30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? sonrasızlığında gereksinmesi ve ona tutkunluğu yansıyor dizelerine: “…Az bir sevgiyle al beni gökyüzüne, o görkemli/ mabede yönetici çemberinin içine!/ Yıldız tutkunum sana.” (s.21) Ozan, kuşkuyu, “zakkumun acı, yapışkan özsuyu ve bakışın cesedi” olarak görüyor. Gökyüzü, gökyüzünün her vakti ilgilendiriyor onu. “Ak çizgili bir çocuk tulumudur gök kimi sabah” diyor. Okyanus derinliğince ağladığı oluyor. Sevincini anlatışında, yurdunda yaşadıklarının izlerini görüyoruz: “…Uzak sevincim ey!/ Kırık dökük ülkenin seçkin çiçeği!” (s.42) “Ben çağrışımlar yurdunun yanık halkası” (s.47) derken de hangi acıları anımsatıyor kim bilir? Daktiloya Çekilmiş Şiirler ? Hasan AKARSU O zan Nilgün Marmara 1958 İstanbul doğumlu. Yükseköğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde tamamlayan ozan, 13 Ekim 1987'de aramızdan ayrıldı. Yapıtları: Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1988), Metinler (1990), Kırmızı Kahverengi Defter (1993), Sylvia Plath'ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi (2006). Daktiloya Çekilmiş Şiirler, ozanın 19771987 yılları arasında yazdığı şiirlerini kapsıyor. Ozan Seyhan Erözçelik, onun için “Çocuk Hanımefendi” önadını kullanıyor. En iyi ozanlarla arkadaşlık kurduğunu, yurdumuzun karartıldığı zamanlarda yaşadığını vurguluyor. Nilgün Marmara, izlenimci şiirin izinde, yaşamamışlığını, “Yerleşik yabancılığın acısını” yansıtıyor. Kendi dağılımında, kanatlanarak yaşamaya özlemli. Çocukluğunu sorgularken, “deniz kıpırtılarınca yürek dalgalanmaları”nı, dışlanmışlığını sezdiriyor. “Duyumlanmaz imgeleme”lerle, ele geçirilmez coşkularını anlatıyor: “…Olmayan günlerdi/ Olmayan günlerin saatleriydi kayan/ ya da çalmayan…// Ada/ İçkinliğini denizle aşan karacık./ Süsenlerini geziyorduk onun…// Çünkü denizin de düzeni vardır…/ Kendi yakasından arta kalan anlarda/ sundu böylece deniz kurdu,/ başka koyaklar maviliğini…” (s.1213) Özgür çocukların büyüyen ağaçlarına perdeler çekilmesine karşı çıkıyor ozan. Ağulu gerçekle tanışıyor genç yaşında, “Ölüm/Sevi”yle. Aşk ise, gözyaşı ve endişe küplerini gizliyor “ölümün ve yaşamın ikircilliği”nde: “Sen ben ağlarken/ avucum bir deniz mi çocuk?/ Meleksi birliktelik içre, Göksel haleye çevrelenmiş/ Ölümün ve yaşamın ikircilliği…” (s.19) Öte ışıklar özlemi yakasını bırakmıyor ozanın. Güzel yıldızın kollarını, ölüm CUMHURİYET KİTAP SAYI BENZETMELER... Ozan, şiirlerindeki benzetmeleriyle, tinsel durumunu yansıtıyor: Ölgün ülke, gökçe tütsü, zakkumun iniltisi, aşk yoncası, cinnetler mağarası, yan ölümler, uysal âşık vb. Işığı denize akan bir ozan Nilgün Marmara: “…Bu aklıkta, minarem mavi benim./ Işığım denize kayıyor, bir sayıklama/ izleğiyle, bir zamanlar pay verdiğimiz insanlığa!” (s.58) Dizelerde bir kararlılık, bir çığlık seziliyor: “Dünyamsın benim, zorbam düzenim/ Bundan gözlerim göğe çevrili,/ ellerim denizde./ Hiç katılmadan sende yaşıyorum,/ dirimimsin benim, /doğarken öldüğüm.” (s.65) Sevi çanını ellerinde tutan ozan, “sevişiyorum seviyle ben” (s.70) diyerek aşkın yüceliğini vurguluyor, mavi gül tadında yazıyor şiirlerini. İlhan Berk gibi sesleniyor kimi kez: “…Ben o zaman dutlarımı yiyordum,/ susku ve güzellik için,/ dönüşüyordum bir bülbüle/ kanadından kalem sunan,/ Yazı çağırıyordum/ ve biliyordum yine/ yeğdir kapanması çiçeğin. (s.75) …Biz ince yüzlü ince gözlüleri de sevdik (s.91) … O zaman hayat bir kuşüzümü kadar ufaktı,/ Sen orada otururdun/ Görüntüler sokağında…” (s.134) Ozanın şiirlerinde, ölüm izleği önemli yer tutuyor: “Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin/ Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi…// Nasıl da biçilmiş kaftan ölüm/ bu solgun yürek için…Dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden/ Doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle!” (s.97) Şiirlerini, kuğuların ölüm öncesi ezgilerine benzetmesi boşuna değil. “Dirim çürüyor yanıbaşımızda” (s.100) “…belki yaşayakalan ölümdür/ bütün yanık ünlemler tekrarında!” derken, umutsuzluğunun dorukta olduğu anlaşılıyor. Çocukluğunun yitişiyle her şeyin yittiğini duyumsuyor: “…Çocukluğun kendini saf bir biçimde/ akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte!...” (s.171) Nilgün Marmara, yirmi dokuz yaşında aramızdan ayrılıyor. On yıl gibi kısa bir sürede yazdığı şiirleriyle, yazınımıza katkılarda bulunuyor, ardında şiir izleri bırakıyor, “mavi gül tadı”ndaki şiirleriyle ölümsüzlüğü yakalıyor. ? Daktiloya Çekilmiş Şiirler/ Nilgün Marmara/ Everest Yayınları/ 3. Basım, Kasım 2006 / 172 s. 916 SAYFA 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle