05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Değinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN çağdaş yorumla bakmak lümünün 50. yılında, bir zamanların görkemli ozanı Yahya Kemal Beyatlı’yı, çağdaş yorumla değerlendirdiğimiz zaman nasıl bir sonuca varabiliriz? Çağdaş yorum, şiiri nasıl anladığımıza göre değişir. Yaşadığımız zamana bakarken, eski bir anıya dalarken, bir kente sığınmanın ağırlığını duyarken sözcüklere nasıl bir düzen verelim de, o şiirsel güç yarınlara kalabilsin? Demek bütün iş sözcüklerin yerini beğendiği o büyülü düzeni kurmakta. Belki o düzeni bozup yeni bir ortam yaratmak çabası içindeyiz. Eninde sonunda o da bir başka düzen sayılmaz mı? Yahya Kemal Beyatlı’ya anlatmış değil. Yahya Kemal’in yaşama serüvenindeki düşüncesinin nasıl bir duyarlık kazandığını da anlatıyor. Hep el üstünde tutulan bir ozanın özel yalnızlığı, onu tanıyanların yorumuyla kişiliğinin bilinmeyen yönleri, son hastalığındaki çaresizliği Kâzım Yetiş’in yazısında anlam kazanıyor (Hayatı). (“Son Hastalığındı” derken, tıbbiyenin son sınıfında birbirimizi yakından tanıdığımız, sınıf arkadaşım Dr. Muhtar Tevfikoğlu’nun o incelikli yazısını anımsıyorum. Muhtar Tevfikoğlu, Yahya Kemal’in çevresinde olgunlaşmanın dinginliği içinde, bize hoşgörüyle bakmaya çalışan bir arkadaşımızdı). Oysa ben, Yahya Kemal’in ölümünden 50 yıl sonra, onun özel yalnızlığında, “iyiliğin gülümseyen bir hüzün olduğunu” anlamaya, “Eylül Sonu” şiirine “Günler kısaldı” diye başlamasında; “Günlerin kısalmasının kokusu var havada” diyen Çehov üzgünlüğünü bulmaya alıştırıyordum kendimi. Kâzım Yetiş’in yayıma hazırladığı bu kapsamlı çalışma; şiir dilinin gelişmesine emek veren bir büyük ozanı, yalnız kültürler arasında değil, şiir geleneğimizin uzun yolunda, çağdaş şiiri de geçmeyi kolaylaştıran bir köprü olduğunu öğrenmemize yarayacak. PARİS YILLARI Divan şiirinden Yahya Kemal’in şiirine sızan reçine, çağdaş şiiri etkilemeye yeterli değildi. Emel Kefeli Paris yıllarının etkisi üzerinde durur: “1910’lu yıllarda Yahya Kemal, Paris kahvelerinde karşılaştığı farklılıklar, siyasi, dini, sosyal vb. faktörlerle oluşan edebiyat akımlarının baş döndüren gelişmesi ve değişkenliği karşısında bir durum analizi yapmaya çalışır” (Bir Kültür Pratiği Olarak Yahya Kemal’in Paris Yılları): Yaşamanın yeni yüzünü görmek, her günü yeni bir başlangıç saymak için geçmişten kopmak mı gerekecektir? Yahya Kemal geçmişin birikimiyle Yeni Türkiye’nin nasıl oluşacağına bakıyordu: “... Türkiye’yi düşünürdüm. Anadolu halkının maddi ve manevi teşekkülünü nasıl yarattığını, hangi unsurların bu teşekküle karıştığını, Türk vatanının Anadolu’da nasıl mayalandığını araştırır ve asıl halledilmesi gerekli meselenin bu sualin cevabında olduğu neticesine vardım.” “Paris Yılları”, Milli Mücadele’ye nasıl bir bilinçle baktığını düşündüren yıllarıdır. TANPINAR’IN YORUMU Yahya Kemal’e çağdaş yorumla bakmak için edebiyat bilimcisi mi olmalı, edebiyatçı mı? Bilimsel gözle anlam katmanları açılsa bile, ancak edebiyatçı anlam duyarlığına varabilir. Orhan Okay, bilimsel anlayışla edebiyatçı duyarlığını uzlaştırmasını bilen, özgün bir araştırmacı. Ahmet Hamdi Tanpınar ile Yahya Kemal arasındaki, öğrencilikten dostluğa uzanan çizginin özelliklerini ancak o yorumlayabilirdi (Çevresi ve Yahya Kemal, Kırk Yıllık Dostluğun Hikâyesi, TanpınarYahya Kemal). Yahya Kemal’in öğrencisi olarak Tanpınar neler öğrenmişti? “Batı edebiyatının, divan şiirinin zevkini, millet ve tarih hakkındaki görüşlerinin temelini, edebi eserin dille ilgisini ve belki en önemlisi dili kullanma sanatını kazandıracaktır.” Zaman geçip de öğrencilik dostluğa dönüşünce, Tanpınar, “Huzur” gibi, “Sahnenin Dışındakiler” gibi romanlarında, kurgu değişimleriyle “İhsan”da Yahya Kemal’i yaşatmaya çalışmıştır. Geçmişin belirsizliğindeki dost ilişkiler yazıya dönüşünce anlam kazanır. Tanpınar, kendinden yola çıkarak Yahya Kemal’i anlattığı için çekingendir. Ama anıların izinde bir ozanı romanda anlatmak başka nasıl olabilir? KADIN GÖLGESİ Kâzım Yetiş’in yayına hazırladığı çalışma; Yahya Kemal’in kişiliğini, çevresini, ozan kimliğini, geniş bir uygarlığa bakışını, özellikle İstanbul’u yorumlayışını, siyaset de içinde olmak üzere güncel olaylar karşısındaki davranışını belirleyerek kapsamlı bir çerçeve çiziyor. Araştırma görevlisinden öğretim üyelerine dek uzanan otuza yakın bir yazar topluluğu bu çalışmanın oluşmasında görev almış. Bir ozanın bütün yaşama serüvenini kapsayan şiir çalışmasını daraltarak, “O bir sevi ozanıydı” ya da “Bütün tarihi, bir ken tin ruhunda yoğunlaştıran bir istanbul ozanıydı” gibi bir genellemeye varmak doğru olur mu? Gene de şiirine bir kadın gölgesi sinmiş gibidir. Ama Çilem Tercüman, Yahya Kemal’in şiirindeki çağdaş kadını doğru yorumlayabiliyor mu? Şu görüşü paylaşabilir miyiz? “ ‘Bir Tepeden’ yahut ‘Mihriyar’ gibi şiirlerinde asırlar içinde teşekkül etmiş milli güzelliği ile öne çıkan Türk kadını, ama bilhassa ‘İstanbul’daki Türk kadını’, sahip olduğu yüksek dereceyi idrak edemeyişi dolayısıyla kapılmış olduğu alafrangalık cereyanı ile zarifliğinden, inceliğinden, dilinden ve diğer ‘her yerde hayranî’ ile bahsedilen meziyetlerinden her geçen gün bir parça daha kaybetmektedir” (Yahya Kemal’de Kadın). Çilem Tercüman Yahya Kemal’in şiirindeki kadına bakarken nasıl böyle bir yoruma varabilmiş! Çağdaş kadının ruh yeteneği, giyimkuşam özelliğine bağlanarak küçümsenebilir mi? Yahya Kemal böyle mi düşünür? ŞİİR ANLAYIŞI Kuşkusuz küçük bir ayrıntı bile kitabın bütününü zedeleyebilir Önemli olan Yahya Kemal şiirinin özüne varabilmektir. O şiirin dokusunda sesle biçimin nasıl bütünleştiğinin gösterilmesidir. Yahya Kemal, şiirbilimle ilgili görüşlerini yazmamıştır. Beşir Ayvazoğlu, kimi şiirlerindeki ayrıntılardan onun şiir anlayışını belirtmeye çalışmaktadır (Yahya Kemal’in Poetikası). Yahya Kemal, dize anlayışında, anlamın sesle örtüşerek biçim kazanacağına inanır. Şiirsel güç kazanmayan anlam yaşamaz. Yahya Kemal’e göre: “Edebiyatımız yüksek fikirlerin söylendiği kötü mısralarla dolu.” Paris yıllarında Moréas’ın, Hérédia’nın şiirindeki bütün anlayışına, Mallarmé’nin şiirindeki sözcüklerin gücüne inanırken; sözcüklerin, dizedeki en uygun yeri bulması gerektiğini, ancak o zaman gerçek şiirin doğabileceğini öne sürmüştür. “Eski Şîraz’ı hayal ettiren âhengiyle” dizesini bulmak için aylarca nasıl bir sıkıntı içinde yaşadığını anlatmıştır. Yahya Kemal’e göre: “Lafız ve mana birliği gerçekleşmedikçe mısra asıl sesini bulup şiire dönüşemez.” Beşir Ayvazoğlu bu görüşü şöyle yorumluyor: “Şairin amacı, duyguyu dil haline getirebilmek için en uygun sesi bulmak, başka bir ifadeyle, mısraı duygunun kendisi haline getirmektir.” “Mısraı berceste” anlayışına inanan Yahya Kemal bu anlayışını şöyle açıklar: “Manayı ve şekli mükemmeliyet içinde tecelli ettiren mısralar.” Böyle bir dizenin çilesini çekmek cehennemde yaşamaya benzer. Artık sevi ilişkisinin önemi kalmamıştır. Önemli olan, o ilişkiyi dizede yaşatmaktır. Beşir Ayvazoğlu’nun usta bir ozan için vardığı sonuç Yahya Kemal için de geçerli mi? “Ömürlerinin sonuna kadar aşk mutluluğundan mahrum yaşar ve ölürler; çünkü ‘kadınlar şair sevmez!’ Talihsizliğin en koyusunu da ‘çok öz, çok şahsî, yepyeni ve birkaç yüz sene payidar olacak kadar kudretli’ eserler veren deha sahibi şairler yaşarlar.” Gene de o şiirler nice insanların sevi yolunu açmış, iç dünyasını zenginleştirmiştir. Yahya Kemal sözcükleri, o eksiksiz dize anlayışı artık eskimiş olabilir. Yeni bir şiire geçerken o birikimden yararlanmasını bilmeyen ozan kendine özgü bir şiir geliştiremez. Yahya Kemal geçmişle gelecek arasında bir köprü oluştururken, onu günümüze kazandırmak için çağdaş bir yorumla bakmamız gerekecektir. Böyle bir yoruma varabilmek için de önce kendimizi değiştirmesini bilmeliyiz. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Ö Ölümünün 50. yılında Kâzım Yetiş’in yayıma hazırladığı Yahya Kemal kitabına biraz da bu gözle bakmaya çalıştım (Yahya Kemal Beyatlı, Ölümünün 50. Yılı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürlüğü, 2008). Kültür ve Turizm Bakanlığı yayın siyasetinde önemli bir değişiklik var. Artık sıradan bir yayınevi gibi çalışmıyor, “Saygınlık Kitapları” hazırlıyor. Kâzım Yetiş’in yayıma hazırladığı “Yahya Kemal Beyatlı” da bu anlayışın ürünü. Bu “Saygınlık Kitabı”nın “başvuru kitabı” olmasına, bütün yönleriyle Yahya Kemal’i kuşatmasına özen gösterilirken, özgün bir anlayışla yeniden değerlendirilmesine olanak bulunmuş mudur? Yoksa alışılmış görüşlerin yinelenmesi mi söz konusudur? Kâzım Yetiş diyor ki: “Şunu ifade etmek durumundayım ki buradaki yazıların bir kısmının başlıkları geçmişte söylenenleri çağrıştıracaktır. Elbet bazı şeyler değişmez. Ama unutmamalı ki farklı yaklaşımlar, farklı bakış açıları ayrıntı gibi görünen bazı önemli noktaların açığa çıkmasını sağlar.” AYRINTI Gerçeğin ayrıntıda gizlenmesi gibi, belirsiz duyarlıkları şiirde yaşatmak, anıların aydınlığından gerçeğe bakmak, sıradan bir insana bile görmeyi öğretebilir. Örnekse, “Nana” dediği, yetişmesinde emeği geçen Fatma Hanım’ı anımsarken, “Safi iyiliğin gülümser bir hüzün olduğunu onun şahsında gördüm” demesi, ayrıntıdaki bir duyarlığı ancak Yahya Kemal gibi bir ozanın görebileceğini düşündürüyor. Kâzım Yetiş yalnızca bir yaşamöyküsü SAYFA 20 “Paris’te genç iken koyu Baudelaireperest idim. Balkon’la, Yolculuk’la, Güzellik’le mest idim. Sinmişti şi’ri ruhuma ulvî kader gibi; Absent’e damla damla sızan bir şeker gibi.” Yeni bir ortam, değişik bir yaşama biçimi şiirinin dokusuna işlemiştir. Eski şiirin rüzgârıyla yazdıklarında bile bu doku değişikliği sezilebilir. Artık tarihe de yeni bir yöntemle bakmaya başlamıştır. “O kadar ki İstanbul, bütün Türk tarihinin, Türk coğrafyasının bir terkibi, hulasası, tecellisi olmuştur” (Banarlı). MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 982
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle