20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

yansımamış, son dört yılın olaylannı sorguluyor. Öbür yandan da, bu olaylann yaşandığı tnekânı, "şehri kuşatmış ya da şehrin ortasına ycıleşip ana kenti yutmaya başlamış gecekondu mahallelerini, varoşlan, Doğu'dan, Güneydoğu'dan, Anadolu'nun dört bir köşesinden akın akın gelip kendı gettolarına kapanan, orada köylerindeki günlük yaşamı sürdürerek şehre uzaktan bakan insanları" anlatmaktan geri kalnuyor. Romanın, çocukluğunu yurtdışında geçirmiş kadın kahramanı Derin'in "o zamana kadar varlığından bile haberdar olmadığı bir başka dünya" bu. Ya da: "Kerem AÜ'nin, ait olmaktan gurur duyduğu öteki şehir, varoslar. 'Başkaldıran Istanbul' ya da 'devrimci Istanbul' derdi o. Varoş sözcüğünün entelburjuva uydurmacası olduğunu, ille de adlandırmak gerekirse gecekondu mahallesi veya şehrin devrimci çeperi denebileceğinı söylerdi" sözleriyle çizılen bir dünya. Roman kahramanlannın kişisel arayışlanrun, kimlik savaşlannın ötesinde, yeni bir boyııt kazanıyor Istanbul. "Romanda adeta karakterlerden biri gibi yaşayan, olanca gizemi, şaşaası, çirkefi, kaypaklığı, soyluluğu ve soysuzluğu ve şiiri ile zeminde soluk alıp veren bir öğe şehir" diyor Füsun Akatlı. Farklı yörelerden, farklı dinlerden, farklı sınıflardan insan gruplannın, Oya Baydar'ın dediği gibi, "yan yana, iç içe, ama birbirinc değmeden, kanşmadan, anlamadan, etkilenmeden, her an padamaya hazır sessiz bir uyum içinde yaşadığı" çokrenkli bir mekân; bir yandan tarihe mal olmuş, 2000 yıl öncesinden, Bizans'tan günümüze gelen Istanbul, öbür yandan ölüme ya tanlann, ölü çocuklannın izini sürenlerin, örgütlerin, devrim savaşçdannın yaşadığı, bugünün Istanbul'u. On dört yaşındayken ailesiyle birlikte kentten "sürülen", "tngiliz bandıralı bir gemiyle Yeni Dünya'ya göç eden" ve yıllar sonra bir araştırma için Istanbul'a gelen, tstanbul'u "vatanı, evi, atalannın toprağı" olarak niteleyen Istanbullu Rum Teo; "Varoşlann Devrimci Prensi" Kerem Ali; yurtdışında yetişmiş, amcasının Boğaz sntlanndaki korumalı villasından Güldalı'nın gecekondusuna tasınan Derin ve romanın öbür kahramanlan, Istanbul'u tstanbul yapan, "yan yana, iç içe" yaşayan insanlar. Ama çoğu birbirine yabancı, kendi doğnılannı, kimliklerini anyorlar, belki de "bir ülkeye kök salmamış, bir inanca bağlanmamış, yervüzunde gezgin bir yabancı olarak kalmış" insanlar bunlar ve kent orüar için ancak "içinde dönüp durduklan kapalı bir evren." "Erguvan Kapısı'nı yazmak için Istanbul'un pek çok köşesini günlerce dolaştım" diyen Baydar, gerçekten de yaptığı tarihsel, sosyolojik ve ideolojiksiyasal araştırmasını, romanın olay örgüsü içine yerleştirdiği kahramanlann kişilikleri ile birleştirmeyi başanyor. Erguvan Kapısı her yanıyla severek okunacak bir Istanbul romanı. "Tezli bir roman yazmadım" diyor Oya Baydar. Ama 'Öteki Istanbul hangisi' sorusuna açık bir yanıt vermese de, ürettiği sorular, dört roman kahramanının gözünden yansıtılan gerçeklerde yanınnı buluyor.B Erguvan Kapısı/ Oyaftaydar/Can Yayınlart/ 420 s. Blr sosyolog gözüyle vaklastığı Istanbul'un Ikl yüzü var öya Baydar Için Blryüzunde, Boğaz tepelerindeki, "kapısında korumalann beklediğl, tum geçişlerîn sıkı denetim altında olduğu, şoföriu. rıizmetçlll, aşçılı" vlllalar ya da siteier var. ötekl yüzü'nü Ise, birblri ardına sönetr genclerin ya$adığı gecekonduiar, varoslar oluşturuyor. Erguvan giyinmiş, Yaralan erguvan (...) Bu dizelerle açılan roman, sonuna kadar surlann yanı sıra, tüm Istanbul içinde sürdürülen bir arayışın öyküsü olarak gelişiyor: "Hcrkesin aradığı bir kapı vardır. Herkes bir şey anyor. Herkes aslında kendini anyor." Teo öncülüğünde "şehir, bir mekân, bir yerleşme olmaktan çıkıp yaşamımıza hükmeden, dünümüzü olduğu gibi geleceğimizi de biçimlendiren bir ruha dönüşüyor(du) (...) Bizans kentinin Batı surlan, güneyde Yedikule'den kuzeye, Marmara Denizi'nden Haliç'e kadar" izleniyor. Bizans'tan günümüze uzanan dünün ve bugünün Istanbul'u bu. Ayvansaray'dan Tekfur Sarayı'na ulaşan bu gezinin ardında yatan ise bir ârayış serüveni, Teo'nun var olduğuna inandığı Erguvan Kapısı'nı arayış öyküsü. "tstanbul aklın dcğil inançlann şehridir" Teo için, "Bu şehirde inançlar çatışıp kanşarak birbirini yok eder (..) Şehri eîe geçiren egemen inanç, ötekini yok etmek için uğraşır. Bu kentte herkes, her zaman yabancıdır. Kent herkesi kendine çeker, içine alır ve ötekileştirir." Oya Baydar'ın, kendi sözleriyle: "înanç kimlik ötekilik sorunsalı"dır ardatmak istediği. Romandaki arayış bir yandan da turistik bir kent gezisi olarak, çocukluğu îstanbul'da geçtikten sonra on dört yaşında ailesiyle Amerika'ya göç eden Teo'nun, Nişantaşı, Büyükada ve Kuledibi bitpazanndan oluşan, çocukluğunun istanbuTunu yeniden keşfetmesine dönüşüyor. Adalar, Beylerbeyi ve Boğaz, Şişli ve Mecidiyeköy romanda önemli bir yer tutuyor. Ama Istanbul'u Istanbul yapan bu bildik mekânlar değil yalnızca. "Mekânlann da insanlar gibi ruhlan olduğunu, insanlann ruhuyla mekânlann ruhunun birbiri içinde eridiğini düşüniirüm hep. Istanbul özel bir şehirdi, çocukluğumun şehriydi." Gerçi bu sözler Teo'ya ait, ama sözcüklerin ardında yazann kendisini bulmak da olası, hem de Orhan Pamuk'un son romanı îstanbul'da olduğu gibi "siyahbeyaz" bir kentin her yanında sadece hüznü değil, renklerin, kokulann, seslerin coşkusunu da yaşıyor Oya Baydar ve "bu şehri seviyor, tıpkı bir insanı sever gibi." Ece Temelkuran durdu, yazdıklarına bakıyor. Yazının kalbi yerinde mi, yokluyor. Kıyı'dan da olsa köşe'den de insanın ve dünyanın yüzlerine yeniden bakıyor. Şimdi... Dışarı mı girmeli, içeri mi çıkmalı? "Dünyadaki bütün kentierin ikJ. üç. birçok yüzü vardır Erguvan Kapısı'nda anlatılan bu şiir dolu Istanbul yaşantısı ve bir Bizans efsanesi peşinde sürdürülen tarih gezisi kentin ancak bir yüzünü oluşturuyor. Bir de 2000'li yıllann siyasal olaylannın tüm yoğunluğuyla yaşandığı varoşlan ve lüks yerleşim alanlanyla Istanbul var romanda. "Istanbul içinde kaç Istanbul var" diye soran Oya Baydar, varoş sakinlerinin göziinden bakıyor kent merkezine ve "onlann Istanbul'undan, öteki Istanbul"dan söz ediyor. Bir sosyolog gözüyle yaklaştığı Istanbul'un iki yüzü var Oya Baydar için. Bir yüzünde, Boğaz tepe lerindeki, "kapısında korumalann beklediği, tüm geçişlerin sıkı denetim altında olduğu, şoförlü, hizmetçili, aşçüı" villalar ya da siteler var. 'Öteki yüzü'nü ise, birbiri ardına "sönen" genclerin yaşadığı gecekondular, varoslar oluşturuyor. Kentin birinci yüzü, Oya Baydar'ın roman kahramanlannın uzak durmayı seçtikleri, kendilerini 'evlerinde' hissetmedikleri bir mekân. Halbuki Oya Baydar'ı asıl ügilendiren kentin öteki yüzü, orada yaşanan ölüm oruçlan, ölümler, onlann ardındaki örgütler. Böylelikle de Istanbul'un yakın tarihinden önemli bir sayfayı açıyor Baydar, Bir yandan "ideolojiksiyasal bakış"la ve yalın bir dille, düşündükçe içimizi burkan ve insanı isyan ettiren olayları ve bunlann ardındaki gerçekleri kurmaca olaylar dizgesi içinde okurlara sunuyor, henüz edebiyata C U M H U R İ Y E T K İ T A P içeriden ve dışarıdan kitapçıiarda... SAYFA 15 SAYI 758
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle