30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

"Övkü amactır. edebivat amactır" KÂMURAN SEMRA EREN Alper Akçam ile mevsimsiz, zamansız, karanlıklar yırtan umudun öyküleri üzerine Alper Akçam tıp doktoru. Bu yönünü bilen kuşkusuz kendi çevresidir. Alper Akçam'ı Cumhuriyet okurları gazetede zaman zaman çıkan yazılarından tanıyor. Birçok dergide de aydın sorumluluğuyla yazmakta. Ancak edeoiyat severler Alper Akçam ile yeni tanışmakta. Birbiri ardından yayimlanmış altı öykü kitabı var yedincisinin yolda olduğunu söyleşimizde öğrendim. Yazmayı seviyor. yazın dünyasında önemıi ördüğü yarışmalara katılarak ir anlamda kalemini yazma yolunda coşturuyor. Türk Tabipler Birliği'nden birincilik, Seynan Belediyesi'nin açtığı Orhan Kemal öykü yarışmasında mansiyon, son olarak Sağlık Sen (KESK)'in Edebiyatçılar Derneği ile ortaklaşa düzenlediği yarışmada birincilik alaı. Alper Akçam'la öyküleri üzerine konuştuk. g A Itı öykü kitabının arka arkaya cıkmış olması konusunda ne dı"'X. A.yorsunuz? Kimıleri bunu sen üretim olarak de&erlendirebilir ama betı öyle düşünmüyorum. Bir de sizden öğrenelim: Öykülerinizi hangi süreçlerı izleyerek kitaplastırırsıntz? Kitapların yayımlanışları izlenirse, son üç yıla sıkışmış gibi görünmesi doğal... Daha gerideki birikım ve yaşam bi çimi düşünülmeli. Kurgu, öyküyü yaşama, yüzma süresini kitapların piyasaya cıkış süresi ile birebir ölçmemek gerek. Duyarlı insan, eli kalem de tutuyorsa belleğine yazıyordur bir yandan. Beni böyle bir yazar sayın işte. Yirmi yıla yakın hep kendine ürün vermiş, birden kendine yazdıklarını dışarıya açıvermiş biri... O zaman bu sıkışıklığın bir anlamı olduğu çıkacak. îlk kitap, Ağaların Ağası'naaki öykülerin yazılımı 9O'lı yılların başına kadar gider. Kitaplaşma 1999'da olur. Yoğun tıp uğraşı orada bir soluk verince yani. Diğer kitaplardaki öyküler de, bir kâğıt üzerinde biçimlenmiş olmasalar da r>ir kenarda ya küçük bir notturlar, ya yoğun bir duygu birikimi içinde belleğe yazdmış bir "an"... Bu "an" çok önemli. Bir kurgu sürecinden çok bir zaman kesitindeki gerüimin, hüznün, ya da coşkunun yeniden yaşama dönmesi, dirilivermesidir bence öykü eylemi. Öykünün diğer anlatımı onun donanımıdır, hazırlığıdır. Süsü, nakışıdır. Sonra yazdım süreci gelir. Kurgu bu noktada öne çıkar. Odakta bir "an" ya da anların oluşturduğu bir zincir vardır. O anda, yahut zincir boyunca, anlatıcı bir şeyler sorgular, okuyanla yüzyüze geldiği asıl yer orasıdır. O "an 'da okuyucu derin bir soluk alır, güler, ya da hüzünlenir, iki damla yaş gelecek gibi oluverir gözlerine... Kendı ya/1 SAYFA 14 de, ya içinde sıcacık şamından bir şeyleri bir insan olma hazanımsar. O anları a duymalı... Kuru çok yaşamış, yaşatbir olay aktarımı, ya mış, kurgulamış bida soyut duygu sarriysem eğer, bu bamallarının auı öykü kış açısıyla üç yılda olmamalı. altı kitap çok görülmesin... Olanağı Akçam, ilk kitabı olan birisi için yirmi Ağaların Ağası'nda yıla yayılarak yazılkırsal kesimin unumış sayalım bu öytulmuşluğunu, oraküleri. Kitaplaştırada yaşayanların yalrak paylaşma olananızlıklarını tüm ğım olmadı geçmiş yoksulluğa karşın yıllarda. Yoğun bir nasıl bilge gönüllü iş yaşamı, sosyal ve olduklarını kendine politik altüstlükler, ait biçemle anlatıiç yapıyla örtüşmeyor. Dil, M. Başayen, ona denk düşran'ın dediği gibi meyen bir dış çevDede Korkut'un re... Ayrı düşünceboy boyladığı anladeki insanlarla bir tı dili tadında. şeyleri paylaşmak Cümleler kısa, akızorunda lcalma... cı. Okuyucuyu kimi Yılların, on ydların zaman içlendiren birikimi... Birgezgi "Duyariı insan, eli kalem de tutuyorsa bellekimi zaman da yağine yazıyordur bir yandan. Beni böyle bir nin sürgüne gönde yazar sayın i$te" dlyor Alper Akçam. şadığı toplumu rildiği bir ülkede dil doğru bakışta düöğrenme olanağı olmadan yaşamaya çaşündüren bir söyleşiye sahip. îlk kitalışması gibi. Bir yanardağ "alegori"si uybındaki bu dil titizliği diğer kitaplarıngundüşerbelkibenimöykücülüğüme... da daha da güzelleşerek özgün oir dil Tamamlanmış bir öykü dosyası ile henüz tutumuna dönüşmüş. Bu arada öykü üzerinde çalıştığım bir öykü ve bir rokurgusunda olay yer ve kimlik üçlüsüman dosyalanm, taslaklar var daha elimnün ilişkisini yer yer uzatmış. Oysa Akde. Bunu da o sayının üstüne ekleyebiçam'ın öykü aili kısa öykü kurgulamaya liriz. çok elverişli. Öykiılerinizin kurgularına ilişkin Geç kalma kaygısı uzun ya da kısa öyküyazma konusunda Öykülerimin birçoğu dergide ya da düsürtcelenniz neler? başka bir yerde yayımlanmadan kitap Bir "an"dan çıkıyorum öyküyü kurlaşmıştır. Kitap basımında izlediğim belgularken. Okuyucuya vermek istediğim li bir yol yok. Yani önce dergi, sonra kio yüksek duygu yoğunluklu "an'dan... tap gibi... Dergilerdeokuduğum her yeOnu verebilmek için diğer ikincil anlani öykü bende bir "an" uyandırıyor. Kirı, "ayrıntıları" diziyorum önce kafamda, tapçı vitrinlerinde, gazete, dergi ilanlasonra yazıda. Öyküde zaman zaman sörında gördüğüm her yeni kitap, beni geç zü çok uzattığım, kulağını ters elle bile kaldığım kaygısına sürüklüyor. Neden gösterdiğim oluyor. EUmde değil bu... ben cleğilim bu öykünün yazan, ya da Metin benim elimden kaçıp gidiyor sanneden böyle güzel bir kitap adı bulamaki. Kısa düşündüğüm bir öykü sayfalardım. Sanatsalanlamdabir cesit kıskançda yer kaplıyor. Kendine veni alanlar açıhk, bir çeşit tutku da diyebilirsiniz buyor. Okuyucuyu sıkmadıkça, o "an"ın na. Yazmalıyım diyorum her yeni yazıntadını kaçırmadıkça çok önemli değil. la karşılaştığımda. Telaşlanıyorum. DaGenelde uzun öyküler ynzıyorum. ha yazamadığım o kadar çok "an" var ki yaşamda. Buradan, hepten yaşadrklanYazarın iç yansıması mı öykülediğim sanılmasın. Ozyaşam Bilinçli öykü yazarlığı ile edinilmiş düöyküsünün tüm yazarlarda olduğu gibi şünce Kalıpları, davranış biçimleri bir bende de etkisi var elbet ama yazdıklayandan didişirken, bu kavga sözü alıp rımın çoğunluğu diyeyim, yaşanmışlaruzaklara götürüyor. Geçmişime baskın dan, yaşananlardan ya da yaşanacaklardan ödünç alınmış yaşam kurgularıdır. Kurguyu, bir özyaşamöyküsü sıcaklıöı Alper Akçam'ın yapıtları ve duygu yoğunluğuyla verebilmek önemli. Yaşamadıklarımı da o ölçütte Ağaların Ağası, 1999, Güldiken vermeye çalışıyorum. Başardığımı sanıyorum. öykülerimi okııyanlar, yazdlklaYyn. nmın yaşadıklarım olduğunu, kahramaKaranlıkta Bir Işık, 1999, Kültür nın da hep kendim olduğunu sanıyorlar. Bkn. Yyn. Bu doğrultuda ad vermeyeceğim ama, Islaktı Gözleri, 1999, Çınar Yyn. bilinir eleştirmenlerden de eleştiriler alSoluksuz Sıcaklarda, 2000, Çınar dım. Yanılıyorlardı. Aynntıya girmeyeYyn. ceğim. Öykünün sıcacık ve özgür olmaAçık Kapıların Arkası, 2000, Çınar sı gerek. Yazan da okuyan da öyküyle Yyn. başka bir kapının arkasındaki yaşama Doktor Civanıtn, 2001, Güldiken girip çıkmalı. Ya ürpermeli gezi bittiğin olamıyorum diyeyim. Ya da yenemediğim bir alışkanlık bu; sözü uzatmak... GenÇİik yıllarından, devrimci üniversitelilikten bugüne uzanmış, aydınlatmacı "avangard ' anlatımın üstüne, aktancı olmaktan çok araştırıcı olan tıp uğraşı içinde on yılların geçmiş olması bu alış kanlığın temeli bence. Okuyucuyu bilinç aktarılması gereken h;ilk, hastalığı hakkında bilgi verilmesi.gereken hasta gibi görüyor olmalıyım. Oyle olduğunu düşündüğümden değil... Öyküyü, sanatı, edebiyatı hiçbir zaman bir araç olarak görmem. Öykü amactır, edebiyat amactır. Elbet bir içerik, bir anlam taşır da, bir çeşit yazanın iç yansıması olarak, ya da kurgunun... Anlatımı kısaltılmam, uzun ayrıntılardan kaçınmam, okuyucuya öyküyle ilgili boşluklar bırakmam gerektiğinin ayrımındayım ama bu "gereklilik" ya da "zorunluluk" sözcükleriyle sanatı, edebiyatı hiç bağdaştıramıyorum doğrusu. Yine de kısa öykü yazma konusunda kendimi biraz daha zorlamalıyım. O ortaköykü diline biraz dahayaklaşmak... Zaten, siz ona uyma çabası göstermeseniz de o size bir şekilde dergilerde, kitaplarda uzanıyor. Özgünlüğünüzü çekip koparıyor. Ölabilir. Özgünlük ille de aykırılık demek değil ya... Akçam çok değerli bir yazın çevresinin içinden yetişmiş bir yazar. Baba Dur sun Akçam öykü dünyamızda önemli bir isim: Babanız da yazın ustası; sizın deyitninizle yazın emekçm Dursun Akçam, Türkçe ile gönül bagınızın sa&lıklt kurulmasında en önemlietkenlernelerdiya da stzi büyüleyen etkın ktmliklerimz varmı? "Büyüleyen etkin kimlik" saptaması çok güzel. Bende bir saptamaya uygun düşen kimlikler, eski öğretmenlerdir. Babamdan, annemden başlayıp tüm Köy Enstitüleri'inde yaşam bulan, beni etkileyen, kendimi onlardan biri gibi duyumsamama neden olan bir etkilenme bu. Genç kuşakların göremeyecekleri, türü tükenmek üzere olan insan örnekleridir onlar. Anlatması çok zor."Hem öğrenci, hem öğretmendir insan yaşamı boyunca." Bu tümce çok önemli ve onlardan öğrendiklerimle onları böyle anlatıyorum. Sosyal insanın, dışa açık, duygulu insanın, paylaşmayı seven insan için bir olgunluk noktası, bir zirve yani. Gençlık dönemimde art arda okuduğum modernist Batı klasiklerinin de üzerimde etkisi oldu sanınm. Kisiliğimin oluşmasında, Türkçe ile gönül bağıkurulmasında bunların tümü yanında, yanlarında büyüdüğüm Kuzeydoğu yaylalarının göçebe gelenekli paylaşımcı, özgür kişi likli insanların da DÜVÜK payı var. Öncelikle öykü yazmaya başlarken onlardan çıktım yola. Kimsenin göremediği ayrı bir güzellikleri, ayrı bir iç dünyaları vardı o insanların. vardı diyorum tarımtn geri plana itilmesi, yoksullaşmanın artması, varoşlardan geriye gelen bir ortaçağ kültürüyle şaşırıp kaldılar. Cumhuriyet sonrası üzerlerine bir alev yalımı düşüp geçti Şimdilerde hor görülen, edebiyat dünyasından dışlanmaya çalışılanbir dünya... Yokluk, yoksulluklardan önce o insanların kendi iç zenginlikleri, gönül yücelikleridir beni onlara haglayan. Öykülerimi onların sorununu ak tarmak için bir araç olarak kullanmadım.öyledüşünmedim. Onların aşklarına, insanlıklarına, bir yerlerde gizlenmiş göçebe devrimciliklerine, paylaşma geleneklerine ışık tutmaya çalıştım. Bildiğimiz "orda nir köy var uzakta" diyen köy edebiyatının birçok yazarından ayI CUMHURİYET KİTAP SAYI 643 Büyüleyen etkkı kimlik
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle