29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

rılan bir biçemdir benimki. O köy burda, yüreğimin içinde diyorum. Şimdi de kentli oldu. Beniınle birlikte öykülerimde Anadolu'nun kasabalarını, Batı'nın kcntlerini dolandı. Bir senteze vardık birlikte. Alper Akçam birçok yerde, toplumcu gerçekçi yaklaşımla yazdığını belirtmiş. 12 Eyliil sonrasında, köy mekânlı yapıtlar haksızca küçümsenmekte, kent mekânlı dar alanlı birey ilişkilerinin yazılması rağbette. Bireyi anlatmak toplumcu gerçekçilikten uzak algılandığı için yalnızca köy kasaba ya da işçi direniş öyküleri toplumcu anlatılar olarak yorıımlanmış. Bu tarzda yazanlar da tek yanlı olarak edebi estetik gerek çesiyle haksızca eleştirilmekteler. Bu kavrayış ayrılıkları hâlâ sürmekte biteceğe de benzememektedir. Türkiye'nin yazın alanı yalnızca Istanbul ve Ânkara'ya da büyük şehirler değil. 65 milyonluk nüfus buralarda otııran, bunalım takılan küçük burjuvalardan oluşmuş hiç değil. Toplumcu gerçekçilik bu anlamda değerlendirilirse üretilcn edebi yapıtlar önyargılı eleştirilmeyecektir. Yoplumcu gerçekçi oldu&umuzu özellikle vurgulamıpınız. O halde hobi olarak yazmıyorsunuz; bellı bir atnaca hizme/le yazın dünyasındasınız desek yanılmı$ nıı oluruz? Yanılmış olursunu/! Yazın dünyasını ne bir hobi alanı olarak görüyorum, ne de bir aınaca yönelik eylem alanı... Sanat, edebiyat bir yaşam biçimidir. Yazının kendisi bir ümaçtır. Ben, ayrı, bunun dışında, yazmanın dışında bir amuçla girmedim yani bu alana. Kendimi en iyi orada tanıyabilcceğirn, ya da tanıtabileceğim için yazıyorum diyeyim. Kendini çirkin sayanlar da içinde, her insanın aynadaki görüntüsüne tutkun olduğu bir zaman mutlak vardır. Yazmak budur. İnsanın kendine bakması, kendi fotoğrafını başkalarıyla, içinde yaşadığı çevreylc buluşturması. İnsanın sosyal yanı, toplıım içinde diğer bireylerle iletişim kurduğıı ortam bireye göre değişir. lnsan zenginliği içinde yaşıyoruz. Kimi süreli bir yarış içindedir, nep geçmeye çalışır. Kimi ortalarda bir yerde zarar görmeden yaşam koşusunu sürdürür. Geride kalıp hüzünlenmekten haz duyanlar da çıkabilir. Her tarzın ayrı bir edebiyatı, ayrı bir anlatımı olur. Ben bu koşunun her yerindeki insanıseviyorum.onunlapaylaşmayı... Koşunun her yerinde olabilmek için her insanla birlikte yaşayabilmek gerek. geçinen birilerince boy hedefi yapılma nıza karşın, Türklere tepeden bakan Batılıları gördükçe nasıJ "Ben de Türküm ulan var mı diyeceğiniz!" diyesi geliyor ya insanın, öyle bir şey. Bir takımın yan daşı olur gibi edebiyatçılık yapılmaz. O tartışmaların oldıığu dönem çok geride kaldı. Toplumcu gerçekçi edebiyat aldı götürdü bu ülkenin insanını. Birilerinin çırpınnıası boşuna. Toplumcu gerçekçi edebiyat, bize Afganistan olmayan, Hindistan ya da Pakistan olmayan bir ülkeyi armağan eden ateş yürekli insanların edebiyatıydı. Şimdi birileri çıkmış, kö peksiz köyde değneksiz geziyor. Banka sermayelerinin, holding dolarlannm desteğinde tarih tahrif atıyla, gerçek kaybı, şizotrenik algılama bozukluklanyla masturbasyon yapıyorlar. ()nlar kaybet ti. Onlar, Cumhuriyet'in kuruluşunda kaçırdıkları trene yanan bezirgân zihniyetin günümüze uzanmasıdır. Demokrat Parti'nin, Atatürk'e karnında taşıdığı öfkeyi onlarda görüyorum. 12 Mart'ın, 12 Eylül'ün 27 Mayıs'a karşı "hazımsızlığı'dır,ağrısıdıronların tavrı. Geçmişler olsun! Kazanan aydınlık oldu bu ülkede. Şimdi geçmişi yeniden yaşayamayacağımızı bile bile oraya doğru çamur atanlara bir tepkidir benim toplumcu gerçekçiliğim. O güzel ınücadelenin anısına saygılı bir insan olarak tanıyın beni. Yine toplumcuyum elbet, yine geıçekçiyim ama değişen koşullar var artık. Benimle başka şeyi tartışmalı aydın olmak istemeyen sanatçılar ya da soyut sarmallarda dolananlar. Bende^ükürler olsun algılama bozukkığu yok, ^izolren de değılim. CJerçeği, insan öznesinin toplumdaki yerini, geleceğe yönelik hümanist kurgularımızı tarıı^alım. Sürrealizmle, Datiaızmle toplumcu gerçekçi, devrimci edebiyatın mücadelesi tarih oldu. Yeni açılımlardayız şimdi ve o mücadele geleceğimize ışık tutuyor. Doktor (^ivanım adlı son öykü kitabı da toplumcu sanat ilkesiyle yazılmış bir kitap. Kinayeli bir alt başlık konmuş: "Sağlıksız üyküler". Aynı zamanda bir de: "Sağlık ıığraşının adsız emekçilerine" diye vef a örneği sergilenerek kitap taki tüm öyküler ak önfüklülere sunulmuş. Şöyle diyor yazar bu öyküleri için: "Günlerdir uyumamış bir cerran, sağlık uğraşının vc düşlerinin içinden bir demet kır çiçeği uzatıyor. Şaşırmayın! Beyaz duvarların, buzlu camlann "GİRİLMEZ!" yazılarının arkasından ilkyardımdan, yoğun bakımdan ve ameliyathaneden... Bir avuç kar beyazı sevgi... SSSsssssssssssss!" diyor. Doktor Cıvamnı da ülkenin sağlık vo runları ince ınce ırdelenmış Ya^ayanlar en iyi anlatıcdardtr mı diyorsıırıuz1 • "Sağlıksız Oyküler" dedim kitabın adına. Çünkii öyküden çok anlatıya yakın şeylcrdi bazıları. Bir de, bir önyargıyla yazılmış, taraf tutan tek kitabımdır o. Toplumun çok uzak olduğu, taşıdıkları ak önlükler nedeniyle çok eleştirilen, yandan yırtmaçlı sunucuların, sağhğı bir vatırım aracı olarak gören kimi tüccarın kışkırttığı "fişşek gibi!" pozlarla ortalığı toza Inılayan ucuz kahramanların, program yapımcılarının boy tahtası olmuş, kimsenin hakkıyla savunamadığı bir kesimden geliyorum ben. ünlarca yıl toplumun çarpık bakışlarını taşıdım sırtımda. "Kamu sağlık sistemi", içinde olanı da dışında kalanı da yakıyor. Çok lerin çığlığı görmezden geliniyor. Onların sesi olmak istedim. Hem onlara bir vef a borcuydu "Doktor Civanım", hem o alanın bir özeleştirisi, hem de bu sıradan, ucuz saldırılara karşı bir duygu, bir insanlık direnişi. Elbet vaşayanlar en iyi anlatıcılardır ama "öykü"lerde kurgu öğesi de çok yer tutar. Tümünü bir anı sıcaklığıyla aktarmayı başardığımı sanıyorum. "Yaşam bir yalan değilse, bıçağın kesmeyeceği sevgiler tasımalıyız. Yağmur yağarken çıkmalıyız kırlara. Yağmurla yıkamalıyızgünahın kirlettiği yüzlerimizi. Yağmurla söndiırmeliyizyüreğimizin ateşini. Tutulmamış ellerimizi açmalıyız gökten diışen sulara..." (s. 1628). Açık Kapıların Ârkası gerçekten şiir tadında bir kitap. Yaşanmışlıklar her zaman olay dilivle anlatılamıyor, lirizm öykü dili de olabilivor. Akçam bu gerçeği bu kitabında başarıyla kullanmış. Açık Kapıların Arkası duy^u yüklüsiir tadında oykiiler. Şıırtadındd deyincekimılerı "şıır mı. itykii mü, ne denıck ıstıyorutn?" der. Bu kttabınızın dılı dığer/erınden dahafarkh Öyküde\ıır, ^iıraeöykü dılı . Ne derunız' Aynen öyle... Şiir tadı vermek istedim öykülere. Ozellikle de girişlerine. Kısa giriş bölümlerinde bir şiirsel içerik özeti ya da bir duygu tokatıyla okuyucuyu uyardım sanki. Edebiyat türleri birbirine yaklaşıyorlar giderek. Sonuçta çok hoş, çok duygulu anlatımlar doğuvor. O kitap bir denemeydi benim için. Sonrakilerde (Doktor Civanım'ı ayrı tutuyorum) şiirsel anlatımı tiımöyküyeyaymavı deniyorıım. Baskıya hazırlanan kitabımda bu şiir tadını bulacak okuyucu. Anlatımı bir yandan şiirle, sesle siıslerken, bir yandan daha yalın kılmaya, sözu çok uzatmamaya çalıştım. 1 lerkes gibi ben de kendimi aşmaya uğraşıyorum. Başaracağımı da sanıyorum. I lenüz bir edebiyat öğreııcisi olduğumu ve hep öyle kalacağımı satır arasında açıklamam gerek. Bmiürlenmeyi, yııkardagörünme pozlarına girmeyi yaşamım boyu beceremedim zaten. Çocuksu yanımı törpüleyemedim. Dostlarım bu konuda sürekli uyarırlar beni. Kendimi ağıra satmamı önerirler. Sanmıyorum o uyarılara uyacağımı! Çocuksu olmak, öyle kalmak çok yakın ba Hellı dönemlerin aeısını ya^ayanlara a$k vesevgı konu\unda da ele^tıreltavrıntz var. Öykülerınızdea^ka geçkalınmışlık duygıüarı egemen Aşkın eksiklığı, sözünü e/tığınız kesıme ya da bu topluma neler kayhettırdi? Aşksız bir yaşam düşünülemez elbet. Bir zamanların aeısını yaşayanların en büyük aşkları toplumcu görevleriydi. Kendi eşey özelliklerini unutmuş göründüler. Dillerinin ucuna gelmiş duygularını vuttular. Büyük bir tutkuyla sevdikleri karşı cinsten mücadele arkadaşlarına "bacım" ya da "kardaş" demeyi basardıJar. Hiç kadın, kız eli tutmadan ölüp gitmiş birçok devrimci tanıdım. Büyük özverüerle yaşadılar. Topluma çok şey kazandırdtlar. Kendüeri yaşamda kazandı, aşkta yitirdi. Kazanma göreli bir kavramdır. Sosyalizm başarılı olmasa Keynes onlarca yıl Batı'nın baştacı olmazdı. "Duvar" yıkıldı, Batı "Sosyal Devlet"i, demokrasiyi, barışı çıkarıp atmaya çalışıyorbelleğinden. Bizdedebirdönemin acdarını yaşayanlar bu topluma çok şey katarak yüceldiler. Aşkta yitirdiklerini yıllarsonra anladılar. Birburuklukla andılar geçmislerini. Pişmanlık olarak anlamayın. Çok önemli değil bu ama o günlerin özverisinin yeniden dile getirilnıe si, bir çeşit endorfin salanımıvla haz veriyor insana. Ister nostalji deyin buna, is ter bir serzeniş... Alper Akçam, gerçekten sizinle konustuğum ve \ızı yaktndan tanıdığım için çok mutluyum Dilerım oktırlarınız da en az benim kadar tal almı>, olsun bu söy/eşıden. Evet, dedığiniz gibi her şeyı eskiden, çürüten, yok eden zamanı da yeneceğiz sevgimizle bir de sızi okuyarak... • Tel: (0.212) 513 79 00 Fax: 512 37 20 na! ışiirtadı "Sağlıksız Öyküler" BERFIN YAYINLARI Umutsuzluğa Yolcııluk Gerçek Yaşam Öyküsü "Türk bir anne ilc İranlı bir babamn knrduğu Moeel ailesinin yaşam mücadelesi, Prof. Dr. Esin Inan tarafından kurgulanarak roman haline getirildi. Amehka da kurulan yaşama giden gerçek hayat öyküsü, Türkiye yıllan, ODTÜ baskını, molla rejiminin tutuklamalan gibi pek çok ayrıntıyla, Türkiye'nin ve İran'ın yakın tarihinin tanıklıklarına da içeriyor. Öyküler halinde anlatılan gerçek yaşam öyküsü..." Türkiye ve İran'ın çalkantılı günlerinin yaşamlarımıza yansıması bu kadar içten, bu kadar sıcak hiç anlatılmadı..."(Füsun ÖZBİLGEN) ROMAN, 276 Sayfa, 7 . 0 0 0 . 0 0 0 . TL. Yeni Çıktı! G Ü L H A N M O E E L Sosyal çevrenin yansıması Yazmak böyle bir istençle fışkıran, içimden kopup gelen bir paylaşım şckli. Birkuramın, bir düşünceninedebiyat aracılığıyla toplumda yandaş bulmasını sağlama gibi bir niyetim yok ve edebiyatın özüne aykırı bulurum böyle bir düşünceyi. Politika yapmak isteyenler için (benim için de) partiler var, odalar, sendikalar, derneklervar... Edebiyat, birsanat, bir güzellik ortamıdır. Estetik, sanat emeği ve sosyal iletişim bir araya gelince sanat ürünü doğar. Yine de bir politik yanı elbet bulunur... Kim ne derse desin yaşadığı ortamın, sosyal çevrenin bir yansımasıdır sanat ürünü. Herkes ayrı bir yerinden bakar yaşama. Sonuçta herkesin oldıığu gibi sanat ürüniinün de bir politikası mutlak vardır ama o politika metnin kendi iç yansımasıdır o kadar. Ya da öyle olmalıdır. bu anlamda toplumcuyum, bu anlamda gerçekten yanayım. Kendimi toplumcu gerçekçi olarak tanımlamamı, bilincn nir edebiyat okulunun üyesi olmak olarak anlamayın. O kavga çoktan bitti zaten. "Toplumcu gerçekçi" edebiyat kazandı ve edebiyatımızı bugüne taşıdı. Yürekten borçluyuz onlara, o tarzın mücadeleci insanlarına. Benim kendimi onlardan biriymiş gibi algılamamı bir kuşağa son zamanlarda yoğunlaşan saldınlara bir tepkidir... Şöven olmadığınız, "milliyetçi" CUMHURİYET KİTAP SAYI 643 mutsuzluğa Yolculuk Çeviren ve Kurgulayan: ESİN İNAN çilekeş ve özverüi olagelmiş ak önlüklü Prof. Dr. ESİN İNAN K a r a n h k t a k i A y d ı n l a r (Roman, 352 sayfa, 7.500.000.TL.) B u Y a z a r Y a l a n S ö y l ü y o r (öyküier, 171 sayfa, 4.000.000.TL.) Adres: Cağaloğlu Yukuşu, Evren Han No: 29 / 56 Cağaloğlu 34440 İstanbııl Tel: (0.212) 513 79 00 Faks: (0.212) 512 37 20 hıtapcüaıdu SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle