Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Avdınlanmada Yiicel caöı ydınlaııına içinenkısatanım, "aklın inançtan annması" ol.malı. Bu anlamda Anadolıı Avdınlanması ile "Yiicel Çağı"nın yan yana gclmcsi rastlanlı değil elbette. Eğer Yücel, Atatürk'iin öliimii sonrasınıla Milli Eğitim Bakanlığınagetirilme sevdi, görevini sekiz yil boyunca tiim güçlüklere karşın surdıırmeseydi, öyle sanı yorum bir Anadolu Aydınlanmasından değil de aydınlanma girişimindcn söz edebilirdik belki bugiin... Mııstafa Ke mal'in bu büyiık aydınlanma adımı, arka sı gelmediği, pckiştirilmediği için boğulabilirdi çiinkü. Onun içindir ki, tiim aydınlanmacıların derin bir minnet borcu duyması acrektiğini düşünürüın 1 lasan Âli YüceVe. Ancak itiraf etmeliyiz ki, bu gerçeği kavrayabilmemiz için ölümünün iizerinden kırk yıl geçmesi gerekri ncredeyse... Bu bağlamda Iznıir Üniversiteleri Oğ retim Elemanları Demeği'nce gcrçekleştirilen sempozyumda, Düzenleme Kuru lıı adına biı "Sunıış" yapan Prof.Dr. Zeki Arıkan, çok öncmli bir olgunun altmı çiziyor: "Onu doğumunun 100. yıldönümün de 'anmak, anarak düşünmek' ıınııtulmuşlukrankurtarmak (abç./A.),bugün kü kuşaklara tanıtmak vicdani bir borcumuzdıır." (Doğumunıın lOO.Yıldönümünde Hasan Âli Yiicel Sempozyumıı | EdirorlenProl.Dr.S.Avsun fiu lut/Dr.Hilal Ortaç Ciürpınarlı I l/.mir Üniversiteleri Oğretim Elemanları Der. vav., 1997; 9) Anadolu Aydınlanmasının başlatıeısı, bu devrimin önderi elbette Mııstafa Kemal'di. Ama bıı devrimi, topluma laşımayı başaran, toplunıu bu yönde döniiştüren, bugiin Anadolu Avdınlanması kavramı altında dile getirüebilecek ne varsa, bunları bir dizgeye otıırtan kişi kuşku yok kı 1 lasanÂli Yiicel olmuştuı. A.M.C îjengör'ün, özgünlüğüyle de dikkati çeken yapıtı HasanÂli Yücel ve 'I'iirk Avdınlanması (Tl IBtTAK Yayinları, 2001), bize bu yonde veni açılımlar ka zandırıyor. Deyiş yerindeyse ufkumuzu genişletiypr. Şengör, andığım yapıtında, "HasanÂli Yücel'in... biiyük bir bilgi, beceri ve eoskuyla yönettiği I'iirk Aydın lanma Hareketinin hangi bilim felsefesi temeline davandığını irdele(diğine)" de ğinerek şunları söylüyor: "Bu temeller yalnızca zeki ve bilgili bir insan tarahndan bilinç dışı bir diirtü ile bulunup göz kararı ile uygulanmış pratik bazı kurallardan ibaret olmayıp, kuram sal olarak felsefi temelleri iyi düşünülmüş, dikkatle uvgulanmış, evrensel stan dartlaıa dayalı fikir sistemlcrinden oluşmakradır." (9); "... Hasan Âli, tiim ente lektüel yalnızlığına rağmen, inandığı hak yolunda hep bir baska müzmin yalnızı (Alatüık) yanıbaşınua hissetmiş, onunla kuşkusuz katasının içinde binleıce ve binleıce sohbet yapmıs, tartışmış, hesaplaşınıştır ' (10) "Birbirlerini nihayet kişi sel olarak buldukları zaman, Mııstafa Kemal ömrünün belki de en zor ve en ıstı raplıyıllarının başıııda bulunuvordu. Hasan Âli, Mııstafa Kemal'in hayallerini gercek yapabilecek icraatın başına geçebildığinde ise hiçbir zaman omuz omuza çarnışamadığı 'dava arkadaşı' artık aziz bir natıradan ibaretti. SAYFA 18 "A: Canan Yücel Eronat, Yücel Çağı'na geçişi şövle özetliyor bize: "Cumhuriyetin ilk 15 yılında dünyayı şaşırtan devrimler gerçekleştirmişiz. Temeller döşenmiş, atılınılar, denemeler yapmışız. Girişjmlerden, numunelerden alınacak derslere sıra gelnıis. / Bir geniş bakışla ve tonluca birlikre düşünmenin, sonınlara köklü çözümler getirmenn tam sırası. Temeller nasıl vapılan.ıcak, dikileıı fidanlarhangi iklimdeyeşerecek? Bu ola naklarla nasıl bir eğitim, kültür reformu yapılabilir? / Nasıl uyanabilir, nasıl aydın lanabiliriz?" Yücel Çağı'nın ayıranını bu soruda iiramak geıekiyor işte: "Nasıl uyanabilir, nasıl aydınlanabiliriz?" Yücel Eronat sürdürüyor: Oysa, "... Ülke sıkıntılar darlıklar için de, bütçe orduya akıyor. Milli Savtınma Bakanı, Eğitim Bakanı'nı 'Okulları ka pat kışla yapacağım, öğretmenleri askere alacağım' diye zorluyordu... / Yiicel direndi. Yücel'in savaşı sadece koşullarla değildi. CHP'de konuşlanmış sivilleşe memişlerle, biı türlii jaikleşememişlerle başı dertteydi HasanAli'nin." "Temelin de sağlam bir inancm durduğu, devrim tarihimizin en yüce anıtları Köy Enstitüleri boyle kuruldu." "Köye kadar ulaşan kiraplar Köv Enstitiileri'nin gerçek kimliğini bulmasını sağladı." " Enstitülere tctnel atma aşamasında kurulan çadırların bir tanesi de ki tap çadırıydı. Bu yapıların tuğlası kitap, harcı alınteri, beyinterjydi ' ("Aydınlan manın 1 Iızı"; HasanÂli Yücel'e Arma ğan, [Yavına Hazırlayanlar: Mııstafa ("oş tutoglu, Mehmet Emıralioğlu],Birleşmiş Mılletler Tıırk Derneği Yayınları, 1997; 8, 15, 10, 16) renlikler içinde o giinleri anımsadılar. Örnegin Fakir Baykurt, şöyle anlatıyor o giinleri: "Netsime ben onıın (Yücel'in) sadece yapıtlaı ına ve yaptıklarına bakmakla yetınmedim. Isparta Ciönen Köy Ensritü sü'ndekı öğrencilik günlerimden 19dl'deki öliimüne kadar onu pek çok kez yakından gördiim. Bakan olarak enstitumuzudolaijmayagelişlerindeöniinde ^iiı okudum; söz aldığı eğitim, bilim vesanat toplantılarında konu^ınalaıını dinle dim; ayrıca bilmiyoruz kaç kez, kimi zaman tek, kimi zaman arkada^larımla bir likte, evinde annesinin, eşinin çocuklarının arasına oturup söyle^ilerini dinledim; hiçbir gün onıın enstitülerde yetişmii; biz köy çocuklarını kendi öz çocuklarından ayırdığı kuşkusıınıı duymadım. Evine her varışımızda sadece çayla, kahveyle yetin ınez, mutlaka sofra serdirtirdi; 'tatlı yiyelim, ratlı konıısalım' diyerek çoğu zaman helvayaptırırdı. Böyleceonıın sofrasında arkadaşlarımla birlikte etlisinden tatlısına loknıapaylasjtıgımızı her zaman anımsarım." (Ârmağan, 101) Fakir Baykurt, böyle derken, HasanÂli Yiicel, onun, 1958'de YılanlannÖcü ile aldığı o büyük ödülden duydıığiı guııırıı bakın nasıl dile getiriyor: "Cîazetede Fakir'in Yunus Nadi Roman Mükâfatını birincilikle kazandığını porünce onlara her bakımdan giivenli rıılıumla o kadar duygıılanıp sevindim ki, kendjsiokadar kıvançlanmamıştır." (Hasan Âli Yiicel; Hürriyet Ciene Hürriyet, Kultur Bakanlığı Yavınları, IDerleyen: C.anan Yücel Eronat f, 1998, 318) Mchmet Emin Aytan'ın, roman biçemiyle kaleme aldığı yayımlanmamüj anıları (ionen Mcktubu ise ilginç bir sonla karşı karşıya getiriyor bizi. 1938de, an cak on iki yaşındayken ilkokula başlayabilen Aytan, 1943te(iönen Köv Enstitüsii'ne girivor, 1947'de kendi köyüne öğretmen ofarak döniiyor... Mehmet Emin Aytan, işte bu döniişü anlatarak bitiriyor anılarını: "Avni (kardeşi, o da bir enstitülü olan öğretmen Avni Aytan) ile... düştük yola. tn cin top atıyordu. Yalnız derede, yakın köylerden biri halkından lbıahim Dayı'ya rastladık. / 'Ulan Arık'ın oğlanları hoş geldiniz,' dedi. Bahamıza köyde Arık Mehmet derlerdi. 'Nasılsınız bakalım?' dedi. 'îyiyiz Ibrahim Dayı,' dedik.' l'abii iyi olmaz mısınız? Sizi komünisr yaptılar, bu memleketi komünist yapsınlar, diye... Am a vağma yok, sizler bizi komünist yapamayacaksınız. Biz köylüleringözleri açılmıştır artık. Demirgırat Partisi bizlerin göziinü açmıştır. () 1 lasan Ali denen baş komünistin hakkından Kenan Oner hazıetleri gelecektir, Allah bu milletle beraberdir,' dedi. / Allah Allah, neler diyordu bu adam yahıir' Ciönen'ıle sınıfımıza aldığımız gazetelerde okııdu ğumuz, Köy Enstitülerinin aleyhinde açı lan kampanya bıı adamın ağzına kadar geçmişti. (...) Diyoı diyor, aynı şeyleri tek rar edip dııruyordu. / Canımızı iyice sıkmıştı bu herif. (...) En sonunda dayana madım, tersledim. / 'Dayı sen şurdan köyiiniin yolunu tut, aklının ermediği şeyle re de burnunu sokma,' dedim. / 'îşinize gelmiyor değil mi?' dedi, eşeğinin başını köylerinden yana çevirdi, çekti gitti. O gittikten sonra biz Avni ile... llgınlık De resi'nin sonundaki dik yokuşa dayandık. Köyümüz Çalkebir göründü... lçimiz sevinç doluydu. (Jğretmen olmuş köviimü zegeliyorduk." (126) 1947'de Yiicel Çağı sona ermistir oysa... Ne Avtan kardeşler ne de öteki Köy Enstitüliifer, sevinçler yaşayacaktır bundan böyle... Canan Yücel Eronat'ı dinleyelim yine: " 1946 sislerin çöknıeye başladığı yıldır. / 1946 klasiklerin Köy Enstitülerinde okutulmasının yasaklandığı, Köy Ensti tüsü çıkışlıların çavıış çıkartıldığı, Köv Iinsritüsü ülküsünü çökertilmeye başlatıl dığı yıldır. /.../ 1947'de Milli Eğitim Ba^ kanlığı avlusunda Yücel in döneminde basılanbroşürleryakıldı./23 Aralık 1947 Salıgünü Milli Eğitim Bakanlığı yandı. 27 Aralık 1947 ( tımartesi sağcı öğrenciler Rektör Şevket Aziz Kansu vu öldüresıye tartakladılar, istifaya zorladılar. / Aynı gün Hasanoğlan Köy Enstitiisü ögıencileri çil yavrusu gibi başka okullara dağıtılıvordu. /.../ Kırklı vıllaruı ikinci varısı aydın Lğuı tünelegirdiği dönemdir.' (Armağan, 17) Mııstafa Coşturoğlu, şu sözlerle özetli yorbu duıumu: "I lasan Âli Yücel'in dışlanması ve hizmetlerinin çiğnennıesiyle gelindi bu cennet ülkeyı cinnet ülkesi' durumuna sokmak noktasına..." (Arma ğan, 161) A.M.C.Şengör iin vurgusu ise çok çaıpıcı:"Bu büyük eğitim nareketini (Köy Enstitüleri) saptıran, engelleyen ve boğanların larih önündeki sorumlulukları, ulusları silahla ortadan kaldırmaya kalkışanların suçlarından hiç de hafif değil dir." (VII) 17 Nisan Aydınlanma Bayramınız kut lu olsun! • Aydınlanmamn Kılcal Damarı: Köy Ensrtüleri Yücel Çağını Anlamak, Aydınlanmak I'ey/ııllah Ertıı&rııl, Köy Enstitüleri Sistemi ve Düşünuürdükleri I (Güldikeni Yayınları, denişletlmiş2.Basım, 2002) adlı önemli vapıtında, bıı kurumları şöyle tanıtıyor bize: " Kov Enstitüleri'ne övgüye değer kimliğini kazandıran onların salt o donemin k(>y gerçekliğinin içinden doğmaları değildiı. Ondan da önemlisi, köy çocukla rına bu gerçekliği yeni bir gerçekliğe dönüştürücü nitelikler kazandıran etkinlik (eğitim) alanları olmalarındandır." (83) "... Eğitim tarihimizde, evrensel olanla ulusal olanın bu denli genişliğine çakıştığı başka bir eğitim kurumu gösterilemez." (118) "Salt kuru luş ve örgütlenme biçimiyle ele alındığında bile onlar, l'ürkiye rarihınde benzeri görül memiş kurumlardı." (132) Feyzullah Ertuğrııl'ıın, sağdan ya da soldan, "araştırma, incelemegereği duymaksızın uluorta konuşup yazabil(enler)"ce(169) getirilen eleştirilere va nıtlar verdiğini de belirteyim kitabında. Bu çocuklar, yıllar sonra, ilerlemiş yaşlarında, bu kez de anılarını yazmaya koyuldular. Kimileyin, tatlı ya CUMHURİYET KİTAP SAYI 687