Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
yatıştırabilir, hatta tedavi edebiliriz. Tedavisi olmayan, hüzündür. Hüzün insanı ele geçirmeye görsün: Çürütür ve yok eder. Âcı içinde yok oluşu barındırsa bile yaratıcıdır. Hüzün? Hüzün kendini kendi içine çekip yok eden bir girdaba benzcr. Yarattığtnız kahramamn, Kuzey'in ruhunun yargıcı var mıdır sızcePKainata bakmakta, kopya çekmekle, batta evrım teorısini günah saymakta dahi scrbestsiniz. Yargılanamayacak actları yazmak kaleminızin tanrtsalltg'ına nasıl sorumluluklar yükledi? Yazdıg'ıntz "aa hikayesinin" alttndan kalkabildinız mi? "Aşk eninde sonunda bir ayrdıktır" Düş Kırgınları'ndaki bir alıntıyı hatırlatmak istcrim: "Trajik suç, hiç kimsenin suçlanamayacağı bir suçtur. Bu nedenle dc onlar için ııygun bir yargıç yoktur..." Sanırım bıı cümleye dayanarak beraat edcrim. Ben âşık bir kadın ve seven bir erkeği yazdım; böyle hikâyelerde suç yoktur; olsa olsa yazgıdan söz edebiliriz. Kuzey'le Şafak'ın karşılaşmasını kurgulayan hayattır. Hayata karşı elimizden ne gelir? Tanrıya ve onun varlıg'ına dair birçok çözümlcmelerde bulunuyorsunuz. Bir anlamda Tanrtntn Tannsalltg'tm sorguladıg'ımzı söylemek mümkün mü? Vietnam, Felluce, Bağdat, derken Tanrı sızcc ıplerı elinden kaçırdı mı? Yazar kımliğinizin "tannnın delirdig'ini" düşünecek kadar Nıetzcheci yönlert oldug'unu düşünüyor mmunuz? Tanrıyı dcğil, dc tannsal olanı sorgulamak! lnsanların çocuğu olan Tanrıyı, kııtsallığını bir yana bırakıp, bir insanlık idcali olarak elc alırsak delirdiğini düşünmemizin hiç dc garip bir yanı yok. Delirmcsc de, kulaklarının sağırlaştığlnı söyleycbiliriz. tsterseniz romandan bir alıntı yapalım. "Günümüzde çevreye bakınca ne görüyoruz? Tanrının kendisinin yarattığı dünyada bozguna uğrayışının, açık yenilgisinin izlerini. Kullarının yarısı açlıktan ölüyor; tok kulları, yarattığı hayvan türlerinin üçte birini yok ctti; cn soylu eseri insanlar birbirlerini boğazlıyor; insanlarının en güçlüleri, Aınerikalılar bir Afganistan'da, bir Irak'ta, bir kerede en çok çocuk öldürme rekorunu art arda yeniliyorlar...' Sanınm bu paragraf genel olarak durumu özetliyor. Tanrısallığın içinde ne varsa, kutsal olarak neyi önemsiyorsak, Tann'nın kulları onları yok etnıcklc meşgul. Şafak, Kuzey, Çigdem'ın oluşturdug'u yok oluş üçgenim göz önüne alacak olursanız, "Bazı kadmlar aynı zamanda bazı yalnızlıklardtr da" dızesı "Düş Kırgınlart'nı" ne derece tammlar? Sevgiyi, aşkı ve pişmanlığı tanımlayan her şey Düş Kırgınları'nı da bir ölçüde tanımlar. Sorudaki dize, aşkın eninde sonunda ayrılık getirdiğlne Uişkinse, buna katılırım. Mekân olarak neden Karaburun? Mıdillı, Sakız adaları ve barikulade doğa betımlemeleri .. Ege ve yazdığınız coğrafyantn ruhu, betimlemeleriniz, Kuzey'in taşıdıg'ı yalnızlık genini etkhiz kılmak için yazılmış olabilir mi? Her coğrd/ya, aşkı ve bartndırdığı özgün aayıfarklı ve dayandır mı kılıyor? İDEAL BİR MEKÂN Karaburun, çünkü ben Karaburunluyum. Her yaz, tzmir Körfezi'nin önünde bir kalkan gibi duran bu yarımadaya giderim. Karaburun'da güneş Tanrı'nın yarasından düşen bir kan damlası gibi batar Ege'yc Oraya ne zaman gitsem I lomeros'la, Şeyh Bedrcttin'in son müritleri ile aynı yıldızları, aynı günbatımını seyrettiğimi düşünürüm. Insan Kuzey Ege'ye doğru uzanan, ama çıkmaz bir sokağı andıran bu yarımadada kendini her zaman yalnız ve hüzünlü hisseder. Kuzey'in kendini gönderdiği sürgün için oldukça ideal bir mekândı. Kuzey neden "değerin değil, fiyatın önetnli olduğu" bir dü'zende aşkı arıyorpeki? O düzende "fiyat aramaya/ılann" sonu hep bir tutunamayışa mı çıkıyor? Zengınlık virüsü, duygular ve yürek gibi, onlartn sığtnağı olan aşkı da soyutlaşlınp, tükelıyor bir yerde. Dogru ınu? Yazdıklarınız, biryerde düzcn dızgınlerını eltnde tııtan ahlaksızlığın da ıçyü'zü çunkü PİŞMANLIĞIN ÖYKUSU... Kuzey aşb o düzende aramıyor. Kuzey'in âşık olduğu kadın, Şafak için, kitaptaki dcyişle,"değerin değil, fiyatın önemli olduğuna" inanan kadınlardandır diyemeyiz. Aksine, Şafak, gezgin olmak isteyen bir doğa delisi. Çiğdem'e gelince: Zengin olmakla, zenginJik iki ayrı şeydir. Zengin tavrı aşkı da yok eder mı diye soruyorsanız, "eder" diyemesek dc, hafifleştirir diyebiliriz. Romanı yazarken, Kuzey'in ruhunayerleşmış valnızltğıntn gıderek daha çok "nüfussuzluğa" dönü'ştüğünü düşündünüz mü bıç? Sankı Şafak ve Çiğdem konuştukça, Kuzey'in ruhuyla bedeninın bırleştiğı ufka nokta atışt yapılıyor. Ne derstniz? "Düş Kırgınlart" aynı zamanda bir çcşit terk edılişin romanı da olabilir mi? Terk edilişin de ve terk edişin de romanıdır diyebiliriz. Hangi kahramamn açistndan baktığınıza bağlı. Ama Düş Kırgınları en çok sevme ve aşk açmazının öyküsü. Aşk acımasız ve kmlganken, sevgi esnek ve merhametlidir. Öyle ki bazen birisini sevdiğimiz ona acunayı bıraknıamızla bellidir. Insan âşıkkcn karşısındakinden, verebileceğindcn tazlasını ister, oysa seven birisi sevdiğinin iyiliği için ondan vazgeçmeye hazırdır. Bu yüzden dram iki sevginin ya da iki aşkın karşılaşmamasından doğar çoğu kez. Düş Kırgınları bana sorarsanız en çok bu ikilemin ve pişmanlığın öyküsü. "Yazar insanı araştırıyorsa kalemini bir neşter gibi kuilanmalıdır" Romanı bir kez daha özetlemek gerekirse, ne sıyasal düzenın ne de yüreg'inin devrımını gerçekleştirebilnıiş bir alkolıg'in, yani Kuzey'in ruhunu sall aalarıyla çıplak kılana dek yazmışsınız öyle mi? Sanki Kuzey'in kalbini yontup, biçimlendirmcniz sonucunda ortaya "Düş Kırgınları" çıkmış Her romanımda ne yaptımsa bu kez de onu yaptım: Bir insanı yazdıklarımın odağına alarak, onu değişik açdardan aydınlatarak aydınlattım; içini deştim. Yazar eğcr insanı araştırıyor ve ondaki insanlık durumlarını ortaya çıkarmaya çalışıyorsa, kalemini keskin bir neşter gibi kuilanmalıdır. Belki bir şey eklemeliyim: Ben yazarken, öyle dediysem bile Kuzey'i hiçbir zaman alkolik olarak düşünmedim. Içki, ronıanda da söylenildiği gibi, "yazgısına hükmedcmcyenleri hiçliğin cennetine taşıyan gizcmli bir ırmak" olarak kullanıldı. Sarhoşluğa gelince, Kuzey gibi "görüntüsüz düş görmek" isteyen birisi için bu gcrckliydi. "Düş Kırgınları"nt okurun ruhunu önce soymaya, sonra da bıçaklamaya niyetlı bir roman olarak nitelendirsem tltifat olarak mı kabul edersınız, yoksa bir haksızlık olarak mı? lyi roman okura, okurun yüreğine, ruhuna erişen, ona dokunandır. Bu bazen clle olur, bazen de bıçak gibi insanın canını acıtan sözler ve kurguyla. Aşk, aa, arayış, yalmzlık temaları üzerine kurgulandığınız, ya da hayatın kendini senlezlemesiyle kendini kurgulayan Düş Kırgınları nın, Kuzey'in ruhundakı birdepremin enkazı altında kalıp, tamamlanamayacağı endışesını taşıdıntz mı yazarken? Hayır, hiç endişelenmedim. Çünkü ben romanı zihnimde bitirmeden, yani sonunu belirlemeden asla yazmaya başlamam. Düş Kırgınları'nı göreceli olarak kısa bir sürede yazdım diyebilirim: Ancak yazarken sarhoş gibi olduğumu söylemeliyim. Bir sarhoş, ağzına kadar kendisiyle doludur, ben de Kuzey ve öyküylc doluydum. Ben pek içmem; ama içseydim Kuzey gibi içerdim. Yazarken hep bu duyguyla ürperiyordum. • Düş Kırgınları/ Mehmel Eroglu/ Agora Kitaplığı/ 256 ı Büyük bir edebiyatçıdan Adolf Hitler yorumu SİE^FRİED bîf Harry Mulisch "Mulisch, Herter ve Hitler'in dünyalannı, hayal ve gerçeği, iyilik ve kötülüğü, aydınlık ve karanlığı, mizah ve korkuyu, saydamlık ve belirsizliği ustaca birbirine bağlıyor. Siegfried'i soluk kesici bir edebî macera yapan da bütün bunlar zaten." Focus "Spielberg, Schindler'in Listesi'nde belgesel görüntüler kullanarak soykınmı yeniden yaratmaya çalıştı. Mulisch ise kurmacayı bizi gerçeğe doğru itmek için kullanıyor." The Guardian DOĞAN KİTAP www.dogankitap.com.tr C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 815 SAYFA 17