24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Dilbilimci ve Dil Derneği Genel Başkanı Sevgi Özel'in yeni kitabı geçtiğimiz günlerde yayımlandı. “Dilleri Uzun” adını taşıyan kitabında, dilimizin gün geçtikçe nasıl kötüye gittiğini gözler önüne seren bir tablo çıkartıyor ortaya Sevgi Özel. Özel'le yeni kitabını konuştuk. Lise sıralarından üniversiteye, yürümekle aşınmayan sokaklardan siperlere, 1968'den 12 Eylül'e bir dönemi ve bir dönemin gençlerini anlatıyor Ayşe Kilimci 'Ah Benim Akortsuz Kalbim'de. Dünyayı yeni baştan daha güzel yaratmak isteyenlerin kırk katır, kırk satırla sınandığının, demokrasimizin kahırla, küfürle, kamplaşma ve zulümle darboğazlara itildiğinin masalı Kilimci'nin anlattığı. Kilimci ile kitabı üzerine konuştuk. ÇocukGençlik bölümümüz beklediğimizin üzerinde bir ilgiyle karşılandı. İlk haftanın acemiliklerini ikinci haftada giderebildik. Çocuk sayfalarımızı uzun yıllardır büyük bir özveriyle hazırlayan arkadaşlarımızın artık büyümüş olan ÇocukGençlik bölümümüzde verdikleri emek için kendilerine bir kez daha ve çok çok teşekkür ediyoruz. ÇocukGençlik bölümümüze gönderilecek yazılar bu bölümün ilk sayfasındaki eposta veya dergimiz adresine ulaştırılabilir. Bol kitaplı günler… TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr G ustaw Herling, günlüğünün bir noktasında, Camus'nün, hem de olgun çağında, yeniden okuduğu Dostoyevski karşısında kendisini yeteneksiz buluşuna, kalem kıracak raddeye tırmanmasına şaşırıyor, enikonu saygı duyduğu o adama yakıştıramıyor, ikinci sınıf yazarlara özgü bir davranış saydığı yarışma duygusunu, eğilimini. “Bir tek Dostoyevski karşısında mı?” diye soruyor başka pek çok büyük yazar karşısında aynı tasaya kapılabilirdi. Haklı ve haksız. Herling iyi bir yazar olmayı hedeflemiş. Oysa Camus'de, tıpkı Sartre'da olduğu gibi, büyüklük kuruntusu vardır. Bana sorulursa, Camus iyi bir yazardır, “büyük” kategorisine sokulamaz; bilmem genç yaşta ölmeseydi işin çehresi değişir miydi? Şu var ki, büyüğe oynandığında, kendiliğinden büyük yazar (başka türlüsünü düşünemiyorum), insanı yolunun bir aşamasında yaralayabilir elbette. Kime, neden “büyük yazar” denir? Vergilius'u, Dante'yi, Shakespeare'i, Cervantes'i, Goethe'yi, Balzac'ı gözümüzü kırpmadan bu sınıfa yerleştirmekte güçlük çekmiyorsak, arada onaylandıkları içindir. Getireceğimiz açıklamaların çoğu tekrarın tekrarı olacaktır. Modern Zamanlara gelince, seçimi daha geniş zamanlara bırakmak en doğrusu. Dileyen kendi adaylarını ilân edebilir şüphesiz. Sonuçta, böylesi bir ayrım, farklı bir alıştırma alanına doğru sürükler şimdi beni; Herling'in günlüğünde, Camus'yle ilgili bölümde geçen tamamlayıcı bir paragraf oyaladı zihnimi, ona geleceğim: Gustaw Herling Nedir Camus'nün, Defterler'de ifade ettiği tasa? “Hayatımda ilk kez, Suç ve Ceza'yı okuyunca, yeteneğimden şüphe duydum. Ciddi biçimde vazgeçmeyi düşünüyorum. Yaratmanın her vakit bir söyleşi kurma anlamına geldiğine inandım. İyi de, kiminle? Düzayak alaya alma ilkesinin egemen olduğu, sövüp saymanın eleştirel yöntemin yerini aldığı küçük edebiyat dünyamızla mı? Bizi okumayan, büyük bir oburlukla gazeteleri tüketen ve yılda iki kötü kitap, daha fazla değil, okuyan okurlardan oluşmuş toplumla mı? Gerçekte, bir yaratıcının bugün yapayalnız bir yalvaç, dayanılmaz bir yaratma güdüsünün hükmettiği bir sanatçı olmak tek çıkış yoludur”. Bir gençlik değinisi değil bu; birkaç ay sonra Nobel ödülü verilecek bir yazarın sıkıntısı. Herling'in temel bir itirazı olduğunu görüyoruz: “Kuşku yok ki, sahici yazar bir tür yapayalnız yalvaç'tır, öyle olagelmiştir. Kuşku yok ki, “küçük edebiyat dünyası”nın karşısında ve kamudaki ilgi eksikliği (ayrıca Camus'yü bağlamıyordu o durum) nedeniyle yazarın görece bir katılaşmayı kendisinde tava getirmesi ve pekiştirmesi gerekir. Ama, yapayalnız yalvaç rolünü kabul ettikten sonra monolog yapmakla yetineceğini bilmeli, bir de “diyalog”un getirilerini talep etmeye kalkışmamalıdır (diyalog, ancak bir zaman geçtikten sonra sağlanacak ya da Enis BATUR Pervasız Pertavsız İyinin ve büyüğün ötesinde sağlanamayacaktır). Kısacası, (yalnızlıktan doğan) mutsuzluğun (yaratmaktan doğan) mutluluğun içinde olması doğal durumudur yazarın”. Bana öyle geliyor ki, Herling'in Camus'ye asıl yakıştıramadığı, Dostoyevski'yle boyölçüşmeye kalkışması değil, “başarı ölçeği” çerçevesindeki çelişkili konumu ve hırsı. Veba, Yabancı, Başkaldıran İnsan gibi üç temel yapıt, genç yaşta ona büyük ün getirmişti ama, besbelli, dahasını istiyordu. Kısa bir süre sonra dileği gerçekleşecekti. Gelgelelim, bir de, yolda bekleyeni vardı. Yapayalnız yalvaçlık, aşınmış yanına, abartı dozuna karşın, kutuplardan biri. Yenilenmiş bir dille, farklı kavram ve imgelerle, Gide'den ve Valéry'den başlayan, tohumlarını XIX. yüzyılın kargışlı şairlerinin attığı o konum, konumlanma, konumara yış, bir aşama sonrasında Blanchot'ya, Beckett'e ulaşacaktı. Yalvaçlık cephesi, bugünden bakıldığında, aşınmış ve abartılı olmanın ötesinde, çocuksu ve rüküş bir yakıştırma da sayılabilir. Unutmamak gerekir: Anıştırmanın başatlaşmasında, voyant boyutunun, uzağı görebilenlerin payı tartışılmazdı: Rimbaud'nun, Nietzsche'nin, Dostoyevski'nin, Kafka'nın, ama başkalarının da, açık ara öngören bir söz ve yazı yumağı oluşturmuş olmalarında hafife alınacak yan yoktu. Bir biçimde içlerine, iç inlerine çekilmiş yazı beylerinden taşan ya da sızan, yayılan ifade bütünlüğünde, ucunu Oraculum dünyasına ya da Doğu'nun derin hikmetlerine bağlayabileceğimiz bir özellik barınıyordu. Çekilmiş olmalarıyla mı açıklanabilirdi o ayrıksı sonuç? Yoksa, süreç mi onları hızla ya da ağır ağır yalnızlık kuyusuna itmişti? Herbiri üzerinde uzun uzadıya kafa patlatıldığını biliyoruz. Kutuplardan öbürü, altın ve taç diye vaftiz ediyorum, bize fazlasıyla bugünün sendromu gibi görünüyor, değil oysa. İkibin yıl öncesine inmek yeterli sayılacaksa, Martialis'in şiirlerine bakılabilir; ölçüler belki değişmiştir, ölçütler aynı. 'İşte size yalnızlığımdan, çekilgenliğimden ve kapanıklığımdan söküp getirdiklerim: Şimdi paylaşalım bunları, bana vereceğinizin sınırını gösterin, sunun ve daha sunun, ki biraz dinmiş, karşılığını almış, yalnızlığıma döneyim?' Bu denli yalınkat mı, çelişkinin özündeki? “Doğal durum”, sakın bu olmasın? ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 929 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle