Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Oya Köymen'den unuttuklarımızı hatırlamak ve düşünmek için bir kitap: Sermaye birikirken neler oldu? Oya Köymen'in “Sermaye Birikirken Osmanlı, Türkiye, Dünya” kitabı, bilmeyen ve konunun uzmanı olmayan okura sağlam ve mükemmel bir temel vermekle kalmıyor, sosyal bilimcilere ve de dünyanın ve Türkiye toplumunun halleriyle ilgilenen herkese, unutulmuşunutturulmuş sorular sorduruyor, cevaplar öneriyor. ? Oya BAYDAR ir kitap çıktı. Kitapçı vitrinlerinde çoksatarlar arasında yer almadı. Bunu bekleyen yoktu kuşkusuz; ne aşklı meşkli başlığı vardı, ne milli duygu sömürüsü yapıyordu, ne de karanlık ilişkilerin, mafyanın, katillerin, şiddetin övgüsünü, reklamını. Bir iktisat tarihi kitabıydı; şu günlerde hiç de moda olmayan, televizyonların piyasa analizlerinin ve ekonomi programlarının asla gündeme getirmedikleri, iktisat bilimini para kazanma ve kazandırma sanatı olarak belletenlerin görmezden gelmeye çalışacakları, Milat'ı kendilerinden ve globalleşmeden başlatanların, 'siz hâlâ oralarda mı otluyorsunuz' edasını takınacakları bir kitap: Sermaye Birikirken...Yazarı da; kanal kanal dolaşan ve serbest piyasa ekonomisinin, yani 200250 yıl öncesinin “bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler” anlayışının 2000'lerdeki ateşli savunucuları olan yıldız ekonomistlerinden biri değil; 40 yıllık bir iktisat tarihi profesörüydü: Oya Köymen... 'İktisatçı falan değilsin, sana ne oluyor, otur sen romanını yaz', denebilir tabii. İşte tam da bunun için, iktisatçı olmadığım için bu kitap hakkında yazma ihtiyacı duydum. Oya Köymen'in “Sermaye Birikirken Osmanlı, Türkiye, Dünya” kitabı, bilmeyen ve konunun uzmanı olmayan okura sağlam ve mükemmel bir temel vermekle kalmıyor, sosyal bilimcilere ve de dünyanın ve Türkiye toplumunun halleriyle ilgilenen herkese, unutulmuşunutturulmuş sorular sorduruyor, cevaplar öneriyor. Bizim kuşaktan çoğumuzun bir zamanlar bilip de artık unuttuğu; genç kuşakların öğrenmemeleri, düşünmemeleri için, askeri darbelerden üniversitelere, büyük medyadan siyasete kadar dört bir koldan çaba harcanan sorunlar ve sorular... Sömürü, yoksulluk, ezilmişlik, toplumsal sınıflar, emek, mülkiyet, ekonomik iktidarsiyasal iktidar ilişkisi, demokrasisivilleşmeme hak hukuk ve iktisat ilişkisi. Kapitalizmi, “tarihin sonu” ilan eden neoliberaller için, anlamsız olduğu kadar lümde bu değer aşınmasının kökenlerini ve bugününü sergiliyor. İktisat: Kapitalizm ve iktisadi düşüncenin evrimi başlığını taşıyan birinci bölüm, “kapitalizmin değişik evrelerine açıklama getirmek amacıyla” ortaya çıkmış iktisat teorisinin; 17. yüzyıldaki merkantilist iktisat politikalarından, 18. yüzyıl fizyokratlarının düşüncelerine, 1776'da Adam Smith'in ünlü Ulusların Zenginliği kitabıyla klasik iktisadın bir bilim olarak ortaya çıkışına, oradan neoklasik iktisada, onun radikal ve Marksist eleştirilerine, 1929 bunalımıyla Keynesçi iktisadın doğuşuna, 1973 bunalımıyla neoklasik iktisadın şahlanışı ve neoliberalizmi doğurmasına ve günümüze uzanıyor. Sadece 40 sayfada, ama her kavram yerli yerine oturtularak, hem de etik ve siyasal bağlantılar kurularak anlatılıyor bunlar. Anlaşılmaz üslup denemelerini, bilgiçlik gösterisi bir jargonu (iç dili), 'ne kadar anlaşılmaz olursan o kadar derin sanılırsın' havasındaki kimi yazıları düşününce, 'fark, fark ediliyor'. Konuları gerçekten derinleştirmek, gerçekten yeni ve fikir açıcı görüşler geliştirebilmek için, sağlam ve tarihsel bir temele ihtiyaç olduğunu düşünmeden edemiyor insan. Marx'ı sadece ikinci elden alıntılarla okuyup Marksizm eleştirisine soyunanların, postmodernizmi modernizmin postu sananların, özellikle de gençlerin bu farkı görmelerinde yarar var. işitmekten ve işitilmesinden pek de hoşnut kalınmayacak kavramlar... cı oluyor. En önemlisi de, hemen sonraki üçüncü bölümün; “Türkiye: Kırılmaların altındaki süreklilik” bölümünün başlığının da haber verdiği gibi tarihsel akışı bütünlüğü ve sürekliliği içinde kavramanın önemine gönderme yapıyor. Üçüncü bölüm, iktisatsiyaset ilişkisinin belki de en belirgin ve doğrudan ele alındığı bir makale. II. Dünya Savaşı sonrasından (1945) günümüze izlenen iktisat politikalarının siyasal gelişmelerle bağı üzerinde duruluyor. Ekonomi, sermaye birikimi, siyaset süreçlerinin ilişkisi, ekonomideki liberalizm ile siyasetteki baskıcı politikalar ve askeri darbeler arasındaki bağlantılar vurgulanıyor. Bu bölüm, bir yakın siyasal tarih özeti olarak da okunabilir, o tarihi yaşamamış olanlar öğrenir, yaşamış olanlar da unuttuklarını hatırlama olanağı bulur. Ne çok şeyi unuttuğumu bu bölümü okurken hatırladım ve neden unutturulmak istendiğini de daha iyi kavradım. Kitabın sonundaki üç ek: EK 1:197012 Eylül 1980 arasında işlenen siyasi cinayetlerden örnekler; EK 2: 19902000'ler arasında işlenen siyasi cinayetlerden örnekler ve EK 3: Kısa yaşam öyküleri, bu bölümün tamamlayıcı parçaları. “Ne alakası var!” diyenlerin üzerinde düşünmeleri gereken, sermaye birikirken neler yaşandığını bir de bu açıdan hatırlatan notlar... SERMAYE BİRİKİRKEN “ÖTEKİLER”E NELER OLDU? Kitap dört farklı ve bağımsız bölümden oluşuyor. Hem dört ayrı makale gibi bağımsız okunabilecek hem de birbirine bağlanan, birbirini destekleyen, örnekleyen, zenginleştiren bölümler: Kapitalizmin ve iktisadi düşüncenin evrimi; Osmanlı: sınıflar ve sermaye birikimi; Türkiye: kırılmaların altındaki süreklilik; Dünya: İngiliz imparatorluğundan ABD hegemonyasına. “Sermaye birikirken diğerlerine, sermaye biriktiremeyenlere neler olduğuyla ilgilendim” diyor yazar. İşte günümüzde kimilerinin hiç hoşlanmadıkları bir ilgi ve soru. Neler oldu, ve hâlâ da neler oluyor, gerçekten? Ekonomik ve siyasal gelişmeleri anlayabilmek ve insandan yana tutum alabilmek için sorulması gerekli soru. Oya Köymen bu soruyu gündeme getirerek bizi dürtüyor. “...toplumsal tarih yazımını izleyerek, tarihsel ve güncel verilerle 'gerçekten böyle mi olmuş?' sorusunun peşine takıldım” diyor. Okuru da aynı sorunun peşine takarken, “alanın kendi dilini ve kavramlarını az kullandığını”, iktisat dilindeki pek çok kavramın kimi gerçekleri gizlemek için de kullanılabildiğini” hatırlatıyor. Küçük bir örnek: Pek sık duyduğumuz “piyasalar tedirgin” lafı aslında ne demek? Tedirgin olan kimler gerçekte? Böylece kitap, iktisat fakültelerinin İktisada Giris ve İktisat Tarihi derslerinde ana metin olarak okutulması gereken bir nitelik kazanıyor. Bencileyin “düz” okurlar için de, anlaşılması güç sanılanın nasıl anlaşılabilir kılınacağının dersini veriyor. Bu konuda, yazarın 40 yıllık “hocalık” deneyiminin payını unutmamak gerek. Dünyadaki ve toplumumuzdaki değişmenin üniversitelere nasıl yansıdığını, akademik dilde, 'araştırma' kavramının, her biri paralı destekçiler, yani sponsorlar gerektiren 'proje'lere nasıl dönüştüğünü, üniversitelerin başarısının bilimsel yetkinlikte değil, iş dünyasında başarılı, rekabette donanımlı, iktidara odaklanmış elemanlar yetiştirmelerinde aranmaya başlamasının yol açtığı erozyonu, daha önsözde işaret ederken, özellikle de birinci bö ABD HEGEMONYASINDA GİDEN YOLDA NELER OLDU? Kitabın son bölümünde, ilk bölümde aktarılan teorik tarihsel gelişme somut örneklerle açılıyor. İngiliz İmparatorluğu'ndan ABD hegemonyasına, yani günümüze kadar, sermayenin ve “öteki”lerin başlarına neler geldiği, çoğunu bilmediğimiz somut verilerle, uygulamalarla sergileniyor. Bir ders kitabı gibi değil, meraklı ve yer yer acı bir macera gibi. Günümüzde neoliberallerin seslerinin yüksek perdeden çıktığı bir dünyada, başka ve daha iyi bir dünya yaratılabileceğine inanmayanların, öyle bir dünyada çıkarlarını kaybedecek global sermayenin sözcülerinin, hiç hoşlarına gitmeyecek bir bölüm bu. Emekten ve gerçek özgürlüklerden yana bir bakışın yansıması. Oya Köymen'in kitabı, hepimize lazım: Öğrenmek için, sorular üretmek için ve bilerek tartışabilmek için. “İlle de eleştirmek gerekirse”...Kendi payıma, Türkiye'de kapitalistleşme sürecinde neler olduğuna değinen üçüncü makalenin, yazarın bundan sonraki kitaplarında tamamlanmasını isterdim. O bölüm 1945 sonrasında yoğunlaşıyor, daha önceki yıllara ve dönemlere, çok kısa atıflarda bulunuyor. Türkiye'de sermaye birikirken neler olduğunun, ötekilerin başına neler geldiğinin eksiksiz bir dökümü için, 1915'teki “tehcir”in, 1920'lerin başlarındaki “mubadele”nin, 1940'ların başlarında gayrimüslim vatandaşların büyük ölçüde mülksüzleştirilmeleri sonucunu doğuran Varlık Vergisi uygulamasının, 1955'te 67 Eylül olaylarının, vb. ele alınmasının; sermayenin nasıl el değiştirdiğinin ve bu el değişme sırasında siyasetiktisat ilişkilerinin nasıl geliştiğinin araştırılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kitabın bundan sonraki baskılarında, “Sermayenin el değiştirmesi: Türkleştirme ve ulusallaştırma” bölümünü arayacak gözüm. Köymen'in bu konuyu da aynı yetkinlik ve bilimsel bağımsızlıkla işleyeceğine güveniyorum. ? Sermaye Birikirken Osmanlı, Türkiye, Dünya/ Oya Köymen/ Yordam Kitap, Mart 2007 /264 s. KİTAP SAYI 907 B OSMANLI’DA SINIFLARIN VARLIĞI BİZİ NEDEN İLGİLENDİRİR? EKONOMİYLE ASKERİ DARBELER ARASINDA NASIL BİR BAĞ VARDIR? Kitabın, Osmanlı'da sınıflar ve sermaye konusunu tartışan ikinci ve kısa bölümünün tartışma, hatta polemik yanı ağır basıyor. Burada bir küçük hatırlatma gerekiyor: Osmanlı toplumunun ve Cumhuriyet sonrası Türkiye'nin toplumsal yapısı, özellikle 196575 arasında sol kesimde ağırlıklı tartışma konularından biriydi. Ulusal demokratik devrimcilersosyalist devrimciler, işçi sınıfı öncülüğünü savunanlarla halk devrimini savunanlar, kemalist solla marksist sol arasındaki bugün bile türevleri ve uzantıları gözlenen ayrımlar, bu tartışmalar temelinde şekillenirdi. Sosyal bilimler alanından gelen bizler, hangi görüşe yakınsak ona uygun modeller kurmaya çabalarken, kimi zaman da verileri epeyce çekiştirir, kendimize yontardık. Yine de çok canlı bir araştırma ve tartışma ortamı vardı. Osmanlı'nın ve Türkiye'nin toplumsal yapı analizleri bizleri büyüleyen bir alandı. Bütün eksiğine gediğine, siyasal görüş ve meşreplere uydurabilmek için yapılan aşırı yorumlara rağmen, o dönemin çalışmalarının hiç yabana atılmaması gerektiğinin altını çizmek gerek. Günümüzde neredeyse tümüyle mikro alanlara kayan ve “büyük anlatılar”dan olduğu kadar büyük sorulardan da kaçan sosyal bilim araştırmacılarının, benimsemeseler de bilgi sahibi olmaları gereken çalışmalar ve düşüncelerdir bunlar. Oya Köymen, sermaye birikirken Osmanlı'da neler olduğuyla bu çerçevede ilgileniyor. Soruları hatırlamamıza ve yeniden, farklı biçimlerde sormamıza yardım SAYFA 8 CUMHURİYET