Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
can yoldaşı olmanın tadına varmış Cîülçin'in bu şansı oldıı. ü yüzden Bilgesu'ya kuçak dolusu sevgi sunuyorıım. Gaziantep'te Barolar Birliği'nin genel kurulu vardı. Ben, Gülçin, Av. Necla Fertan ve Av. Galip Yağcı beraberiz. Gülçin ikide bir akşam balo olduğunu ve gitmemiz gerektiğini söylüyor. Balo için kıyafeti de ha/ır. Ben ise karşı çıkı yordum. Ne işimiz var diye söyleniyorum. Av. Galip Yağcı'da gitmemiz gerektiğini söylüyordu. Hepimizhazırlandık. Rahmetli Necla Abla rahatsızlandı. Ben, Gülçin ve Galip Yağcı otelde kaldık ve dördümüz birlikte yemek yedik. Baloya da gitmedik. Neden bunu anlatıyorum... Masada dört kişiydik. Yemek yerken atılan kahkahaların sonu gelmiyordu. Once Gülçin dalga geçmeye başladı. Süslendik püslenoik ve kaldık die... Ama o akşamı hiç unutmuyorum. e mi konuştuk... Hiç havadan sudan şeyler...Biraz dedikodu yaptık. Avukatlar hakkında dedikodularımız bittikten sonra, hukukla hiç ilgisi olmayan belki hukukla çok ilgisi olan yaşam, romanlar, yazarlar ve tiyatro ile şiir masamızdaydı. En son okunan kitaplar ve roman kahramanları...Birkaç kadeh şarap...Necla Abla daha fazla kalamadı. Sonra onu odasına çıkardık. Doktor bulduk. llaçlarını verdik. Cîalip ve ben dışarıda beklerken Gülçin, Necla Abla'nın yanında kaldı. Bu benim Necla Abla ile son yemeğimdi. Meğer Av. Galip Yağcı ile de Gülçin'le ikimizin son yemeği imiş. Unutulmuyor. Şakalar, birbirimize sataşmalar, komiklikler ve damakta kalan şarabın tadı ile yaşananlarla kahkahalarIagülebilmek...Bövlebirakşamyemeğiydi işte: Basit ve valın... Kitapta göreceksiniz. Gülçin saftır. Kendini savunurken bile poldidir. Kendisi söylüyor. Çabıık aldanır. Günlerce aramızda konuşmuştuk. Yalçın Küçük Gebze Cezaevi'nde tutuklu. Ankara DGM tarafından verilen mahkumiyet kararı var. Karar temyiz edilmiş. Yargıtay'da duruşma var. Ankara'da bulunan avukatlar davada yapılması gereken ne varsa sonuna kadar yapmışlar. Birkonuşmadan dolayı silahlı çeteye yardım ve yataklık yapılamayacağını ve mahkumiyet kararının hukuka aykırı olduğunu gidip Yargıtay'da tekrarlayacaklar. Yalçın Küçiık bizim Yargıtay'a gitmemi/.i istiyor. Belki bir hafta boyunca; Cîülçın bana ben Cîülçin'e gitmemizin bir anlamı olmadığını, Ankara'da bulunan avukat arkadaşlarımızın da gayet iyi savunma yapacaklarını, masrafın gereksiz olduğunu anlata anlata bitiremedik. O bana anlatıyor ben de ona. Birbirimizi ikna ediyoruz. Böylece hazırlıklı olarak ve neler söylememiz gerektiğini defalarca kararlaştırarak Gebze mahpusu Yalçın Küçük'ü görmeye gittik. Gülçin aramızda kararlaştırdıklarımızı 15 dakika anlattı, anlattı, anlattı... Yalçın Küçük ikimize birden "Olsun ben ikini/.in gitmesini istiyorum. Söylediklerinizde naklısınız. Ama ikiniz giderseniz bu bana büyük bir moral olacak. Gülçin sen beni bilirsin" dedi. Saniye sürmedi. Cjülçin "peki" dedi. Bana döndü ve artık Yalçın Küçük, Gülçin ve ben kahkahalarla gülüyorduk... Biz dedik o kadar prova yaptık. Bir hafta boyunca konuştuk kararlaştırdık. Geldik burada 15 dakika neden gitmememiz gerektiğini anlatmaya çabaladık. Birdenbire "peki" dedik. Kahkahalarınnedenini Yalçın lîoca da öğrenince daha çok gülmeye başladı. Bizi cezaevinden uğurladı. Kapıya kadar geçirdi. Birkaç hoş şey söyledi. Kapıdan çıkar çıkmaz bu defa tam tersine; neden Ankara va gitmemiz gerektiğini konuşmaya başladık. Yürek yufka, insan sevgisi ve hayır diyememe tutkusu onu daha dirençli yapıyor. Kimseyi kırmamak ve yaptığının en iyisini yapabilmek. Insanların en köSAYFA 6 rafsız değilim. Çünku ben hem sevgili Gülçin'i ve hem de onu yazan Bilgesu'yu seviyorum. Tutanaklara geçmedı. Gülcin'in mahkeme salonunua duruijlarını anımsıyo rum. Iddianameler okunurken bakı^larındakı "asıl sııçlıı si/.sıniz " diyen gö/.le^ rindeki duygularZeugma'nın "çingenesi"nde de var. Bu bakı^lar ve bu dııygu lar bazen söz olur duru^malar devam ederken mahkeme .salonunıın ortasına düsjüverirdi... Savcıya bağırır, mahkemedeki yargıçlara yüksek sesle söylenirdı... Hayretler içinde bakakalırlardı. Hiç kimse hanımefendi bir avukattan böyle sözler duymaya alışkın değildi. "Gülçin yinekendinitutamadısöyfeniyor!..." diye düşünmemek gerekiyor. Çünkü avukat Gülçin söz söylemek vakti geldiğinde sesini duyurmak için bir an bile duraksamazdı. Hep öyle yaptı. O zaman da mahkemedeki yargıçlar ya susarlar veya ettiği sözlere karşılık veren Gülcin'in bağırması üzerine savcıyı hafiften fırçalarlardı. Gülçin bağırırken (kibarcası ve hukukçası, yüksek sesle müdahalede bulunurken) ben not almışım. Sözlerini dosya kapağına not düşmüşüm. Bilgesu Erenus, avukat Gülçin Çavlıgil'in "böyle bir dünyasında "ki notları roman yapmış. Biz avukatlann tarihi; dosya kâğıtlarına, dosya kapaklarına yazılıp kalmış, "notlar"dır... Âcılarımız, öfkelerimiz, sevinçlerimiz ve mutluluklarımız mahkeme odalarında, bazen kocaman salonlarda, bazen yaşamımızı kaplayan sıkılı dönemlerdeki yönetimlerin emriyle du ruşma salonuna çevrilen spor salonlarında kalakaldı... Mahkeme salonlarında tutanaklara geçirilmeyen "sözlerimiz "... Sözlerimize karşılık bizlere söylenen ve yine tutanaklara geçmeyen yargıçlarla, savcıların dedikleri.... Tümü duruşmalarda sarf edilen sözler, ama çoğunluğu tutanaklara geçmedi. Birkaç avukat sart edilen sözleri aceleyle öniindeki dava dosyasının kapağına veya içindeki belgelerin kenarlarına not aldı... Işte biz avukatlann geçmis tarihi, dava dosyalarına alelacele yazılmış kargacık burgacık yazılardan oluşan notlarda gizlidir. Yazılmamış tarihimizin notları bizim yazgımızdır. • lutanaklara geçmeyen yazgımız Cülclnln açlık grevlndekl TAYADII annelerl zlyareti. tü koşullarında onlara "mutluluk " vermek Gülcin'in mutluluğu. Davaları böyle, dosyaları böyle, çiçeklere, şiire, romanlara tutkusu böyle... Yaşanmamış romanların yasayan roman kanramanı. Cezaevleri kapılarındaki duruşunu mu anlatmalı? Yoksa sıkıyönetim yargılamalarındaki "isyanlarını" mı romana dökmeli. Yoksa yaşadıklarını sanki hiç o yaşamami!} gibi ona mı yazdırmalı. Ya bir kitap vaz, ya da yazılacak yaşamın olsun. Gülcin'in yaşamı vazılacak kadar güzeldir. Aşklarını nâlâ dinlerim. Sevgilileri ile olan en ciddi ve en sulu konıışmalarını kendi duruluğu içinde anlatırken, yeniden yaşadığını gözbebeklerindeki sevinç ve hüzünde görürsünüz. Yeter ki onun gözlerinin içine bakmasını öğrenın. Onunla konuşurken gözlerinin içine bakabıliyorsanız bilin ki kendi yaşamınızda tadını çıkardığınız güzellikleriniz var demektir. Dostlukları böyledir. Levent Albayım ve Gülçin... Katıla katıla güldüğümüz anlarda bile en ağır dava dosyalarındakı ciddiyetimizi kim görse inanmaz. Ama her ikisi de yürek dolusu ve akıl yüklü, insan sevgısinden ödün vermeden ve kişilikleriyle etrafındakilere güç katan iki insan. İki koca çocuk. îki koca insan. Düşünceleri ve yürekleriyle insanlar için bir şeyler yapabilmeyi kendilerine yaşam kaynağı yapmış iki nukukçu... Dedim ya; yazılmamış romanların kahramanı Gülçin... Yaşamının romanına, o romanların kahramanları katılıyor. Yazılacak romanlar yaşadı. Bakın bu memleketin tarihine, olaylarına ve davalarına... Yargılanmış sanıklarına. Sanıkları savunan Gülçin'e veya avukat Gülçin Çaylıgil'e... Romanlarına, tiyatrosuna, şiirine, birbirini seven insanların fedakarlıklarına... Ozgürlükler için mücadelesine... Dostluk ve vefa duygusunun şiirselliğine...Onu görürsüniiz. Cîülçin'e not. Ben tanığım ve "onu" gördüm. Onunla aynı yüzyılda, aynı ülkede ve onu tanıyarak yaşamak bana sevinç ve yaşama tadı veriyor. Sevinci ve hüznü insan olarak yaşamak icin tanık olmanın zorluğunu ve bir o kadar da güzelliğini yaşamaktan memnunum...îkisi hakkında da ve bu yazıda da hiçbir biçimde ta Yazılmamış romanların kahramanı... Gülçin poldi'dir. Cülcln çaylıgll ve OrhanGürsel Apaydın CUMHURİYET KİTAP SAYI 643