Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hazırlayanlar: Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Mavisel Yener, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. ÇOCUKGENÇLİK OKUMA Dinçer Sezgin’i uğurladık Kafdağı’nın ötesine, fesleğen kokan bir nefese... Çocuk düşleri gören bir yazar Ë Mavisel YENER Ö ykücülüğümüzün özgün ustalarından birini, rüyalarında çocuk düşleri gören şair Dinçer Sezgin’i yitirdik. Çocuklar için yazdıklarında da güvercinler havalanıyordu hep kaleminden, güvercinlerin kanat seslerini duyuyorduk öykü ve dizelerinde. Kimi zaman da kemanına konuyordu güvercin. Onunla yaptığım bir söyleşide “Neden güvercin?” diye sorduğumda bakın nasıl yanıtlamış: “Her şeyi duyurma işi güvercinindir. Yazarın dünyasında mekân zorunluluğu, yani düşlerin, hayallerin, kurmacaların, ikametgâh mecburiyetleri yoktur. Onlar bir muhtara bağlı değillerdir. Her yazarın içindeki güvercinlerin de bir mekânı yoktur. O sanal güvercinler, çatı katlarındaki güvercinlerden değillerdir. Kendilerine gizlilik emanet edilebilir. Yalnızca onlara. Onlar kendilerine emanet edilen hiçbir şeyi bozmazlar. Değiştirmezler. Bunun için yalnızlığı duyurmak için yazar güvercini seçer genellikle. Elbette söz konusu olan kişi Dinçer Sezgin’dir ve o güvercinlerine, sardunyalarına, mavisine laf söyletmez…” 16 Haziran 1939’da İzmir’de dünyaya gelen Sezgin, Çanakkale Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Dokuz yıl edebiyat öğretmenliğinden sonra, TRT’de 28 yıl boyunca yapımcılıktan spikerliğe birçok görev alarak, bin beş yüze yakın program yayınladı. İlk yazısı “Tekerlemeler” Türk Dili dergisinde yayımlandı (1959). O tarihten sonra edebiyattan hiç kopmadı. Bir dergi için onunla yaptığım söyleşide bakın kendini ve edebiyat yolculuğunu üçüncü şahıs ağzından nasıl anlatıyordu: “İkizler burcu”nun tam ortasına rastlıyor doğumu Sezgin’in. Bilindiği gibi bu burcun erkekleri bir kelebeğe benzetilirler genellikle. “Burçlar “ kitabının yazarı Carole Golder onlar için “Sosyal bir kelebek” benzetmesini yapıyor. İleriki yaşamında görüleceği gibi Sezgin de gerçekten ‘sosyal’ bir insandır. Burcunun özelliği olan kelebekliği de, daima beraberinde taşımaktadır her halde. İkizler erkeğine en çok uyan yakıştırmalardan biri de, her çiçeğin balını denemeye meraklı ve iştiyaklı oldukları için ‘arı’ benzetmesidir. Sezgin’i bu benzetmenin dışında düşünmeyelim. Çünkü o da sıkı bir Türk vatandaşıdır, bala meraklıdır ve orta yerinden ikizlere bağlı yurtsever bir insandır. Uçarılık, hayalcilik, duygusallık, benmerkezcilik, espri, serüven, çabuk sevdalanmak gibi bu burç erkeğinin öteki özelliklerini düşününce, Dinçer Sezgin’in edebiyat âlemine şiirle girmesi çok doğalmış gibi görünüyor. Ama öyle olmamış ve Sezgin edebiyat yolculuğuna öykü treniyle ve yataklı bir biletle çıkmıştır. Bu yolculuk çok hoşuna gitmiş, hatta o yolculuğun tadına vurulmuş ve biletini “süresiz” kaydı altına aldırmıştır. Öyküyle işe girişmesi de doğaldır Çünkü İkizler erkeği, esprilidir, hazırcevaptır, konuşmaktan hoşlanır, kendisini dinleyen bulunca hele, Allah Allah... Ayrıca sevimli, imrendirici, düşündürücü bir ifade biçimleri olduğu için, ‘fikir jimnastiği’ne yatkın bir beyin taşıdıkları için; düzyazıyı seçmeleri de doğaldır. Sakın Sezgin’i övdüğümü sanmayın. Bu yazdığım özellikler bütünüyle, az yukarıda adını andığım yazarın kitabından (s65) mülhemdir. Yolculuğa öyküyle çıkıp, ilk öyküsü yayınlanınca (1959) bu dala çok umut bağlamış ama her geçen yılla umutları birer birer yok olup gitmiştir. Öykü telindeki cambazlar arasında şimdilerde, yaşına binaen bir saygı görüyor ama söz aramızda, öteki cambazlar kadar cambaz ve hünerbaz olamadığını kendisi de kabul edi yor. Fakat hüzne kapılıp, teli ve cambazlığı terk etmeye niyetli görünmüyor. Her ne kadar öykü ile iştigal etmeyi bir onur savaşı olarak addediyor ve bu yolda, şu yaşına rağmen maraton yarışı için piste çıkıyor ise de, öteki dallarda da (koşuya ara verdiği zamanlarda) kalem oynatmaktan kendini bir türlü alamıyor. Onun öykü, şiir, deneme, Dinçer Sezgin gazete yazıları, tiyatro, çocuk öyküsü ve romanı dallarında yapıtları bulunmaktadır. Bu kadar çok dalda yapıt vermesine karşın, ne yazık ki, yapıtlarının sayısı henüz yüz’ün çok, ama çok çok altındadır. Bu nedenle sayılarını burada söz konusu etmek bize düşmez. O, kitap sayısından söz etmeyi hiçbir yerde ve hiçbir biçimde, aklından bile geçirmemiştir. Dinçer Sezgin’den okuduğum ilk çocuk kitabı Düş Sokağı Çocukları’ydı. Y.Bekir Yurdakul’un yayın yönetmenliğini yaptığı K Yayınları tarafından basılmıştı, sonrasında bu kitabı Tudem Yayınları çocuklarla buluşturdu. İlk gençlik dönemine seslenen Düş Sokağı Çocukları, uzun bir öyküden oluşuyor. Tan sokağında oturan Tan adlı bir çocuğun anne ve babasının nasıl tanıştığını anlatan ve güzel bir aşk öyküsünün yanı sıra, toplum bilinci ve insan sevgisiyle dolu olan insanların çevrelerine nasıl yardım edebileceğinin anlatıldığı bir öykü bu. İlkin Gendaş Yayınları’ndan çıkan Bir Şişe Gözyaşı, 2004’te Papirüs Yayınları tarafından basıldı. Avukat Yücel Parlayan kentin belediye başkanlığı seçimlerine adaylığını koyduğunda kimse onu dikkate almaz. Kendi halinde, fazla çevresi olmayan bir adamdır Yücel Parlayan. Mesleğinde çok iyidir. Herkese yardım eder, kendisine danışanların sorunlarını elinden geldiğince çözmeye çalışır, parası olmayan müşterilerine gerektiğinde para bile verir. Kendi çevresi dışında, ne seçime giren diğer adaylar ne de halk onu tanımakta, bilmektedir. Yücel Parlayan’ın ailesi bile onun bu sevdadan vazgeçmesini ister, kimse ona güvenmez, inanmaz, onu desteklemez. Yücel Parlayan yalancılıktan uzak bir yaşam içinde var olmaya çalışır, güvendiği tek şey dürüstlüktür. Seçimlerde de diğer adayların yaptıklarını yapmaz. Sadece her yerde “eşit davranacağım, dürüst çalışacağım” der ve çevresindeki kişilerin diğer adayların dünyalarını anlamasına yarayacak etkinlikler düzenler. Yücel Parlayan başkanlık seçimini kazanır. Kente yeni bir düzen getirir. Verdiği sözleri tutar, bunca zaman yapılmayanları yapar. Herkes çok mutludur. Ancak Yücel Parlayan’ın kötü bir huyu vardır. İnatçı olmak. “Bir Şişe Gözyaşı” çocuklara adil yönetim ilkelerini fısıldayan bir kitap. Sezgin’in bir başka çocuk kitabı Çılgın Geliyor, önce Era Yayıncılık tarafından basıldı. Sonra, Tudem Yayınları yeni tasarımıyla kitabı çocuklara sundu. Yedi yaşın üstündeki okurlara önerilebilecek olan Çılgın Geliyor, hayvanları seven ve evde hayvan beslemek isteyen tüm çocukların severek okuyacağı bir kitap... Öykü, bir babanın ağzından yazılmış. Baba, ilkokul üçüncü sınıfa giderken, yolda bulduğu minik bir kediyi eve nasıl getirdiğini, kedinin evde kalması için neler yaptığını hatırlar. Daha sonra da, “Garip” adını taktığı bu kedi kaybolduğunda ne kadar üzüldüğünü... Bu yüzden, evde hayvan beslememeye kendi kendine söz vermiştir. Ama büyüyüp de kendi çocukları olduğunda, çocuklar eve bir köpek almak istemesin mi? Her evde yaşanan bu tartışma, acaba çocukların lehine sonuçlanacak mı? Ve çocuklar, “Çılgın” adını verdikleri küçük kara köpeği, büyüklerine kabul ettirmeyi başarabilecekler mi? Dinçer Sezgin’in çocuklar için yazdığı Son kitap Lastik Top. Çocukluk, yoksulluk, II. Dünya Savaşı, atom bombası, Hiroşima, Nagazaki… Savaşın yarattığı yoksulluk ve sıkıntılarla dolu günlerde çocukluğun, gazeteden yapılmış toplarla da olsa doya doya yaşandığı bir kasaba yaşamı anlatılıyor kitapta. Arkadaşlıkları, sevinçleri, oyunları ve ilk aşkların heyecanıyla çocukluğun altın çağı var satırlarda. 20 Ocak 2010’da, ikindi vakti Dinçer Sezgin’i uğurladık Kafdağı’nın ötesine, fesleğen kokan bir nefese... Allianoi Girişim Grubu Sözcüsü, su çocuğu İffet Diler, o ikindi vakti Dinçer Sezgin’e bakın nasıl sesleniyordu; “Peki şimdi kim gülümseyecek soğuğa?.. Kim zamana inat tütün çiğneyip havayı karıştıracak? Soruları bırakıp yanıtları güçlendirecek. Sahi İzmir’in sokakları hep boş muydu böyle?.. İnsanlar somurtur etekler kaçışır mıydı rüzgârın karşısında? Denizi geçip geldiler; otobüsle uzattı kimi vedanın yolunu. Bazısı ellerini üşüttü denizde. Vapur caydı iskeleye yanaşmaktan. Kararlıydı gitmeye. Herkesi çağırdı. Gelin!.. Çekinmediler ilk kez. Ne bir kokteyl ne de açılış kaldı… Hiçbir fotoğraf bu kadar zengin değildi inanın. İyi de kitap fuarını nasıl arşınlayacağız?.. Israrla, yağmur yağsa bile uzaklardan çıkıp gelmeyecek artık. Öyle mi? Her şey takvimlerin boynuna bundan sonra. Unutmak ve unutmamak güncelerin işi olsun. Olur mu?..” Bir güvercine sorsak son arzusu dizelerde ölümsüzleşmektir belki de... Dinçer Sezgin’le İzmir Plus dergisi için yaptığımız söyleşide “Peki ya, bir şairin son arzusu ne olabilir sizce?” diye sormuştum, işte yanıtı: “Son arzum, son arzumun, son arzum olduğunu bilmemektir. Çünkü şairin ve kalemin sonu yoktur. Elbette güvercinlerin, sardunyaların ve mavilerin de…” Dinçer Sezgin, güvercinsiz, sardunyasız ve mavisiz kalmayacak, çünkü çocuklar onun kitaplarını okumaya devam edecek… ? www.maviselyener.com * Lastik Top, Dinçer Sezgin, Tudem Yayınevi, 104 s, 2007, 7+ * Bir Şişe Gözyaşı, Dinçer Sezgin, Papirüs Yayınevi, 63 s, 2004, 9+ * Çılgın Geliyor, Tudem Yayınevi, 64 s, 2008, 7+ * Düş Sokağı Çocukları, Tudem Yayınevi, 126 s, 2003, 12+ SAYFA 24 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1042