Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? şamımda duyduğum en hoş on cümle arasındadır.) Bugün anlaşma imzalarken adımdaki “ç” harfinin ıskalanmaması için klavye değiştirttim. 1442 Londra’da sahaf Peter Ellis’in raflarını hırpalarken cep telefonuma, edebiyat Nobel’ini 87’lik İngiliz yazar Doris Lessing’in aldığı haberi kondu. Ne zaman aykırı Lessing’in adını duysam, onun gaddar bir şakasını anımsarım: Ona prenses muamelesi yapan yayımcısına, takma adla bir roman dosyası postalar. Romanı derhal reddedilir… 1443 George Borrow’un İngilizceye çevirdiği Nasreddin Hoca fıkraları 1884’te İngiltere’de, The Turkish Jester or The Pleasantries of Hogia Nasr Eddin Efendi başlığıyla yayımlanmış. Çağatay Güler onları 2007’de Türkçeye ters/yüz etmiş (Bir Türk Nüktedanı ya da Hoca Nasrettin Efendi’nin Latifeleri). Antitakıyye bir örnek: “Hoca bir gün aptes alırken yeterli su bulamaz. Namaz saati geldiğinde, kaz gibi tek ayağı yukarda dikilir. “Yahu Hoca Efendi” derler, “neden böyle yapıyorsun?” “Çünkü” der Hoca “Bu ayak aptes almadı!” 1444 The Last Novel’dan (David Markson): “Gerçek, ilginç olmak zorunda değildir” dermiş Borges. “Şair olmak denli utanılası bir durum düşünemiyorum” demiş galiba E. Bishop. “Fransız sanatının hayrına Louvre Müzesi’nin yakılmasını” önermiş Camile Pisarro.” ”Louvre Müzesi’nin en çok pencerelerini izlemekten hoşlanırım” buyurmuş Bonnard. ”Konuşmaya bile deymez şeylerin şarkıya döküldüğü yer” dermiş Voltaire opera için. 1445 125 tanınmış AngloAmerikan yazara göre en gözde on Fransızca yapıt: Madam Bovary G. Flaubert / Geçmiş Zamanın İzinde M. Proust / Yabancı A. Camus / Candide Voltaire / Germinal E. Zola / L’Assommoir E. Zola / Nana E. Zola / Kuzen Bette H. de Balzac / Bir Taşra Papazının Günlüğü G. Bernanos / Düşüş A. Camus. 1446 27.10.07 Bir nikâh davetine icabeten M. Belediyesi’nin kültür merkezine gittim. Temiz tuvaletlerine dek çağdaş mekânı beğendim. Tören sıramızı beklerken belediyenin ücretsiz iletişim dergisini inceledim. Altmışdört sayfadan mürekkep özensiz dergide ilçe belediye başkanının 48 adet (yazıyla; kırksekiz) fotoğrafı vardı! (Birileri çıkıp başkana, “Böylelikle antireklamını yapıyorsun” dese!) Aslında bu iletişim falsosu ülke belediyeleri için de genelleştirilebilir… 1447 Şiirsellik + Politika: “Şiir, ideoloji için bir kürdür.” Yves Bonnefoy, 1993 “Şiir, yekvücut olmuş üstüne yürüyen tüm kuvvetlere karşı bireyin savunmasıdır.” Charles Simic, 2005 “Bir politik tepki şiiri yazacaksan kendi sesini ve hiddetini yansıttığından emin ol.” Nobelist Seamus Heaney, 2000 “Ben bir poetikacıyım, politikacı değil.” Yevgeny Yevtushenko, 1993 “Her yerde ve her zaman kalıcı muhalefete muhalif üye olmak, tüm şairlerin görevidir.” Theo Dorgan, 1993 1448 02.11.07 Medyatik olma sevdalısı değilimdir. Özellikle boyumu aştığını düşündüğüm konularda, radyo ve televizyon program davetlerini geri çeviririm. Bugün beni arayan TRT görevlisine, “konunun öncelikle akademisyenleri ilgilendirdiği gerekçesiyle” başlığı okuma özürlülüğü olarak özetlenebilecek programlarına, katılamayacağımı bildirdim. Çünkü ben nicedir, nitelikli okurluğun da yazarlık gibi bir yetenek işi olduğuna inanırım… Ayşegül Köksal, Selçuk Altun, Cemil Köksal; son kez birlikte... 1449 Emily Dickinson (18301886) Yaşarken ondan habersiz ancak altı şiiri yayımlanan önemli şairin, ölümünden sonra 1775 adet şiiri bulunduğu saptanmıştır. Otuzuncu yaşından sonra evinden dışarı çıkmamış ve ailesinden başka kimseyle görüşmemiştir. (Şiire adanmış yaşam diye ben buna derim.) 1450 Cemil Köksal (19522007) Otuz yıl mı süren iş yaşantım boyunca dört ayrı şirkette çalıştım. Bunlardan üçünde Cemil Köksal’la yollarımız kesişti. Boğaziçi Üniversitesi’nde de birlikte sayılırdık; benden bir sınıf sonraydı ama aynı bölümdeydik. İkimizin de iş yaşamı Arthur Andersen’in Londra ofisinde başladı. Fulham’daki evimizde on ay boyu aynı odayı paylaştık; bir kez bile sürtüşmedik. Örnek insan Cemil Köksal bir amansız hastalığa sekiz yıl direnerek doktorlarını da şaşırtmıştı. O yiğit âdemi 05.10.07 sabahı yitirdik. Ülkenin en önde gelen bankacılarındandı. Bir büyük bankanın genel müdürlüğünü üstlendiğinde de alçakgönüllü duruşunun değişmeyeceğini biliyordum. Zekiydi, vizyonerdi, özgüven sahibiydi. Bilge ve ketum duruşu yüzünden nice dostunun sırdaşı ve yol göstericisi olmuştu. Şık ve tertipliydi, hattat gibi el yazısı vardı. Rahatsızlanana dek gizli gizli resim yapardı. Evinin ve bürosunun duvarları resimle mücehhezdi. Seçkici bir kitap okuruydu. O, Tayfun ve ben (ve eşlerimiz) Ferhan Şensoy’un oyunlarını kaçırmazdık. İş âlemi insanatı, çocukları işletme veya mühendislik okusun ister. Cemil, endüstriyel dizayn okumak isteyen büyük kızı Zeynep için, o dalda gidebileceği en iyi üniversiteye gitsin diye uğraşmıştı. Sağlığını soruşturmak için onu veya fedakâr eşi Ayşegül’ü telefonla rahatsız etmemeye çalışmıştım. Durumunu, onu bürosunda da yalnız bırakmayan ortak dostumuz, kadim dostu Nejat Yalım’dan öğrenirdim. Ayda bir yemekli toplantı yapan altı kişilik bir grubumuz vardı. Cengiz Turanlı, Erhan Dumanlı, Önder Eren, Tayfun Bayazıt ve Selçuk Altun yine toplanırlarsa, yeri doldurulamaz Cemil Köksal’larını özlemle anacaklar… ? ÖLÜM Bir çam gibi boylu Bir boğa gibi güçlü Bir başak kadar sarıydı Ama ölüm Ayırt etmeden kırar insanları. Oktay Rifat 929 SAYFA 9 CUMHURİYET KİTAP SAYI