Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ği adımları önceler. Germain ve Marie arasındaki ortak yönleri ortaya çıkarır. Bir aşk mesajcısıdır. Öyle bir an gelir ki, Germain, Marie'yi anncsinin yanına geri götürmck ister, çünkü çalışmaya gittiği çiftlikte onun değerini bilemeyeceklerini düşünür. Gitgide Marie'ye âşık olur: "Bu küçük Marie'nin memleketin cn hoş kızı olduğunu nasıl fark edemedim bilmem! .. .bir yaban gülü gibi taze, şirin bir yüzü var.. .küçük bir bıldırcın ve bir ispinoz kadar da luvrak!. ..neşeli, akıllı, becerikli, sevimli ve eğlenceli. Insan bundan başka ne istcr ki!" Ancak Marie, Germain'i eş olarak kabul etmez. Nihayet yolu bulurlar ve ayrılırlar: Germain gelin adayını görmeye, Küçük Pierre ve Marie de çiftliğe giderler. Germain, gelin adayını beğenmez, Marie ise çiftlik sahibinin tacizine uğrar. Küçük Pierre ve Marie, Germain'i bulnıak için Fourche'a gelirler, ancak bulamazlar. Germain de onları arar. Gölün kıyısına gelir. Ormanda dolaşırken çiftlik. sahibiyle karşılaşır. Sonunda Marie ve Küçük Pierre'i bulur. Çiftlik sahibinin yaptıklarını öğrenir ve onu döver. Eve döndüklerinde, Germain, Maurice Ana ile Marie konusunda konuşur ve ondan yardım ister. Maurice Ana'nın yardımıyla, tüm cesaretini toplayarak Marie'ye evlenme teklif eder. Marie bu teklifi kabul eder. Üç gün üç gece düğün yapılır. llk iki bölümde okura dolaysız olarak seslenen yazar, III. bölümden XVII. bölümün sonuna kadar ortadan kısmen kaybolur. Ancak gerçekte her zaman anlatıcıdır. Roman sonuna yerlcştirdiği ek bölüınünde yeniden ortaya çıkat ve Berry'deki bir geleneksel köy düğününü anlatır. Romanın başında Holbein'in bir gravürünılen hareketlc sanat ve do ğa hakkııul.ıki düşüncelerini açımlar ve bir köylünün çalısınası ve sanat yapıtı arasındaki ilişkiyi ortaya koyar: "Oysa doğa her zaman genç, j^tizel vc cömert olmayı sürdüımektedir. Orada dilediğince serpilen bütün bitkilere ve canlılara şiirseli ve güzeli sunmaktadır. Mııtlulıığun sırrı ondadır ve hiçbir giiç onu doğaııın elinden kapıp götüremez. tnsaniarın cn nıesudu, emeğinin bilincinde olaıı, .ılnıııın teriyle geçinen, hu/uru ve özgüılii^ıi aklının gücünü kullanarak clde eden, yürcgi ve beyniyle yaşayacağı bir ömre sahip olan. kendi eserini tanıyan ve Tann'nınkine dehayranlık duyandır. Sanatçı da doğanın giizelİiklerine öykünürken ve onları seyrc dalarkcn bu türden bir mutluluğun tadını alır...". "Hey talihli kır adanıı, bir bilseydi kendi mutluluğunu", tümcesiyle de Virgile' gönderme yapar. GELENEKSAVUNUCULUĞU Roman, sondaki ek bölümünde öğretici bir boyut kazanır. Yazar burada gelenek savunuculuğu yapar: "Yazık ki hepsi geçip gidiyor. Sadece kendimi bildiğimden beri, ihtilâlden önceki asırlar boyunca göriilmemiş bir harckctlilik köyümün âdetlerinde ve fikirlerinde gerçekleşti. Daha çocukluğumda dolu dolu yaşadığım kelt, putperest ve ortaçağ törenleri şimdiden silinip gitti. Dahası, belki bir iki sene içinde kadim geleneklerimizle muhteşem efsanelerimizi şimşek hızıyla alıp götüren demiryollan derin vadilerimizden geçecektir". Yazarla özdeşleşen anlatıcı, öyküyü yaşayan kişinin kendisine anlattıklannı aktarır. Aynı zamanda tanıktır da, çünkü bireysel düşüncelerini de dile getirir: "Bizim yaşadığımız yerde on altısında bir kız çocuğunu yirmi sekiz yaşındaki bir adama emanet etmeyi hiçbir ana aklına getirmezdi". Romanın dönüm noktası Lanetli göl kenarında geçirilen gecedir. Gennain orada kendisini bulur. Olaylann tümü de, iç odaklanımla, Germain'nin SAYFA 18 Ceorge Sand'ın romanları genel olarak, üç temel izlek etrafında yoğunlasıriar: Kadın Izleği, toplumsal izlek ve kır Izleği. Yazarın iik romanları, duygusai Bir dolantı aracılığıyla femlnist hakları dile getirir. kadını köleieştiren ve tutkuyu boğan evliliğin töredışılığını göz önüne sererler 1850lu yıllarda gellsen sosyallzmden etkllenen Ceorge sand. İSCllerin sovluluğunu ele alır. Daha sonra İse, köylünün, fakir ve çalışkan yasamının degerinl vurgulamaya çalışır Prof. Dr. Hans Köchler yol gösteriyor Küresel adalete açılan kapı Prof. Dr. HansKöchlerin "Küresel Adalet mi, Küresel intikam mı?" kapsamlı bilimsel çalışması, dünyaca içinde bocaladığımız bunalıma küresel adalet düzeneği yoluyla çıkış gösteren, bu yönde başından bu yana atılan adımları katkıları, eksiklikleri ve yanlışlarıyla tartan ve ilerisi için de sağlam ölçüler sunan dikkate değer bir inceleme. a Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV u yazının amacı, çağımız bilimciliğine önde gelen düşünür ve hukukçu olarak damga vurmuş ve kılı kırk yaran araştırmacılığının yanı sıra, eylem ve etkincilikte de olağanüstü konumu olan Avusturya doğumlu hümanist bir aydının, Prof. Dr. Hans Köchler'in, son kitabını değerlendirmek ve tanıtmaktır. "Küresel Adalet mi, Küresel İntikam mı?" başlığını taşıyan ve Viyana ile New York nıerkezli Springer Yayınevi'nin 2004 başında okuyucuya sunduğu bu kapsamlı bilimsel çalışnıa dünyaca içinde bocaladığımız bunalıma küresel adalet düzeneği yoluyla çıkış gösıeıen, bu yönde başından bu yana atılan adımları katkıları, eksiklikleri vc yanlışlarıyla tartan ve ilerisi için de sağlam ölçüler sunan dikkate değer bir incelemedir. Oktıyucuya heniiz ulasmış bir kitap hakkmda, daha şimdiden, bazı değcrlendirme yazılarını içeren bir çalışnıa daha yayımlanmak üzeredir. Türkçeyedeçevrilmesinde, aydınlanmızınufkıınııgenişletmesi veııkuyııcularımızıusumuzazortakılan kimi kaygılarla bilgilendirınesi açılarından, çok yarargörüyorum. Görevi Innsbrııck Üniversitesi'nde olan Prot. Köchler, seçkin bir felsete ve hııkuk öğretim iiyesi ve ayrıca Uluslararası llerleme Orgütü (IP()) başkanı olarak, hak ve hııkuka dayalı bir dünya düzenine her biri katkı sayılabilecek çok sayıda yayının sahibidir. Bunlann değerlendirmesi bu kısa tanıtma vaztsının hedefi olamaz. Ancak, tümüne topluca baküdığmda, yazarın düşüncesinde süreklilik ve yeğlediklerine inanç hetnen göze çarpıyor. Çok sayıda yaymı demokratik ilkelerin evrenselliğine, uluslararası hukukun daha gelişmiş olarak yaşama geçirilmesine ve adil bir dünyanın yaratılmasına bilimsel katlulardır. Topluca bakddığında, yeni bir siyasal, ekonomik, hukuksal ve haberleşme düzeni gereğinin altını çier. Yayın yoluyla çizmekle de kalmaz; şu anda bu görüşleri anlatan bir yanm dünya turundadır.. Prof. Köchler'in uluslararası adaletin günümüzde işleyiş biçimini eleştirici gözle ele alan ve kuvvet politikasının egemenliğinden kaynaklanan yanlışlan gösteren son kitabı, evrensel adaletin yansız değerlendirmesini yapan bir kılavuzdur. Yazar uluslararası hukuk ölçülerinin uygulanabilirliğini tanımlamak, düşünsel temellerini belirlemek ve hukuk kurumlarının güç siyasetinin baskısından korunma yollarını göstermektir. Bu arayışın son adresi 1 Temmuz 2002'de yürürlüğe giren Uluslararası Ceza Mahkemesi'dir. Ona gelinceye değin, 1872 tarihli ilk öneriden bu yana, çatışmalarla dolu ydlar geçti. Alman ve japon faşistlerini yargılayan Nürnberg ve Tokyo mahkemeleri ileri adımlar attılar ama bu ikisi de Prof. Köchler'in belirttiği gibi, "savaş galiplerinin adaleti"ni simgeliyordu. Göring'in Londra'da sivil hedefleri bombaladığı doğru; öte yandan, Müttefikler de tüm Almanya'yı dümdüz ettüer ve bu ikincileri muhakeme eden olmadı. Tokyo Mahkemesi işgal komutanı General MacArthur'un emriyle, Mahkeme Başkanını da atadı. Bugün Yugoslavya ile Rvvanda için kurulan mahkemeler de siyasette güçlüden ve onun çıkarlanndan yana, ama adalette yansızlıktan ıızak ve ayrımcı biçimde çalışıyor. 270 kişinin ölümüne neden olan 1988 tarihli Lockerbie uçak olayına ilişkin Hollanda mahkemesi de bir siyasal uzlaşı örneğiydi. Öte yandan, Sierra Lcone için oluşturulan özel mahkeme daha bağımsız görünüyor. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ Bu deneyimlerin tümünün üstünde yer alan ve ilerisi için ulusallıküstü ve bağımsız olma müjdesi veren kıırıılıış l Jlııslararası Ceza Mahkemesi'dir. Böyle bir mahkeme 1998 Roma Statüsii'nde düşünüldüğü biçimde çalışabilse, küresel adalet, Prof. Köchler'in deyimiyle, "yeni bir niteliksel aşamaya ulaşmış" olacaktır. Böylesine bir dünya mahkemesi küresel adalel için gereklidir. Yoksa, öteki seçenek, Baas ileri gelenlerini yargılama hazırlıklarında görüldüğü gibi, "küresel bir intikam" ile sonuçlanır; o kadar. Bu mahkeme, kuruluş belgcsine göre, yargıçı imzacıların gizli oylanyla ve coğraiya dağılımı ve cins dengesi gözetilerek seçilmiştir. Savcı da öyle. Mahkemenin kendi herhangi bir davayı başlatabüir. Bu durunıda, siyasal güç merkezlerinden, onların baskı ve buyruklarından uzak kalmaktadır. Kısaca, gerekirse, yalnız Saddam'ı değil, Amerikan personelini de yargılayabilir. Ne var ki, çağımız bunalımının ortasında zayıfgüçlü, küçükbüyük herkese uygulanabilir bir adalet, yani çıkış yolu umudıı vercn bu uygar girişimin önüne, yazann da altını çizdiği gibi birtakım engeller hemen konmuştur. Başkan Bush önce Clinton'un imzalattığı bu antlaşmadan çekilmiştir. Onaylayan devletleri tehdit ve rüşvet yöntemleriyle kendi yanına çekmektedir. Dahası, hem kendi "Amerikan Hizmetlüerini Koruma" adlı yeni (2002) bir Kongre yasası ve ardından BM Güvenlik Konseyi'nin herhangi bir davayı "sınırsız erteleme" karanyla kendi personelini hiçbir uluslararası mahkemede yargılanamaz konumuna oturtmuştur. Bu mahkemenin kurucu belgesini 139 devlet imzaladı; 9O'ı da anayasalanna uygun biçimde onayladı. Ortada dünya siyasetine demokrasi getirebilecek olan bir hukuk modeli var. Bu yönde epeyi yol da alındı. On dokuzuncu yüzyılın çifte ölçüsüne ve yalnız yenikleri, güçsüzİeri ve iktidardan düşürülmüş olanlan muhakeme etme yoluna geri dönmeyelim. Mahkemeleri galipler kurmasın, yargıçlan onlar atamasın. Prof. Köchler'in kitabı ayrımcı olmayan, sürekli ve yansız bir evrensel adalet organında ısrar ediyor. Bu kitap karanlık tünelin sonunda aydınlık olabileceğini kanıtlıyor.» KİTAP S A YI 7 4 1 yaşadığı biçimiyle sunulurlar. Marie'nin yaşadıklan anlatı olarak verilir. Okur her yerde Germain'i izler. Onun düşüncelerini bilir, kalbinde kopan firtınalara taruk olur. Başkişi olarak Germain, başlangıçta sessizliğini korurken, daha sonra gelenekleri yıkarak, kayınpederinin bulduğu dul gelin adayıyla evlenmez. Isteklerini kabul ettirir. Roman Germain'in öyküsüdür. Çünkü romanı başlatan da bitiren de odur. Marie'ye gelince, gerek fizikseJ görüntüsü ve gerekse Küçük Pierre'ye karşı takındığı tavırla, Meryem Ana figürüdür. îdeal bir arkadaşın ve annenin tüm niteliklerine sahiptir: Güzellik, zekâ, cesaret, alçakgönüllülük, safbk, otorite, şefkat ve acıma. Gerçekçiliğin ve ülküselleştirmenin bir karışımını sunduğu bu romanda, George Sand, Berry'deki köylüleri ve folklorlannı dikkatli bir şekilde gözlemler. UC TEMEL İZLEK Cîeorge Sand'ın romanları genel olarak, üç temcl izlek etrafında yoğunlaşırlar: Kadın izleği, toplumsal izlek ve kır izleği. Yazarın ilk romanları, duygusal bir dolantı aracılığıyla feminist hakları dile getirir, kadını köleleştiren ve tutkuyu boğan evliliğin töredışılığını göz önüne sererler. 183ü'luyıllardagelişen sosyalizmden etkilenen George Sand, işçilerin soyluluğunu elc alır. Dalıa sonra ise, köylünün, fakir ve çalışkan yasamının değerini vıırgulamaya çalışır. Yapıtlarında "insanları olmaları gerektiği gibi sunmaya" özen gösterir. Yakın dostu Kalzac, ona insanların güzelliklerini ve iyiliklerini ülküselleştirmcsini ögütler. Çünkü bir kadına yaraşan budıır. Dostoyevski'ye göre de George Sand "sanatta ideali/ıııdir. Dün yadaki işlevi, karşılastırılanıa/ bir yetenekle, doğa düşüncesini ve tutkunıın imgelerini ifadeetmektir". Yazdıklarına tüm benliğini koyar, hatta bu konudaki düşüncelerini 7 Aralık 1866 yılında Gustave Flaubert'e yazdığı mektupta şöyle ifade eder: "Insanın yazdığı yazılara gönlünden bir şeyler katmamasına hiç akıl erdiremem; bunu hiç mi hiç anlamam.. bcnce, ona zaten başka bir şey katılamaz kü... Insan kafasını gönlünden ayn tutabilir mi? Bunlar değişik şeyler midir? Insan bölünebilir mi? Kısaca, yapıtına tüm benliğini koymamak, tıpkı gözlerden başka uzuvlarla ağlamaya benzer; beyinden başka bir uzuvla düşünmeye benzer...". George Sand'ın ölümüyle "yüzyılın lirinden bir tel kopar". Yapıtları, XIX. yüzyılın bir yansımasıdır. • Cenel Kaynakça Echelard, Michel, Hisloire de la litteraturc cn Francc au XIXe siede, I'aris, I Iaticr, 1984. Kohlhagen, Norgard, Dünyayı degistiren kadın lar, oev: Osman Deniztekin, tstanbul, Varlık Anlatı, 2. basım,2(XB. Sand, George, l layatım, çev: Talat Güreli, Istan bul, Milliyet Yayınları, Haziran I971. l'laubcrt, C'.ııstave; C jeıırgt Sand, Mckmplar, çev: liedia Kösemihal, tstanbul, Anahtar Kitaplar Yayinovi, 1992. Sand, Cicorgc, cev: M. Mücahit Kiiçükyılmaz, Lanclli (iöl, tstanbul, Şule Yayınları, 2(K)2. Sand, Cîeorge, La Mare au diablc, Paris, Pockct, 1998. lnternetteki George Sand siteleri. B AYDINLATICI ÇAUŞMALAR Örneğin, birkaç dilde yanm düzine kadar kitabı uluslararası ilişkilerde demokrasi, demokrasinin günümüz dünya düzeni ile çelişkisi, insan haklanyla yasa egemenliğinin demokrasiyle bağlantıları üstünedir. Aynı hedefe yönelik olarak, Birlqmiş Millctler'de reform konusunu ele alan (ve benim de bazı bölümlerini imzamla yazdığım) kitaplanndaki öneriler, uygulanmış olsa, bu uluslararası örgütü daha iyi bir konuma yerleştirecek niteliktedir. Terorizm, ulusal kurtuluş savaşımlan, bağlantısızlık, Filistin sorunu ve Amerikan dış siyaseti üstüne (gene benim de bazı bölümlerle katkıda bulunduğum) zamanlı ve aydınlatıcı çalışmalan vardır. C U M H U R İ Y E T