03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EMİN ÖZDEMİR ıı yazıyı yazarken Mehmct Zaman Saçlıoğlu'nun üç öykü kitabı duruyorönümde. Ilki Yaz Evi (Cem Yayınevi, 1994). Öykücülüğümüzün kapısından bu kitabıyla girmiş, okurlarının karşısına bu kitabıyla çıkrmştı Saçlıoğlıı. Kitaptaki öyküler, kitaplaşmadan önce ödüllendirilmiş (Yunus Nadi, 1993 Yayımlanmamış Oykü Ödiilü), kitaplaştıktan sonra da 1994 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanmıştı. Kurgu ve söylemSel doku yönünden tazeliği olan öykülerdi bunlar. Değişik insanfik durumlarını alışılmış kalıpların dışına çıkarak vermeye çalışan bir yaklaşımın ürünleriydi. Okur üzerinde düşündürücü, sorgulayıcı etkiler bırakan, sürükleyici, rahat okunan öyküler... B Çok izlekli, çok katmanlı öyküler "Ara sıra şöyle bir esen rüzgımn, yanımdaki ağaçların. içinden geçerken de değişik sesler çıkardığını fark ettim. Ağaçların arasından bıraz yürüdüm. Çam ağacı ıslık sesi veriyordu. Söğüt, küçük hışırtılarla konuşurken; kavak, yağ mur sesini andırıyordu. Çınar ağacı, yapraklarının arasına bir fagot saklamış gibiydi. Ağaçları birer çalı gibi kullanan bir rüzgâr, çok genç olmahydı. Yaşlı rüz gârların yapraklara değmeden geçtiğini bilirim." Geleneksel öykü çizgimizi tümüyle boşlamadan bu ilk kitabında, Yaz Evi'ndeki öykülerde bir özgünlük, bir kendindenlik arayışı içinde görülüyor Saçlıoğlu. Oykülerindeki kurgusal ve söylemsel değişiklikler de buradan geliyor büyük ölçüde. Fcthi Naei'nin dikkatini de onun DU yönleri çekmiş: "Saçlıoğlu, bir kültür birikiminden güç aldığıbelli olan hikâyelerinde, alışılmış hikâyenin sınırlarını zorluyor; zaman zaman gizemli, zaman zaman 'humour'a dayanan hikâyelerinde hep yeninin ardında; yeni benzetmeler buluyor, yeni ruhsal durumlar yaratıyor; sıradışı olayları, durumları seviyor, bunları sıradışı bir anlatımla dile getiriyor. Amacı belli: Aleladeliğe düşmemek, dile dört elle sarılmak Hep edebiyat hazzı vererek... 'Bir Yaz Evi', 'Pencere Önünün Yolcusu', 'Kızım' gibi hikâyelerini okudııktan sonra (Ataç gibi söyleyeyim) zanmı Saçlıoğlu için atıyorum." Ikinci öykü yapıtı Beş Ada'da (Can Yavınları, 1997) iİKkitabındakiöykülerle kan bağını yitirmeden yeni açılımlar, yeni yönsemeler içinde öykücülüğündeki tırmanışı gösteren, zengin donanımlı öyküler oluşturmuş. Bunlar, Fethi Naei'nin, zarını hiç de boşa atmadığını de ğişik açılardan kanıtlayıcı nitelikîer taşıyor. Yaşanılan somut gerçeklerle, düşlemsel öğeleri öykülerin dokusunda ustaca emiştirip kaynaştırıyor Saçlıoğlu. Insandan kopmadan, öykülerin odağına insanı yefleştirerek yapıyor bunu. Yaz Evi'ndeki öykülerinde gözlemlediğimiz düşündürücü, sorgulayıcı boyut, bu ıkinci kitabındakilerde daha bir genişlemiş, derinleşmiş. Soyutlama açısından da bunun böyle olduğunu söylcyebilirız. Yeniden karıştırıyorum Yaz Evi'ni. Kimi öykülerin kenarlarına notlar düşmüşüm ilk okuduğum günlerde. Örneğin "Bir Kadın, Bir Erkek" adlı öykününbitimine "insan doğasına alaysamalı bir bakış" diye yazmışım. "Yaz Evi"nin sonuna "derinlikli bir öykü... Kumaşında Haldun Taner öykücülüğünden ipıikler var" tümcesini eklemişim. Nedense öykü, böyle bir izlenim uyandırmış bende. "Yalanın Iki Yüzü" için de "güldürgenliğe varan ustaca bir düzenleme" demişim. En çok da "Kızım" öyküsü etkilemiş beni. Üzerinde uzun boylu durmuş, kimi satırların altını çizmişim. Bu öykü de Sait Faik'i düşündürmüş, onu anıştırmış bana. Ikinci sayfanın kıyısına "Sait Faik adını yazmışım. Bunun doğruluğundan besbelli kuşkıılanmışım ki Sait Faik adının önüne bir de " ? " imi koymu şum. "Türkçe'nin inceliklerinden ve somutlama gücünden yararlanan bir çabanın ürünü" olarak nitelendirmişim bu öyküyü. Bir başka sayfanın kıyısına yazmışım bu yargımı. Seslerle ilgili §u satırların altını çizmişim: YenldenYazEvi' Şimdi yeniden bakıyorıım kitaptaki öykülere. Elde kalemle okumak kemikleşmiş bir alışkanlıktır bende. Okurken kitabın boş alanlarına notlar alır, önem sediğim satırların altlarını çizerim. Bu kitapta da öyle yapmışım. Hem bir alış kanlık, hem de ileridebelki bir şeyler yazarım düşüncesiyle (yazmamışım) yine öykülerin sayfa kıyılarına notlar almışım. Kitabın düzenlenişi, bir masalla başla mış, bir masalla bitişi, daha doğrusu masahn, öykülere giriş ve çıkış kapıları ola rak kullanımı ilginç gelmiş bana. Birinci masahn kişisi I ıeykelciyle Melek arasındaki tarüşmaya bakarak "çarpıcı, özgün bir tasarım, özgün bir bııluş" demişim. Sayfa kıyısına "Söze ve sözün gücü ne sınırsız bir inanç" diye yazmış, şu saM. Zaman saçlıoğlu. Fethi Nacl, Ibrahim Bey. Nurl Akay. Rauf Mutluay bir cuma öğle rakısı, 1995. Masahn kullamlışı 'Rüzgâr Geri Getirirse'nin Yazarına Zamansız Mektup 1 uhaf şeyler olur, akıp gıden zamanın içinde onları yakalamayı başarabildıg'imiz cndcr anlarda, gerçekten luhafolduklarına kendımızı ınandırmak, o tuhaflık anısını korumak için anlaşdmaz çabalara gıreriz Başlangıçta o zamana geri dönebileceg'imizisanar, düşüncemizi alıp özenle geçmişe dog'ru uzatınz, onun nc denli dcvingcn olduğunu anlanıatmz zaman alır, gıderek görüntiiyii, ızi, sesi anımsanz da gerçek görüntülcr kayıp vider elımızden Ammsamamn yumıısak yüzü daha güvenlidir der avunuruz. Cıhzlerınnzın kısddıfcı, hdkıslantmztn uzadıgı, heycaıııdan solnkuız ka/dığımız, kendımtzı koca yeryüzunde tck başına bir kalabaltk içinde dnyımısadığtmız o zamana geri donebılmcnıız için bizc yardıma ulabi/ccck /ek bir şey vardır. Yazı. Aldatıcı bır zamamızhktan bıdup çıkardtgnmz o sözcükleri boş sayfalara \ermemiz bundan olmalt. Anlaşdabılir bir çabadır bu, saygtyla okıtruz yazdanları, ama çok azı durak\atır bizi Gb'lgemizı içinde uyııtmak ısleyeceğımız yazıları ararız durmadan. Sanki onları daha ilk satırlanndan lantrız (aradık/artmız onlardtr bır anlamda), onlar bızden alınmış sözcüklerle yazdmij gibi görünür gözümüze Onları öyle anızca sahiplemSAYFA 6 rak yakalanmaktan hoşlanır, yazının iziyle basdmak, tuhaftır, öyle kolay kolay anlatılamaz Son kitabınmn ilk öyküsünü neden hu kadar içenden okudufcumu anlatabilmek için ancak böyle bır mektup yazabilırdıın \ıze Aslında mektup kendini dayattı demek daha dog'ru çünkü ne zariz ki, bazı sözciıklerin yerini degiştirebi mandır aklt basında tamtım yazdarından styırmak ıstıyorum kalemımı Bır lecek kadar ılen gıttıgımız bıle olur O seyi tarij etmenın onu öldürmek anlayazıyı alır kendimızin kdarız bencdce. Yayım/anmıs bır yazı artık kendı kaderı mına geldığmı düsündüğüm oluyor ktmi zaman. ni belırleyemez, binlerce kapıdan içcri girer de hirkaçında gerçekten konaklar. Kitaba adını veren o ilk öykünüzde Kaybedilmis bir zaman parçasının pezamam yavaşlatmaktan söz ediyorsunuz. şinden koşup duranlar bızla geçıp gü\eIşte ilk o zaman, o sattrları okudugumda ler de aynı sokaktan, birbirlcrini tanır haşladı size zamanuz bır mektup yazma gibi bir an durup gözlertnin ıçine bakardüsüncesi. Öykü henüz bitmemışli, o salar. Böylesine bır bakıst sözeükler üzettrlarda oyalaınyordum, pencereden dtnnden yakalamak mümkün mü dıye soşart, ionbaharın boyadtğt bahçeye. accruyorum şimdi kendime. Kendı sorunıa leyle geçen btdutlara bakıyordum. Sonra tıtrek bır yanıt Evet, ancak sözeükler bir ara sizin gülen keçinizle bırlikte duyakalar bu bakısı. Bir mektubu yazma vardakı C.hagall'ın tepedekı keçtsıne tacesaretı gösterebdtyorsa ınsan hu hakışt tanıdığ'tnt sannıakla ise baslar. Kendı ya kıldı gözlerim. Zamanla uzaklasan düşünce yaklaştı, benı ıçtne aldı Bazen dındgısınt sahıpletnlıgı ansa mektubu yolrenmek zordur yazının kıskır/ıcılığına. lamaya karar vcrdtgi andır. Son zamanlarda büyük bır yazarın bır Insan kımı zaman bır yazıda yakalansözünü lekrarlayıp duruyordum zihnimdıg'ını duyunnar islahla isleyen birkalede, doKthırmhi \urekh anımsatıyor, kaçmııı durup düşunaüğü an Kendtne sorınaya ça/ıstıkça hep orıa yakalantyordııgu bır sorunun (genellikle yanıtı budum 'Zamanın akışını yumuşatmak lıınmayan sorulardır bunlar, çozumsuziçin yazıyorum' dıyordu o büyük yazar. lükleridir sürükleyip götüren. Gıderek Baslangıç/a, şık bır tanım gıhı gelmışti en kapuıyıct sorunun peşınden gıder ınsan.) başka biri taraftndan da soruldug'u bana bu, tekrarlamak hoşuma gttmışli, o zamanlar zararsızdı benım için henüz. nu görmek bır bakışı anımsamakla bırdir. Ycintllayanları dejfil de soratdarı ara O eiimlenin ardından gelen, Bir de dostlarım ıçın yazıyorum sözunü de yamaktadır zaten Soruyu daha kapsamlı sormayı göze almış birinı tanıdıg'ınıza se zarın alçakgönüllülüg'üne saşarak okumuştum Yazarlıg'ı hep bır soyleşi provavınırsımz, o rıskı goze alan kışı zamanöst gibi sürdürüyorsantz gıderek yazının tesinden bir dostunuzdur artık Belki bu çekirdeğıne, gırdabın kıvrdma noktasınedenle yazı üzerınden kurulan dostlukna, sözcüklerin bılinçaltına mıhltyorsular daha sabiei de?il mi. (Kendini soru nuz haktşlannızı 7.amanın akışını yugihı duyumsatan kararsızlık anları bir muşa/manın olanaklt olduğunu yazı noktayla son bulur) Insan bazen kıskıv pravalan sırasında kesfettiğimde ydlar ötesinden gelen o sesi dehse/le duyar gibi oldum, sarsıcı bır hakısmaydı bu. C,ıdcrek o tuhajkarşdasmayı arar oldum bütün okuduklartmda, sözcüklen değıl, ötesini gösteren yazılara ayarladını bakı$ımt. Insan yazarken oldugu gıbı (kımı zaman kendini kandtrdığtnı sonradan fark etse de) okurken de zamanın akışını yumuşatmayt dert edınmis sattrlart anyor, onları huldufotnda derın bir nefes almış gibi oluyor, uzaktaki adalar yaktnlaştyor, katı nesneler yumusuyor. Bir yazarın zamanın aldatıcı yüzüne, yazının ikiyüzlü kibrine sırtını dayamadan yazabilmesi ne denli zor diye düşünmekten alamıyorum kendimi, yine de gönüllü sürgünlüğü kabultenmiş yazarlar benim dostlarım Bakışım hep acıyı bılerek yazanlartn satniarında takılı kalıyor, sözün kapsayıcdtg'ı acının gentsliğiyle orantılı mı acaba dıye düşünüyorum. Yazarın dostlarım düşünüyorum, yazarın yüzünü görmedığı dostlarım düşünmesini düşünüyorum giderek Burada, bu kısa mektubta kitaba adınt veren ve benı bu satırlan yazmaya iten öykünüzü özetlemeyecegım, alınttlar da almayacağım ondan, en güzel yaptt anlattr kendini. Zamanın bize aldırmadan doludizgı» akttgı hu aldatıcı dünyada, bu dünyadan olmayantartn sığınağı yazının zamansızlığma ınanarak, sözün zamam durduramayacag'ını bilen, düşünce htztnı kalemle yartştıran, dtişüncenin, yazının çekirdeğıne dog'ru bakışım uzatmayı göze almış bır yazarın kapısına zamansız bir mektup bırakacağım yalnızca. Bu mektubun başına neler gelir bilemiyorum ama pencercyi açık tutup gerıiını rüzgâra bırakmak en doğrusu gibi geliyor bana. • Gönderen: Pelin Özer, Kasım 2002 CUMHURİYET KİTAP SAYI 675
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle