Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Doğan Hızlan'la 'Çalıntı Kitap Deposu'nu konuştuk “Edebiyat ve sanat dünya üzerindeki en açıksözlü kavramlardır” Doğan Hızlan'ın “Çalıntı Kitap Deposu” adını verdiği yeni bir kitabı yayımlandı. Bu kez uzun zaman diliminden damıtılıp gelen denemelerini okurla paylaşıyor Doğan Hızlan. Yazılarının ortak özelliği de geçmişte yazılanın günümüzle koşutluk kurması. Hızlan'ın o zamanlar yazdıkları bugünkü durumla ne kadar da örtüşüyor bunu görüyoruz kitaptaki yazılarda. Daha açık söylersek, bir arpa boyu yol katedemediğimizi görüyoruz onun metinlerinde! Hızlan'la kitabını konuştuk. ? Erdem ÖZTOP ayın Doğan Hızlan, yeni kitabınız yayımlandı; “Çalıntı Kitap Deposu” adında. Bu kez denemeler, geçmişten süzülüp gelenler… Yirmi yıl önce yazdığınız bir yazınız da yer alıyor, bir yıl önceki de… Önsözde de vurgu yapmışsınız; dünle bugünün bağlantısına; Doğan Hızlan denemelerinin genel bir özelliğidir bu sanıyorum, dünle bugün yazdığı arasında düşünsel bir değişiklik göze çarpmaz; ele aldığı konular hala tazeliğini korumaktadır?.. Yazıların Türkiye'de her dem taze kalmasının ana nedeni, tartışma gündeminin çok ağır değişmesi. Ayrıca olumlu bir yan da, Türkiye'de sanatın, edebiyatın dinamizmi. Konular hem benzer, hem farklı. Düşünceler arasındaki bağı saptayabilmek için, yazıları bazen tarihî süreç içinde okumak gerekiyor. Sanırım bu kitap iki duyguyu da taşıyor. Günlük yazılara bakışım konusunda sık sık açıklama notları düşerim. O yazıları güncel bir olay, bir kitap başlatıyor, ama yüzeysel dolaşmalara yüz çevirip derinlere doğru bir kazı çalışmasına girişiyorum. Yazının eskimeme özelliği buradan kaynaklanıyor. Sanat, edebiyat güncele ne kadar bağlıdır? Yanıtı tartışmalıdır bence. Çünkü yüzyıllardır gene aynı eksen konular çevresinde dönendiğimizi söyleyebilirim. Baktığımız zaman kitapta da var bu, aynı kültür meselelerine 20 yıl sonra tekrar değinmek zorunda kalmışız... Ancak yüzyıllar içinde buna baSAYFA 20 S kışımızı biçimlendiren, akımlar, düşünceler, öğretiler giriyor. Türkiye'de yazarın şansı, kültürsanat, edebiyat ortamında olumlu ya da olumsuz gerekçelerle, yazısının eskime oranının en düşük düzeyde olmasıdır. “Çalıntı Kitap Deposu” Sizin de var mıdır böyle güzel bir deponuz sevgili Hızlan? Ne kadar vardır artık bunu kestiremiyorum. On binlerce kitap arasında, bunları ayıklamak zor. Ama bilerek böyle bir depo oluşturmadım. Dostlardan aldığım, kütüphanelerden aldığım, o anda bir yazıda yararlanacağım kitapları iade etmede ihmalim olmuştur. Ebedî bir ihmal oldu mu, buna sağlıklı bir karşılık veremem.Ama benim birçok kitabımın başka kitaplıkları süslediğini biliyorum. İçlerinde imzalı olanlar da var. Yarın öbürgün, başka birinin eline geçtiğinde, imzalı kitaba saygı göstermemiş diyenler çıkacaktır. Gene de itiraf etmeliyim ki, arada bir özel kütüphanemin raflarında bunlara rastladığım anlar olmuştur, yani bir dostuma imzalamışım fakat gönderdikten sonra bir not için tekrar istedikten sonra ne yazık ki geri göndermemişim... Peki ister istemez bir başka kişinin bu depoyu kurmasına izin verdiğiniz oldu mu? Ödünç verdiğiniz kitaplar geri geldi mi? Birçok dostumdan kitaplar geri geldi. Gelmeyenlerin, gelemeyenlerin yeri ne yenilerini aldım, tabii aralarında bulunamayanlar var, onlar eksikliklerini hissettiriyor elbette. Kitabın ödünç verilmesi tehlikeli bir iştir. Hele o kitabı çok seven, kendisine çok gerekli olan biriyse, vermeme iştahım kabarıveriyor, germişsem de sürekli taciz edercesine arar işinin bitip bitmediğini sorarım.Çünkü o kitabı başka yerde bulamayacağını bildiği için, size vermemekte direnir, unutturmaya çalışır. Çeşitli yolları dener. Ancak uzun ısrarlar sonunda geri alabilirsiniz. Bir iki dostum daha doğrusu tanıdığım var, onlara kitap verilmez. Çünkü bu konuda bibliyofil'lerle bibliyoman'ları ayırmak lâzım. Bir dostumun kitapları arasında bilmediği dilde, fizik kitaplarına rastladım. Bir dostum da geri vermemek için şöyle gerekçeler ileri sürer. "O kadar kötü kitaptı ki yırttım attım." Bu lafa rağmen, eğer bir baskın yaparsanız, evindeki kitaplıkta o yırttığını iddia ettiği kitabı bulabilirsiniz. Kitabınızdaki denemeleri konuşalım biraz da. İlk denemeniz, “Sanatın Günah Çıkarması” adını taşıyor. Stendhal'in sözünü veriyorsunuz: “Roman sokağa tutulmuş bir aynadır.” Konuyu Hemingway'in, Yakup Kadri'nin vb. yazarların ülkelerinin nirengi noktalarında bire bir var olup, sonra da onları kaleme aldıklarına getiriyorsunuz. Peki ya şu zamanda? Günümüzde durum nasıl sizce? Böyle bir kuşak ve böyle bir yapıyı yazma edi mi devri sona mı erdi? Sanki sadece o yüce varlık “insan”da kalınmış bir vaziyet söz konusu, ne dersiniz? Çağımızda işgaller, ırkçılık, din ayrımı, dil ayrımı, mezhep ayrımı sürüyor. Dünyanın çeşitli ülkelerin haritalarının üstüne üstüne kan damlıyor.Bir gün gelecek onu yapanların hayatı, ahvali yazılacak. Ülkelerin zulüm tarihi; edebiyat ve sanat eserlerinde en uzun ömrü sürerler. Değişik kuşakların yazması, günah çıkarmaların niteliğini değiştirir. İlk kuşaklar rejimi överler, ondan sonraki kuşaklar onu eleştirirler. Bizim 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerini anlatan eserlerimizin büyük kısmı, tanıklıktır, günah çıkarma değildir. Bu eylemlere katılanların kaleme aldıkları ise birer günah çıkarmadır. Edebiyat ise günahları unutturmamak için vardır. Cumhuriyetin sonraki romanlarında günah çıkarma mevcuttur. Günahı ortaya koyma edebiyatın, sanatın işlevi arasındadır. Edebiyat ve sanat dünya üzerindeki en açıksözlü kavramlardır. Yazma edimi devri sona erdi demek kolay değil.Yazarlar o dönem yaşadıklarını, tanıklıklarını sonradan yazıyorlar. Bazıları yazmak için ülkelerini terk ediyorlar. Tarihe not düşüyorlar. Bizim sol eğilimli yazarlarımızın, şairlerimizin yapıtları da böyle değil mi? Bazı kurumların, siyasal olayların sonradan bilimsel kitaplarda da yer alması dışında edebiyat eserlerinde değişik biçimde işlenmeKİTAP SAYI ? CUMHURİYET 907