Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
0 K U R L A RA "tki kişiyi kıskandım (h)irümdc. Biri Frccl Astairc, onun gibi dciııs cdcmcdiğim için, öhiirü Anton Çchov, onun gibi yazamadığım için. 1950'lerin ikinci yarrsmda, asistan ikcn Ncıv York Timcs'ın k.itap ckınde Çchov'un tngilizccdc yeni yayımlanan bir yapıtı iizerine bir yazi gördüm. Yapıtın baslığı 'Her Doktoruu Arılıitacakları Vardtr' gibi bir şeydi. Çchov'un hckim oldugun u biliyordunı, yadırgamadun. Ama bıt haşlık bana csirı kaynağı oldu. Hckim olarak bcnim dc o zaman henüz çok kısa olan meslck yaşamımda anlatacak bir şcylcrım vardı vc kuşkusuz ilcrdc dc ola caktı. Hcmcn karar vcrdim. Bcn dc yazacaklım. Fakat Çchov'un o kitabını vc o h.itap üzcrinc olan yazıyı okumamalıydım. Okursam ya onun bcşinci dcrcccdcn kötü bir kopyası olacaktım ya da yazmaya ccsarct cdcmcycccktım. O kitabı okumadım ama Çchov'un diğcr kitapları hcni hcp yazmaya yöncltti." Yazmaya yönclişini yukarıdaki sözlcrlc anlatan Hüsnü Gökscl ortaya koydugu ürünlcrlc sık sık çiktı cdcbiyatscvcrlerın karşısına. 1919 yılında dogmuştu, 2002 'yılında aramızdan aynldı. Ardında roman, öykü vc şiir kitaplan bıraktı. Doktor olarak sağlık standartlarımızı yiikscltmcye çalısırkcn cdcbiyatçı olarak ruhumuzu zenginleştiriyordu. Saygıyla anıyoruz.... Bol kitaplı günlcr... TURHAN CÜNAY Bir şairin söyleşilerinde elbette şiir tadı vardır, ama Ece Ayhan'ın söyleşilerinde tat değil şiir vardır. Hem kendi şiiri: Olümsüz, doyumsuz, sınırsız, sansürsüz, süssüz, gözüpck, kahraman... GÜLTEKİN EMRE endi alunlarında usta 35 yaratıcıyla söyleşiyor Ece Ayhan. Söyleşileri dc siirlcri gibi, yoğun, derin, çözümle me bekliyor. Ressamlarla söyleşilerinde resıııin hemen merkezine, hatta ötesine geçi yor. Ece Ayhan eline fırça almıyor, almıvor ama ressatnlara hrçanın nasıl tutulacağını, resmin nasıl yapılacağını da göstermiyor. Onlarla söyleşirken akıl vermiyor, yol gös teımivor, yaptıklarını birlikte çöziimlemeye, tablolara ışık düşiirmeye çalışıyor. Elkilen diği, yapıtları üstüne düşündüğü sanatçılarla söyleşmiş Ece Ayhan. Sanatçıların yanıt lan da önemli elbette ama, Ece Ayhan'ın sorııları daha önemli gibi geliyor bana. Bir resmi kavramak için Ece Ayhan'ın gözüyle bakmak gerekir o resme. Ressamın yaptıklan nın özüne girebilmek için de Ece Ayhan'ın sorıılarına nakmak gerekiyor. Şair gözüyle bir başka oluyor bir yapıta ya da sanatçıda odaklanmak. IJstclik, Ece Ayhan, sanki re simdensözetmiyormuşgibidir söyleşilerinde. Çogıı /.aman soru sormaz ve bir (ikiı atar ortaya. Bir düşiincesini söylergibidir sözün başındu. C^ihat Buıak'la söyleşjirken süze jjöyle girer: "Bütiin Osmanlı tarihçileri sarışındır. IJstelik kara^ınlar üzerine yazarlar, yazıyorlar". Bıınıın resimle ne ilişkisi var diyeceksiniz. Ece Ayhan ikinci kez söze girdi ginde, şunlaıı söyler: "Dağlara çıkan geyikli Niyazı'nin bir resmi yapılınalıydi; tarihi mizde bir ittihatcı." Evet, yavaş yavaş resme sokıılııyoruz. Soru sorar gibi üçüncii bö/. alışında Ece Ayhan, artık doğrudan resme yönelir ve soru scırar: " Iarihten geliyoruz. lnsanlarız. Kendimi/.le buluşmaya gidiyoruz' denebilir mi bir resimder'" Ardından renklere mızrak saplıyor şair: "Akide şeke ri renkleri mir1 Cam kavanozları içinde dururlar." Sonra bir saptama geliyor Ece Ay han'dan (]ihar Bıırak'ın "Anadolıı topragı" demesi üzerine: "Pazar bana 'kara' gibi geliyor ' Hiç Linutıılmaz bir soruyla karsılaşmadıysanız, üzülmeyin, Ece Ayhan bu rırsa tı veriyor hem size, hem de Cihat Burak'a: "Hiç, bir kentte resminiz kayboKlıı mıir'" Şair illa bir başka bııyük şairi söz konusu et meden durabilir mi? "Lautreamont'un bu uslu coğrafyada bir ressam olarak bir karşılıfiı olabilir mi? " Ecc Ayhan hcp aramızda Hav Hak! Sövleşiler yapılması ilginçtir' diyor. Yapılır.' Bir başka gün "Ömer Uluç'la Sa nat ve Dclilik Üzerine" söyleşir. "Hamlet (hayır, 'kasaba' anlamına değildir. Bir Insan) hakkını aramak isteyen ve tüyler ürpertici bir 'gerçek'i anlamak ugruna kendini deliymiş gi bi gösterebilir, gösterir. 'Gerçek'i ya da 'gerçekçilik'i aramanın, bence, ancak ve yalnız bir yoludur bu." Yine "Ömer Uluç'la 'Sıkı Resim' Sövleşisi"ni gerçekleştirir: "Türkçede aşagı yukarı 40 yıldan bu yana süren bir Sıkı Şiir serüveni var. Ben 'sıçrama'da diyorum buna, yani 'mutation', 'değişinim'. Peki Sıkı Resim?" Bir başka kez de "Ömer Uluç'la Bir Yakından Bir de Uzaktan Konuş"ur Ece Ayhan. K f Sıkı şafr Şiirimizin sıkı şairi Ece Ayhan "Mehmet Güleryüz'le îktisat ve Resim" üzerinde de durur. Bir ara "Komet'le Yengeç Dönencesinde Bir Söyleşi" kotarır "Nerede kalmıştık?" diyerek. Komet'e "Eller Yukarı!" der sözcüklcrle ateş ede ede. "Her insan nedense 'tabancalı' olarak bilinir, hatta 1965'lerde 'çiftV" "Fahir Aksov'ja Daldan Dala"dırsöyleşinin başlıgı. (".ihat ()zegemen'le "Soyağaçları" üzerintie dururlar. "Hacı Bayram Ve li'den günümüze gelen bir 'soyağacı' resmi yapmıştınız?" Yine avnı ressamla "Körlük, karanlık, Alacakaranlık Üzerine" laflar. Bir başka gün, yine (]ihat ()zcgemen'le, "Karınca Gerçeküstücülüğü"nü tartışır. Ncşe Er dok'la söyleşiye şu soruyla baslar Ece Ayhan: "tnsan denizcleyken ağlarsa kimse anlamaz bilir misin?" Orhan I'aylan'la sııyut iisttinde durur.: "Genellikle ressamlarımız 'soyıır' sözcüğünü nedense 'olumsuz' (giderek dc 'kötü', 'ham' va da 'olmamış') anlamındaele alırlar, alıyorlaı. Başka sanat dallarında da böyledir bu bak." Aydın Ulken'lc "Ressam ve Eelsefe " konuşur: "Sence resmin de ba îatel'leri, 'kısa parça'ları var mıdır.' Olabiir mi? Yanılmıyorsam 'atonal'liğin ıısiala rından besteci Webern'in bütün yapıtları bir iki uzunçalardadır o kadar." Yavuz Tan yeli'yle kuşak sorıınunıı dile getirir: "Sizin kuşağın öbür ve öteki sanatlarla ilişkisi ney di, var mıydı acaba?" "Cezayirmcnekşcsi açık değil midir?" diye soruyor Zehra Say'a: "Saba Melikesi" Emel ile resmi masaya ya tırır: "Benim kendisine 'kelebek' adını tak tığım bir çocuk şimdi şıınıı diyormuş: 'Kuçücük bir imzam vardı; pencereden düştü; kırıldi.' " Nevin Çokay'la yaptığı söyleşinin başlıgı "Bizim Aydınlar İnsan Çiğniyor "dur. "Daha dün Beyoğlıı'ndan, tstiklâl Caddesi'nden tramvayla geçerdi. Sarı, kırmızı ya da nefti renkli... Bağlarbaşı'nda bir çocuk arka da tramvaya asılırken tekerleklerin altına düşerek çiğnenir. O tramvayın vatmanı AN tunizade sokaklarında belinde bir iple do laşır dururmıış. Şimdi bizim 'okumuşlar' (va da 'aydınlar') önden çignedikleri halıle al dırmıyorlar! Aldırmazlar da!" Bir başka sanatcıyla " Tonguç Yaşar'la ()rtadoğu ve BalkanlarÇapında Bir Söyleşi" kotarır Ece Ayhan: "Ben Dİr kara kuşuyum, şahınin yerc inmesini bekler durıırıım!" Bir başka gün de "Tonguç Yaşar'la Şiirli" bir söyleşi gerçekleştrir: "Biz Sakızagacı'lılar, löntoınkaptan'lılar da dinlcme/.dik. Ama 12 Mart 1 S>71 'de ve ozellikle 12 Eylül 198()'de bunuıı işbu devletçe ne anlama alındıg'ını gördük. Ünlü düşünür Idris Küçükömeı, 'Uyıııazsa nız, uydururlar!' derdi." Karikatür üstüne lan Oralla da kaıikaiüı üstünde durur: "Karikatürle 'şiir'in vc "muzik'in bir bagın lısı, hem de hayli derin bir ilişiği oldııĞıınıı düşünürüm ben." Ünlü müzik adamı llhan Usmanbaş'la söylesisinin başına şu açıkla mayı koyar Ece Aynan: "Türkiye'de yazın da ve ozellikle de şiirdeki yeni oluşıımları bir başına izleyen özgün, etkin ve ça^daş beste ci llhan Usmanbaş'la çeşitli konularda ko nuştuk." Bir başka söyleside bu ünlü beste ciyie "Atonal Müzik Üzerine" lafın belini kırarlar. Soprano Atıfet Usmanbaş'la "Mü zik ve İnsan Sesler" değerlendirir: "Bizans'la 'ayakta' söylenen bir ilahi var: 'Acatisto'. Söylentiye baka; Bizans'm uzıın süren bir kuşatması çözüldükten sonra kııllanılmaya başlar. 'Tanrı'nın İnsan Biçiminde Belirişi' ile 'Müjde' yortularını kutsamak için de ola bilir. Bılemeyiz. Ama şarkıcılar zaten genellikle 'ayakta' söylemezler mi?" Bir başka söyleside Suna Kan'la "Ustalık"tan söz ederler. ()pera ve konser sanatçısı ünlü bariton Mesut lktu'yla da "Kış Yolculuğu'na dalarlar uzıın ıızun. "Emin Fındıklıoglu'yla Caz, Cazband ve Bando Üzerine" eğilirler: "Caz müziği, bir söylentiye görc, New Orleans'ta ıskartaya çıkarılmış bandoların çalgıların dan çıkmıştır." Tiyatro ve sinema oyuncusu Gülseren Tuncer, Sitera Ağaoğlu ve Nakı Tııran Tekinsav da Ece Ayhan'ın söyleşi yaptığı sanatçılardır. Evet, "Hav Hak!" ta gezindik bir parça. Gerisi sizin bileceğiniz iş. Bir şairin söyleşilerinde elbette şiir tadı vardır, ama Ece Ayhan'ın söyleşilerinde tat değil şiir vardır. Hem kendi şiiri: Olümsüz, doyumsuz, sınırsız, sansürsüz, süssüz, gö züpek, kahraman... • Hay Hak! Söyleşiler / Ece Ayhan / Söyleşi/ Yapı Krcdı Yayınlert /Şubat 2002, 117 a. "Kopuk Kopuk" laflar Ece Ayhan "Cihat Buıak'la Karaşınlık, Sa nşınlık Üzerine" söyleştikten sonra, bir başka gün, yine Cihat Burak'la "Kopuk Ko puk" laflar: "Ayağa kalkınca Marmara Denizi bile gözüken bcnim evde, alt katta, ro mantik mi melankolik mi, anlamadığım bir adam var, her gün abanozdan bir klarnet çahyor (eski günler), hem de iyi çalıyor. Sözciik vezin gereği bak 'gımayta' da olabilir. Tüysüz'ü, Zati Arca'yı, Orhan Veli'nin babası Veli Kanık'ı ve 'bizim caz'cı Mustaia Kandıralı'yı bana düijündürüvor. Şiirlere klarnetle bir fon müzigi!" "Cinat Burak'la Bir Söyleşi"de Ece Ayhan, "Galiba Langa Yokuşu'na tloğrıı Sinekli Bakkal'da, 1915'te doömuşsunuz. Adı çok güzel! " diyerek besmele çekiyor. "Yeni resmin bir raconu, bir açılışı mı bu acaba? " diye bu soruyla noktalıyor söyleşivi. Kendisi dc pek çok kedi res mi çizmiş olan Cihat Burak'ın yanıtı da ilginçtir, güzeldir: "Birkedinin rcsrninin cetvelle çizilebileceğini düşünemiyorum. Ayıp tır, benim vicdanım elvermez." Cihat Burak'la bir başka söyleside de "Eski Beyoğlu Meyhaneleri" üzerincie dururlar. Ece Ayhan, "Ömer Uluç'la Gece Yansı" konuşur: "Ben her zaman resimde de 'tehlikeli resimler'den yana oldum, olurum. Şerif Mardin, "I'ürkiye'de hep uslu resimlerin 6S0 imtiyaz sahibi: Cağ Pazarlama Gazete Dergi Kitap Basım ve YayınAŞyi temsilen Cumhuriyet Vakfı adına llhan Selçuk Yaym Danısmani: Turhan Cünay Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Baski: Sabah Yayıncılık AŞ Idare Merkezi: Türkocağı Cad. NO: 3941 CağalOğlU, 34 334 İStanbul Tel: (212) 512 05 05 Reklam:PubliMedia C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI SAYFA 3