Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? dünyanın insanlarının beklentilerinin çok farklı olduğu yönündeki izlenimleri giderek haklılık kazanmıştır. Çoğu yapıtında gözlemlenen ama özellikle Locandiera (Lokantacı Kadın) adlı oyununda kendine özgü alayımsı özelliğiyle billurlaşan sınıfsal farklılığın neden olduğu çatışmanın izleri lokantacı kızın soylu beyefendilere yapmış olduğu oyunlarda, onları oyuna getirmek için çevirmiş olduğu dolaplarda yavaş yavaş kendini göstermeye başlar. Goldoni’nin tiyatrosu yadsınamaz biçimde toplumsal içeriklidir. Ve toplumcu gerçekçiliğin somut örneklerindendir. Her toplum kesitinin karakteristik özellikleri yansıtılırken bireylerin, ait oldukları toplumsal sınıfın sosyal koşullarına göre devindiklerinin altını çizer. la Dama prudente (Önlemli Dam) adlı yapıtına yazdığı bir giriş yazısında Goldoni, kitapta soyut olarak “kıskanç bir koca”yı değil, “soylu bir kıskanç kocayı” resmetmek istedim, der. Kıskanç kocalar arasında sosyal sınıf farklılığından ötürü davranış farklılıkları vardır. Halktan biri karısının bir başkasıyla ilişkisini yakalayacak olursa iki tokatla meseleyi çözümler, oysa soylu birinin bu şansı yoktur; susar, oturur ve hoşuna gitmese de birisinin, karısının etrafında dolanmasına göz yumar. GOLDONİ’NİN DEVRİMİ... Goldoni’nin tiyatroda yapmak istediği devrim ki ardında toplumsal bir kakışmanın var olduğuna ilişkin somut veriler ve itici gücün, toplumun kendisinden geldiği yönünde yazarın bize sunduğu ipuçları varken, bizim Goldoni’nin girişimine “evrim” demek şansımız ortadan kalkar, Commedia dell’arte’nin (artık sanat komedisi değil) yeni bir kimlikle (karakter komedisi) sunulmak istenmesine dönük başat bir erektir. Ne ki bu devrim kademeli olmuştur. 1738’de yazdığı Momolo Cortesan’da yalnızca başkişinin rolü yazılıydı; diğerleri gene doğaçlamayla oynuyorlardı. 1743’de yazdığı Donna di garbo (Namuslu Kadın) tümden yazılmış bir metindir. Oyundaki tüm kişilerin rolleri yazılı olarak kendilerine verilmiş ve önceden hazırlanarak sahneye çıkmaları sağlanmıştır. Bugünkü klasik tiyatronun ilk taşları yerine konulmuş gibidir. Daha sonra sıra maskları kaldırmaya gelmiştir. Bu işi de aşamalı yapmış ve oyunlarda başaktörleri kişilerden seçmiş; yardımcı oyuncularda maskları kullanmıştır. Masksız ilk oyunu Pamela nubile (Bekâr Pamela) (1750) olmuştur. 1760’da i Rusteghi (Yabanlar)ı yazmıştır. Goldoni ayrıca Latin komedilerinden, örneğin Plauto ve Terenzio’dan başlamak üzere var olan ve Rönesans tiyatrosu, ardından sanat komedisinde kendini gösteren ve hokkabazlık yaparak güldürü konusu olan “hizmetçi” tiplemesini de kaldırdı. Böylesine devrimci niteliğe sahip değişikliklere oyuncular da karşı çıkıyordu. Çünkü zor geliyordu adamlara her oyunda başka bir tip canlandırmak ve rollerini yazılı metinden ezberleyerek sahnelemek. Ardından halkı da eğitmek gerekiyordu ama bu işi yapmak zor olmadı. Halk kolayca alıştı ve öteki türdeki oyunları da izlemeyi sürdürdü. Halkın tepkisinin bu yönde gelişmesi henüz yeterince sanatsal bağlamda yetişmemiş ve bir sanat bilinci taşımamış olmasıyla açıklanabilir. Goldoni’nin temel sorunlarından birisi de “tiyatronun şairi”(senarist) olarak kumpanyalardan para kazanmış olmasında yatıyordu. Para kazanırken kumpanyaların tiyatro yapma biçimine karşı çıkması sıkıntı yaratıyordu. Tüm engellemelere karşın Goldoni bu bağlamda 17531762 yılları arasında on altı oyun yazmıştır. Bu yıllarda yazılan oyunları içinde en başarı lı olanları da vardır : La locandiera (Lokantacı Kadın), i Rusteghi (Yabanlar), gli Innamorat (Sevgililer), la Casa nova (Yeni Ev), Sior Todero brontolon, (Homurdanan Todero), le Baruffe chiozzotte (Chioggia Kavgaları). Ne ki tam da halkın beğenisini ve güvenini sağlamışken devrimine karşı olanlarca yürütülen kampanyadan sıkılmış ve yer değiştirmek gereği duymuştur. Üzerine saldıran ve geleneksel Commedia dell’arte’nin savunusunu yapan başta Pietro Chiari ve Carlo Gozzi, ardından Medebac gibi baş komedyan ve Vendramin gibi emprezaryolar olmak üzere rakipleri ekmek teknelerine un akıtamamanın zararını çekmiş olmalarından ötürü böylesi düşmanca bir tavır takınmışlardır. Sorun daha çok ekonomiktir. Ne ki onlar da bu fırtınanın dinmeyeceğinin bilincindedirler ve önünde sonunda Goldoni’nin girişimlerinin ereğine ulaşacağını bilmektedirler. Ama Goldoni sıkılmıştır saldırılardan ve Venedik’ten uzaklaşarak Paris’e yerleşir. Paris’te 17841787 yılları arasında i Memories’i (Anılar) yazar. Fransız Devrimi’nden sonra almış olduğu parasal destek kesilince parasızlık içinde orada ölür. Yıl 1793’tür. Burada bir yanlışı düzeltmenin zamanı gelmiştir. Ülkemizde Commedia dell’arte denilince Goldoni ya da Goldoni denilince Commedia dell’arte akla gelir. Oysa Goldoni, Commedia dell’arte’nin temel ilkelerini anlatmanın olanaksızlığının ayırdında olan Goldoni yazılı, dahası, şiirsellik içeren metinlere gereksinim olduğunu söyler. Bu metinler bugünden yarına hazırlanmış metinler değil, araştırılmış, üzerinde düşünülmüş ve tartışması yapılmış ve zamanın gereği olarak tarihsel ve toplumsal bir çerçeveye oturtulmuş metinlerdir. Usun öne çıktığı ve aydınlanmacı bir yaşam felsefesinin dünyaya egemen olduğu bir dönemde Goldoni’de de etkin boyutta aydınlanmacı bir yaklaşımın varlığını yok saymamak gerek. Çok üst düzey, entelektüel seviyesi çok yüksek bir aydınlanmacılık değil onunki; belki de halka yakın, alçakgönüllü bir çizgidedir. Zaten kendisi de insan olarak çok derinliği olan bir kişiliğe sahip değildir. Sahnelediği insanlar da ılımlı, iyi, dengeli, dürüst, kompleksleri olmayan kişilikleridir. Tipik 18. yüzyıl İtalyan kentsoylu tipidir. Yaşamı inceden inceye gözlemleyen meraklı bir tip ve okumaktan çok kılgısal yaşamdan deneyim kazanmış biri. Bu nedenle onun aydınlanmacı yaklaşımında da derin bir inceleme, araştırma aramamak gerek. Çünkü onunki yaşamdan, kılgısal yaşanmışlıktan sağlanmış bir deneyimdir. Yazarın iki toplumsal katman arasında bir aracı olduğu kabul edilirse, bu yaklaşımını, alt sınıftan uzak kalmaması, üst sınıfa da fazla yaklaşmaması gereğinin doğurduğu bir sonuç olarak görmemiz gerektiğini anlarız. Goldoni’nin duruşu değiştiren kişidir. Goldoni’nin Commedia dell’arte ile yakından değil, uzaktan ilgisi vardır. Uzaktan ilgisinin nedeni de Commedia dell’arte’yi