05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? mak istemediğini, yoksa ağızlarının payını vereceğini, kahvehanelerden çıkartıp tarlada veya fabrikada çalışmaya göndereceğini söylerdi.” ‘TANRI KUYUNUN DİBİNDE DE VAR’ Anlatıcı konumundaki yazarın, ki buradaki yazar, aynı zamanda kitaptaki karakterdir kendisinin ve Emerenc’in yaşamını sorgulamasına tanık oluruz. Geriye, çocukluğa doğru gidişler aynı zamanda psikanalitik bir yön de sergilerler. Yazarın ve Emerenc’in sosyal kökenlerindeki benzerlik, aynı köyden gelmeleri, çocuklukları, yaşadıkları yere yönelik ortak hafızaları onları birbirine bağlayan gizli bir çekim gibi de algılanabilir. Emerenc ve yazar arasındaki ilişki, hizmetçi, ev sahibi ilişkisini Magda Szabo çoktan aşmış, dile gelmeyen bir annekız ilişkisine dönüşgittiğini düşünüyorsanız o zaman istemüştür. Hatta yazarın gönüllü izniyle Emerenc’in yanında çalıştığı ev sahibi diğinizi tıkınabilirsiniz, sizin ilginç bir Tanrınız var, yaptıklarınızı erikle tartıni tatlısert azarlayışlarına tanık oluyor. Benimki ise eğer varsa her yerde ruz, “Beni iyi dinleyin, şimdi size öyle bir tokat aşkederim ki, birden her şeyi var; kuyunun dibinde de var, Viola’nın ruhunda da var.” anlayıverirsiniz, oysa sizi zamanında Arada bir okuyucu karşısına çıkan darbelere dayanıklı olduğunuz için sevmiştim, yazgınızın nasıl biçimlendi ev sahibi yazarın kocası ise Emerenc’in çekindiği tek kişidir. Yazarın kocası, ğini adım adım izledim, sabit fikirleriniz beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor, eri olaylara, durumlara ve Emerenc’e sergilediği mesafeli ve sağduyulu tutuği hazırlamanın tavuk temizlememekmuyla, zaman zaman panik halindeki ten daha kolay bir iş olduğunu düşüyazarı ve ortamı toparlayıcı bir işlev nebilirsiniz ama şimdiye dek sürekli sergilemektedir. yemek pişirdim, pişirdiklerimin boşa Anlatıcı yazarın, Emerenc üzerinden yaptığı iç sorgulamalarla insan ilişkilerinde neyin daha önemli ve kalıcı olduğuyla ilgili bir tür vicdan muhasebesi niteliğinde hesaplar içinde boğulduğunu görürüz. Anlatıcı yazar, her ne kadar yaptığı yazarlık işiyle meşgul olsa da, kelimeler ve cümlelerden bir dünya yaratsa da, duruma göre akıp giden ya da taş gibi duran gerçekler karşısında çaresiz kalmaktadır. Kitaptaki Viola ise söz konusu ilişkinin ve sorunsalların diğer bir anlatıcısı olarak çıkacaktır karşımıza. Yazarla kocası ta rafından karlı bir günde yarı donmuş ve ölmek üzere bulunan Viola, kurtarıldıktan sonra bu ikisinin (yazar ile Emerenc) arasında köprü işlevi görecektir. Adeta kişileştirilmiş bir Viola vardır karşımızda aslında, yaşanan gerilimleri anında hisseden, tepki veren ve ağlayan, yeri geldiğinde de sahibinden yana tavır alan Viola, kitapta ağırlıklı bir yer tutarken, okuyucunun izleğinde de tıpkı Viola’daki gibi hisler zaman zaman ön plana çıkar. Yazarın sonsöz niteliğindeki yazısında özetlediği gibi, Emerenc’in ölümü bir sondan öte yeni soruların başlangıcı olacaktır; “Rüyalarım birbirine tıpatıp benzeyen, yinelenip duran görüntülerden ibaret. Ben hep o bir tek düşü görüp duruyorum. Merdivenlerin dibinde, tel örgüyle güçlendirilmiş, kırılmaz camlı, çelik kasalı kapının iç kısmında duruyor ve kilidi açmaya çalışıyorum. Dışarıda, sokakta bir ambulans bekliyor. Sağlık görevlilerinin camdan içeriye yansıyan siluetleri olağanüstü derecede büyük, ablak yüzlerinin çevresinde ayınkine benzeyen haleler var. Anahtar deliğin içinde dönüyor ancak tüm çabam boşuna...” ? Kapı/ Magda Szabo/ Çeviren: Hilmi Ortaç/ Yapı Kredi Yayınları/ 259 s. DÜZELTME: 928. sayımızda “Kısa Kısa” bölümünde yayımladığımız “Ölümsüz ‘Che’” başlıklı yazının imzası yanlış yazılmıştır. Yazı Hasan Akarsu’ya aittir. Düzeltir özür dileriz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 929 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle