Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
hangi? Hangi manzara parıldar göz kapaklarının altında hangi? Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Barbara Korun/ Şiirler/ Çeviren: Nazmi Ağıl Hangi ses yankılanır kulağının kabuğunda? Dokunuşun hassas ateşinde, dalga dalga yayılan ışık gerilmiş altın kanatlardan. Beraber Nefes Almak Hangi sözcük uyur dudaklarının üstünde, hangi? 1963’te doğan Barbara Korun Slovenya’nın önde gelen kadın şairlerindendir. Işık, hava, toprak, yıldızlar, hayvanlar dünyası ve erotizm şiirinin baş öğeleridir. Ancak o bu yalın öğelerle müthiş bir tutkuyu son derece gözü pek imgelerle anlatmayı başarır. Lütfun Kıyısı(1998) adlı ilk kitabıyla Ulusal Kitap Fuarı Ödülü’nü aldı. Düzyazı şiirleri ve şiirlerini Masa Altından Notlar (2003) ve Çatlaklar (2004) adlı kitaplarda topladı. 12 dile çevrilen ve pek çok seçkide yer bulan şiirlerinden bir seçme İngiltere ve İrlanda’da kitap olarak yayımlandı. Dişi Aslan Dişi aslan sana olan aşkım, kumral dişi aslan pırıl pırıl derisi, altın rengi gözleriyle. Hep benimle yürür; soluklanmak için oturduğumda uzanır yanıma yüzünü bacağıma yaslar, sadık bir köpek gibi. Oynarım onunla, iri pençelerinin arasına uzanıp bırakırım yavrusuymuş gibi atıp tutsun beni. İri pençelerinin ağırlığını duyarım, tırnaklarının keskin şaşmazlığını. Soluğundaki çürük etin tadını alırım. Şimdi can çekişiyor, kumral dişi aslan. Gittikçe daha çok sendeliyor ardım sıra, bana yetişmek için telaşlanıyor doğrulduğumda. Burnunun ucunda boncuklanan kan pıhtısını görüyorum. Yanlamasına yatıyor, sarı, sönükleşen bakışını kaldırıyor. Soruyorum: Gücün nereye gitti? Sesin nereye kayboldu? Gövdemi yorgun pençelerinin arasına bırakıp onunla birlikte gözlerimi yumuyorum. sonra sıra onda. Onları hiç yakalayamam, dinlenenle koşturan arasında. ne kadar yırtınsam. Bir düşünce yüzdürürüm yem olarak uzak çok uzakta, ovada. Umurlarında olmaz, sonsuzu koklarken burunları. Uzun çimenler arasına uzanacağım, bir kuyunun yanında ve uykuya dalacağım. Ay örtecek üstümü. Sabahleyin gelecekler ilk yatay ışıkla, yorgun, terli, ağızlarında köpük. Su içmeye gideceğiz sonra birlikte. Ayna Bir adam eğilir üstüme suya eğilir gibi. Yüzünü görmek ister sudan aynamda, ama suyum karanlık, karanlık ve derin, yansıtmaz resmini. Arar, şaşırır, şaşkına döner, ve korkarım atlar, atlar içime, ve ona öylece bakan kendi yüzünü görür, ölü. İçime uzanabilirsin ulaşabildiğin derinliğe her yere; hazla, acıyla kayar, kaçarım senden; dile, kelimelere, işte beni içine çekiyorsun, beni soluyorsun tamamen. Sisifos Düşlerimin arasından bir taş yuvarlıyorsun. bedenim, kalbim uykuda inliyor. Taşı yuvarlıyorsun, gözlerin iki kara kesik. Yukarıda, bir sürpriz benim için, taşın üstünde tepinip duruyorsun bir hayvan gibi, hareket etmekten haz duyan bir gövde; sana yetiştiğimde soluk soluğasın çoktan mutlu bir çaba içindesin. Düşlerimin arasından bir taş yuvarlıyorsun, kaburgalarımın altında yankılanıyor korkunç ayak sesin. Aldığın Her Nefes Sonra ses şöyle der: Kapat aklını, aç kanatlarını ve tırman göklere. Hayvanlar doğrulur taş eriyiği kanın içinde, bir yanmalar denizi basar beni, bilmediğim bir hayvana binerim, kürklü, ve sıcak. Yanaklarımı yalar. Tuhaf yaratıklar, melankolik maymunların çaldığı kemanlar, şeffaf balık sürülerinden bir yumak. Geçmişe özlem. Bu kayada, bu rüzgârda, çakmak gözlü yunuslar, pıt pıt atan kuş sürüleri. Kara Bir Yaz Gecesinde Yuridike Geldiğimde şarkı söylemeyeceğim, orada olacağım, o kadar. Işık olacağım, çiçekleri büyüten, insanları sevişmeye teşvik eden. Her şey mümkün. Her şey. Işık boşalır karından. Her şey affedilir, her şey halledilir. Her yaprak titriyor olur aşkla. Bahçeye girdim sana bir çiçek koparmaya Yapraklarını yüzüme çarptı, dikenleriyle tırmaladı, inatla direndi bana. Şimdi seni bekliyorum evin köşesinde, orada dikiliyor ve gülün titrediğini duyuyorum avucumda, sıcak, siyah kanın sızdığını karanlığa. Soğuk Ateş soğuk ateş ayak parmaklarımı yalıyor baldırlarımı dizlerimi soğuk ateş kara bir kayanın üstünde soğuk ateş şehvetle yükselerek çorabımdan yukarı yukarı yukarıya doğru ve içeriye soğuk ateş tutuşturarak saçlarımı yılan gözlerimi soğuk ateş bir alevleniş ah soğuk ateş hararetle öpüyor yanıyorum, yanıyorum bir duyular yığını üzerinde SAYFA 25 Ay Örtecek Üstümü İki hayvanım var, biri kırmızı, bir mavi. Mavi olan su içerken kırmızı koşturup durur etrafta, CUMHURİYET KİTAP SAYI 933 Öpücük Hangi sözcük uyur dudaklarının üstünde,