o biçimiyle benimsemeyerek uzakta kalıp temel değişiklikler yapmış olmasıdır. Tiyatrodaki devriminin temel hedefi Commedia dell’arte olmuştur. Çünkü tiyatro adına tümden özgünlüğünü yitirmiş, yaratıcılık ereği kalmamış bir sanat dalına dönüştürülmüş olan Commedia dell’arte’nin bir tek seçeneği kalmıştır. Kaba, basit, anlamsız espri ve sözüm ona güldürü öğeleriyle insanları eğlendirmek. Artık tek tip ve değişmez tiplerin anlatımı olan maskların kaldırılmak istenmesinin temel nedeni yapaylıktan uzaklaşmak ve gerçeklikle içimizden birilerini sahnelemek tutkusuydu. Böylece değişik insan tiplemelerine yer verirken değişik karakterlere ve değişik karakterler arasındaki çatışmaları, ayrıca en önemlisi, değişik toplumsal katmanları ve aralarındaki sınıfsal çatışmayı sahneye taşımak olanağı bulunacaktı. Goldoni söz konusu olunca böyle bir ideolojik yaklaşımı gözden uzak tutmamak gerek. Çağdaşı Parini’nin il Giorno adlı yapıtında bir soylu gencin günlük yaşamını konu alıp soylu sınıfa yergici bir yaklaşımla nasıl saldırdığını bilerek bakarsak meseleye, o dönem içinde yoğunlaşan sınıfsal bilincin etkisiyle insanların cepheleşmek gereğini bir sorumluluk duygusu bağlamında kabullenmek zorunda kaldıklarını görürüz. Kentsoylu sınıfın toplum gerçeği içinde yer alması artık kaçınılmazdır. Masklara değil, gerçek tiplere; yanılsamalara değil, doğallığa gereksinim vardır. Böylesine toplumcu izlekleri ayaküstü 933 “kentsoylu” duruşudur. Oyunlarında halka dönük, halkla ilişkilerinde hafif tarzda “babacıl”bir tavır sergilediği doğrudur. Goldoni sürekli “tiyatro” ve “yaşam”ın kendisi için iki temel esin kaynağı olduğunu söylemiştir. “Doğayı bozmamak gibi” temel bir amacı olmuştur. Voltaire, onu “doğanın çocuğu ve ressamı” olarak tanımlamıştır. Yaşamın (dünyanın) kendisine çok çeşitli karakterler sunduğunu, ve sanki özel olarak tiyatrosunda kullanmak için onları öyle güzel renklendirdiğini söyler. Tiyatronun da dünyada rasladığımız karakterleri, tutkuları, olayları hangi renklerle tiyatroya taşıması gerektiğini kendisine öğrettiğini söyler. Tiyatro mu yaşamı, yaşam mı tiyatroyu ayakta tutmuştur diye sorulduğunda tiyatrosunun yaşamın içinden geldiği; yaşam zahmetine de tiyatrosuz katlanılamayacağını varsayıp birbirlerini tamamlayan iki ayrı ama birbirine çok yakın kaynaklar olarak gördüğünü söyleyebiliriz. HALKA DÜZEY KAZANDIRMAK... Goldoni, 1750’de yayımladığı Commedie’nin birinci baskısının giriş yazısında şunları yazıyordu: “Sahnelerde çirkin soytarılıklar, basit aşk ilişkilerinin dışında başka bir şey yoktu. Kötü kötü öyküler ve düzensiz, kuralsız hiç de iyi işlenmemiş öyküler. Bunlar kötü alışkanlıkları düzelteceğine ki bu güldürü oyunlarının ilk, en eskil ve en soylu görevlerinden biriydi, daha da azdırıyordu. Ayrıca cahil halkı, ipini koparmış gençliği ve rayından çıkmış insanları eğlendirirken iyi yetişmiş, aydın insanlar için kızgınlık ve sıkıntı nedeni oluyordu”. Bu sözlerinden de açıkça toplumsal değer yargılarının tartışıldığı, ahlaksal ölçütlerin öne çıktığı ama salt düşündürücü değil, keyifli, sorunlara karşın iç açıcı ve seviyeli eğlencelik bir yanı olan bir tiyatrodan yana olduğunu görmek olanaklı. Goldoni tiyatrosuyla halkı eğitmek ereğini de gütmüştür. Dikkat edilecek bir ayrıntı vardır ve çok önemlidir, özellikle günümüzde ve ülkemizde. Goldoni para sevdasıyla halkın düzeyine inmek değil, halka düzey kazandırmak çabasındadır. Sanıyorum, devrimciliğinin ana hedeflerinden biri de buydu ve bunun için de ayrıca yazarı devrimci kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Goldoni’nin bu sevdasına karşın dilediğini yapamadığını ve söz konusu devrimlerini götürmesi gereken yere götüremediğini söylemek gerek. Özgürlükler ortamında devinemediği için çoğu yerde kendiliğinden sansür uygulamıştır yapıtlarına. Venedik hükümetinin soyluların elinde olması nedeniyle soylulara karşı fazlaca dengeli davranmak zorunda kalmıştır. Siyasal bir baskıdan söz edilebilir. Çoğu yapıtında ad, yer değişikliğine gitmiş ve soylulara dokunmamak için alaya alınacak soyluları Venedik soylularından seçmemiştir. 1750’de tiyatroda yapmak istediğini ya da yapabildiklerini bitirmiş gibidir. Kafasındaki tasarımına göre geleneksel (Arcadia) tiyatrosunu yeni ufuklara açabilmek gibi temel bir amaca yönelik olarak; ayrıca tutarlı biçimde tiyatro poetik’inin temel ilkelerini sergileyebilmek ve onu da kitap diliyle değil, insanların anlayabileceği bir dille anlatmak için Il teatro comico (komik tiyatro) ya da bir başka tanımla “komedi içinde komedi”yi yazar. Okura yaptığı uyarıda, bir başkasına kurallar öğretmek gibi bir düşüncesinin olmadığını, yalnızca daha güvenli bir yolun açılmasına çaba gösterdiğini yazar. Böyle bir girişimin de izleyiciler tarafından beğeni kazandığını saptamış bulunuyorum, der. Arzusu, yaptıklarını aklı başında biri inceleyip, düzelterek sahnelerde artık göremedikleri o onurlu duruşu iade etmesidir. Ona göre, artık rasgele, kuralsız, düzensiz bir araya getirilmiş sahnelerle tiyatro yapılmaktadır. Kendisinin hiç kimseye öğretmenlik yapmak gibi bir düşüncesinin olmadığını ama öğretmek becerisine sahip kişilerden de bir şeyler öğrenmekten utanç duymayacağını belirtir. Goldoni’nin tiyatro ile ilgili ses getiren bu savlarını içeren yapıtını kuru kuru yazılmış kuramsal bir kitap olarak değerlendirmemek gerekir. Çünkü kendine özgü bir canlılığı ve bir devinimi vardır. Yazarın tiyatroda yapmak istediği değişikliklerin bizzat oyuncular tarafından dile getirilmiş olması yapmak istediklerine daha bir anlaşılırlık getirmiş, renk katmıştır. Başkomedyan Orazio’nun provalarda yaptığı uyarılar ve attığı “fırçalar” daha etkin biçimde yerini bulurken uygulamalı bir çalışmanın örneği verilmiş oluyordu. Sonunda başkahraman, PlacidaRosaura’nın ağzından Goldoni’nin savunduğu ilkelerin yerinde olduğunu ve yeni biçimiyle yazılmış oyunlarda oynamak istediğini duymak gerek izleyicinin gerekse oyuncular ve tiyatro adamlarının üzerinde etkili olmuştur. Bu sözlerin ne anlama geldiğini kısaca yorumlamak istersek, başkalarınca da tanımlandığı gibi “basit” ve “doğal” olmak istediği ve böyle olunmasını beklediği şeklindedir. Örneğin iki kişiyi karşılıklı getirip, konuşturtmak tiyatro yapmak olamazdı. Sahneye kalabalık bir oyuncu grubuyla çıkmak oyuna ? CUMHURİYET KİTAP SAYI SAYFA 9