29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... ? Abdullah TEKİN S ayın Alev Coşkun'un titiz bir incelemeyle karşımıza çıkardığı Hasan Âli Yücel'in çaba ve çalışmalarını okurken insan üzülmeden hayıflanmadan edemiyor. Bir ülke, bu tür ışıklı, erdemli bir aydınını nasıl harcar, nasıl kenara bırakır. Sınırlı sayıdaki bu tür insanlarımıza, “kâfir” “komünist” karaçalmaları bize ne kazandırdı acaba? Güzel günler için kafa yoran, düşünen, yazan, üreten ve gerektiğinde bunun savaşımını veren insanlarımıza, katı ve kaba yaklaşarak, sevgisizliğin büyüğünü göstererek, onları yok etmeye çalışarak yanlışlıkların büyüğünü yapmadık mı? Büyük günah işlemedik mi.. Bu “kâfirkomünist” ne yapmış bakalım. Köy Enstitüleri gibi ülke için çok önem taşıyan bir kurumu oluşturmuş, köylere tarımcı, yapıcı, sağlıkçı yetiştiren bir eğitim ocağı kurmuştur. Üniversitelerin açılışını sağlamıştır. Dünya klasiklerinin çevirisi ve yayımlanması konusuna öncülük etmiştir. Opera, bale tiyatro konularında etkin çalışmalar yapmıştır. Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir müfettişken gönderildiği Paris'te kültürel incelemeler yapmış ve tıpkı “Promete” örneği uygarlığı, ışığı ülkesine taşımıştır. Çünkü o Tevfik Fikret'i kendisine örnek olarak alan bir insandı.Yani erdemli bir aydın, bilgili bir yurtsever ve görkemli bir eğitimci.. Sayın Alev Coşkun'un belirttiği gibi Fransa'dan dergiler, kitaplar, fotoğraf makinesi, plaklar,gramofon ve bilgi birikimiyle döner. Bu aşamada önemli olan bu birikimi kendi ülkesinde kullanmaktı. YÜCEL’İN TASARILARI Yücel projelerini hazırlar: Yazı diliyle konuşma dili arasındaki ikilik kaldırılmalıdır. Dünya edebiyatının önemli ve büyük yapıtları dilimize kazandırılmalıdır. Köy eğitmenleriyle diğer eğitmenler arasındaki ayrım dikkate alınmalı, eğitimlerine özel Hasan Âli Yücel bir önem verilmelidir. Öğrencilerin klasik kültür almalarına çaba harcanmalıdır. Devlet sanatçılara önem vermelidir. Devlet kültür içerikli kitapların basımını üstlenmelidir. Üniversite eğitimine önem verilmelidir. Bu büyük projelerin sahibi Yücel, Atatürk'ün ölümünden sonra kurulan Celal Bayar hükümetinde (28.12.1938) Milli Eğitim Bakanlığı görevine atanır. Sıra bu projeleri uygulamaya gelmiştir. Kuşkusuz bu bir kadro sorunudur veYücel kadrosunu özenle seçer. İsmail Hakkı Tonguç, İhsan Sungu, Rüştü Uzel ve Cevat Dursunoğlu hemen akla gelecek isimlerdir. Bu yaklaşım da ders verici bir boyut içerir. Günümüzde parti ya da düşünce yandaşlarının bilgi ve beceri ölçekleri dikkate alınmadan getirildiği noktalar anımsanmalı ve o dönemin bu seçkin insanları ile bir kıyaslama yapılmalıdır. Böyle bir çalışma, “entel” ile “entellektüel”, “devlet adamlığı” ile “ucuz politikacılık” ayrımlarını tıpkı bir turnusol kâğıdı gibi ortaya çıkaracaktır. “Kâfir”, “komünist” benzeri yakıştırmalarda bulunanlar bu entellerle, bu ucuz politikacılardan başkası değildir. Bu ülkede değerler ölçeği eğer günün birinde sağlıklı çalışmaya başlarsa (Bir gün sabah olursa) asıl “kâfir”in kendileri olduğu kanıtlanacaktır. Nitekim bu çerçevede Köy Enstitüleri, Halkevleri, Türk ve Tarih Kurumları ve üniversitelerin öz görevleri; yıkık yurdu onarmak, bitkin insanları dirilterek yepyeni, dipdiri bir toplum, bir ulus yaratmaktı. Yaratıldı da.. Türk ya da Anadolu hümanizması bunu gösterdi. Ama gün geldi değişime, ışığa, aydınlanmaya karşı olan yarasalar çoğaldı, her şey kâfirlikti onlar için. Dahası ülkenin topraklarını kurum ve kuruluşlarını satmaya başladılar. Bir kuşağın özveriyle, çabayla, erdemle görkemli bir çizgiye getirdiği, “demir ağlarla ördüğü” Anadolu, kapanın elinde kalan, borçlu, sesi çıkmayan bir ülke konumuna getirildi. Bir çok kişi bu kitabı okumalı ve Hasan Âli Yücel'le onun inançlı arkadaşlarından özür dilemelidir. Onların çizgisinde gidilmiş olsaydı ülkenin tablosu çok farklı olurdu. Ama ne yazık ki din tüccarlığı ile bilgisizlik bu ülkenin başından hiç eksik olmayan iki karabasan konumunda hep etkin olmuştur. ? Hasan Âli Yücel/ Alev Coşkun/ CumhuriyetKitapları/ 2007/ 300 s. yor: “Hem petrol üreticileri hem de petrol tüketicileri, genç kuşaklara egemen olan şu İslamcı hareketlerin kendi ülkelerindeki gelir dağılımı adaletsizliğine ve tüketim çılgınlığına karşı tek bir eleştiri yöneltmemiş olmalarından nasıl hoşnut olmaz?” ( sh. 73). ÇAĞDAŞ İSLAMIN ELEŞTİRİSİ Zekeriya'nın çağdaş İslamcı hareketlere temel eleştirisi, İslam tarihini yorumlarken dinsel metinlere bakarak bir resim oluşturmalarıdır. Dinsel metinlere sık sık yapılan atıflarda toplumsal adaleti örnek gösteren İslamcı hareketlerin, kutsal metinlere bakışlarında yatan retorik yaklaşımın yeterli olmadığı, bu tür olumlu ilkelere üçüncü dünya ülkelerinin anayasalarında da rastlandığını ancak, kanlı diktatörlüklerden kurtulamadıklarını vurgulamaktadır. (sh. 7). İslamcıların şeriatın kusurlu bir şekilde İslamın özü ile bir ilgisinin bulunmadığına dair görüşlerini aktarırken, şu önemli soruyu sorar: KİTAP SAYI Çağdaş İslamcı Harekette Hakikat ve Hayal ? Vedat AYDIN F uad Zekeriya, Arap dünyasında entelektüel filozof olarak tanınan bir düşünür. Özellikle çağdaş İslamcı akımlara yaptığı eleştirileri sebebiyle dikkatlerin üzerine yoğunlaştığı bu fikir adamı Arap ve Müslüman toplumların yaşadıkları sorunların temelinde sekülarizmi dışlamalarının yattığını söylüyor. Sekülarizmin İslam dünyasının içinde yaşadığı sorunların çözümünde tek yol olduğunu ileri sürdüğü kitabı Kapı Yayınları tarafından yayımlandı. 'Çağdaş İslamcı Harekette Hakikat ve Hayal’ ismiyle yayımlanan kitap üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm 'Sekülarizm, Körfez Devletleri ve İslam; ikinci bölüm Hasan Hanefi ile Tartışma; üçüncü bölüm ise Şeriatın Uygulanışı Üzerine başlıklarından oluşmaktadır. Kitap ilk olarak 1988 yılında Kahire'de yayımlanmış. Kitabı İngilizceye çeviren İbrahim M. EbuRabi'nin önsözünde ifade ettiği gibi, Fuad Zekeriya, ‘Çağdaş İslamcı Harekette Hakikat ve Hayal'in birçok yerinde, “kitleselleşmiş dinsel hareketlerin kendi yandaşlarına eleştirel bir bilinç kazandırmadığını, tersine; sorunun altında yatan sosyoekonomik ve siyasal sebeplere yeteri kadar dikkatlerini çekmeden onları bir öndere ya da öğretiye itaat etmeye teşvik ettiğini” iddia eder. Bu temel sebepten ötürü Zekeriya, İslam dünyasının içinde bulunduğu durumun uluslararası kapitalizmin sömürüsüne açık bir durumda olduğu hatırlatıyor. Petroİslam tanımlaması ile Körfez ülkelerinin yöneticilerinin yaşadığı konfor ve sosyal adaletten uzak yaşam biçimlerini ciddi biçimde eleştiriyor. Bu yöneticilerin yeri geldiğinde Batı karşıtı söylemlerinin içlerinin boş olduğunun, İslamcı örgütlere karşı olmalarına rağmen ikircikli bir hal içinde olduklarını vurgulu ? SAYFA 18 CUMHURİYET 916
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle