29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? “Eğer bu öz bütün İslam tarihi boyunca hiç hayata geçmediyse, bu bizim onun modern zamanlarda da uygulanamayacağından kuşkulanmamıza yol açmaz mı? Bütün tarih boyunca başat davranış modelinin bu ‘öz’e uzak kalması, bizim o ‘öz’ün Müslümanları etkileme yeteneğinden kuşku duymamıza sebep olmaz mı?” (sh. 8). Fuad Zekeriya çağdaş İslamcı hareketlerin eğilimlerinin güçlenmesinin temelinde kitlelerin bilinçsizliğinin yattığını belirtir. Baskı ve aklın sürgün edilmesiyle ortaya çıkan bu tablodan başka bir şey beklenmediğini (sh. 12) ekler. Bu paradoksal durumdan çıkış yolunu ise şu tespitle ortaya koyar: 'İster İslamcı, ister milliyetçi, ister ilerici olalım, hepimizi gelecekte birtakım tehlikeler ve güçlükler bekliyor. Bundan dolayı, çağdaş İslamcı hareketleri eleştiren bizim gibi insanların bu hareketlerin taraftarlarını düşman olarak değerlendirmesi muhakkak çok büyük hata olur. Hepimiz aynı gemideyiz ama bu gemi yüzme yeteneğini gün geçtikçe yitiriyor. İçlerinde şiddetli bir reform yapma arzusu duyan on binlerce ciddi genç insanı toplum düzenine aykırı bir grup ya da mücadele edilmesi gereken kayıp bir cemaat olarak değerlendirmek gerçekten büyük haksızlık olur. Bana göre onların en büyük sorunu, akıllarını tam olarak kullanmamaları ve sık sık da katıksız bir entelektüel felce uğramalarıdır. Hiçbir baskı ve düşmanlık biçimi bu sorunu çözmez. Sadece diyalog kavramların ve görüşlerin açıklık kazanmasını ve her zaman tek bir görüşe bağlı kalmaktan kaynaklanan kör noktaların ortadan kaldırıl masını sağlar. (sh. 14) Çağdaş İslamcı hareketlerin Batı’nın ve ABD'nin çıkarlarına küçük ve anlamsız zararlar verdiğine inandığını belirten Zekeriya, “İslamcı hareketlerin programları Batı'nın Müslüman dünyasındaki çıkarlarına zerre kadar dokunmuyor. İslamcı hareketler ‘komünist ateizm’ dedikleri şeye karşı savaşmaya öncelik vermekle ABD'ye büyük bir hizmet sağlamış oluyorlar. Bu büyük hizmet karşılığında ABD, gerçek çıkarları korunduğu sürece, İslamcıların bağırıp çağırmasına, sövüp saymasına tahammül ediyor” diye ekliyor. 11 Eylül olaylarında buna benzer bir değerlendirmeyi Abdulkadir esSufi de yapmıştı. Aynı şekilde yenilikçi İslamcılar da bu tür eleştiriler yapmaktadırlar. ÇÖZÜM: SEKÜLARİZM İslam dünyasının içinde bulunduğu sorunların aşılmasında tek çıkar yolun sekülarizm olduğunu ileri süren Fuad Zekeriya zaman zaman kavram kargaşasına da sebep olmaktadır. Örneğin, sekülaristlerin dini dışladıklarına dair eleştirileri cevaplarken şunları söylemektedir: “ ‘Dinsizlik’, bu terim ‘dinin dışında olma’ anlamına da gelebilir, ‘din karşıtı olma’ anlamına da. Kuşkusuz, eğer sekülarizmi dinsizlik olarak tanımlamak mümkün olsaydı, sekülarizm siyasetin insanla ilgili bir şey oluşunu vurgulayarak dini siyaset alanın dan uzaklaştırma ve böylece sosyal ve ekonomik çıkarların çatıştığı bir ortamda bir gruba ilahî bakış açısını temsil ettiğini savunma hakkını vermeme iddiasında olduğu için en uygun tanım bu olurdu. İkinci anlama, dini reddetme anlamına gelince, bu kesinlikle sekülarizmin özü değildir. Bazı sekülaristlerin dini reddettiği doğrudur ama başka birçok sekülarist kesinlikle dindardır ve birçok dindar insan sekülaristtir, çünkü her iki durumda da din bir yandan insan yaşamının ahlaki ve ruhsal yönleri gibi önemli yönlerini düzenlerken, bir yandan da değişen dinî uygulamalardan uzak kalarak kutsal karakterini korur?” (sh 3637). Dinî uygulamalardan uzak kalarak kutsal karakteri korumak nasıl bir şeydir? Kutsal metinlerin yorumlanmasında sapkın fikirler ileri süren düzenlemeleri uygulamaya geçiren bakış açılarının nasıl kutsal bir özellik taşıyacağı kuşku götürür. Şüphesiz yazar bunu söylemiyor; ancak, cinsel sapkınlık gibi düzenlemelerin Batı’da yaygınlaştığı göz önüne alındığında bu tür insan özgürlüğü adı altında gündeme getirilen hususların temelinde yatan önemli faktörün sekülarizm olduğunu da unutmamak gerekir. İnsanı kontrol eden dini ve ahlaki kurallar 'gelişen şartlar' ileri sürülerek serbest bırakıldığında toplumları nasıl ifsat ettiklerini hep beraber görüyoruz. Yazar, bu durumdan sekülarizmi sorumlu tutmayarak, kötülüğün sadece ahlaki çöküntü den ibaret olmadığını, aynı şeyin kapalı kapılar ardında İslam toplumlarında da bulunduğunu yer yer ileri sürmektedir. Sekülarizme yapılan eleştirilerin tümünü toptan reddetme eğiliminde olan yazar, İslam dünyasının tanınmış entelektüel simalarını da bu eleştirilerinden nasiplendirir. Kimi fikirlerine ister katılalım ister katılmayalım, Fuad Zekeriya'nın çağdaş İslamcı Harekette Hakikat ve Hayal kitabı özellikle Çağdaş İslamcı hareketlere yaptığı eleştirel bakış açısıyla önemli tezleri içeriyor. Kendi ülkesi olan Mısır başta olmak üzere Körfez ülkeleri ve İslam ülkelerinde toplumların yaşadığı sıkıntıların temelinde yatan sebepleri ele alırken yaptığı değerlendirmeler son derece önemlidir. Yazarın, Batı’nın güdümünde olan yöneticilerin memnun oldukları yaşamlarına halel gelmemesi için, toplumun aklını kullanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmalarını, onları sadece itaat eden zümreler olarak görmelerini şiddetle eleştirmesi bu yüzdendir. İslamcı örgütlerin de toplumun bu açmazlarını görmek yerine, şartlanmış bir şekilde Batı düşmanlığı yaparak ne yapmak istediklerinin farkında olmadan yol aldıklarını ileri sürmektedir. İslam dünyasının entelektüellerinin sadece bazı simgeler üzerinden mücadele etmek yerine, sosyal adaletin, kalkınmanın, insan aklının sonuna kadar kullanılması yönünde olmasının daha sağlıklı olduğunu vurgulamaktadır. ? Çağdaş İslamcı Harekette Hakikat ve Hayal/ Fuad Zekeriya/ Kapı Yayınları, Şubat 2007 İstanbul/244 s. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 916 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle