05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SİHİRLİ DEĞNEK ‘Bir insanı sevmekle başlar her şey’ (Sait Faik) Ë Nilay YILMAZ olmaz. İnsan kendi öyküsünü gençlik döneminde de filizlenmeye tamamlayacak öykülerin peşine dübaşlayan değerlerin olgunlaşmasışer. Öykülerdeki “benzerlikler” kadar na yardımcı olacak her türlü araç o “farklılıkların”; “anlaşma” kadar “çatışyüzden bu yaşlarda daha da önem tama” duygusunun da arayışındadır... şımaktadır. Yalnız olmadığını, benzer Sonrasında, Orhan Veli’nin de söyledisorunlara sahip olan başka insanların ği gibi, her şey birdenbire oluverir. “... da olduğunu bilen çocuk umutsuzluBirdenbire, birdenbire; Her şey birden ğunu bu araçlar yardımıyla biraz olsun bire oldu. Kız birdenbire, oğlan birdenazaltmaya çalışır. Arkadaş sohbetleri, bire; Yollar, kırlar, kediler, insanlar... kitaplar, filmler vb araçlar yaşanılan soAşk birdenbire oldu. Sevinç birdenbirunlara çözüm aranılan yerler olur. Çore...” Ve insan ne olduğunu anlamacuk sorularına buralarda da bir yanıt dan, kendini bir karmaşa içinde bulur. bulamazsa içindeki karanlık büyüyerek Turgenyev’in, “en ters duyguların, dükendisine zarar verecek bir noktaya şüncelerin, kuşkuların, umutların, seulaşabilir. Böylesi zamanlarda bu çarevinçlerin ve acıların kasırga gibi birbirisizliğe bir de yetişkinlerin yanlış yaklane karıştığı bir çeşit kaos” olarak taşımları eklenirse o minik yüreklerinde nımladığı “aşk”, devrimden farksızdır açtıkları dipsiz kuyular daha da derinaslında; insanın içinde süregelen düze leşir. ni darmadağın eder. Ve bu kaos yepUçanbalık Yayınları’ndan çıkan “Âşık Oldum (İlk Aşk)” kitabı bu karanlığı ayyeni öykülere gebedir. dınlatabilme düşüncesinden yola çık14 Şubat Dünya Öykü Günü’nün mış. Pedagog Ayşen Özenç kitabın Dünya Sevgililer Günü ile buluşması önsözünde ilk aşkımızın yaşamımıza belki de o yüzden insanı başka anlametkisini bakın nasıl açıklıyor: “Bilim lara götürür. Öykü de aşk kadar eskidir; her ikisi de yalnızlığın sesidir; farklı adamları ilk aşka ait duyguların beyne kazındığını belirtiyor, bu anıların kontrol lıkların ve benzerliklerin bitimsiz arayışıdır, özlemidir, umududur. Paylaştıkça edilmemesi halinde yıkıcı sonuçların yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. anlam kazanan ve kazandırandır; insaBu nedenle yetişkinlerin ilk aşkını yaşanı büyüten, insan yapandır. Eğer insayan çocuklarına yapacakları baskının na ait olan hiçbir şey bize yabancı deonların duygularından utanmasına, ğilse, aşk da, öykü de, bizdendir. suçluluk duymasına, kendini değersiz Aşkın pek çok tanımı yapılmıştır, ne hissetmesine ve özgüvenini olumsuz var ki, bizden de olsa bu duyguyu taetkilemesine neden olabileceğini, çonımlamak yine de zordur. Özellikle ilk cukların ise bu duyguyu yaşarken hisaşkımızı bu tanımlara sığdıramayız. İlk settiklerinde yalnız olmadıklarını, ilk kez yaşadığımız o duyguyu, içimizi ve aşk acısını herkesin çekmiş olduğunu dizlerimizi titreten o kişiyi bugünkü fark etmeleri çok önemli”. İşte bu dügözlerimizle anlamlandırmaya çalıştığımızda, acaba yaşadıklarımız aşk mıydı, şünce 22 yazarı Alper Akal, Aşkın Güngör, Ayla Çıdiye sorarız. İlk naroğlu, Ayla aşk genellikle çoKutlu, Aytül Akal, cukken yaşanır Bilgin Adalı, Biray ve ardında tamiri Üstüner, Çiğdem zor duygular bıGündeş, Fatih Errakmadıysa, çodoğan, Handan ğunlukla buruk Derya, Mavisel ama tatlı bir güYener, Mehmet lümsemeyle Atilla, Mehmet anımsanır. Güler, Mustafa Çocuk, ailesinDelioğlu, Muzafden bağımsız zafer İzgü, Nilay Yılman geçirmeye maz, Nur İçözü, başladığı andan Saadet Ceylan, itibaren aşk duySeza Kutlar Akgusuyla tanışır. soy, Y. Bekir YurErken yaşlarda dakul, Yasemin evcilik oyunlarınYener ve Zeynep da kendini dışa Aliye bir araya vurmaya başlagetirmiş. İçlerinde yan kıpırtılar, ilkressam, editör ve gençlik döneminiki üniversite öğde beğenilme, ilgi rencisinin de olçekme ve özel olduğu 22 sanatçı ma vb gereksiilk aşklarının aynimlere dönüşüdınlık ve karanlık rek ilk kırgınlıklara duygularını çoda kucak açar. cuklarla paylaşÇocuklukta hareİlk aşk mektubu... ketlenmeye, ilk(İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.) mış. Louis Aragon “Mutlu aşk yoktur” dese de bu öykülerde anlatılan ilk aşklar, minicik yüreklere kocaman duyguları sığdıran kahramanların aşkları. Bu öykülerde hüzün, kırgınlık, üzüntü, kaygı, kıskançlık, korku, heyecan, özlem, sevinç, umut ve mutluluk var; kendini “tamamlamak” için kendi öyküsünün peşine düşen minicik yüreklerin kocaman aşkları var; benzerlikler ve farklılıklar, anlaşmalar ve çatışmalar var. Aşk var... Yaşamda ne varsa “Aşık Oldum”da da var. Geçtiğimiz günlerde intihar eden 11 yaşındaki Meryem’in görmediği, duymadığı, bilmediği ama görmek istediği o aşktan korkmayan yetişkin tavrı da bu öykülerde var. Meryem aşkın özgürce yaşanmasının yasaklandığı topraklarda yaşıyordu. “Seni seviyorum” sözcükleri kaleminden dökülüp sevdiği çocuğa ulaştığı gün Meryem’in aşkla parlayan gözleri karanlığa kapandı. Muzaffer İzgü’nün ilk aşkını anlattığı öyküsündeki öğretmen gibi bir öğretmeni olmaması şanssızlıktı. Muzaffer’le Fazilet’in aşkına kızmamıştı Leman öğretmen. “Bunlar birbirlerini seviyor öğretmenim” diyerek onları şikâyet çocuklara kahkaha ile yanıt vermiş, “Ne var bunda çocuklar, sevmek kötü bir şey mi?” demişti. Oysa Meryem’in öğretmeninin kızın koruculuk yapan babasını çağırarak aşk mektunu ona verdiği, Meryem’in de babasıyla birlikte eve gittiği söyleniyor. Sonrası bilinen, beklenen son. Baba ve töre korkusu Meryem’in ilk aşk heyecanından bile ağır geliyor. Ve 11 yaşındaki Meryem babasının tüfeğiyle intihar ediyor. Bir insanı sevmekle başlayan şeyler, Meryem’de bir insanı sevmekle bitiyor... Milli Eğitim Bakanlığı aşka ve sevgiye kahkahayla yanıt veremeyen öğretmenine soruşturma açıyor. Ortada hâlâ çelişkili ifadeler, suskunluklar, bilinmezler var. Meryem, yoksunluğunu tamamlamaya adım attığı gün kendisini herkesten yoksun bırakarak gidiyor... Aşk cinayetleri, namus cinayetleri, töre cinayetleri, şiddet, taciz ve istismar olaylarındaki artış, aşkın/sevginin yanlış tanımlanıp anlamlandırıldığı bir toplumda yaşadığımızın somut göstergeleri değil mi? Kendimizi sevmeden başka birini sevmeye çalışmak ne zor... Sevmeyi öğrenmeye nerden başlayacağız?.. Meryem aynı korkuları yaşayan başka çocuklar da olduğunu bilse ve aşkını itiraf etti diye başını önüne eğmese ne güzel olacaktı... Yetişkinler aşkı her yaşta kucaklayabilseler, sevebilmeyi hem kendilerine hem de çocuklara öğretebilseler dünyada kim bilir neler değişecek... Yaşam öykülerinden öğrenecek ne çok şey var... Bir insanı sevmekle her şeyi bitirmediğimiz aşk dolu günler umuduyla... ? Âşık Oldum (İlk Aşk), Uçanbalık Yayınları, 2009, 207 sayfa (9+ yaş) “T arih Sümer’de başlar” diyen sümerolog Samuel Noah Kramer, kitaplarında ilk kent devletlerinden, ilk yasalardan, edebi bir anlatımla yazılan ilk mit ve destan örneklerinden bahseder. İlk aşk mektubunun da yine Sümerliler döneminde yazıldığı söylenir. Dünyanın ilk aşk mektubu olduğu düşünülen tablet 18891900 yıllarında Mezopotamya’da Niffer Vadisi’nde yapılan kazıda 70 bin tabletin içinde bulunmuş ve kazı yapılan yerin sahibi olan Osmanlı İmparatorluğu’na teslim edilmiş. Bulunuşundan 58 yıl sonra sümerolog Muazzez İlmiye Çığ tarafından Türkçeye çevrilen tablet hem dünyanın bilinen ilk aşk mektubu olması, hem de Sümer Uygarlığının en büyük kral ve kraliçesinin aşkını anlatması açısından önem taşıyor. Enlil isimli Sümerli bir rahibenin Kral SuSin’inle evlendiği gün ona yazdığı mektupta yer alan şiirin daha sonra dönemin ünlü müzik üstadları tarafından bestelendiği, ziyafet ve şölenlerde söylendiği ve halk arasında yayılarak ebedileştiği sanılıyor. Aşk sözcüğünü yazı diline ilk kez Mısırlıların aktardığına ve M.Ö 1300’lü yıllardan sonra yazılmış 55 aşk şarkısının Mısır kaynaklı olduğuna bakarak aşkın bu tarihlerden önceki zamanlarda dile getirilmediğini elbette söyleyemeyiz. İnsanın var olduğu her yerde aşk da vardır çünkü. Aşk belki de en kadim duygularımızdan biridir. Platon, Şölen isimli yapıtında, aşkın dünyevi ve ruhani boyutundan bahseder, aşka gereksinim duyulmasını “yoksunluk” duygusuyla anlatır. Yani, ona göre, insan eksik olan yanını tamamlama arzusuyla yanar tutuşur. Aşkı, insanın içindeki bölünmüşlük ve yalnızlık duygusunu yok etmeye çalışan bir bütünleşme arzusu olarak tanımlar. Aşk Platon’un dediği gibi bir tamamlanma haliyse eğer, insanın sadece kendini tamamlayan özelliklerin değil benzerliklerin de arayışında olduğunu söylemek yanlış Nilay Yılmaz İstanbul Bilgi Üniversitesi İnönü Cad. No: 28 Kuştepe/ İstanbul Tel: 0216 381 17 50 www.nilayyilmaz.com [email protected] CUMHURİYET KİTAP SAYI 1043 SAYFA 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle