05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Rabia Gerdan var. Sırayla birkaç soru soruyorum. “Ben Ertan Kılavuz!” diyen bir güleç delikanlı öne çıkıyor. ÇG: Ertan, daha önce geldin mi fuara? EK: İlk kez geliyorum. Çok beğendim. ÇG: İmza almak istediğin, tanışmak istediğin yazar var mı? EK: Yok, yani, bilmiyorum. Karşılaşırsam alırım. Arkadan bir başka delikanlı karışıyor söze; “Ben Ömer Seyfettin’den imza almak isterim,” diye. Ömer Seyfettin’in artık aramızda olmadığını öğrenince üzülüyor. Sırada Aysun Gerdan var: AG: Ben aradığım kitabı buldum. Yazarını göremedim ama yine de aldım. Zaten ben genelde kitapları incelemek istiyorum. ÇG: Paneller, söyleşiler var fuarda. Sürekli duyurular yapılıyor. İzleme olanağı bulabildin mi? Var mı izlemek istediğin bir söyleşi? AG: Yok, izleyemedim. Zaten vaktimiz de yok. Bir an duraklıyor Aysu. Soruyorum: ÇG: Vaktin olsa, ister misin? AG: İsterim tabii. Ama işte... İlyas Semih Akdemir, elindeki torbaları hışırdatarak bekliyor beni. Kitap almış onları gösterecek. SA: İlk kez geldim ben de. Tam beklediğim gibi çıktı. Her yer kitap dolu. Kalabalık ama çok güzel. Ben Spiderwick serisini aldım. Spiderwick güncelerinin yazarı ile tanışmak isterdim. Arkadaşı Batuhan Emiroğlu uzanıyor mikrofonuma doğru: BE: Ben de ilk kez geliyorum. Merak ediyordum. Yolda gelirken biraz düşündüm, tam böyle bir yer hayal etmiştim. Çok beğendim. ÇG: Kitap aldın mı? Ne tür kitaplar seviyorsun Batuhan? BE: War crfat dizisini aldım, bir de Burada Ejderhalar Yaşar kitabını. Biraz daha bakacağım. ÇG: Okumayı seviyorsun demek... BE: Okumayı da seviyorum, ejderhaları da... Bir başka delikanlı giriyor söze; adı Yunus Emre Cenkçi. YEC: Ben de kitap aldım, daha çok almak isterdim ama alamadım. Pahalı geldi. ÇG: Özellikle aradığın bir kitap var mı? YEC: Evet, rekorlar kitabını arıyorum. ÇG: Hangi yayınevinden çıktığını biliyor musun? Belki buluruz. YEC: Yok, bilmiyorum. Aslında pek çoğu kitapların bir yayınevinden çıktığını bilmiyor sanki. Ellerinde bir kitap ya da yazar adı var, kitap sergenlerine yaklaşıp “...kitabı var mı?” diye sormalarından yaptığım çıkarsama bu. Salonlarda gezinip çocukları izlemeyi sürdürürken bir duyuru dikkatimi çekiyor; aşk çağrısı yapılıyor. Duymamak, duyup da uymamak olası mı? Hemen Karadeniz Salonu’na koşturuyorum. Biray Üstüner, Mavisel Yener, Ayla Çınaroğlu, Fatih Erdoğan ve Yunus Bekir Yurdakul konukları bekliyor. Dinleyiciler arasında da tanıdık yüzler var; Mehmet Güler, Hasan Erkek, Melek Güngör, Aytül Akal görebildiklerim. Birkaç genç, tek tük birkaç okur var. Panel aşk üzerine; aşkın edebiyatla ilişkisi, tarihçesi ama çokça çocukçası konuşuluyor... Panel Mavisel Yener’in Âşık Oldum (İlk Aşk) kitabından okuduğu bir öykü ile sonlanıyor. Bu panelin tohumu ise “Âşık Oldum” (İlk Aşk) isimli kitap. Uçanbalık Yayınları’nın tüm çocuklar için hazırladığı kitapta yirmi iki yazardan yirmi iki ilk aşk öyküsü var; sevimli, ürkek, utangaç, çoğunlukla saklı kalmış, dillendirilmemiş ama hiç unutulmamış öyküler... Panel çıkışında orada bulunan yazarlar kitabı imzalıyor. Ben de mikrofonumu kapıp önümden yürüyen üç genç kızın peşine düşüyorum. Kendimi tanıtıp söyleşi yapmak istediğimi öğrenince yüzleri kızarıyor. Konumuz aşk ya... İlk söz alan Arife Kulak: ÇG: Arife, daha önce gelmiş miydin fuara? AK: İlkokul 1. sınıfta gelmiştim fuara. Şimdi lisedeyim. ÇG: Oldukça uzun zaman geçmiş. Nasıl buldun fuarı? Değişmiş mi sen görmeyeli? AK: Değişmiş. Çok daha güzel olmuş, önceden çok karışıktı. Şimdi düzenli. Her aradığımı kolayca buldum. Yerleşim planı çok işime yaradı. ÇG: Kitap okuyor musun? AK: Evet, elimden geldiğince okuyorum. ÇG: En son hangi kitabı okudun? AK: Elif Şafak’ın Aşk kitabını okudum. ÇG: Hmmm! Havada aşk kokusu var sanırım. Gülüşüyoruz. Kısacık “Yok,” diyor, “henüz yok,” ÇG: Paneli nasıl buldun? AK: Aşkı anlattılar. Ben henüz âşık olmadım ama söylenenler bana çok sıcak geldi. Eğer ben birine âşık olsam bacaklarım titrer herhalde, kalbim çarpar, elim ayağım titrer. Aşkın yüceliğini anlattılar. Bence şimdikiler pek gerçek aşk değil. MSN’de yazışıyorlar, facebook’da tanışıyorlar. Bence o kadar güzel değil bunlar. Gelip geçici şeyler... gerçek aşk böyle olmamalı bence. ÇG: Âşık olmayı istiyor musun? AK (Gülüyor, kıpkırmızı yanakları...): İsterim, zamanı gelince tabii... Aşkın zamanı olur mu diye sormak geçiyor içimden, vazgeçiyorum. Büşra Öztemel mikrofonu ona uzatınca bir adım geriliyor. Neden korkarız ki aşktan? Oysa yemeğin bile aşkla yapılanı güzeldir denmez mi? Bazı şeyler dile kolay sanırım... “Kaçma! Aşk üzerine çok özel sorular sormayacağım. Fuarı nasıl bulduğunu merak ediyorum,” deyince rahatlayıp yaklaşıyor. Anlaşılan, biz Arife ile söyleşirken tasarlamış söyleyeceklerini, bir çırpıda konuşuyor: BÖ: Ben ilk kez geliyorum. Özel olarak yazar seçimim yok. Çoğunlukla kitap arkalarına bakarak alıyorum. Konusu önemli değil, eğer iyi bir kitapsa her kitabı okuyorum. Ama daha çok yabancı yazarları tercih ediyorum. ÇG: Neden yabancı yazarlar? BÖ: Bilmem, özel bir nedeni yok. ÇG: Yabancı yazarların kitaplarını okurken dikkatini çeken bir şey var mı? BÖ: Belki konuları. Ama bazılarına başlıyorum, sonra sevmiyorum. Bitirmek için kendimi zorluyorum. Bu sırada yanında bekleyen bir diğer arkadaşı giriyor araya, ismi Şeyma Ülper: ŞÜ: Bazı kitapların çevirisi kötü oluyor. Ben o zaman okuyamıyorum. Büşra yeniden söz alıyor: BÖ: Bazen Türk yazarların kitaplarında da anlamadığımız sözcükler oluyor. Özellikle eski romanları okurken zorlanıyoruz. Eski sözcükleri anlamak çok zor. Kitapta bunları açıklasalar da sıkıcı oluyor. ÇG: Bu konuda yazarlara, çevirmenlere bir iletiniz var mı? BÖ: Evet, çevirilerin daha dikkatli yapılmasını isterim. Yazarlara... Yok, yazarlara diyeceğim bir şey yok. Belki utanıyor, eleştiri yapmak gibi geliyor. Gülümseyip susuyor. Nerde kalmıştık? ÇG: Şeyma, sen daha önce gelmiş miydin fuara? ŞÜ: Fuara ilk kez geldim. Ağabeyim anlatmıştı. Çok beğenmiş. Ben de çok beğendim. Yazarlarla karşılamak beni çok sevindirdi. Bir yazar ile karşılaşmak, imzasını almak çok heyecanlı. ÇG: Neden? ŞÜ: O kişi emek vermiş, uğraşmış bir kitap yazmış. Şimdi de benim karşımda. Bu çok güzel bir duygu. ÇG: Hangi yazarla karşılaşmak isterdin? ŞÜ: Ayşe Kulin. ÇG: Edebiyat derslerinde hangi kitaplar öneriliyor? 100 Temel Eser listesindeki kitapları okudunuz mu? ŞÜ: Okuduk ama zorlamadı öğretmenimiz. Bizi serbest bırakıyor. Hangi kitabı istersek okuyoruz. ÇG: Çok şanslısınız o halde. Onaylıyorlar beni. Buradan sevgi ve saygı iletiyoruz bu gençlere okumayı sevdiren öğretmenimize. Sohbet uzadı, gençler yavaş yavaş kapıya doğru gitmek üzereler, son bir soru; ÇG: Üçünüz de ilk kez gelmişsiniz fuara, küçücük çocukken geldiğinizi saymazsak... Kolay oldu mu ulaşım? Bir ağızdan yanıtlıyorlar: Fuar uzak ve süresi de kısa. Biz Anadolu yakasında oturuyoruz. Bir fuar da karşıda olmalı. Ne çok kişi aynı dilekte bulundu. Merak ediyorum, Anadolu yakasında da olsa bir fuar, salonlar gerçekten dolar mı? Umut fakirin ekmeği... Gençlere iyi günler dileyip ayrılıyorum. Ne çabuk akşam olmuş? Herkesin üzerine yorgunluk çökmüş. Okul servislerinin hareket etmekte olduğu duyuruları yapılıyor. Üst kata çıkıyorum. Kitap torbalarını yerlere yaymış koltuklara neredeyse uzanmış gençler dikkatimi çekiyor. Yaklaşıyorum. “Merhaba!” deyince, neden bilmem telaşlanıp toparlanıyorlar. Söyleşi isteğime pek yanaşmıyorlar. Hele erkekler hepten geri çekiliyor. Oysa ilköğretim yaşındaki öğrencilerin içinde en konuşkanlar erkeklerdi. Ne ilginç şey büyümek... Beyza Kultay’ın konuşmasına oybirliği ile karar veriliyor. Yorgun genci daha fazla yormamak adına arka arkaya sıralıyorum sorularımı: BK: Ben Beyza Kultay, Halit Derviş İlköğretim Okulu’nda okuyorum. ÇG: Fuarı sevdin mi? En çok ne hoşuna gitti? Ne tür kitaplar aldın? Buraya okulla mı geldin, ailenle mi? BK: Evet, fuarı sevdim, eğlendim. Çok sayıda ve değişik kitap var. Bu çok hoşuma gitti. Kitapların arasında olmak eğlenceliydi. Test kitabı aldım en çok. Sınava hazırlanıyoruz. ÇG: Test kitaplarından fırsat kalınca ne tür kitaplar okursun? BK: Daha çok gerçekçi kitapları severim. Bugün İpek Ongun’un kitaplarını aldım. Buraya okulla geldik. ÇG: Zor oldu mu ulaşım? BK: Servisle geldiğimiz için zor olmadı ama çok uzak. ÇG: Panelleri izleyebildin mi? BK: Hayır, izleyemedim. Haberim yoktu. ÇG: Gazeteler ve gazetelerin kitap ekleri bir haftadır fuar programı yayınlıyor. Ayrıca fuarda gün boyu duyurular yapılıyor? Sanırım dikkatini çekmedi. BK: Okumadım. Duyuruları da fark etmedim. Zaten vaktimiz çok az. Daha uzun kalabilsek izlemek isterdim. Mutlaka izlerdim. Gençlere teşekkür edip yanlarından ayrılıyorum. Son birkaç soru sorabileceğim birilerini arıyor gözlerim. Az ileride kalabalıktan uzak, arkadaşıyla kitaplara gömülmüş bir genç kız görüyorum. Hevesle birini bırakıp öbürüne sarılıyor kitapların. Yaklaşıyorum, kendimi tanıtıp kısa söyleşi için izin istiyorum. Çok seviniyor. Meğer sıkı bir izleyicimizmiş. Hep okurmuş Cumhuriyet “Kitap Eki”ni. Bu kez de ben heyecanlanıyorum. Selen Sipahi, Fenerbahçe Koleji lise hazırlık sınıfı öğrencisi, fuara okulla gelmişler. ÇG: Nasıl buldun fuarı Selen? Daha önce gelmiş miydin? SS: Evet, gelmiştim. Çok güzel. Her zamanki gibi... ÇG: Siz mi istediniz fuara gelmeyi, öğretmeniniz mi önerdi? SS: Biz çok istiyorduk. Okul yönetimi de uygun gördü, geldik. ÇG: Kitap alabildin mi? Fiyatları nasıl buldun? SS: Aldım, epey kitap aldım. İndirimler de güzeldi. Bazı yerler % 50 indirim yapmıştı. Ama beni fiyatından çok istediğim kitap oluşu ilgilendiriyor. Aradıklarımı da buldum. ÇG: Tanışmak istediğin yazarlar var mıydı? Neden? SS: Evet, ama ne yazık ki göremedim. Aytül Akal’ı görmek isterdim. Süper Gazeteciler isimli kitaplarını okudum, çok beğendim. O kitabı yazan kişiyi görmek isterdim. Nasıl yazdığını, neler hayal ettiğini merak ediyorum. Geçen sene Muzaffer İzgü’den imzalı kitap almıştım. Bu sene göremedim. ÇG: Hava kötü bugün, zor olmadı mı buraya gelmek? SS: Yooo! Servislerle geldik. Uzun ama zevkli bir yolculuk. ÇG: Son sorum Selen, fuar hakkında önerilerin olabilir mi? SS: Gülüyor. Biraz da ürküyor: Bilmem... Şey! Aslında çocuk kitaplarını ayrılabilirler. Çok karışık oluyor böyle, bir de kalabalık... Sonraa! Duyurular yapılıyor ama anlaşılmıyor. O kadar gürültülü ki burası. ÇG: Panel, söyleşi ve imza günlerinin duyurusu yapılıyor. İzleyebildin mi panelleri? SS: Hayır, vaktimiz yok. ÇG: İzlemek ister miydin? SS: İsterdim elbet. Ben de yazmaya çalışıyorum. Belki soracağım sorular olurdu, yazarlarla tanışmak da eğlenceli bence... ÇG: Fuar öncesi dergilerde fuar programı veriliyor. Onları izleyip planlı bir gezi yapabilirdiniz. SS: Biliyorum ama ne olursa olsun, vaktimiz yok ki... Ancak kitapları inceleyebiliyoruz. Panellere katılsak bu kez kitap alamayacağız. Okulla gelince böyle oluyor. Ama olsun, hiç gelmeyenler de var... ÇG: Haklısın Selen, teşekkürler, iyi okumalar... El sallayıp uzaklaşıyor Selen. Akşam olmuş, artık yola koyulmalı. Fotoğraf makinemi, kitap torbalarımı sırtlanıp yola koyuluyorum. Fuarın boşalıvermişliği hüzünlendiriyor beni. Zaten bu sene fuar ıssız ama bu saatlerde kitaplar daha bir yalnız sanki. Yol uzun, işim çok. Eve dönünce kamera kayıtlarımı çözeceğim daha. Kitaplarımı boşaltacağım torbalardan. Hangisinden başlayacağımı bilemeyeceğim. Hepsini aynı anda okumak gelecek içimden. Çayımı demleyip birini seçeceğim. Fuara gidebildiyseniz, gidip alışveriş edebildiyseniz siz de demleyin bir çay, kitaplarınızın keyfini sürün. Gidemediyseniz de demleyin çayınızı ve kendinize söz verin; “Seneye gideceğim,” deyin. Henüz hiç gitmediyseniz, çayınızı demleyip hayal edin. Merak edin, düşleyin... Biz hep fuarda olacağız, bekleriz... ? Nilay Yılmaz İstanbul Bilgi Üniversitesi İnönü Cad. No: 28 Kuştepe/ İstanbul Tel: 0216 381 17 50 www.nilayyilmaz.com [email protected] CUMHURİYET KİTAP SAYI 1032 SAYFA 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle