Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
la medya tarafmdan "istismar edilmesi" sonucunda kamııoyunda genis, yankılar uyandıracak, bu olayı protesto etmek anıacıyla düzenlenen miting, Farusti ilc Fannstay'ın izlediği iki farklı ideolojik çizginin birleşmesine yardım edecektir. Rıı riir bir gösteride bir yandan laik ke sinıin sö/ciisii Farıısti'ye, öbür yandan Fanusray'ın bulunduğu komanuo kaııınında beyinlcri yıkanmış acımasız gençlcre diişen büyük görevlcr vardır. So nuçta, ülkc korkunç bir kargaşa ortamına siirüklenivor ve yakın rarihimizde ya şadığımız birçok benzer olayı anımsarması açısından okur olarak arrık kendi mizi kıırmaca bir masal ülkesinden çok kendi gerçeklerimiz içinde bııluyoruz. ; Bundan sonra hem i arusti'nin, hem de Fanustay'ın bulaşacağı ulııslararası silah ve uyuşturucu kaçakçdığı ve gerilla savaşları ise hızlı bir polisive öykü tadında gelişiyor. Cierçeküstü bir kurgu içinde dilegelen gerçeklerin ardında, tümünü uzaktan kumandalı olarak yöncten birörgütü andıran Mcftııni'nin iirkütücü gücü var. Gerçi romanın başında Farusti gençleşmiş, Fanustay ise hüyüyerek olgunlaşmıştır. Ama bir kez ok yaydan çıkmıştır artık ve bu değişimlerin sürme si engcllenemez. Yaşlanması hızla siiren Fanustay ile gençlcşmesi sürerek artık çocuklaşan Farusti'nin vaşamları ölümfe sonuçlanır. Emekli albay Meftııni Fe lesnikov'a ise bir şey olmaz, tam aksinc generalliğe yükseftilir, "Turania'nın içine düştüğü acıldı durumda, Sovyctler Rirliği döneminin Tura asıllı değerli ve de dencvimli bürokrat ve askerlerine her zamandan çok gcrcksinme vardı... Ve elbette tüm Turania onunla gurur duyacaktı". Bir okur olarak Ustün Kırdar'ın romanını farklı biçimlerde okuyabiliriz. Birincisi, dünya edebiyatında Marlawe, Goethe gibi yazarların da işlediği, şeytanla anlaşma yapan Dr. Faustus un öyküsü doğrultusunda olacaknr. Çağdaş bir Faust öyküsü kurguluyor Üstün Kırdar ve özellikle dc Goethe'nin Faust'u iki bölümden oluşıır. Birinci bölüm kendi içinde bütünlük taşıyan bir öyküyü, Faust'la Gretchen'in trajik aşkını anlatır ve Gretchen'in hapse girmesi ve ölmesi ile sonuçlanır. Ikinci bölüm ise çok daha farklı ve karmaşık bir vapıdadır; hatta mitolojik ve gerçeküstü birçok öğe taşır. Kırdar'ın romanınagelince, o, dört bölümden oluşuyor, ama içerik ve anlatım biçimi olarak Goethe'nin Faust'unun yapısıyla benzeşiyor: Burada da önce Farusti ile Gübertchinka'nın tutkulu aşk serüveni anlatılıyor. Bu doğrultuda romanı baştan sona bir aşk öyküsü olarak okuma olasılığı da var. Ama Gübertchinka'nın annesinin ölümünden sonra Faust öyküsünün dısına çıkan, bu çizgiyi bir yana bırakarak heyecanlı bir macera romanına dönüşen roman, siyasal bir boyut kazanıyor. Artık bundan sonra yazar Fanustay'la Farusti'nin siyasal bir ortamda birbirine paralel giden öyküsünü anlatacaktır. Üsfiin Kırdar iyi bir gözlemci; açık bir eleştiri getirip olayları sorgulamıyor, çözüm iiretmiyor gibi göziikse de, aralarındaki şaşırtıcı bağlantıİarı, kurmaca turania ülkesi örneğinde gözler önüne seriyor. Okur zaman zaman, bakış açısının Tiirkiye'ye değil de Rusya'ya yönelik oldu ğunu unutacak durunıa gelse, örneğin Islami gruplarla ırkçımilliyetçi grııpların öykülerini Rusya'da bulunduğu varsayılan bir ülkeye yerleştirmekte zorlansa da, olaylar hepimize çok bildik geliyor. tsrer Faust öyküsü, ister aşk romanı, isterseniz siyasal roman olarak okuyun, rahat ve sürükleyici anlatımıyla bir nefeste okuyacağınız çok boyutlu bir roman Fi. • Fi/ Üstün KırJar/Bdgi Yayıneviekitap 2001 Roman Ödülü/246 s. C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 6 7 5 "Öglcdcn Sonra Aşk"ta on üç öykü ycr alıyor Nedim Gursel'de olum korkusu ve cinsellik 1994'te yayımlanan ve müstehcenlik gerckçesiyle foplarılan "Kadınlar Kitabı"ndan sonra, son romanı "Resimli Dünya "da da bize "cinsellik edebiyatı"ndan örnekler sunmuştu Gürsel. Şimdi, "bir kadından ötekine savrulan," doyumsuz anlatıcının ağzından dinlediklerimiz ise onun tabiriyle "cinsel aşk"ın ta kendisi. KÜRŞAD OĞUZ A Romanı farklı okuma blçlmlerl dıııı baştan koymakta fayda var; Nedim Gürsel'in on üç öyküdcn oluşan son kitabı "Öğleden Sonra Aşk" otobiyografik oldugu kadar erotik bir eser. 1994'te yayımlanan ve müstehcenlik gerekçesiyle toplatılan "Kadınlar Kitabı"ndan sonra, son romanı "Resimli I)ünya"da da bize "cinsellik edebiyatı"nclan örnekler sunmuştu Gürsel. Şimdi, "bir kadından ötekine savrulan," doyumsuz anlatıcının ağzından dinlediklerimiz ise onun tabiriyle "cinsel aşk"ın ta kendisi. Hilmi Yavuz, 1998'de yayımlanan ve erotik aşklarını anlattığı "Geçmiş Yaz Defterleri" için "Belli bir yaştan sonra insan böyle bir muhasebe yapıyor" demişti. Bu kitapta da Gürsel'in muhasebe kayıtlarını açmaya başladığını görüyoruz. Ilk olarak, on üç öyküde saymakta zorlanmayacağımız 20'ye yakın kadınla yaŞanan her türlü ilişki; ikinci olarak, bu öykülerde Gürsel'in hayatına, değgin bulmakta zorlanmayacağımız izler; ve ardından, birtakım "rallik" scmbollerden yansıyan teşhircilik bize "Öğleden Sonra Aşk"ın hem otobiyografik nem de erotik olduğunu söylüyor. Evet, Gürsel, kitapla aynı adı taşıyan ve Atina'da geçen ilk öyküyü, Yunaıılı olan ilk eşinden vola çıkarak anlatıyor. "Nefeli'den aynldıktan sonra başka Vunanlı kadınlar da tanıdım. Nefeli'den olduğu gibi onlardan da uzun süre vazgeçemedim. Tutkulu, kışkırtıcı, kıskanç ve sert, yatakta yumuşaktılar" şeklindeki cümlelerde erotizm dozunu bazen iyice arttıran Gürsel, bazen de romantikleşiyor: "Aşkımızın çevresine on iki ada gibi serpilmişlerdi..." Kendisinin "dahaotobiyografik" oldu ğunu kabul ettiği ikinci öykü, kitabın da ikinci öyküsü: "Sorrento'ya Geri Dön." Mekân Napoli. iki kadın var bu kez; çocııkluk aşkı, "bir yaz gecesi ölen" Senem ve uzun sürcdir görüşmediği, onu Napoli'ye çağıran Necla. Scncm için "Uzun süre ilk sevgilimin okşayışlarını aradım, sonra alıştım yokkığuna. Karanlıkta özdoyuma varırken hep onu düşiinür, hayalimde onunla birleşir oldum. () genç ölüyle" diyen öykü kahramanı, Neda'yı da özlüyor; "Çok olmuştu görüşmeyeli, tenine dokunmayalı, mavi gözlerinin ışıltısına bir denize dalargibi mi demeliyim.') dalıp gitmeyeli..." Bıınlara, "Mahmurçiçeği"ndeki Çiğdem'i, "Sabah Yıldızı ndaki Tuba'yı, "Gizli Aşk"taki "fahişe" Deniz'i ve bu kadınlarla yaşanan "zevkli tecrübe"leri eklesek bile kitabın erotik dozunu yansıt mak adına daha pek çok eksik kalacaktır. Ama bir tanesi de yeter; çünkü Gürsel in bu övkülcr aslına bir ölüm kalım meselesi. 2000'de yayımlanan "Resimli Dünya" için yaptığımız söyleşide, "Cinsellik, ölümü kabullenmeyisin tezahürü" diyen yazar, aslında bu öyküleriyleölüme meydan okııyor. Dördüncü öykü, "Yardımsever Kadın" bunıı açığa çıkaran en belirgin öykü. Burada, Göreme yolıında sevgüisiyle trafik kazası geçiren bir adamı anlatan ve "38'inde bir trafik kazasında ölen babamdan daha uzun yaşamayacağımı fısıldayan bir ses peydahlanmıştı içimde" diyen Gürsel, gerçekren de aynı yaşta, sevgilisiyle, ama bu kez Ayvalık yolıında bir tratik kazası geçirmiş, babası da, gerçekten 38 yaşında, o 10 yaşındayken bir trafik kazasında ölmüştür. Aynı söyleşimizde o kazadan sonra neler hissettiğini anlatmıştı Gürsel: "O kazadan sonra 'ölümden güzel kadın yoktur' başlıkL bir hikâye yazmak istedim, sonunu getiremedim. Ama kadınlardan korkacağıma onlara daha çok gitme eğilimi uyandı bende. Bu da tabii cok eşlilik gerektirir. Ve o kazadan sonra da yüfarca çok eşli bir cinsel hayatım oldu. Belki gereğinden fazla." "Yardımsever Kadın"da ölüm fobisinden, sevgüisiyle hastane yatağında sevişerek kurtuluyor kahraman: "Eski sevgilim odanın kapısını kilitledikten sonra yorganı kaldırıp yanuna uzandı... Sonra ağzı yavaşça aşağıya, kasıklarıma doğru kaydı..." Öğleden Sonra Aşk/ Nedim Gürsel/ Sadece bu öyküde değil, bir Sırp'ın teDogan Kıtap/ 146 s. cavüzüne uğrayıp kamındaki çocuğu doğurmak isteyen ve "Ölüm girdi içime' diyen Ferida'nın hikâyesinde de; "Akdeniz'de Bir Balkon" adL, işkenceyle seksin örtüştürüldüğü öyküde de var ölüm cinsellik ilişkisi:" Yıllar önce orasından teslim olmuştıı cellada, şimdiyse bir kadın yine orasından teslim alıyor.' Bütün bu sözünü ettiğimiz erotik dünyada cinsellik, aslında ölümü kabulle nemeyişin bir tezahürü olarak göze çarpıyor. Belki çok Freud'cu bir bakış olacak ama hikâyeler de çok belirgin olarak karşımıza çıkan "göz" unsuru da Gürsel'in hayatında anlamlı bir sembol. "Nefeli'ninkiler kadar ışıltılı, öfkelendiğinde simsi yah parlayan gözleı ", "Mavi gözlerinin ışdtısı" şeklindeki hatırlatmalur ve "Kuzey Yüdızı" adlı öyküde trende rastlanan ama güneş, gözlüğü ncdeniyle gözleri görülemeyen kız... Bunların niçbirinde basit bir ıınsur değil göz. Georges Bataille'ın "Gözün Öykiisü'nde ki kadar "derin " ve "acıtıcı" olmasa da, yasanamayan ba ba oğul ilişkisinin (Gür Nedim cursel'ln son kitabı "öğleden sonra Aşk" hem otobisel'in babasının o 10 yaşın yografik hem de erotik. 5 dayken öldüğünü hatırlatalım) bir reza hürü sanki "gözler" Nedim Gursel'de. Gözetlenme ve korunma ihtiyacının bir yansıması. Hançer, üzerinde durulması gereken bir başka sembol. tki öyküde karşımıza çıkıyor. "Öğleden Sonra Aşk"ta Nefe li'ye karşı: "Ona annesinin çeyiz sandıöında unutulmuş sedei kakmalı, eğri bir hançer gibi dalar çıkardım." "Firuze Su larda"da ise yine sandıktan çıkıp bir ka dın taralından yüzüstü bırakılan yazara dönüyor: "Yalının bir köşesindeki sandıkta unutulmuş hançerin görünmez bir el tarahndan vüreğime sokulduğunıı his settim." Gürsel'in "anılar sancfığı "ndan çıkardığı bu fallik sembol önce bir kadı na, sonra kendine "batıyor." Bir kez daha cinsellik eşittir yara... Elbette sadece cinsellik yok "Öğleden Sonra Aşk"da. Yazarımız, darbelere, antidemokratik uygulamalara karşı yine muhalil ve sert bir söyleme sahip. 12 Eylül "faşist bir darbe" onun için, "idam sehpalarında can veren devrimci gençler'in yanında duruyor, ancak solcıı bir gençken yaptıklarının "eylem kovmak" değil, "gençliğin a..na koymak" olduğunu düşünüyor. Batı Berlin'den Doğu Berlin'e geçmeye çalışan cinselliğin olmadığı tek öykü bir ressamı anlattığı "Duvar;" birbirineaşık l'ürk birerkekle Rum kızınuı Kıbrıs'taki dramını anlattığı "Salih İle Yota;" Tito karşıtlarıyla bir gece geçirilen "Sabah Yıldızı" ve özellikle de bir işkence mağdurunun portresinin çizildiği "Akdeniz'de Bir Balkon" yazarın siyasi mesajlarını yoğunlaştırdığı öyküler. Gürsel, "Firuze Sularda" adlı öyküyle sosyeteye de adım atıyor. Çengelköy'deki Sadullah Paşa Yalısı'nda verüen davet tetanışılan "...esmer, uzun boylu, tam kıvamında makyai yapmış, pahaJı takılarını en gerekli böigelere yerleştirmis, zeki bakışlı, olgun" ev sahibesi, Ayşegül Tecimer'den (Nadir) başkası değil. Gürsel'in söz söyleyemeyeceğimiz Türkçesi ve anlatuııı kadar çarpıcı bir öykü bu. "Öğleden Sonra Aşk," "bir ömür boyu cinsellik" olarak da okunabilir, "ölüm süzlük iksiri" olarak da... Ikisi de zevkli bir okuma olur...B SAYFA 13