Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Muhammed Bennis ve Metin Fındıkçı... Muhammed Bennis’ten ‘Şarap’ ve ‘Aşkın Kitabı’ Ë Metin FINDIKÇI ‘Tarihin derinliği olmadan şiir bende biraz yavan kalır’ Ö mekânı kitabı değildir. Yani Bin Hasb’un aşkı yazarken getirdiği eleştirel ve aşkın tanım benim kaynağım oldu. Bin Hasb’ın aşk anlayışında iki şeyi yasaklar, birincisi deliliği, yani karasevdayı ikincisi intiharı. Bu aşk yoksul bir adamın zengin bedeninde ve düşüncesinde yaşayan aşkıdır. Ben Aşkın Kitabı’nda cinselliği ve melankoliyi aşkın bedeniyle, tarihin bedeninde yansıttım. “YAŞADIĞIM AŞK TARİH, ZAMAN VE MEKAN BARINDIRIYOR” Ama mekân ve kitap bugüne ait, bu zamana da ışık tutuyor. Mekânı yenidir ve bugün yazılmış ama düşüncesi çok eskidir ve Granada’nın tarihi boyunca varolan bir aşkın tarihidir. Ayrıca, Yunan kültürü ve düşüncesi bu aşkı çok anlatmış ve yaşamıştır. Araplarda ise aşk sanatının tarihi Cahiliye’de çok büyüktür, tabii günümüzde bir bütün beden değil de, bireysel şiirde varlığını sürdürüyor bu yazdığım kitaba, aşk düşüncesine tezattır. Gerek Abbasilerde ve gerekse Endülüs’te bu aşkın bedeni yaşadı ve Fas’taki aşkı da Endülüs kaynaklı olarak bu kitapta yansıtmaya çalıştım. Endülüs’ün geçmişindeki aşkın bu köklü düşüncesini bizlere bugün miras kaldı. İşte Aşkın Kitabı eski ve tuhaf düşünce yapısından gelmedir. İçinde öyküler, söylentiler, masallar barındırır; bu kitabı o dönemin aşkının güçlü örnekleriyle; güçlü yaşanmışlıklar ve güçlü izlenimlerle yazdım. Bu benim yaşadığım bireysel aşk değildir, demiştim; aşkın kendisi ve tüm bedenidir. İçinde tarih, zaman ve mekân barındırır. Bu kitap bilinen gazellerden oluşan bir kitap değil; kültürleri, şiirin ve aşkın yüce düşüncesini kapsar. Bugünün aşk tanımını taşımıyor, tam tersi: yaşanmış aşkı değil de kadim aşkın anlayışıyla yazıldı. Şarap için de aynı şeyi söylemek, düşünmek mümkün mü? Aşağı yukarı aynı şeyleri düşünmek mümkündür, zaten tarihin derinliği olmadan şiir bende biraz yavan kalır. Dikkat et bütün şiirlerimde tarih, yani geçmişin izleri bulunur. Şarabın kitabı da tarih barındırır, gerek Kuran’da ve gerekse onunla ilgili yazılanları yani ona övgüsü ve laneti anlatır. Peki bu İslamı ve dini barındırır mı yoksa? Yok dışında tutuyor. Ben şiir ve din arasında bağ görmüyorum; bende hiçbir zaman yüzleşmezler. Şiiri düşünen insan tamamen dini düşünen insanlarla ayrıdır. Şarap insanın derin düşüncesidir, hayattaki derin tecrübesidir, duygusudur, bedenidir; yani tat alışı zevki, eşyası ve hayatı duyuşudur. İnsan burada helal ve harama hâkimdir, kendisi belirler bu da güzel bir dünyadır. Bu kitabın düşüncesini, ben Fransa’dayken, Bordeaux’da edindim. Orada şarap yaşamdır ve her daim yaşam içinde yüzüyor. Oradayken Araplardaki şarabın yerini, Araplardaki şarabın tarihini düşünmeye başladım. Şarabın yolu çağlardan çağlar öncesinden geçer: Bakır çağından, bakır çağında yetiştirilen üzüm bağlarından. Sudan, güneşten ve iklimlerden. Şarap sanayisi eski bir sanattır, ancak çok derin anlamlar barındırır. Örneğin susmak; şarap susmanın ikinci bir anlamını verir, yaşatır. Şarap ayrı bir dili verir, ayrı bir dili yaşatır. Şarabı yazarken, bugünü ve geçmişi; dünyadaki duygusunu ve şeylerini yazdım. İnsanlarda yarattığı değişimi, ikinci bir yüzle insanlarda çıkışı ve iktisadi ve duygusal olarak ulaştığı doruğu anlatmaya çalıştım. Bu kitabı yazarken uzun bir zamanımı aldı, ancak şarapla ilgili daha çok yazılacak zengin duygular var. Bu kitapla tam üç yıl uğraştım, eski şaraplar içtim, şarapla haşır neşir oldum. Kitabı yazarken asla bu yeterlidir demedim asla içtiğim şaraptan daha iyi oldu demedim. Sarhoşluğun zamanı olmadığını anladım, sabah veya akşam gibi zamanı yoktur şarap içmenin ve sarhoş olmanın. Yazdığım her dizede önümde mutlaka yavaş yavaş yudumladığım bir bardak şarap oldu. Hayatın duygusu yazdığım şarap kitabından daha büyüktür çünkü. Şarabı yazarken hayatı yazdım, yazdığım hayat, şarabı yazarken şaraba ulaştım, şarabı övmedim, çünkü, şarap, yaşadıklarım ve beden, yazdıklarımdan daha güçlü ve kalıcı oldu. Şarapla ilgili yazdığım her şiir yeterli gelmedi daha şarapla ilgili daha iyisini yazmalıyım diye diye şiirleri oluşturdum. Şarap kitabındaki bölüm başlıklarını soracaktım? Evet, bu iki şeye bağlayabiliriz, Araplarda şarap kültürü eskidir ve bunu hep şairlerle yaşamıştır. Şarapla her zaman hayata ve duygulara dair fotoğrafları bulunur. El Mütenebbi mesela, şaraptan çok şiire âşıktı. Bunun tersi, Ebu Tamam şarabı çok seviyordu. Şarabı yazarken şarabın ışığını yazıyordu, şiirinde her zaman şarabın ışığı dolaşmıştır. Taşları yazarken bile şiir ve şarap arasında bir bağ kuruyordu. Ebu Nevvas sarhoşluğu dil dahilinde yaşadı. İkincisi: Burada, aslında düşüncenin derinliği tasavvufta değil, şiirde yaşandı. Şairlerin düşüncesi tasavvufi değildir çünkü. Tasavvufcular şairlere gerek duydu, şairler tasavvufculuğa değil. Sonuçta sofist bir düşünceye gerek duymuyoruz, şiirle şarabı ve tasavvufu yazdım. Ebu Nevvas şarabı yazarken, zamanı, kişiyi ve mekânı yazmadı. Şarabın sofrasını yazdı, o anın şarap ahlakını ve kültürünü yansıtırken şarabı yüceltti. Oysa Avrupa’da bunu tam tersidir: ahlak, sofrayı vs. bulunmuyor ve de anlatılmıyor. ? Şarap/ Muhammed Bennis/ Çeviren: Metin Fındıkçı/ Kırmızı Yayınları/ 164 s. Muhammed Bennis’in Türkçeye çevirdiğim iki kitabı: Aşkın Kitabı ve Şarap dolayısıyla bir söyleşi yaptım. Mümkün olduğu kadar az soruyla, Bennis’in bu iki kitabıyla düşüncelerini öğrenmek ve şiir severlerle paylaşmak istedim. Sanırım bu iki kitabın çevirisine ve içeriğine ışık tutacaktır. nce Aşkın Kitabı’ndan söze başlayalım. Neydi aşkı sana yazdıran, veya yazdığın hangi aşktır, bireysel yaşanan bir aşk mı? Hayır bireysel bir aşkı anlatmıyor bu kitap. Aşkın Kitabı, Endülüslü ünlü şair ve yazar Hamame bin Hasb’ın yazdıklarından yola çıkıp, Arapların Granada’nın düşüşüyle oradan çıkışlarına dek süren bir çalışmadan esinlendim. Iraklı ressam El Azzavi “Bizler Irak’ta yaşananları sürekli olarak dışarıya yazdık, ta ki, Amerika, Irak’a müdahale edene kadar” diyordu. Aşkın Kitabı aslında savaşı, savaşların mekânlarının bir işaretidir; savaşın mekânıda yazılmıştır, yani savaş sırasından yazılan aşkın düşüncesidir. Tıpkı Bin Hasb’ın Granada’da, Azzavi’nin Irak’ta savaş yaklaşırken ve savaş sırasında yazıp çizdikleri gibi. Benim esinlendiğim zaman Kurtuba’da ve İspirya’da yazılan kitaplardan geliyor, asla bu zamanın ve SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1032