Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? bildiğince izledik. Yaşımız ilerledikçe kitaplığımız büyüdü, odalara sığmaz oldu. Bir tarihte polisler evimi aramışlardı. Şaşmışlardı bir evde bu kadar çok kitap olur mu diye. Birisi uyardı “Olur” dedi. “Hoca Köy Enstitüsü mezunu imiş.” Öğretmenlik yaptığınız yılları konuşalım dilerseniz… “Akan sulara karşı” olmak sizi nasıl bir yaşama sürükledi? “Akan Sulara Karşı” adlı anı kitabımda öğretmenlik anılarımı anlattım.Yayınevi kısa olsun dediği için biraz özet gibi oldu. Ama ana hatlarıyla önce Cılavuz Köy Enstitüsü'nde (ilk öğretmenliğim), askerlikten sonra TokatAlmus yörelerinde gezici başöğretmenliğim, sonra Gazi Eğitim Enstitüsü'nü dışarıdan bitirip müzik öğretmeni oluşum, Turhal Ortaokulu, Amasya Öğretmen Okulu… Meslek yaşantımın yirminci yılında Ankara'ya naklim, gene çeşitli okullarda öğretmenlik, sonra Bakanlık Danışmanlığı’na çağrılmam. İki yıla yakın da orada çalışıp 1979 sonunda emeklilik. Açık yüreklilikle söyleyeyim, hiç de yararlı çalışamadık. Bırakmadılar. Hiçbir dönemde istediğimiz gibi rahat öğretmenlik yapamadık. Hep kısıtlamalar, hep engeller, soruşturmalar, cezalar, açığa alınmalar… Hiç suçumuz yokken çektik bunları.Yalnız ben değil birçok arkadaşım, başka mesleklerden birçok değerli insanlar, iyi yetişmiş aydınlar, bu zulümlere uğradı. Her alanda yetki yerlerine, politikanın, bürokrasinin üst katlarına üçüncü, dördüncü, beşinci sınıf adamlar geçip oturdu. Elli yıldır ülkeyi onlar yönetti. Türkiye onun için bugünkü duruma geldi. Geri kalmışlık çemberinden bir türlü kurtulamadı. Uzun süredir roman ve öykülerinizin yeni baskıları yapılmıyordu, bunun nedeni neydi? Bilindiği gibi ellialtmış yıldır Türkiye'yi sağcı iktidarlar yönetiyor. Halkın sorunlarını dile getiren edebiyattan bunlar hiç hoşlanmazlar. Onun için her zaman baskılar gördük. Hele 12 Eylül darbesinden sonra emekten emekçiden yana politikalar nasıl ezildiyse, edebiyat da neredeyse yasaklandı. Öyle bir ortam oluşturuldu. Toplumcu gerçekçi edebiyat iyice arka planlara atıldı. Üstelik okumaz bir gençlik yetiştirilmek istendi. Eğitim buna göre ayarlandı. Bizim gibi yazarlara ilgi azaldı. Kitaplarımız basılmaz oldu. KİTAPSIZ YAZAR... Literatür Yayınları “Talip Apaydın Kitaplığı” başlığıyla “Sarı Traktör”, “Tütün Yorgunu”, “Ortakçılar”, “Define”, “Yoz Davar”, “Yarbükü” romanlarınızı yeniden bastı... Literatür Yayınevi'nden telefon ettiler. Romanlarınızı tekrar basmak istiyoruz dediler. Memnun olurum dedim. Çünkü çoktandır piyasada kitabım yoktu. Arayıp bulamayanlara “Ben kitapsız yazarım” diyordum. Karşılıklı gülüşüyorduk. Gerçekten acıklı bir komediydi. Bunca yıllık yazardım, kırk kitabım yayımlanmıştı ama şimdi piyasada tek kitabım yoktu. Neyse önü açıldı biraz. Sanırım Kurtuluş Savaşı üçlüsünü de basacaklar. Sıra öbür kitaplarıma da gelir belki. Kurtuluş Savaşı'nı anlatan o üçlemeden söz edelim; tarihsel bilgilere de yer verdiniz, bu konuda nasıl araştırma yaptınız? Bu büyük yapıt nasıl ortaya çıktı? CUMHURİYET KİTAP SAYI Babam 16 yıl askerlik yapmış bir köylü. Kafkas, Yemen, Galiçya. Anlata anlata bitiremezdi. Çocukluğum onları dinleyerek geçti. Egeli bir arkadaşımın anası Yunan işgalini yaşamış. Çok ilginç şeyler anlattı. Köyüne gidip başka kimi yaşlı insanlarla konuştum. O yıllarda geçen romanları, anıları da okudum. Bu romanlarda her şey vardı ama köylü askerler yoktu. Yani halk yoktu. Şaştım. Halksız Kurtuluş Savaşı nasıl kazanılır? Oysa en büyük sıkıntıyı onlar çekmiş. En büyük özveriyi onlar göstermiş. Üç ciltlik Kurtuluş Savaşı romanımda daha çok köylü askerleri, onların savaşını anlattım. Öbür romanlarımdan biraz farklıdır kanısındayım. ÖDÜLLER VE YAZAR Yazarlık yaşamınız boyunca değişik ödüller aldınız, seçici kurullarda bulundunuz, ödül yazarın yaşamında ne kadar önemlidir? Ödüllerim fazla değil. Pek de önem vermiyorum bu konuya. Kendim katılmıyorum. Yayıncıların katılımı ile gerçekleşiyor. Doğan Kardeş Çocuk Romanı, Madaralı Roman Ödülü, Orhan Kemal Ödülü, 1970 TRT Radyo Oyunları Ödülleri. Daha var, ama şu anda aklıma gelmiyor. Birçok seçici kurul üyeliklerinde de bulundum. Ödül gerçeği beni biraz üzdü. Hepsinden kendi isteğimle ayrıldım. Bazen özel ilişkiler, eşdost baskısı ödülün amacını saptırıyor. Acı örneklerini yaşadım. Genç yazarlar için ödül almak önemli elbet. Önünü açar, çalışma gücünü artırır. Ama dürüst seçim yapılmalıdır. Değerli bir yapıt dururken ödül başkasına verilirse işin ciddiyeti kalmaz. Çocuk yazınına da önem veren bir yazarsınız, bildiğim kadarıyla bu alanda da kitaplarınız var... Çocuk yazını bence çok önemli. Çocuklara çok okuyun demek yetmez. Onlara iyi kitaplar okutmak gerekir. Çocuklukta aldığımız etkiler ömür boyu sürer. Kişiliğimizi biçimlendirir. Bunları yazarken milyonlarca Türk çocuğunun şimdilerde nasıl eğitildiğini, neler okuduklarını düşünüyorum, içim eziliyor. Bir ülkenin geleceğine nasıl bunca kötülük yapılabilir? Anlamak ve bunu kabul etmek olası değil! Ben çocuk öyküleri, çocuk romanları yazdım. Onları meraklı olmaya, araştırmaya, çalışkan olmaya çağırdım. Çocuk yazını, aydınlanmacı eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Ama önce aydınlanmacı bir eğitim! Bu olmadan ne yapsanız boşuna. Günümüz romancılığı ve öykücülüğü hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Yukarıda sözünü ettiğim yanlış politikalar her alanı olduğu gibi edebiyatı da etkiledi elbet. Ülke sorunlarından, emekçi insanların sorunlarından uzak, bulanık, karışık bir edebiyat. Postmodern... Ama gene de yazan yazıyor. Özellikle güzel öyküler okuyorum. İnsan olan her yerde sanat olacaktır. Sapmalar, kaymalar uzun sürmez. Umudu yitirmeyelim, gün gelir karanlıklar aydınlanır. Yeter ki insan ayakta kalsın! ? erdalatici@gmail.com “Talip Apaydın Kitaplığı”/ Sarı Traktör, Tütün Yorgunu, Ortakçılar, Define, Yoz Davar, Yarbükü/ Literatür Yayınları. 926 SAYFA 5