03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mehmet Eroğlu lle 'Düş Kırgınları' üzerine 'Kapitalizmi insanlık onuru açısmdan içine sindirebilenler midemi bulandırmıstır' Mehmet Eroğlu, yeni romanı "Düş Kırgınları'yla bizi bu kez, aşk, sevgi ve pişmanlık üçgeninde, sonu trajediye varan bir sürgün hikâyesine davet ediyor. Eroğlu ile romanını konuştuk. a Denizcan KARAPINAR "D üş Kırgınları", hayat ve birçoğumuz için onun bütünleyicisi olan act ile kahramanın ve yazartn bir çeşit iç hesaplaşması mı? Diğer bir deyişle metin, zamanla ve Kuzey'in acıyt tekrar tekrar keşfiyle bir yerde bir çeşit iç hesaplaşamaya da dönüyor değil tni? Düş Kırgınları, aşksevgi ikilemi, aşınmaz bir pişmanlık, insanlığı seven bir kuşağın incelenmesi gibi değişik açılardan bakılarak tanımlanabilirse de son tahlilde, çıkmaz sokaği andıran bir yarımadanın ucunda gönüllii sürgününü yaşayan, kırgın bir erkeğin, Kuzey'in. kendine bakışının hüzünlii hikâyesidir. Insan bakışlarını kendisine çevirince, kaçınılmaz olarak kendisiyle hesaplaşır. Daha doğrusu, kendini bilincinin neşteriyle doğrayanlar edebiyatın, romanların konusu olurlar. Trajik, dramatik olan hesaplaşma, çatışmadır. Bu açıdan, soruya, evet, Düş Kırgınları bir iç hesaplaşmanın da romanıdır diyebiliriz. Yan kahramanlarınızdan Sami, "Devrim yapamadık, iyi âşıklar olamadık" diyerek, belkı de gerıde bıraktığımız otuz yıltn her daim kaybettirdıg'i "kayıp bir kuşağın" tutunamayışını, bu hazin kaybedişin, hayatın özüne baktığımızda henüz küllenmediğini fark ettiğimiz izlerinı de taşıyan bir ironiyle özetliyor, Kanımca bizim kuşağımızın da tehlikeli bir tümörü olan bu şizofreninin sebebi neydi sizce ^ Kendi perspektifinizden bakarsanız neler söylersıniz? Bizim kuşağın devrim yapamamasının en önemli nedeni, devrimin bir gençlik hareketiyle gerçekleşemcyeceği gerçeğidir. Devrim, üretim ilişkileri değiştirmek amacıyla ancak bir sınıfin işçi sınıfınınöncülüğünde gerçckleşebilirdi. Türkiye'de 19651980 arasında gençlik, işçi sınıfının ideolojisini destcklemiş olsa da, işçi sınıfını yanına almadı; zaten alamazdı,çünkü üniversiteli gençlik küçükburjuva radikalizmini ve romantizmini aşıp, harcketi politik bir gerçekliğe dönüştüremedi. Romanı okudukça, yazmanın insan ruSAYFA 16 bunun acıyt eyletne dönüştüren antibiyotiği olduğunu bir kez daha keşfettim. Sizce de yazmak eylemi, bir bakıma romanımzın nihai temelini oluıturmuş olan aaya karp bir antibiyotik olarak mı nitelendınlmeli, yoksa söz konusu aaya daha da ası bir tavtrla meydan okumak olarak mı? ÖLÇÜ BİRİMİ ACI'... Yazmak dediğimiz bu kışkırtıcı eylem kimi zaman başka hayatlara duyduğumuz özlemden, kendimizden farklı birisi olma hayalinden doğar, kimi zamansa hayatımızda bulamadığımız ilahiliği edebiyatta aramanın bir biçimi olarak önümüze çıkar. Yazmak bazen de günâhlarımızı bağışlatmanın, ruhsal arınmamızı sağlamanın etkin bir yoludur. Bildiğimiz şudur: Anılaştıramadığımız hayatlar eninde sonunda kendini yazdınrlar. Ancak burada dikkat etmemiz gereken nokta, bu boşalma, keşfetme ya da itiraf isteğinin kaynağında neyin yer aldığının belirlenmesidir. Dikkatlice bakarsak kalıcı yazarların beslendiği kaynağın çoğunlukla acı olduğunu görürüz. Çünkü acı çekmek, bize insanlan, nesneleri ve durumları, en çok da kendimizi duyumsayıp kavrama yeteneği verir. Aslında gerçek edebiyat bireyin çileli deneyimlerinden sonra acılı anı larını özümseyerek kişiliğini oluşturma safhasında ortaya çıkar. Yazar, hiç olmazsa hayatının bir bölümünü Golgatha'da geçirmiş olmalıdır. Çünkü gerçek edebiyatçılarla taklitçilerini birbirinden ayıran terazinin ölçü birüni bizi gerçek kılan"acıdır". Yazar, Dostoyevski gibi "yıkım ve kargaşadan doğan acıyı sevmeyi" öğrenmelidir. "Düş Kırgınlarıntn" nıhunu oluşturabı lecek, basit sorulardan biri: İnsanlık, varlıg"ım sürdürebilmek adtna mı aaya ihtiyaç duyuyor? Hayır, ihtiyacımız acı değil, acıya duyarlılık. İnsanlık daha fazla insan olmaya, toplumsal vicdanın derinleşmesine ve romanın kahramanlarından, relsefeci thsan'ın dediği gibi, "yeni erdernler keşfedilmesine" ihtiyaç duyuyor. Öte yandan acının bir çok erdemin kaşifi olduğu gerçeği de göz ardı edilmemelidir. "Kapitalizmi insanlık onuru açısından içine sindirebilenler midemi bulandırrruştır." Koman, hayata dair çözümlemelerin yanı sıra, kader, yalnızltk, aa, Tann gibi bir yerde ınsanlığın "mecburiyeti" haline gelmis kavramlara karsı da ,içten içe suçlamalarla bezelı Kuzey'in aayı ve Tanrtyı suçlamasının yanı sıra, sankı suçladığı aadan öç alırcasına " unutmamasının"tek sebebi "düs ktrgtnlığı" mı} Tabloyu kaç derece döndürürsek döndürelim eninde sonunda yine bir tutunamaytsın portreü mi çıkıyor ortaya ? Ben olsam, tutunamayanlar yerine, trajik bir varlığın portresi derdim. Anlatılan öykünün kahramanı, ne kadar sevildiğini anlayamamış, kavrayamamış bir erkek. Aşkın sonunda karşılaştığı felaket, hayatın anlamsızlığını daha da belirginleştiriyor. Yazgıya karşı gelmek, değiştirmeye çalışmak ve çoğu kez yenilmek, tragedya kahramanlarmı hatırlatıyor bana. "Dtken gibi batan zenginlikti". Bu tümce imanlığ'ın virüsünü, savasların, yeni dünyanın(!) ve onun düzenini, bazen salır aralarına gızlediğiniz bazen de kelimelerinızle çıgitga dönüitürdüg'iinüz aaları, devrımaltğ'in, zengınlığin kokusundan uzak durmanın aslında tüm insanltğa bırer bız met olduğunu ve bunlar gtbt sayısız trajik gerçeği çarpıyor suratımıza sanırım. Bu virüsün, sizofren düzenın tek sorumlusu, bu virüsü ruhlannda tasıyanlar mı peki sizce? Paylaşılmayan, tek elde ya da merkezde toplanan zenginliğin ahlak dışı olduğunu kabul etmek! Sorun bu. Ihtiyacından fazlasını istemek ve bunu gerçekleştirmek, hele bunu başkalarının sırtından sağlamak en büyük ahlaksızlıklardan birisi. Bu yüzden Kusma Kulübü'ndc şöyle demiştim. "Zenginlik yeryüzünden silinmeli, yok edilmelidir." Buna sınıfsal bir kavganın sonucunda gerçekleşebilecek bir durum diyebilirsiniz. Ama meseleye insanlık ahlakı açısından bakarsak, kavgayı edebiyatta da sürdürmeliyiz derim. Benim ölçüm budur. Bu yüzden sanatçının gerçek muhalefetinin, hiikümetlere ya da kurumlara karşı değil, siştemc karşı olması gerektiğine inanırım. Özetlc, sosyalist ya da komünist olun ya da olmayın kapitalizmi insanlık ahlakı açısından içine sindirebilenler hep midemi bulandırmıştır; hele bunu edebiyatta yapanlar... ASIL SORUN HÜZÜN Kahramanınızı mutluluğa ınandırmayısınıztn sebebt neydi? Bu tümceyi bir okurun elestirhi degilfakat suçlaması olarak da algılayabilirsiniz "Düş Kırgınları" Kuzey'in acıstnı, okura hıssettirebilmek açısmdan da çok başanlı bir roman Fakat yazdığınız acının türü zamanla insana değil, sadece hayvanın ıçgüdüsüne ait olabtlecek bedensel bir sancıya dönüşüyor Bu konuda ne söylemek istersıniz? Düş Kırgınları'nda Kuzey'in asıl sorunu acı değil, hüzün bence. Acıyla baş cdebiür, onu zamanla, öfkeyle, bazen de öçle K İ T A P SAYI 815 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle