06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Osman Şahin, insanın güdülerini, yani en ilkel, vahşi yanını yazmaya sevdalanmış bir yazar. "Dünya sistematikleştirilmiş dehşettir" diyen Adorno'yu hatırlamak gerekir burada. tnsanoğlu var olduğu günden beri ölüm, şiddet çözemediği bir giz. Hep korkuyor ölümden. Oldürmekten de korkuyor. Sonunda bu korku sistemleşmeye başhyor. Osman Şahin insanoğlunun bu ilkel, ama vazgeçilmez özelliginin nedenlerine, derinliklerine öykü boyutuyla inmeye çalişiyor. însanın geldiği ileri, eğitilmiş uygarlık düzeyi onu çok ilgilendirmiyor. insanın içinde yol alırken zanıana karşı ters yönde yüzüyor. Eskiden yeniye doğru gelnuk yerine, günümüzden geçmişe doğru kulaç atmayı seviyor. însanın en ilkel, saldırgan, vahşi, eğitilmemiş güdülerini yazıyor. Yani insanı yazıyor. însanın en ilkel yanina, yani özüne iniyor. MEHMETGULER Osman Şahin 'den Yunus Nadi Ödüllü öyküler Ölüm Ovunlanı O ykü, cskı dilde "lahkiye etme" sanatıdır. Yeni dilde "öyküleme" diyebiliriz buna. Bu türün içinde anlatı olacak. Anlatı da en çok "olay"dan, "olayın kurgulanmasından" kavnaklanır. Masallardan, destanlardan, halk âşık hikâyelcrindcn gelen oluşumu saymazsak, öykü hize tıpkı roman, tiyatro, deneme gibi Batı dillerinden geçmiştir. Tanzimat dönemindeöykii füründeki ilk yapıt Ahmet Mithat Efendi'nin Letaif i Rivayet'idir (1870). Biz, modern öyküyü Batı'dan öğrendik, ama tahkiye ermeyi, yani anlatı ve öykülemeyi çok eskilerden getiriyoruz. Ilk öykücülüğümüzün temelinde anlatı var. O günden bııgüne dek giderek akışını çoğaltır Türk öykücülüğü. Şon yıllarda yükseliş dönemini yaşıyor. Oykü, bağımsız öykü dergileriyle, yayımlanan öykü kitaplarıyla kendine önemli bir yer açtı. Yazınsal türlerin en sonıın da yer alan bovnu bııkük bir tür değil artıko. Son dönemlerde öykünün dilinde, kurgulanışında çok önemli değişiklikler oldu. Bu ueğişikliklerde o kadar ileri gidildi ki, öykünün bir "tahkiye" etme "öyküleme", "anlatı" sanatı olduğu adcta unııtııldu. Elbette ki her şey gibi öykü anlayışı da değişmeliydi, ama öyküdeki bu tahkiye dediğimiz anlatı özellikleri silinmeye kadar götürülmemek koşuluyla. Türk öykücülüğünde uzun yıllardır "tahkiyeci" bir usta olarak karşımıza çı kanlardan biri kuşkuyok ki Osman Şahin. O, "Ölüm Oyunları(I)" adında ye ni, uzun soluklu yapıtıyla kendi çıtasını biraz daha yükseltti. Övkü dendiği haldc içinde tahkiyesi/hikâyesi tukenmiş ürünlerden değil, onıın yazdıkları. Gü rül gürül akan olaylanyla, kanlı canlı kahramanlarıyla, betimleyici ve şiirli üslubuyla "tahkiyeli" urünler yazmaya devam ediyor Osman Şahin. Bu yönüyle de halk edebiyatıyla çağdaş edebiyatı birleştiren kendine özgü bir duruş sergiliyor. Bu duruş onu en alt kültür insanlarına olduğu kadar, en üst kültür insan larına da sevdiriyor. Osman Şahin'e ikinci kez Yunus Nadi Öykü Ödülü'nün verilmesinde (Birincisini Mahşer, ikincisi Ölüm Oyunlan'yla almıştır) böyle bir duruşun olduğunu sanıvorum. Osman Şahin. İlk öykü kitabıKırmızı Yel'den (1971) beri yayımlanan her öykü kitabıy la Türk edebiyatına önemli katkılarda bulundu. Sadece Türk edebiyatına mı? I layır, Türk sinemasına da. Tam yirmi iki öykü de Türk sinemasına verdi o. Oykü adına üretilenler iıst üstc konduğunda, "tahkive etmekten görüntü yaratınaya kadar' Osman Şahin adına önemli bir öykü külliyatı çıkar ortaya. F.lbetre kı sanat yapıtında nicelik her şey demek degil. Niceligin nitelikle buluşması, varsıllaşması gerekir. Osman Şahin'de nicelik ve niteliğin buluştuğunu, at başı kostuklarını gorıiruz. O, tıpkı Yaşar Kemal gibi her şeyden önce bir halk masalcısı, destan ve 'hikâye' anlatıcısıdıı, denebejdir. Eğer yüz yıl gerilerde yaşamış olsaydı, Toros yörııkleri arasında, kıl çadırlar içinde âşık halk hikâyeleı i ya da masalları anlatıcısı olurdu. Emınim, elinde kopuzu da olurdu. Nakış nakiij yöruk kilimleri üstündegünlerceoturtır, tıjıkı o kilimlerin renginde bin bir öykü yu peşi peşine ekleyerek dilendırip dıırurdu... () bir dil ustasıdır. Tahkiye etme/öy küleme sanatında çok önemli bir yeri var Demlebılir ki birincil derecede olay kurma, olay anlatma önemlidir onun için. Olay öykücülüğiinde "yer", "zaman", "kişi" ayakları da önemli olduğu için bunlar da vazgeçilmez öğeler olarak öyküsünde yer alır. Çevre(fon) Toros Daha yakından bakmak: lar'dırhep. Zaman en az yüz yıl gerilerdeki feodal vapıdır. Kisiler yörüklerdir. Önun öykülerinde olay, çevre, zaman, kişi ler edilgin değildir. Somuttur her şey. Kanlı canlıdır. Nahiflikler, duygusallıklar, mitler, etsaneler somııt öykü dünyasını hiçbir zaman silikleştirmez. I'ersine, onlara daha çok canlılık kazandırır. Bütün olarak bakıldığında Osman Şahin ldasik öykü yarağından akıtıröykülerini. Klasikolmak bir tekrar, tükeniş değildir onda. Geleneksel öykü yatağının genişletilip derinleştirilmesi anlamındaolumluluktur. Bu yüzdendir ki Osman Şahin'in öykülerinde betimlemeci bir çevre, varsıl bir olay orgusu, gurül gurül akan halk dili görülür. Bu yapıda masallar, söylenceler önemli bir yer alır. Şiirsel dil metaforlar çizeı, eoşar, uçuıumdan uçuruma atlar. Tiım bu oğelerle kurulan bir öykü atmosreri yaratılır. C)sman Şahin i okur ken masal, destan geleneğine bağlandığınız kadar, aydınlık bir geleceğin muştularını da duvarsınız. insanın ozünu yüz yıl gerilerden de izleseniz, bııgünün insanını da bulıır, duyumsarsınız. Ceçmişte bugünü, tekilde çoğulu. tek seslilikte senfoniyı yaratan bir yazı, anlatı ve görüntü ustasıda o. Övküde bu üç öğeyi, derınlığı yakalamak da her yazara nasip olmaz. C.enıal Sureya "I'olklor Sanara Karşı" adlı ünlü yazısını yazdığında yirmi beş vaşındadır. () yazı hâlâ etkilidir. "lolkloı banata karşı" diyenlerin ya nında, folkloru çağdaş kültürün döl yatağı olarak görenler de var. Bunlara gö re çağdaş, ilcri kültür, kaynağını geçmişteki kültürden, en çok halkın yarattığı f folklor değerlerinden alır. Folklor bu an lamda yaratıcılığın, zenginliğln ana kaynağıdır. Geçmişten, halk kültüründen kopuk olan ürünler insan ısısı, sıcaklığı vermez. Aynı zamanda temelsiz, köksüz kalır... Osman Şahin ikincilerden. Yaratılannıhalkkültüıü üstüneoturtarakyükseltir. Denize kadar ulaştığı halde gücünü çıktığı kaynağından alan ırmaklar gibidir o. Çağdaş sanatın içinde halk kültü rü bir süs, bir dolgu malzemesi değildir. Açıltmlara ivme kazandırma temel değerlerden biridir. Yiızlerce yıl öncesinde varatılmış masallar, mitoslar, söylence ler, halk öyküleri, türküler, maniler, tekerlemeler, külürler, ilençler onun coş kulıı anlatımına eşlik eder, yol gösrerir. Bu ilişki salt aktarım, yani ekletik bir çoğalma değildir. Yazarın kendisi bizzat halktan biri olur. Aktaran durumundan çıkarak doğrudan yaratıcı derecesine çıkar. Deyimlerin, tekerlemelerin, söylen celerin, küfurlerin, ilençlerin, efsanelerin, mitlerin birçoğunu doğrudan halk tan dinler, onlarla birlikre yenıden varatır. Halktan aldığı da, kendi yarattığı da çeki taşları gibi yerine otıırur. Bııradakı başarısı birey ve kitle kültürünü ustaca emiştirmesinden kaynaklanır. Halkıyla bütünleşmese, onun kültürünü bilincin den süzmese tiım bunları öykııye yetiiremez, popuüst bir söylemden de ileri gidemezdi. îsrerseniz tam burada halkın söyleminden aldığı, ya da kendisiııin halk gibi söylediği buluşlara, tümceler den örnekler verelim: "Gözleri bataklık suyu gibi bulanıktı/ Koyun yunü kırin de akıyordu ırmak/ Acının dili tatlıdır/ Yüreğinin içinin çatlaması/ Gecenin uğursuzbaykuşukesilmesi/Ormankendisine ait olmavanı vermez/ Boyunların çan dövmesi/ Tetiğe çökmek/ Padişah sürgünü/ Karnı yüklüyken döl atmak/ Kulağın küsmesi/ Aralanndan yılan geçse sesi duyulurdu/ Kabuksuz ağaca don mek/ Rica minnet kapılarının kapanmaması/ Usrünun açık, dünyanın kapaksız kalması/ Aynı deliğe işemek/ Fırın külü ;ibı sıcak olmak/ Kapaksız kaynamak/ yi insanı suya katıp içmek/ Yetimin seytanı yedi olur/ Kör nıçağın usturaya oönmesi/ Bir gün senin barutun da ıslanır/ Rakı göbekli/ Avradı güzel/ Yayla karın lı/ leninin Toros kaıları gibi beyaz olma sı/ Atın burun deliklerinin çıçek ağzı gibi açılıp kapanması... Rastgele seçtik bunları. îsrenirse daha yüzlercesi bulunabilir. Bir yazarın halk kültürüyle beslenmesi, salt o kaynağa ağzını dayaması demek değildir. Aldığı kadar da o kaynağa vermesidir. Osman Şahin işte bıınu yapıyor; algılıyor ve veriyor. Karşılıklı emişmedir bu. Emişme olduğu için de ekletik değildir, bireşimidir. Dilbilimcilerin, eleştirmenlerin, etnoloğların bir Yaşar Kemal kadar Osman Şahin i de bu anlamda büyuteç altına almaları gerekir. Ölüm Oyunlarına gelince: "Ülüm Oyunlan nda beş öykü var. Beşi de uzunca öyküler. Beşi de sinemasal. "Bir öykünün sinemasal olması ne dir?" diyenirsoru aklagelebilir. Bizegöre sinemasallığı yaratan pek çok nedenler arasında birincisi konu/olay zenginliği. Diğerleıi ıızunluk, görsellik, gerilim, şaşırtıcılık, şiirsellik, diyaloglarla yazılmış olması... Öykülerin tamamında bu özellİKİer gcirüluyor. Peki sinemasallık öyküye ne katar, ne götüıür? Bu koıııı da kısaea bir şeyler soylemek gerekırsc, sinemaya malzeme vermek adına öyku den ödun vermemek gerektiğıni öncelıkledüşünüyorum. Osman Şahin'in övkülerindeki sınemasallıkta "gerilim, olay zenginliği, şaşırtıcılık, şiirsellik, diyaloglar" hep artı pııan. Ama bu malzemenin bol kepçe kullanıldığı anlar oluyor. Bu da öykünün sarkmasına, dokusunun zayıflamasına neden oluyor. Bir yazar ürü nünü çoğaltırken silmeyi, atmayı da bilmek zorunda. Osman Şahin'in bu an lamda biraz daha cömert olmasını içtenK İ T A P Halk kültiipüyle emişmek: SAYFA 10 C U M H U R İ Y E T S A Y I 70 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle