Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Luis Alberto Urrea’dan Umudun öyküsü ? Cihan ERKEN T ürkçeye ilk kez çevrilen yazar Luis Alberto Urrea, Amerika edebiyat camiasındaki ününü MeksikaAmerika sınırında yaşayan yoksul insanların hayatlarını ele aldığı iki kitabıyla kazanmış bir isim. Urrea, sınırda kalmış yaşamları ve mutluluğu hiç bilmeyen ancak tahmin edebilen insanları kusursuz bir şekilde anlatıyordu çünkü kendisi de sınırda doğmuştu. Kitaplarında anlattığı sınır bölgesi, Meksikalı bir babayla Amerikalı bir annenin çocuğu olan Luis Alberto Urrea’nın hâkim olduğu bir yaşam alanı. Urrea, Sinekkuşu’nun Kızı adlı romanıyla da sınırlara dem vurarak Türk okurun zihninde yer edinmek için güçlü bir başlangıç yapıyor. Yazarın, epik romanı Sinekkuşu’nun Kızı 20 yıllık bir araştırmanın ürünü. Luis Alberto Urrea şiirsel bir anlatımla atalarından, popüler bir ‘azize’ olan ve 19. yüzyılın sonlarında Meksika Devrimi’nin önemli isimlerinden biri haline gelen Teresita Urrea’nın öyküsünü anlatıyor. Yazarın ellerinde Teresita’nın portresi kültürlerarası çatışmanın ortasında kalanların ve hem zengin hem de yoksul dünyaya ait olmaya çalışanların yalnızlığıyla özdeşleşiyor. TERESİTA’NIN DÜNYAYA DÜŞÜŞÜ ta’yı çırağı olarak yanına alır. Romanın bu bölümlerinde Luis Alberto Urrea’nın uzun yıllar boyunca yerliler ve bitkiler üzerine yaptığı araştırmalar kendini belli ediyor. Urrea’nın kelimeleri iyice kuvvetlenilyor bu bölümlerde. Kelimelerin fiziksel karşılıklarınıda gözümüzde canlandırabiliyoruz. Yazar, kirin, bitkilerin dünyasını, doğum yapmanın ıstırabını, ölümün gündelik gölgesi altında yaşanan hayatları tasvir ediyor. Oysa bu sırada diğer ülkelerde medeniyetler kaçınılmaz biçimde modern çağa doğru ilerlerken Wabash şehri ilk kez tamamı elektrik ampulleriyle aydınlatılan şehir olmuş, George Eastman ilk filmin patentini almış ve Alexander Graham Bell ilk telefonunu etmiştir kırsal Meksika’nın yoksul bölgeleri ortaçağdadır. KORKU İÇİNDE BİR ÜLKE Teresita 1873’te Sinaloa bölgesinin en büyük çiftliklerinden birinin patronu Don Tomas Urrea ile 14 yaşında yerli bir kızın piçi olarak dünyaya gelir. Tomas özünde iyi bir adam, sosyalist eğilimleri olan bir ateist, yerlilerde ve beyaz işçilerde sadakat duyguları uyandıran cömert ve merhametli bir efendidir. Tek kusuru pantolonunu üzerinde tutamamasıdır. Teresita’nın yetenekleri daha çocukken çiftliğin şifacı kadını Huila tarafından fark edilir. Huila bir zaman sonra Teresi Urrea’nın anlattığı Meksika korkunun ağına düşmüş bir ülke. Her bir yerli kabilesi diğer kabilelerden korkarken, diktatöre ve General Porfirio Diaz’a duyulan korku da iyice güçlenir. Tomas ise liberal politikalarından ötürü ve yerlileri ayaklanmaları için kışkırtmakla suçlanmaktadır. Ortalık bir ölüm olayıyla iyice karışır. Henüz ergenlik çağında olmasına karşın saygın bir şifacı haline gelmiş olan ve babasının evinde yaşayan Teresita vahşi bir saldırı sonucunda öldürülür. İşte romanın bundan sonrası Urrea’yı büyülü gerçekliğe ulaştıran yer. Kitabın üçüncü kısmı Teresita’nın iyileştirme gücü güçlenmiş olarak ölümden geri gelmesiyle başlar. Bu dönüşle birlikte sihirli bir atmoser romana hâkim olur. Yerliler, binlerce kişilik gruplar halinde kendi ‘yerli’ azizeleri tarafından iyileştirilmek üzere göç etmeye başlarlar. Teresita’nın toprakların yerlilere ait olduğu yolundaki vaazları kısa sürede Meksiko City’ye kadar ulaşır. Teresita’nın Meksika Devrim’inde neden önemli bir isim olduğu da bu noktada ortaya çıkıyor. Sinekkuşu’nun Kızı, yazarın dilinin renkliliği ve acı içinde olmalarına rağmen cesur olmayı deneyen karakterleri nedeniyle etkileyici bir roman. Luis Alberto Urrea, sevginin zaferinin ve her şeyden önemlisi koloni döneminin adaletsizliğinde dahi kendini gösteren umudun derinden hissedilen öyküsünü yaratmış. ? Sinekkuşu’nun Kızı/ Luis Alberto Urrea/ Çeviren: Kıvanç Güney/ Merkez Kitaplar, 2006/ 453s. Luis Alberto Urrea CUMHURİYET KİTAP SAYI 884 SAYFA 19