Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NecmiZekâ'dan 'Bunlar Yetmeyecek Onu Unutmama 2003 yılında Dünya Şiir Günü bildirisiyle alcfığını duyurduğu Altın Portakal ödülüyle, Ekim 2002 tarihinde YKY basımı çıkan 'Yavru Aslan'dan Konu Komşu'ya adlı toplu şiirleri bir arada düşünüldüğünde Necmi Zekâ adı bir kez daha gündemimize oturdu, onu yeniden toplu olarak düşünmemize, incelememize, hatta sevmemize neden oldu. HÜSEYİN PEKER ecmi Zekâ adına arahklala dergilerde rastlanıyordıı, hatta alaycı edayla, titreşimli bir dille yazdıkları bizde suspus gülüciikler vc nepimizin korunmasını beklediği, istediği; zekice sorulmuş soruların uzun yürüyüşünü andıran dizeleriyle (s. 158) dikkatimizi çekiyordu bir okur olarak. 2003 yılında Dünya Şiir Günü bildi risiyle aldığını duyurduğu Altın Portakal odülüvle, Ekim 2002 tarihinde YKY biisimı çıkan 'Yavru Aslan'dan Konu Komşu'ya adlı toplu şiirleri bir arada duşünüldüğünde Necmi Zekâ adı bir kez daha gündemimize oturdu, onu ye niden toplu olarak düşünmemize, incelememize, hatta sevmemize neden ol du. Yazdıklarım evlat edinen bir sair bir Behçet Necatigil süreklili ği, bir Izzet Yasar parodisi, Cemal Süreya tilkiliği. 'sıradaki sevgili, sıradaki anne, kokulu ot senin elinde' (s. 19) Ne çok şey anlatıvor üç aralıklı atlayışta, ü<, bildiğimiz nesne. Yan yana oturduğunda usumuza çömeliveren incelikler bastırması. Neyi, neden anlattığının bir IK'U kcsik. Kasıtlı bir daralma. Süresiz bir çene yarışı: lıana bir mektup yazmıştı eli çirkin, el yazısı güzeldi demiştim' Necmi Zekâ nedense yaşadığı dünya olayla rında birçok şeyi beğenmiyor, lamisteklekatılmıyor yaşadıgı her şeve. Dur durak bilen bir vaşam tarzı onunkı. 'bu edebiyattan niye tiksindim' nin sırrı burada. 'Bu yazar yazdıklarım evlat edinecek' (s. 118) derken yazdıklarına olan sıkı bağını da getiriyor önümüze. Yani o us dağınıklığı, parçalanmiş us yağmacdığı yapan şiir eğrisinde 'kollarını bacaklarını kırdıktan sonra' inliyor: 'hiç çocuğum olmadı benim' Oysa o da biliyor ki, bu yaralılar çocukları onun. Çünkü oldugunca bağlı ve inanılmış bir düzlemden doğuyor bu dizeler, şiirler. 'biraz bir şey olma cjtitimi olumlu ya da olumsuz anlamda Talan filan gibi olmaasıl birini o asd birini bulma eğitimi' (s. 97) Yukardaki üç dizede de göreceğiniz gibi pek şiirselliğe tırmanmayan deyişlerle de yazıyor N. Zekâ. Bundan çekinmiyor. Batmayan bir anti şiirsel demetidir karşımıza çıkan. Bundan sakınmadığı yerier az değil. 'muntazam cümleler' (s. 123), 'ciddi bir nedene ihtiyacı var' (s. 122) Rekabet, vaad, elektronik ıvırzıvır bu na benzer şiirsel sayılmayacak tınlamalar şiirde uçtan uca dolaşıyor Zekâ'da. Ama dedim ya, onda her şeyden çok alıştığımız gizli gizli sırıtan bir nervasulık diiz lemi. ü gerek anlatımca, gerek şiirsel tonlamada çekinmeden yazma düsturu nu getiriyor önümüze. Yalnız biçimde ye nilildere yaslanmıyor, çarpıtmadığı tek yer şiirin biçimi. lçeıik olarak gizli dalgalanmalar, ötürü yuhalannıalar kol ge ziyor isteyene. 'elleri kerpeten' (s. 66) nir şiir N. Zekâ'nınki. Bu arada dişleriniz ye rine kalbinizi çeken bir şey var onda. Zekânızı diri tutan, yaşam usancını biriktiren.. 'Alın hastanızı götürün, neyi gctirdiniz öyleyse? Benim kiııiııı kendirne' (s. 67) lşte sözünde dııran bir N. Zekâ oyu nuyla karşı karşıyayız gene. Ama tıimüvle inanmak mümkün değil ona. Çünkü o zihnin sınır oyuncaklarında tasarlanıyor; oyunlar, zikzaklar rasarlıyor. 'ismin ne diye sorarsanız nane dcrim ha ha ha ben de limon cleyip dalga gcçnıemenizi rica edeceğim' (s. 190) 'evet nane/ maalesef/ bu böyle' son sö ziinü böyle söyledi N. Zekâ. Onun zihnin derin sınııiarından yarattığı eğlenceli, çapraşık söylentiler dilimize geldi oturdu, Bu kapkara bir şiir değil, dediği gibi. Alacalı btılacalı. Renk körü bir şiir. Bir rengin diğer rengi tutmadığı âşikar.Us se rüvenine ulaşılmaz bir nokta. Küstah hı kat cesur değil. Ağlamaklı ama yüzünün yarısı güldürüyor. Bir tiyatro maskesi gi bi. Acımasız, seyredeni yerden yere düşürüyor. 'kalbin boş kalmasın' (s. 169) di yerek içindekileri tutuşturuyor. Bir alay yangını, aına küllerini ortada bırakmıyt)i. Çünkü peşinde ruzgârı saklı. Durmadan ülürüyoı. Kendi ten yanıklarından yeni den bir can yaratma peşinde. Bence N. Zekâ daha sık vazmalı, daha sıkı dokumalı. Kitabın en sevdiğim, en yaralayıcı dize sini sona sakladım bu bakıma: Size pek bir şey anlatmayacağını umdu ğum bu dize benim günümün yarısı. Sanki benden bir şey aldı götürdü. Necmi Zekâ'nın şiirini/sevmenin öğleden sonrasını: 92) 'gizlemeye çalıştıkça pis işler için' (s. N Bu açılımlar başka bir ozanın elinde tatsız bir duruma dönüşebilecek gibi görünse de, Zekâ'da soyadı gibi zekâ oyununa dönüşüyor görünürde. Kitabın en ilginc şiirlerinden saydığım 'Manzaraya Refakat' (s. 151) da daha beliıgin bu: Parayla ilişki meselesi. Evet asla talsız değil. Bu tehlikeli konu, Zekâ'nın elinde anlaın kazanıyor bence. Renge dönüşüyor, yiizü kızartıyor bövlesi dü ŞÜnme biçimi şiirin alt basamak larında. 'zenginleştikçe daha ucuz tanişe seçenlerden mi oldun' Şiirin başlan gıc dizesi işin rengini ortaya koyuyor zaten. 'geri yollayamadıgım sümük' benzerı altkültiirün ycrine yerleş tirdiği bir benzetme ile parlak lık kazanan şiir 'kiifür estetiğinden' (s. 15i) gerektiğince yarar lanamamış, ama bakış açısı yö nünden hayli utandırıcı gerçekliklere gem uzatmış: 'bu yazar kafasına taşlar yapıştırmış bir hamilelik yaşıyor gibi' (s .180) Elbet sancı gibi doğmuş Necmi Ze kâ'nın şiirleri. 1993 te yayımlamayı tasarladığı '20 Ş' ve 'Roma'ya Varış'a varana kadar 1981 'den beri biriken 'Yavru Aslan'da uslıı giden bu ben serüveni, 'Yere Yığılanlar, Yere Çakılanlar' ile 'Konu Komşu'da hayli hız kazanınışa benziyor. Şiirlerini düşünmemize, ayırtetmemize neden olan dizeler de aşağıdaki gibi başlıyor: 'neşesi kaçanlar soruyor kitninle görüşiiyorsun cevap veriyor o da şu sıralar herkesle en çok da kendimle' (s. Doğal olarak her şey bu kadar bicimli ve güzel de değil. En cok da kendiyle görüsmesi olarak tanımlanan bir şiir değil Zekâ'nınki. En cok da içinden süzülen bir hesaplaşmadan dogduğu gerçek, tasarladıklarının. Yani içinde nir süzgü tasarımı ön planda duruyor Zekâ'da. I îer yaka ordan denetleniyor: Türlü zikzaklar, yaşam eğrilcri, baktığı yağmurlar, 'btrakın da zararıın dokunsun size' diye tasarladığı taze dinamitler, çıngiraksız mırıltılar. Her şeyden önce cüretli bir kimlik Zekâ'daki. Yani korku, perva tanımıyor. Hani alaycıyım ama, tam alaycı der gibi. Vıırduğu yerde insanın nesesini kaçıran bir edayı esirgemiyor. 'devler ürkektir tanımadığı bahçclerde' (s. 184) dediği kadar var. O birçok tanımadığı bahçeyi talan ediyor, anlatım uğruna. Doğayı sevmiyor, onun talan ettiği şehirlerin bahçeleri: ls li, dumanlı ve Karşi cins ilişkileri. Hani karşı cinsle bir zorıı var dedırtecek cinsten. Erkekkadın ilişkilerini tarıyor durmadan. Onlar üzerine söylevler çekiyor, akıl almaz beceriler getiriyor ilişki taramasında. 'sürekli tatil mi bol para mı ahlaksız aşk mı yetmeyene' (s. 184) SAYFA 10 diyordubirşiırinde (s. 108) arkasından ekletiiği şeye bakılır Necmi zekâ nedense yaşadıgı dunya oiaylarında blrcok 5eyı beğenmiyor, tam istekle katılmıyor sa, N. Zekâ'nın yaşadığı her şeye Dur durak bilen bir yaşam tarzı ne demck istedi onunki. ğibelli: 'benibırakın öyleyse'. para vereceOnu bırakalım. Ama nereye.' 'öyle bir ğim para içinde yüzeceksin' enerjisivardıki'(s. 109) dediği kadar var her şev. Necmi Zekâ'daki üst enerjisini Necmi Zekâ ilk örnekte de söylediftim dokudugu şiirdir, karsımıza diktiği çerçe gibi, işi hep kendi sorgulamasından geçi veyle. 'tahammül edilmez' diye sınırladıriyor. Kendine lazladan bağlı bir kcre. ğı şey, onun akıl oyıınlarındaki sınırdır ol Kendine inanmış, özgüvenini yarutmış bir sa olsa. kimlik. Ne kadar dünyaya ilişkin kişilerle, yaşanuıışlarla teması anlatsa da, kendi Yine kitabın üst düzey şiirlerinden sayüst benınde bir karmaşadan payını alıyor dığım 'Yazar ve Sevgilisi'nde akıl almaz herkes. Her şey benden geçer der gibi. zekâ oyunlarıyla şaşırıyorsunuz, bir ya Yaşadıklarının birçoğuna izin vermeyen şam savaşıyla iç içe dildeşiyorsunuz nir bir şair yapısının ironik kurgusu. Bu ironakıma: ni ilk kitaptan son kitaba doğru gittikçe çoğalıyor, kesifleşiyor. 'pencereden atılmış o hayvanı bir yumrukta görebildin mi bari' (s 'dünyayı bilir gözükenler arkamda kal.113) dı'(s. 14) 1 )oğnısu, kutlanacak biçimde oturmuş Yavru Aslan'da bu iyimserlik duygusuvtımruk, şiirin oıasına. Zekâ bazen yürek nu yitiriş başlamıştı zaten. Ama 'gerçi kahoplatacak güzelliklerle dikilivor, ama pımız açık/dilimiz kesinlikle kılçık kılhep kısık kısık alttan alta gülüşferle, ısır çıktı' (s. 17) derken bu mcgalomaninin nıadan. Sadece ısırma, çimdikleme tadı örneklerinin fokurtusu göstermeye başlıvererek. Can yakmıyor, iz bırakıyor. yordu, maya atılan hamur üzerinde. Ben Aynı şiirde (Yazar veSevgilisi) tekrarce Zekâ'nınkilere tam anlamıyla mcgaloların bazen hoş izlenim bıraktığına tanık mani demek de doğnı değil. O kendini oluyorsunuz: tazladan seviyor demem de doğru olmaz. Kendine çoğunluk bağlı da yeterli değil 'içinden diyor ki, (diyordur ki) alaya onu anlatmak için. 'her tuhaflığa boyun alırlar beni eğen bir kır tablosu' (s. 18) demek bensonra beni alaya alırlar' (s. 117) ce onun şiirlerine kendi dizesiyle yaratılmış bir tarif getirebilir. Burda ikinci 'alaya alırlar' tekrannın başka anlama geldiğini keşfettiniz hemen. Şiirlerinde kullandığı fiillerde, çekimZekâ kendini susturuyor durmadan. Istelerde baştan helirsizlık yatıyor. Bir ucıı meden söylediklerine gem vuruyor, şiirikesik kalan bir anlatım. Yer yer atlanmış Söyledim ya, ben bu dünyada olmanın pis işler için oluştuğuna inananlardanım. Belki de N. Zekâ'ya bundan bu kadar çok inandım: 'Bunlar yetmeyecek onu unutmama' (Yine s. 92) • KİTAP SAYI 702 CUMHURİYET