05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş atrick Kavanagh 1904 yılında İrlanda’nın Inniskeen köyünde doğdu. On kardeşin dördüncüsü olan Kavanagh’ın 1928 yılında ilk şiirleri yayımlandı. Büyük Açlık, Huzur, Çiftçi gibi şiirleriyle ün kazanan Kavanagh, eserlerinde köy hayatının din, tarım, cehalet gibi öne çıkan ve bazılarınca küçük görünen konularını işleyerek bir nevi boyutlandırma sorununu ele aldı ve kendinden sonra gelen pek çok şairi, en çok da Nobel Edebiyat ödüllü Kuzey İrlandalı şair Seamus Heaney’i etkiledi. Kavanagh 1967 yılında, Dublin’de akciğer kanserinden öldü. Yaşadığı dönem itibarıyla, Türkiye’nin en baskın şiir akımı olarak görülebilecek İkinci Yeni’yle eşzamanlı sayabileceğimiz Patrick Kavanagh, bu açıdan da farklı bir kıyas değil değerlendirme olanağı ve bakış açısı sağlamaktadır. Kavanagh şiirlerinde belli bir siyasi düşünceyi savunmaktan çok neredeyse izlenimci bir üslupla gördüğünü aktarır. İnsanın doğa ile ilişkisini neresinden tutacağı konusunda belli bir sabit fikre takılmaz; din, felsefe, ya da günlük hayat gibi neyi beğenirse yararlanmaktan da geri kalmaz. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Patrick KAVANAGH/ Şiirler/ Çeviren: Suat Başar Çağlan ‘Çaldığı müzikten daha gerçek değildir keman’ P İlan ediyor Bir aşk çocuğunun doğumunu. Bıldırcın kılavuzu Bir çığlık Çayırın ıssızlığında. BABAMIN HATIRASI Gördüğüm her ihtiyar adam Ölüme âşık olduğu zamanki Babamı hatırlatır bana Bir o vakit derilmişti desteler. Gardiner Sokağı kaldırımında Tökezlerken gördüğüm adam mesela, Bir bakış atmıştı yan gözle, Oğlu olabilirdim onun da. Bir de hatırlıyorum Londra’da Kemanı üzerinde kararsız Duran müzisyeni Bayswater’da, Kafamı bulandırmıştı vakitsiz. Gördüğüm her ihtiyar adam Bu Kasımrengi havada Şöyle diyor bana sanki: ‘Ben babandım bir ara.’ GAZETELERİN YAZMADIĞI Sonra gördüm pür intizam Inchicore üssüne Uçuşan yabankazlarını ve anladım: Dayanamaz onlar kadar savaşın kanatları, Yiter günün yalanları bir garibin fikrinde, Korkma korkma diye seslendim ruhuma. Zaman’ın Tımarhanesi boş bir kovadır. Kim en iyi savaştı söylemek senin harcındır, Sırf Tanrı’ya uçanlar uçmuştur sonsuzluğa. ANNEMİN HATIRASINA Seni bir Monaghan mezarlığının Islak killeri içinde yatarken değil Seni kavaklar içindeki bir yolda, İstasyona giderken görüyorum. Ya da mutluluk içinde bir yaz Pazar’ı İkinci ayine giderken rastlıyorsun bana Diyorsun ‘İneklere bakmayı unutma’ Yitiyor melekler dünyevi sözlerinin içinde. Ve düşünüyorum Temmuz ayında burun boyunca Yeşil yulaflar arasında yürürken seni, Öyle huzur dolu, öyle hayat dolu ki – Ve görüyorum bir panayır günü tesadüfen Bir kasabanın ucunda buluştuğumuzu, Tüm pazarlıklar bitmiş yürüyelim birlikte Dükkânlar büfeler pazaryerleri içinden Zihnin doğulu sokaklarında gönlümüzce. Hayır, ıslak kil içinde yatmıyorsun sen, Çünkü şimdi bir hasat akşamındayız Ve ay ışığı karşısında yine ot yığmaktayız Yukarıdan gülümsüyorsun – ebediyen. AYNI HAVAYLA Ebediyen bir şairin gümüş rahminden doğma Bir sözcük gibi uzak ve saf durmayacaksın. Ebediyen yazdığım her şiirin sonuna Attığım metafizik imzam olmayacaksın. Kasvetli odamda bu sene, Tanrı’nın izniyle İlk günahında masum bir kadın olursun belki Asla doğmayacak olanların ölümsüzlüğünü Başından fırlatıp atıverdin çünkü. Çaldığı müzikten daha gerçek değildir keman. Böyle dediler, rahipler – ama yoruldum Âşık olacağım diye soneler aramaktan; İlhamı Tanrı’dan değil İnsan’dan isterim. Bu yıl bana geleceksin, Ey bulanık yüzlü bakire, Zaman’a ve Mekân’a dair bir şeymişçesine. ? SAYFA 23 ESKİ BİR AHŞAP KAPIYA HİTABE Yemiş sillesini zamanın ve rüzgârın; çıraya Ayırsan olmaz; yok ki bir parça boya Saklasın kırışıklarını; iki büklüm olmuş beli, Boğulup sessiz kalmış paslı menteşeleri: Dikenli teller sarılı pörsük dalına, Elveda eski sürgü, şeytan tüyü var bunda. Çürümüştür ne zamandır asılıp durduğun kavak, Eski sevimliliği mi, unutulup gitmiştir bak. Bu açıklık yeni bir nöbetçi bulsun hemen, Kırlarında inekler gezinmeyecek madem. Gülerler, Eski Ahşap Kapı, edip paramparça Atarlar kanatlarını, yakında çamurlara. O zaman yaslayamam artık tepene sırtımı Düşünmek düşlemek için kumsaldaki çakılları, Ne hikmetli badanalı kır evi bacalarından çıkan Peri kuyruğu tezek dumanın’ seyre dalmak o zaman. Az buluşmadık gizliden, çıkmaz gönlümden, Âşıkken hepimiz ve yeniyken daha sen; Çok zaman görmüşüm güler yüzlü talebeleri Ata biner gibi sırtına kuruluverirlerdi. Ama Zaman’ın uzun gümüşi eli değdi geçti alnımızdan, Ben kadınlarca küçümsendim – sen inekler tarafından. Nasıl seveyim şimdi zengin çiftçi tarlalarını Bekleyen demir kapıları? Her biri sıkı, sası, Salınıp dururlar üzerinde beton temellerin – Parmaklıkları eski mızraklar gibi keskin. Ama senle ben akrabayız Harabe Kapı, Başımıza gelenler, kaderimiz hep aynı. DÖRT KUŞ Kerkenez Göğün dans pistinde Kerkenez, Durağan bir rakkas. Hakiki bir sanatçı – Ne hayattan Ne de ölümden Ayrılmış sanatı. Baykuş Gecekanatlı Hayalet Ya da eşkıya gibi, Şeytan Ayini okuyan Kara rahip kadar gizemli. Tarlakuşu Sabahyıldızı CUMHURİYET KİTAP SAYI 1043
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle