coşkun, malzemelerimizi kızaklara yüklüyorduk. Nazım İnan, Hasan Ceylan, Hüseyin Set ve kamera ekibi karda bin bir eziyet Güler/ Yapımcı: Coşkun Film. içinde, zorlukla çekiyordu kızakları. 1954 yılında çektiğim Yetim Yavrular filmi yapıtlarım arasında yönetmen olarak çektiğim ilk filmim gibi gözükür, oysa yanlış bu. Öncesinde Düşman Âşıklar adlı bir film çekmiştim, ama afişte yönetmen olarak Mehmet Muhtar’ın adı yazıldı. Başoyuncu “Mine Coşkun” takma adıyla filmlerde oynayan Münevver Coşkun’du. Münevver Coşkun ablası Mukaddes Coşkun’la beraber sahneye çıkan, Malatya kökenli ünlü türkücülerdendi. Dr. Arşavir Alyanak’la 1951’de kurduğumuz Yakut Film’in Hayat Acıları ve Onu Ben Öldürdüm filmlerinde Mine Coşkun’la başrolleri paylaşmıştık. Sinemacı olarak bana çok güvenirdi. 1954 yılında Dursun adlı kişiyle birlikte kurdukları Coşkun Film’in ilk filmini benim çekmemi istedi. Bir konu seç ve iyi bir film yapalım, ben de başrolü oynayayım, dedi. Yönetmen olarak ilk filmim ola Memduh Ün’le uzun yıllardır hayatı paylaşan Fatma Girik yönetmenin bir çok filminde de rol aldı... caktı, ama kendime çok güHer taraf karlı çam ağaçlarıyla doluydu; her yer birbirine çok benziyordu, ama acemiliğimden her plan için üç yüz, beş yüz metre ötelerde bir yer buluyor, malzeme yeniden kızaklara yükleniyor, bu eziyet paydos saatine kadar defalarca tekrarlanıyordu. Bu eza ve cefaya dayanamayıp küçük rollerdeki oyunculardan ve set ekibinden işi bırakıp gidenler olmuştu. On dokuz gün çalıştım, yapımcının parası bitti; İstanbul’a döndük, para bulundu. Sonra yeniden Uludağ’ın yolunu tutup bir on günlük çalışma daha yaptık. Etti yirmi dokuz gün. İstanbul’a döndüğümüzde dahili sahneler kalmıştı çekilecek. İki üç gün de bu sahnelerle uğraştık. Etti otuz iki gün. Ama film hâlâ bitmemişti. Bir de Uludağ’daki bazı mekânları filmde hem karlı, hem de karsız görmemiz gerekiyordu. Bu nedenle karda çektiğim sahnelerin yaz geldiğinde çekilecek karşılıkları da kalmıştı. Bunlar filmde iki kısım kadar yer tutuyordu. Bir ara daha verdik ve bu arada negatifler yıkandı, iş kopyası basıldı. Benim kurgu bilgim vardı, kurgulamaya oturdum. Bitirdiğimde, değil en iyi filmi çekmek, o güne kadar ülkemde üretilmiş en berbat filmi yapmış olduğumun ayırdına vardım dehşetle ve ciddi bir şoka girdim. Filme devam edemeyeceğimi anlamıştım. Gittim Mine Coşkun’a; “Ben kalan sahneleri çekmeyeyim, almam gereken paradan da vazgeçiyorum” dedim. Senaryoyu da size teslim edeyim, başka bir yönetmen tamamlasın, diye de ekledim. İsmimin jenerikte yazılmaması koşuluyla yeni bir anlaşma yaptık. Benden kurtulacakları için çok sevindiler ve filmi Mehmet Muhtar tamamladı. Düşman Âşıklar filmi sinemalarda da çok kötü iş yaptı, hiçbir ticari başarı sağlamadı ve hatırladıkça utandığım kötü bir deneyim olarak yer aldı meslek yaşantımın içinde. Bugün için filmi görmek olası değil, belki belediye depolarında çıkan yangınlarda yandı ya da gümüş çıkarmak için katillerin(!) elinde birçok negatif gibi yok oldu gitti.” UYARLAMA “1964Halk Çocuğu: Senaryo: Atıf Yılmaz (Frank Capra’nın Mr. Deeds Goes To Town adlı filminden uyarlama )/ Foto Direktörü: Mus ¥ U BİR ÖMÜR SİNEMA Memduh Ün bu kitabı yazarken filmlerini yeniden izlediğini belirtiyor sunuş yazısında: “Ne yazık ki negatifleri belediye depolarında yanmış veya kaybolmuş beş filmimi yeniden görme olanağım olmadı. Filmlerimi yıllar sonra izlerken olabildiğince mesafeli ve nesnel olmaya çalıştım ama bunu ne kadar başardım, bilemiyorum. Umarım sinema tarihimize alçakgönüllüce de olsa bir katkıda bulunmuşumdur gözlemlediklerimle, aktardıklarımla.” Yetmiş iki filminin oluşum serüvenini anlattığı kitabının gölgede kalmış kahramanı ise önemli sinema adamı, arşivci ve eğitimci Sami Şekeroğlu: “Ama önce ellili ve altmışlı yıllarda, filmleri koruma koşullarımızdan söz edeyim biraz. Altmışlı yıllarda, benim ve bazı yapımcıların filmleri Acar Film Stüdyosu’nun bahçesindeki, üstü oluklu sacla örtülü salaş depolarda güya korunuyordu. O günlerde biz negatiflerin fazla bir değeri olduğunu düşünmezdik. İtfaiye yasalarına göre, belediye depolarında korunması gereken filmlerimiz sık sık çıkan yangınlarda kül olup gidiyordu. Bu ortamda, Sami Şekeroğlu tamamen kendi çabasıyla 1962 yılında Sinema Arşivi’ni kurdu. Türk Sineması’na büyük bir hizmetti bu…” Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor, SAYFA 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1042
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle