27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hüsnü A. Cöksel Bir aydınlanma savaşımcısı Hüsnü A. Göksel, "Bir Cumhuriyet Aydını" olarak 83 yıllık ömrünü insanlığa adadı. Onun ömrünü dolduran onur, tertemiz bir kişiliğin bayrağı olarak hep dalgalanacaktır. Onun yaşamını ayrıntılı olarak ele alan Aysun öner'in emeği, Hüsnü Cöksel'in anısıyla yaşayacaktır. n Ahmet ÖZER «utümfcatansavaşından arda "üsnü Göksel, bu dünyaya geliş nedenini ve varoluşunun değerini bilenlerdendi." Aysun Öner'in 295 sayfalık yapıtında değerlendirdiği bir bilim adamını, yukarıdaki tümce çok iyi özetliyor. Cumhuriyetin aydınlanma savaşımcüanndan, tıp alanında olduğu kadar düşünce ve yazın alanında da büyük emeği bulunan Hüsnü Göksel'i, çok yönlü anlatan bir yapıtla baş başayız. Söz konusu kitabı okurken; insanın bir ömre bu denli birikimi, bu denli emeği, bu denli özveriyi, bu denli savaşımı nasıl sığdırdığını; hayranlıkla, şaşkınlıkla, takdirle karşılıyoruz. Aysun Öner, önemli bir görevi yerine getirmiş. Yaşamını, eyleminin öznesi yapmış bir buim adamının, bir yazın sevdalısının büyük serüvenini kaleme almış. Insan bu kitabı okuduğunda, keşke nice ömürler gizleyen değerlerimiz için böylesi yapıtlar yazılabilseydi, o değerleri sağlığında daha yakından tanıma olanağunız olsaydı diye düşünüyor. Göksel, 'ömür' diye üstlendiği bu büyük serüvenle ilgili olarak Öner'e şunu söyler: "Başka bir sey olamazdım!... Doktor olmaya mecburdum!" Öner, bu göreve giden yolun başlangıcını şöyle anlatır: "Kuvayı Milliye'ye katılıp, Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılara esir düşen babasının dönüşünde, ona kavuştuğu gün karar vermişti: Doktor olacaktı, askeri doktor..." Göksel, yapıtta yaşamının anlamını da söyle yorumlar: "Başka bir şey olamazdım! Atatürkçü olmak zorundaydım!... Yazmak zorundaydım!... Mec...bur...dum...!" Aziz Bey'le, Penbe Hanım'ın oğlu olan Hüsnü A. Göksel, 16 Nisan 1919'da Bandırma'da dünyaya gelir: "Toprakları işgal edilmis bir ulusun, bir ölüm kalım savaşına başlamaya karar verdiği günlere denk düşer onun bu yolculuğu." Doktor Aziz Bey de Penbe Hanım da Silivri'nin toprak zcngini ailelerin çocukları. Aziz Bey, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Adana'daki isyanı bastırmak için gönderilen birlikte görev almış bir subay. Trenin Eskişehir'de durduğunda, doğuya gönderilmekte olan bir başka birlikte kardeşi Abdi'yle karşılaşır. Bir fotoğraf karesinde yan yana gelirler kollarında hürriyet kokartları Aziz Bey'in yolu daha sonraları Selanik'e düşecek, Hareket Ordusu içinde yer alacaktır. Sonrasında Yunanlılara esir düşecek, Lefke Adası'na gönderilecektir. Aziz Bey'in ilkokul dönemi babasının SAYFA 20 Erzincan'a atandığı yıllara rastlar. Aile bir süre sonra Ankara'ya döner, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, halk sonsuz bir coşku içindedır. Aziz Bey iki oğlu, bir kızıyla çoğu kez Ankara'nın seçkin mekânı Karpiç'te akşam yemeğindedir. Ankara'daki bu günler uzun süımez, lstanbul'a yol görünür; ardından yeniden Ankara günleri başlar. Aziz Bey, Cebeci'deki Askeri Hastane'nin başhekimidir. Hüsnü Göksel, bir süre sonra Ankara Erkek Lisesi'nde öğrencidir. Orhan Veli ve Oktay Rifat'ın çıkarmakta olduklan Sesimiz adlı dergide şiirleri, yazıları yayımlanır o yıllar. Burada iki edebiyatçının öğrencisi olur; bunlar Fevziye Abdullah Tansel'le Orhan Şaik Gökyay'dır. Göksel bu yıllarda, Viçtor Hugo ve Goethe'nin yapıtlarıyla karşılaşır. Yazınla ilişkisi, Milli Eğitim Bakanlığı'nca yayımlanan Doğu ve Batı klasikleriyle gelişir. Tercüme dergisiyle Fikir Hareketleri, izlediği dergiler olur. ğinde, ailesini büyük bozgunlarda yitirmiş bir kişi olan babasını ağlar bulur. Ydlar sonra 10 Kasım 1953'te Atatürk'ün Anıtkabir'e götüriilmesinde de görev verilenler arasındadır. Göksel, Tıp Fakültesi'nde sınıfları birincilikle geçer. O yıllarda yakın dostluklar kurduğu bir başka tıbbiyeli, şair Ceyhun Atuf Kansu'dur. Göksel yıllar sonra Kansu için "Kişiliğimin biçimlenmesinde çok etkıli olmuştur. Ceyhun benim erişemediğim düzeyde bir insandır, çok başkadır" diyecektir 1941 yılında, II. Dünya Savaşı'na girmenin an meselesi olduğu vülarda, Gülîıane Askeri Hastanesi başhekimi olan babasını yitirir. O güne değin çok kişiyle tanışır. Tanıştığı kişilerin biri de Hüseyin Cahit Yalçın'dır. Yalçın'ın Ulus gazetesinin başyazarı olduğu ydlarda, bulunduğu Amerika'dan gazeteye 'Amerika Mektubu' başlığında yazılar gönderir. Dönemin Içişleri Bakanı Dr. Namık Gedik'in Yalçın aleyhine sözleri, Göksel'in Bakan'a sert bir mektup yazmasına yol açar. Göksel'in yaşamındaki ilginç anlardan biri, şair Yahya Kemal'le tanışmasıdır. Birlikteliklerinde Göksel ezbere okur şairin dizelerini. II. Dünya Savaşı'yla birlikte askerlik de sona erer. Göksel Ankara'da Gülhane Askeri Hastanesi'nde asistandır. Göksel'in o dönemdeki yaşamında Istanbul ve Ankara'nın insan manzaraları eklenir. O yıllarda yaşamına yepyeni bir sayfa açılır; ileride evieneceği Selma Ertegün'le tanışır. Tanışmalarının birinci yılında 10 Şubat 1949'da nişanlanırlar, aynı yılın 23 Haziran'ı evlilik tarihi olur. 6 Mayıs 1950'de ilk çocukları dünyaya gelir. Dertferden kurtulursun gezsen Anadohı'yu' Yaşam, Hüsnü Göksel'i farklı istasyonlara taşır. Oğul Aziz bebek, 6 aylıkken Muş'a görevİi gider. O, gerçek bir hastanesi olmayan bu yerde, operatör doktordur artık. Hüsnü Göksel'in ileriki yaşamında önemli yer tutan yazarlığına konu olan öykülerinden biri, Muş günlerinin anılarından doğar. Muş günlerinden bir kesit, "O Öyle Bir Sabahtı ki" öyküsünde yürek tellerimizi titreten bir duyarlılıkla anlatılır. Burada tanıdığı kişilerden biri, emireri Urfalı Mehmet Kavrar'dır. Doğduğu köyden dışarı çıkmayan, askerliğinde 'dünyayı görmek'umudu taşımasına karşın soluğu Muş'ta alan Mehmet'le görevi sona erip Ankara'ya dönmekte olan Hüsnü Göksel arasında son derece şaşırtıcı bir diyalog yaşanır. Göksel, Mehmet'e "Bugün bir misafirim var, iki kişilik yemek getir" der. Mehmet yemeği getirir, sofrayı kurar. Göksel "Misarifim sendin, beraber yiyeceğiz" der. Mehmet utanır, sıkılır... Göksel, Muş'tan Ankara'ya döndüğünde Cüneyt Arcayürek'in hartalık 'Rapor' dergisinde politik yazılar yazmaya başlar. 1953'te bzı dünyaya gelir. Gülhane'de doçentlik için başvuruda bulunur. Bir atama konusu profesör Necmi Ayanoğlu ile aralarını açar. Bu durum binbaşılığa terfi ettiği günlerde Göksel'in askerlilcten ayrılmasına neden olur. Doçentlik döneminde Ulus gazetesinde köşeyazılan yazmaya başlar. Yakın dostu Ceyhun Atuf Kansu ile geçen şiirli günlerde, Kürdün Meyhanesi, Şükran Lokantası buluşma yerleri olur. Cahit Sıtkı Tarancı ile tanışma, bir coşkuya kapı aralar. 1956 yılında üç yıl kalacağı Amerika'ya gider. Colombia Üniversitesi'nde, Tıp Tarihi adlı yapıtı bulunan Dr. Haagensen'in başasistanı olur. Haagensen, onun patolojide yetişmesini ister. Göksel meme cerrahisine ağırlık verir. Ulus gazetesinin New York muhabirliğini üstlenir. Yakın dostluklar kurduğu Bülent Ecevit, Cüneyt Arcayürek, Çetin Altan ve Şinasi Nahit Berker; o ydlarda Ulus'ta yazmaktadır. Göksel aynı günlerde Dost dergisinin de sanat muhabirliğini yapar."Amerika'dan gönderdiği yazılar, ülkesinin gündemini izleyen, gerçeklerini bilen bir aydının heyecanlı üriinleri"olur. Bir askeri doktorun yasatna bakışı 1937'de üniversiteye başlar. Atatürk hastadır; ulus, bir suskunluk içindedir. Göksel, bir suskun bekleyişin durağı, 10 Kasım 1938'i şu duygularla dile getirir: "Beyazıt kulesindeki bayrağın yarıya indirilmekte olduğunu fark ettim. Içimi buz gibi bir duygu kapladı. 'Bak' dedim Atatürk öldü. hiç konuşmadan dershaneye gittik. Kimse konuşmuyordu. Herkesin gözü yaşlıydı." Göksel, büyük törende top arabasını çeken generallerin arkasından askeri bir öğrenci olarak Atatürk'e saygının işareti olan çelengi taşır. Ankara'ya geldi Tıp alanında bfr seçkin değer Göksel ABD'den döndüğünde, Tıp Fakültesi'nde göreve başlar. Kanser hastanesinin kuruluşunu gerçekleştirir. Ülke 21 Mayıs Devrimi'ne sürüklenmektedir o günlerde. Göksel yaşamında masonlukla da tanışacak ve bu 'seçim' konusunda şunları söyleyecektir: "Mason olunmaz, mason olmaya gayret edilir ancak. Çırak olarak girilir oraya. Ben yıllardır en üst derecedeyim ama hâlâ çıraklık derecesindeyim. Ne yapıyoruz orada. Ham taşı yontuyoruz. Neden yontuyoruz? Kendimizi bulmak için..." Muayenehanesinde uyguladığı meme cerrahisi, hastanede birlikte görev yaptığı Hilmi Akın'ın hastalarının sayısını etkiler. Ameliyat yapması yasaklanır, durum gazetelere yansır. Gazetede konuyla ilgili çıkan yazı, Amerika'daki hocası Haagensen'e postalanır. Bir süre sonra Amerika'dan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne gelen yazıda, "Dr. Hüsnü Göksel'i siz değerlendirmeyecekseniz bize gönderin" denilir. Göksel 'in profesörlüğü de aynı kişinin enKİTAP SA YI 7 58 Cumhurlvetln aydınlanma sava$ımcılanndan, tıp alanında olduğu kadar dusunce ve yazın alanında da buyıık emeği bulunan Hüsnu Göksel'i. çok yönlu anlatan bir yapıtla ba$ başayız. Söz konusu kitabı okurken; insanın bir ömre bu denli blrlklml, bu denli emeği, bu denli özveriyi, bu denli sava$ımı nasıl sığdırdığını; hayranlıkla. saskınlıkla, takdirle karşılıyoruz. C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle