Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cevat çapan HAZİNE PEŞİNDE Nasıl bildiniz • .' Onları şinıdı bııldum ı anüa: Zen kitabı. Horovvitz plakları. Sessizce bir yol açtınız ve gittiniz, bıraküıuz ılık elbisenizi, incecik kâğıtlara sarılmış buhurları da, cebinizdeki kibritler hâlâ kuru. Anıyorum sattığınız saksoronu ben doğmadan önce. Dinleyince onu şimdi biliyorum doğru yöne gittiğimi. Baktım, sizi gördüm ufuk boyunca yürüyordunuz, bir şeyler arıyordunuz. şiir Atlası Karen Press/ Şîirler/ Çeviren: İlyas Tunç 'Uzatabilsem elimi yanan ehre' 1956da Cape Tovvn'da doğdu. Matematik ve ingilizce öğretmeni olarak çalıştı. Sekiz şiir kitabı yayımladı, aynı zamanda matematik, bilim, ekonomi ve İngilizce alamnda ders kitapları yazdı. 1987'de the Publishing Collective Buchu Books' yayınevini kurdu. Şiirleriyle çeşitli dergi ve antolojilerde görüldü. Kitaplarından bazılari: Emergency Declarations (ingrid de Kok ile birlikte), This winter Coming, Bird Heart Stoning the Sea, The Coffee Shop Poems, The Canary's Songbook... 1999da Buenos Aireste öldü. duruyor dudaklan. Beni anlatan sözcükler dökülüyor dilimden: Soyguncu, Tecavüzcü, Hırsız. Bakma ısrarla, kabalıktır. Tecavüzdür empati. Kibarlık, arzıı gibi, kcndinden geçmektir. Nedir dokunmanın gerçek uzaklığı? Diyorlar ki bir köpeğin size yaklaşmasını istiyorsanız çağırın, bekleyin öylece, koşmayın ona doğru. Ya gelince o? KAÇINILMAZ BİR TARİH Toz utangaçtır, düşcn tüy gibi. Birlikte giderler kuytu köşelere, toplanarak tüy sessizlikleri içinde azar azar bir cenaze töreninde merhumun arkadaşları gibi, ya da sürüklenirler bir lambanın ayaklarına, üzerinden bir koltuğlın, alınmayı beklerler. tkindi güneşinin ölgün ışığında uçuşurlar fark edilmeden, titreyen altm mozaikler gibi havada eşsiz bir ustalıkla ressamlar işlemişler sanki, kutlayarak kaçınılmaz bir tarihi. YUVAYA DÖNMEK Sonra, duyumsayıp da eksikliğini güneşin, eski bir sokakta kapı aralığından izlemeye çıktığın an dışarı, düşlerine uzanan denizler bulurdun. Haritasız ve silahsız, daha uzak bir yolculuğu göze almış gibi örüyorsun kendini, istemiyorsun kimsenin orumasını seni. Eski kurnazlıkları bıraktın, biliyorsun, geri çağırmazlar artık, içine düşüldü kazdığın kuyuların, kurudu, sızdırıyor suyunu, içmivorsun oralardan. Düşlerinde perili bir ayna gibi bir okyanus açıldı gözlerin için. Ne çok şey natırlıyorsun, göğsündeki ses anlatıyor sana o ydlarda unııtulmuş öyküleri. Açık denizlere kulaç atmış bulacaksın bir gün kendini, daha uzak, daha dcrin, hüzünlü bir zamana, yumurtalarını bırakmış bir kaplumbağa gibi, dip akıntılarına dönmüş bulacaksın, yeryüzünün kalp atışları kadar yavaşca ncfes almak, ötesinde yaşamak için tarihin. sizi Tutabilsem düşen adamı orada, öyle gururlu, ufacık Uzatabilsem elimi yanan şehre içinden ekranın Kan ağlıyor icim, adam çığlık çığlığa, şiddet gerçekleşiyor içeridc, bıırada Zorluyor camları duman ve kül ulaşmak için banaÇıksam dışarı, tenim ürperinceye kadar uzansam ıslak çimenlere, koklasam yanaklarımı okşayan yeşil geceyi Refrontolo üzerinde bir uydu bulursa beni, çekin resmimi, gösterin New York'taki insanlara büyülenmiş bir şekilde ekranlarını izler onlar, ulaşırken sızı bu mesafeden KAPRİS KAFE'DE ÇARŞAMBA SABAHI Durmadan çahsan bir balyoz sol üst köşesinde çatının. Kahve makinesinden gelen sesi buharın. Dönel bir makine tüketiyor kendini havayı ya da bir başka şeyi sessiz ve çaresiz Basınçlı tuğlaların küfünü alıyor biri Metal yığınlarından bir deponun kenarında.. Mınldanıyor aşkını Dean Martin Bin kemana. f S '.öp kamyonu tıkıştırıyor atıklarını sokağın ört boyutlu desibel içinde. Tabaklar üzerinde tıngırdıyor çay kaşıkları. Bir sinek ha bire bırakıyor mikrobunu koluma. Yolun karşısında deniz kendi sessiz filminde fırlatıyor, çekiyor dalgalatı mavi kollarına. PAYLAŞMAK Yeni çukurlar içinde çalkalanıyor su, erişiyor düzeyine sonra ufacık bir değişim yaparak akıyor üzerinden toprağın. Çalınan hava yutuluyor şimdi farkJı koridorlarda, boğulmanın haritası yeniden çiziyor kendini. Hırsızlığın ayak izlerini sabırla izliyor köpekler parlamentolar, resmi daireler arasında. Bu belgeler yasalarla didik didik edildi, tanık olarak gösterildi bu bahçeler. Getirin yiyecek ve süt kamyonlarını bu tarafa. Içeri taşındı kitlesel ölüm, buraya, çocugunun evinde inliyor yaşlı kadın, bakınıp duruyor kapıdaki çocuk, boş kâseler gibi kocaınan, saf gözlerle, köpekler ötelerden geçiyor, koklayarak parfüm kokulu yolları. İNSANOĞLUNUN BEŞİĞİNDE feolojik zaman yerleştiriyor bizi hominidlerin ve demokrasinin buluştuğu yere, dünyanın mucizesiz uluslarından daha akıllı, daha genç, daha yaşlı, daha uyumlu Taze toprakta kaskatı sıkıştırılmıs kirli taşlara benzeyen çıkıntılardık. Dişlerimiz yeterliydi anlatmak için hayatımızın fosillcşmiş öyküsünü. Bir şey kazıp çıkardı bizi Kırıp açtı, hrlattı dışarı evrenin büyük kapkara hiçliğinc. Düzenledi yeniden ruhlannıı/ın kömür to/.unu çiçeklerin bir anlık parlaklığına erişip, kandan daha değerıi yakutlar olabiielim, diye. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AY I 8 12 Frankfurt'ta sahnedeki kadından bir kol boyu uzaklıkta duruyorum bir yangın büyüyor göğsümde üzüntü gibi gelen, utanç veren sonra.. Kimse bu kadar yaklaşmamalı hatta, böyle ayrıntılı bir gerçeklik anının bronz heykeline, yağlıboya taklidine bile. Pörsümüş yüzünün her noktası, kıvnmı duruyor öylece, göstereyim diye, ben. Kalbimi yarıp çıkaran bu acı, oyımudur ressamm. Zorluyor ekrandan içeri beni. Kadının gözleri yadsıyor benimkileri, kapanmış c av F A a A