Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Zehra Ünüvar’dan Öyküler Şahmaranı Yutmak Şahmaranı Yutmak, Zehra Ünüvar’ın Cumhuriyet Kitapları’nca yayımlanan öykü kitabının adı. Ünüvar’ın özgeçmişinde Manisa, Akhisar doğumlu olduğu yazsa da Muzaffer İzgü gibi Aydınlılar onu da Aydınlı saymıştır. Ë Etem ORUÇ Yirmi bir öyküden oluşan bu kitabı okurken içinde kendinizi bulabilirsiniz. Kitabın arka kapağında şöyle bir yazı var: “Büyük emek ve özenle aldığımız eşyalar hemen değer yitiriyorsa… Yaşlılar hiç hesabınızda yoksa… İyi niyeti yüzünden kandırılan köylüyü aşağılıyorsan… Bu öyküleri okumayın! Hâlâ bir kadın taşlanarak öldürülüyor da sesi size ulaşmıyorsa… Sokaklarda ruhu ve bedeniyle tükenen gençlerimiz umurunuzda değilse… Sofranıza dek gelmiş ekmeğin hiç değeri yoksa… Yalnız medyanın sunduğu kadınları dert ediyorsanız… Bu öyküleri okumayın!” Duru bir Türkçe ile fırından yeni çıkmış bir ekmek sıcaklığıyla anlatılmış bu öyküleri okurken bazen içinizin bir bardak soğuk su içercesine serinlediğini, bazen de yanaklarınızdan yaşların süzüldüğünü göreceksiniz. Kitabın arka kapağındaki yazı şöyle devam ediyor: “Öykünün, hepimiz adına kucakladığı binlerce sessiz insandan ses almak hoşunuza gitmeyecekse… Küreselleşme diye diye sıla değer yitirdiyse… Kart kocaların körpecik bedenlerin peşine düşmesini yadırgamıyorsanız… Bu öyküleri okumayın! Zehra Ünüvar, değişen dünyamızla birlikte yitip giden değerleri özleyenler için kaleme aldı bu öyküleri…” “Serin Hanım” öyküsünü okurken sanki evimizdeki buzdolabı canlandı, konuşmaya başladı. İçsel duygularımızı o denli Zehra Ünüvar güzel anlatmış ki. “Çok mahcup bir edayla buzdolabı almak istediğimizi söyledik. O zamanlar ortalığı bu kadar taksit çılgınlığı sarmadığı için böyle pahalı eşyalara herkes gönül düşürmüyordu.” Altmışlı, yetmişli yıllardaki bir devlet görevlisinin iç duygularını ne kadar güzel anlatmış: “Onca hevesimiz boşa gitmişti. Biz, daha kendilerine doğru dürüst bakamayan iki yaşam acemisi, hangi akla hizmet edip de Serin Hanım gibi ince ruhlu bir canlının sorumluluğunu almıştık!” Öykü kitabı, “Serin Hanım”, “Tuttu Yalnızlığın Elinden”, “Hükümet Görevlisi”, “Bir Atlı, Ahlar Köprüsü”, “Kart Koca”, “Nar, Süreyya”, “Tütüncü Kadınlar”, “Rasgele”, “Sevcan Hala”, “Büyük Büyük Binaları Dikmişler”, “Vergi İadesi”, “Sevdi Fatima”, “O”, “Zor Karar”, “Deniz Feneri”, “Nergis Sokağı”, “İyi Yürekli Çingene”, “Şahmaranı Yutmak”, “Yoz Kuş” adlı yirmi bir öyküden oluşuyor. Kitabını bir çırpıda okuyuverdim… Her öyküde kendimden bir şeyler buldum. “Tuttu Yalnızlığın Elinden” öyküsüne şu tümceyle girmiş: “Tüm sesler sustu. Güneşi bir kara bulut örttü usulca. Dallardaki serçeler suçluluğa boğuldu.” Kurgu çok güzel yapılmış. Tümceler Türkçenin yapısına uygun, kısa ve çarpıcı. Benzetmeler oldukça özgün. “Derken, erken budanan bir dal gibi uzandı toprağa!” Yaşadığı kentin kültürünü, törelerini, deyişlerini de bir güzel sindirmiş öykülerine. Aydın’da yaşanır da zeybeklerden, efelerden söz etmemek olur mu hiç? “Bir bahar türküsü düşündü aklından. Yine aklında, halaylara, zeybeklere durdu bir an. Yana yöreye bakınmak istedi, olmadı. Kanında, adını koyamadığı, gürül gürül bir çağlayış… Kulaklarında, söylenmemiş sevda masalları… Bir varmış, bir yokmuş!” Masal tadında bir anlatım. Şimdilerde var mı bilmiyorum, bizim çocukluğumuzda “İçiboş” denen pastamsı bir yiyecek vardı. Ağzına koydun mu eriyiverir, içine hoş bir koku yayılırdı. Ben, “Şahmaranı Yutmak” öyküsünü okurken çocukluğumdan kalan o tadı anımsadım. Sıcacık, içten bir anlatımı var. “Hükümet Görevlisi” öyküsünde de yerel deyişleri çok güzel kullanmış. “Ağabey yerine “efem” demeleri pek hoşuma gidiyordu. Dedeme de efelik yakışıyordu doğrusu. Hem büyük olarak seven ve koruyandı; hem de efelere benzer bir duruşu ve yürüyüşü vardı.” Öyküsünü yazarken yaşadığı kentin belleğini de oluşturuyordu. Dillendirmeye cesaret edemediğimiz pek çok konuya neşter vurmuş Zehra Hanım. İpek böceği gibi kozasını sessizce ören, en nitelikli ipeklere, güzelliklere ulaşan birisi. Son öyküsü “Yoz Kuşlar” şu tümcelerle bitiyor: “Ve bugüne dek yaşadığımız güzel günlerin hatırına bayım, bu yoz kuşun uçacağı göklere dokunayım deme sakın!” O, öykülerinde yüzlerce sözcükle anlatılamayacak duyguları damıtarak şiirsel bir coşkuyla dillendirmesini çok iyi biliyor. Toplumcu ve ulusalcı olmanın neredeyse suç sayıldığı bugünlerde Zehra Hanımın bu yapıtını Anadolu’da yakılmış bir meşale olarak görüyorum. Eline sağlık öğretmenim. Daha nice yapıtlara. ? Şahmaranı Yutmak/ Zehra Ünüvar/ Cumhuriyet Kitapları/ 204 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1042 SAYFA 19