Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B U L M A C A 1 A 2 M 3 C 4 G 5 B 6 İLKER MUMCUOĞLU M 7 I 8 M 9 G 10 L 11 I 12 K 13 I 14 D 15 J 16 C 17 J 18 G 19 I 20 D 21 I 22 A 23 I 24 I 25 G 26 L 27 M 28 E 29 L 30 M 31 N 32 L 33 J 34 F 35 E 36 B 37 M 38 M 39 F 40 M 41 C Feyza HEPÇİLİNGİRLER 8 Ekim Perşembe Türkçe Günlükleri anlamı olarak verdiğine göre, ikisi arasında anlam farkı gözetmiyor. Ben ise bu iki sözcük arasında bir anlam farkı “seziyorum”. Görünmek, bir varlığın ortaya çıkması, görünür olması demek bence. Gözükmek ise, bizim o varlığı (gözümüzle) görmemiz, algılamamız demek. Yani görme eylemi birinde görülen varlık üzerinden anlatılmış oluyor, ötekinde gören kişi üzerinden. Ayrıca bu anlam farklarından dolayı görünmek, bile isteye yapılan bir davranış; gözükmek ise istem dışı bir hareket izlenimi yaratıyor. 4 “Telaffuz sözcüğünün anlamı okunuş iken dile getirmek, teslim sözcüğünün anlamı verme iken kabul anlamlarında kullanılması doğru mudur?’Görüşmeler sırasında erken seçim de telaffuz edildi’ ve ‘Gerçeğin bu olduğunu sonunda teslim etti’ örneklerinde olduğu gibi. Telaffuz, Arapça “söz söylemek” anlamındaki “lafz”tan geliyor. Temel anlamı, söyleyiş, söyleniş, sesletim olsa da telaffuz etmek, Ayverdi Sözlüğü’nün verdiği örneğe bakarsak Kâtip Çelebi’den beri: “…ondan başka kimsenin bunu telaffuz etmesi yasaktı.” Örneğindeki gibi, söylemek anlamında da kullanılıyor. Teslime gelince… “Gerçek olduğunu söyleme, doğrulama” ve “Bir söz ya da meselenin gerçek olduğunu kabul etme” anlamları var sözlüklerde. Demek ki sözcük, mecaz olarak bu anlamları kazanmış. 42 L 43 H 44 M 45 E 46 D 47 K 48 J 49 D 50 D 51 E 52 D 53 M 54 I 55 M 56 E 57 D 58 H 59 B 60 A 61 K 62 M 63 M C 64 N 65 M 66 D 67 N 68 I 69 D 70 D 71 F 72 J 73 G 74 I 75 L 76 N 77 D 78 K 79 M 80 C 81 B 82 M Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir yayınevinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı yayınevinden çıkan Doğan Ergül’ün Aşkın ve Suların Öğleni adlı şiir kitabından dizeler ortaya çıkacaktır. emalettin Etlikavaklıgil, emekli öğretmen. Elli yıldır Anadolu’yu köşe bucak gezip masal derlemekteymiş. Cumhuriyet Kitap ekinin arada sırada da olsa masallara, masal ustalarına yer vermesini istiyor. Eflatun Cem Güney’den sonra masallarla ilgilenen pek kimse kalmadı diye düşünüp tasalananlardan biri de benim. Televizyon ve internet, sözlü halk kültürü için ciddi bir tehdit oluşturmakta çünkü. Maniler, türküler, masallar, halk hikâyeleri, onları bilenler tümden yaşamımızdan göçüp gitmeden derlenmeli. Cemalettin Etlikavaklıgil işte bu derleyicilerden biri. Bu yüzden gönlü alınmalı. Gönlü alınmalı ki derlenmemiş masallara ulaşacak, onları kayda geçirecek gücü bulabilsin kendinde. 24 Ekim Çarşamba Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Vücudu ... kesmişti, elleri titriyordu, alnında ter taneleri belirmişti” (Peyami Safa). 1 60 22 B. Stefan Zweig’ın bir romanı. 81 36 5 59 C. Zodyak üzerinde yer alan iki takımyıldıza verilen ortak ad. 41 16 3 80 D. “... Bir Yahudi Ailesi” (Brigitte Peskine’nin romanı). 66 70 46 77 14 49 57 52 20 65 E. Kar ayaklığı. 28 35 51 45 56 F. Tavlada bir sayı. 71 39 34 G. Türkiye Büyük Millet Meclisi, geri gönderilen kanunu ... kabul ederse, kanun Cumhurbaşkanınca yayımlanır.” (Anayasa). 18 4 73 25 9 H. Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana adlı romanı da yaratan yazarı simgeleyen harfler. 58 43 I. “... ... esen seher yelleri / Esip esip yere değmeli değil” (Karacaoğlan). 11 74 24 21 54 13 19 7 23 66 K J. Rus kaderciliğinin simgesi sayılan, “boşver” anlamındaki sözcük. 48 33 15 50 17 72 K. İletişim dizgesi birliği. 61 47 12 78 L. Farsça. 75 10 42 32 26 29 M. Duino Elejileri adlı şiir kitabını da yaratan şair. 38 62 37 40 27 63 65 79 30 2 8 6 55 44 82 53 N. “... Murdoch” (Kesik Bir Baş ve Ağ adlı romanları da yaratan yazar). 64 76 31 67 925. sayının çözümü: A. RADDALI, B. UNŞUDE, C. ŞEBABE, D. TARIK AKAN, E. ÜMMÜLMÜMİNİN, F. OĞLAK DÖNENCESİ, G. NABOKOV, H. UZMANLIK, I. RECAREDO. Şiir: “Sokak dönüşünde annem,/ Bütün kuşları,/ Odamda bulacak/ Ve ben kimbilir o zaman,/ Nerelerde olacağım?” emal Kaygısız’ın mektubunu epey beklettim; çünkü sorularını özel olarak değil, burada yanıtlamak istedim. 1. “Yazışmalarımızda kurum adlarında büyük harf kullanıyoruz ve genellikle kesme kullanmıyoruz. Ancak kesme kullanıldığı durumlarla da giderek artan ölçüde karşılaşıyoruz. Siz kitabınızda gerektiğinde kullanılır diyorsunuz. Gerektiğinde sözcüğünü açıklar mısınız? Örneğin, Yargıtay gibi tek sözcüklü kurum adlarının kesme ile ayrılmasının doğru olduğunu; bununla birlikte, Milli Eğitim Bakanlığının derken kesme kullanılmamasının ve ille de vurgu yapmak istiyorsak, italik ya da dolgun yazım kullanılmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.” Kurum, kuruluş adları büyük harfle başlanarak yazılır. Bu kural, bütün yazım kılavuzlarında böyle; ancak bu adlardan sonra gelen eklerin kesme ile ayrılıp ayrılmayacağı konusunda kılavuzlarımız arasında çelişki var. Piyasadaki yazım kılavuzları ya Dil Derneği’nin ya da Türk Dil Kurumu’nun kılavuzunu esas aldığı için bu iki kılavuza bakalım biz de. Aynı örneği, Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne” diye kesmeli verirken (5. baskı, s: 65), TDK’nin Yazım Kılavuzu “Türkiye Büyük Millet Meclisine” (24. baskı, s: 47) biçiminde kesmesiz vermekte. Hangisine uyacağız? Kesme (adı üstünde) akışta kesintiye yol açabilecek bir işaret. O yüzden, “gerektiğinde” kullanılmasını önerirken, anlam karışıklığına yol açılabilecek durumları kastetmiştim. Böyle bir karışıklık tehlikesi yoksa yazılışı ve okunuşu kesintiye uğratmanın gereği de yoktur bence. 2. “Tarihlerde ay ve gün adlarını kesme ile ayırmamız doğru mu? 14 Mart’ta gibi.” Kemal Kaygısız’ın ikinci sorusu… “Sayılara getirilen ekler kesme ile ayrılır.” kuralı içinde, tarihlerle ilgili, “1977’de, 1965’ten, 1985’te, 1919 Mayısının 19’uncu günü…” gibi örnekler, ay ve gün adlarına getirilen eklerin kesme ile ayrılıp ayrılmayacağı konusunu yeterince aydınlatmıyor. Yanında rakam bulunan ay ve gün adlarını büyük harfle başlayarak yazdığımıza göre, (gerekli görürsek) bu sözcüklere getirilen ekleri kesme ile ayırabiliriz; ama demek ki gerekli görmezsek ayırmayabiliriz de. 3. Görünmek ve gözükmek sözcükleri arasında bir anlam farkı var mıdır? Sözlükler bu iki sözcüğü, birbirinin 25 Ekim Perşembe Y arın XX. Milli Türk Ortopedi ve Travmatoloji Kongresinde “paramedikal” bir konuşma yapmak için Ankara’ya gideceğim. Bugün de Dr. Necdet Tuna’nın anılarını elimden bırakamıyorum: “Çemişkezek Nürnberg Hattında Bir Doktor” (Nobel Tıp Kitabevleri, 2007). Beş yıl kadar oluyor, yabancı dille eğitim yapan bir okulda, üniversitelerimizde görev alan Yahudi Alman profesörlerin Türkiye’deki öğrencilere kendi dillerinde seslenebilmek için Türkçe öğrendiklerini söylemiş; ama dinleyicilerden biri bu hocaların adlarını isteyince, bu adları verememiştim. Dr. Necdet Tuna’nın kitabından bu konudaki bilgilere de ulaştım. Dr. Tuna, Yahudileri yok etmeye karar verdiğinde, bilimcilere de ayrıcalık tanımayan Hitler’in zulmünden kaçan Yahudi bilim adamlarını Atatürk’ün Türkiye’ye davet ettiğini anlatıyor ve 1930’daki reformdan sonra nitelikli öğretim sıkıntısı çeken İstanbul Üniversitesi’nde öğrencisi olduğu bu hocalarla ilgili anılarına yer veriyor. 1933’ün sonlarında ilk olarak Dr. Schwartz gelmiş. Sonra onun çağrısıyla pek çok meslektaşı… “Türkiye’ye gelen öğretim üyesine hükümet en kısa zamanda Türkçe öğrenme koşulunu koymuştur. Nitekim çoğu kısa süre içinde, en azından öğrencilerle anlaşabilecek kadar Türkçe öğrenmişlerdi” diyor Dr. Tuna. 1930’lu yıllarda Türkiye’ye gelen yabancı bilim insanlarına, derslerini Türkçe anlatma zorunluluğu getirilirken 2000’lerin Türkiye’sinde, Türk üniversitelerinde Türk öğrencilere, Türk hocalar, dersleri İngilizce anlatıyor. Bu işte bir gariplik yok mu? Hangisi takdir edilesi bir davranıştır? ? feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Böl. Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İST. CUMHURİYET KİTAP SAYI 926 SAYFA 31