22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. r şeyden önce karşımda çok özendiğim bir insunın olması panikletti beni. Yazar düşmanlığımı ona karşı koruyabilecek miydim? Daha önce ara ara görüştüğüm, benim mahkemeler karşısında düşünce özgürlüğümü koruyan, beni savunan bir insandı o. 'ünu sıradan bir insan olarak görebilecek miydim?' benim ilk sorunum buydu. Çünkü bu insanı incitmeden, ona dışarıdan bakamazsanız, onıı artısıyla eksisiyle göremezseniz, yazmak çok zordur ve hatta yazılmamasi gerekir. Ben bunıı Gülçin'e uygulayabilecek miydim? Yani Gülçin'e kıyabilecek miycîimr1 Ikinci korkum ise karşımda duran hukıık diliydi. Bunu nasıl estetize eder, nasıl okunur hale getirebilirdim? Bu iki sorun beni gerçekten çok ürkütürken hiç düşünmediğim bir üçüncıi duvara kafamı vurdum: Gülçin konıışmuyordu..Konuşuyordu ama bir kitabın malzemesi olacak şeyler değildi anlattıkları. Kendi aramızda çok renkli anlattığı şeyleri belli kalıplarla anlatmaya başladığı noktada yapamayacağımı düşündüm. Ortak arkadaşlarımızdan öğretmen Neylan Doğan, birgün benim Gülçin Çayhgil'in bürosunda ne kadar bocaladığımi, çabaladığımı gördü. Çıktığımızda "Dikkat ettin mi, Gülçin konuşmuyor, savunuyor" dedi. O zamana kadar kaiamda biçemi bulamamışken, Neylan'ın sözleri bana yol gösterdi. Gülçin Çayhgil'i yargılamaya karar verdim. ÇAYLIGİL Bilgesu bana telefon aç tı ve "Bir ceza davası nasıl başlar?" diye sordu. "Savcı bir soruşturma başlatır, polise haber verir, polis araştırma yapar, rezleke hazırlanır, savcıya verilir..." diyerek bir davanın kurgusıınıı baştan sona kadar, usul olarak anlattım. O zamana kadar da kaç sayfa yazsa bana getirmiş, "olmadı" diyerek üç kez değiştirmişti yazdıklarını. Sonradan bu soruları sormasının nedenini anludım. Bulduğu kurgudan çok hoşlandım. Beni yaıgılıyor, yargılarken kimlik tespitinde ailem çıkıyor, sorularıylahayatım..Kitaba,yaptığımsavunmalardan da parçalar koymak istedi. Bizde reklam yasağı vardır. Çok güvendiğim hukukçu Gül Erman'a seçtiğimiz savunmalarlabirliktekitabıokuttukmesleki açıdan bir sakıncası olur mu diye? "Eğer öyle bir şey olursa beni sen savunursun disiplin kurulunda" dedim. Kitabı okııdu ve "hiçbir şey yok" dedi. Kitap böylece oluştu. Konuslurmuk ıçın buldugunuz dava hıçemi ışıniziyctennce kolaylaştırdı mt? ERENUS Benimle konuşurken sürekli mesleğinden kaynaklanan bir savunma içerisinde olduğunu arkadaşım bana gösterdiğinde mesleki deformasyonla karşılaştım. Mesleğine sığınarak bana bilgi vermemeye çahşıyordu. Bunu mahkemeye taşıyarak çözdüğümde anladım onu anlatmanın en iyi yolunun bu olduğunu. 1%0'tan başlayarak birçok partiyi, derneği, kurumları savunmuştu Gülçin. Işin en ilginç tarafı bunları yaparken, niç yargılanmamiştı. Mahkemeye hakaretten şakacıktan bir yargılanması dışında. Onu yargıdan saymadım, görmezden geldim ki zaten yazar olaı ak böylc bir hakkım olduğunu düşünüyorum. Düşünce özgürlüğüne set çeken, yoksulluğu, barışı suç sayan bir mantığın hep karşısında duran bir insanı yasalar cezalandınyordu. Ben de bu şekilde sorularla onun üzerine gidebildim. Bazen çok insani soruları da yine savcı kürsüsünün arkasına sığınarak sorabildim. Çoğu zaman hem yazar, hem halk, hem yargı makamı, hem de savcı olarak dört beş yanlı üstüne gidiyordum. "Şimdi sana bir tokat geliyor" diyordu. Gülçin'in spontan bir takım şeyleri vardır mesela 'Ozal çocuklan'. Kimse şimdiye kadar değinmedi buna. Bir dönemi çok net anlatıyor. Hâlâ sürüyor belki ucundan fireler vermeye başladı. Çünkü insanoğlu iyiye, güzele, doğruya açıktır, hele bizim ülkemizde. Yavaş yavaş kur Gulcin Cavlmil Bilgesu Erenus, Hukuk Tarihimizin yüzakı bir insanı aktarıyor rekiyordu. Birhapishaneden gönüllü bir yardımcı çıktı. Üç dört ayını bize verdi Yalçın Küçük. Hapishane koşullarında dönemi tarit edebilmemizle ilgili, sürekli okuyup bana not yolluyordu. Ben ken di süzgecimden geçirdiğim notları bir şekilde kullandım, kullandığımı da kitapta açıkladım. Hapishanedeki bir aydının emeği de vardır bu kitapta. O koşullarda bence çok da önemli bir emek. Halkın olmayan huzurunu bozan Çaylıgil'in hayattnda başka biryerivarSelimiycKiilau'nın CAYLIGİL Çok güzel bir duygu halkın olmayan huzurunu bozmak! Gerçekten benim yaşamımda Selimiye Kışlası'nın çok önemli bir yeri var. Yaşamımızın büyük bir kısmı orada geçti. Her kapısını ayn tanırım. Bazen bizi ' 1 ' nıımarab kapıdan sokarlardı. Bir dönem oldu 2 no.lu kapıdan girildi," 1 no'lu kapı Nizamiye kapısıdır" dendi. Oradan ancak bir uilekçe için girilirdi. Diğer üç kapı mahkemelere girmek için kullanılan salonlardı. Şimdi tabiki Selimiye Kışlası'na bakıyorum. Ama o gülümsememi falan Bilgesu yazarlığını kullanarak uydurdu. Selimiye Kışlası'na baktığım zaman bütün orada yargılanan insanlar, 12 Mart dönemi 82 sanıklı Deniz Subayları dava sı, llhan Selçuk'un, Doğan Avcıoğlu'nun ve tlhami Soysal'ın davaları, üst rütbeli subayların yargılandığı Madanoğlu Davası, Bomba davası gibi büyük, çok sanıklı 70 döneminin davaları geliyor aklıma. " Ah ne güzel Florence Nigntingale de burada kalmış, askerleri tedavi etmiş" diye birşey gelmiyor aklıma. Kışlanm üç kanadım da çok iyi bilirim. Gözaltından çıkarılanlar, bir zaman cezaevi olarak da kullanılan Selimiye'ye getiriliyordu. Bizim sanıklarımız tutuklanıp gözaltından çıkınca sevinirdik. Çünkü gözaltında kalma süresi 15 günken, önce 30, 45, sonra 90 güne çıkarıldı. Düşünebiliyor musunuz 90 gün gözaltında kalan bir insan, kimseyle görüşmüyor, ne ailesiyle, ne avukatıyla... Belli yerlerde, o zaman meşhur Ziverbey Köşkü vardı, orada işkence görüyorlar. Salıverilmek diye bir şey yok. Oradan çıkıpda cezaevine gelince, her zaman yüzyüze olmasa da yine de zaman zaman başımızda durup bizi dinleyen bir subay eşliğinde görüşebiliyoruz. Görüşme günlerinde sadece avukatlarıyla değil, aileleriyle de görüşebiliyorlar. Bu da bizim düğün bayram yapmamız için bir neden. Işte Selimiye Kışlası'na bakınca bütün bunlar geliyor aklıma. Belki de bunların abes davalar olduğunu düşünüp gülümsüyorum. Benim çok hoşuma gidiyor halkın olmayan huzurunu bozmam, ne güzel! Kitapta son bir savunmaya gerek duyulmamtş, sonsöz söylenmiş. ERENUS Karşımda her şeyi o kadar çok savundu ki. Zaten bütünüyle bir mahkeme kurmuşum, bütün hayaîmı.ailesini bile kimlik tespitınden başlayarak savunma biçiminde vermişim. Bu bir yazarlık anlatımıdır. Artık savunma istemeyecektir. Gülçin de zaten "artık neyi savunaytm" diyebilecek bir insan. Yazarken yazarın ihtiyacı mantığıyla çakışıyor. Marumu vardır. Ben sanığı yani Gülçin Çayhgil'i o yüksekliğe çıkarıp sonsözü ona söyletmek istedim. Gülçin Caylıgil davastndan bcraat cdıyor mu? ERENUS Gülçin Çayhgil, beraatı kabul edecek biri değil. Beraat etmek de ona bir sevinç vermez. Ama yazarhk içgüdümle ben onu kitapta şöyıe anlattım: CUMHURİYET KİTAP SAYI 643 Kendlnden ödun vermeden bir cevreyi, dönemi. aydını anlatan bir kıtap BOyle Bir Dunya'. Culcln caylıgil ise çok seviien bir insan. tulma sinyalleri vermeye başladı özellikle gençler. ünun için belki de kitabın belkemiği Gülçin'in o söylediği. Gündelik hayat içerisinde birinden umudunu kesti mi "Ozal çocuklan ne olacak" der. Bir dava oyunu oynanıyor sanki. Gülçin Caylıgil'ihu oyuna nasıl dahıl ettıniz? ERENUS Sanal bir dava açılmış hakkında.. O oyuna çağırdım Gülçin'i. Gelecek mi bakalım? Çocuk yanı var, gelir ama bir de hukukçu yanı var ki çok katı. Gelmeyebilirdi de. "Saçma bir şey" dedi. Onu oyuna, "Senin girdiğin davaların çoğu bu şekilde saçma deöil miydi?" sorusuyla sokabildim. O kadar dürüst bir insan ki kaçamadı o cümlenin cevabından. "Evet" dedi çok büyük bir dürüstlükle, o zaman gcldi. ÇAYLIGÎL Gerçekten de çok abes, hukuk dışı davalar takip ettik. Bu davaların hepsi de bırakın nukuku, yasalara uygun olarak açılmış davalar değildi. Siyasi davalar hepsi. lktidarın susturmak istediği, yok etmek istediği aydınlara karşı açılmış davalar... Bir sonuç almak bizim amacımızdı ama her zaman da kurdun "ben seni yiyeceğim" demesi gibi mahkumiyederle sonuçlanan çok davamız oldu. Hukuk dilini benim o Çerkez büyükbabalardan gelen 'yapiciiz, ediciiz' diye konuşmamı da benim dilim olarak aldı. Ben konuşmamdan memnunum ama.. ERENUS Yargı kurulu da çok etkileniyor sizin bu Istanbul Türkçenizden efendim, güvenlik güçleri de.. Yasüdığı donem, savundufju davalar anlalılırken Çaylıgil'in, sanki 12 Eylülve 12 Mart dönemleri de ycniden yaşatılıyor.. ERENUS Gülçin Çayhgil'i yazıyordum ama aslında ben iki üç aydın kuşağını yazıyordıım. Savunduğu insanlar, yaşadığı dönem... Ablında Gülçin'lebirlikte toplam olarak 'aydın'ın kitabıdır bu. Eksikleri vardır.. Bir dönemi yaşatmanın yanı sıra, Gülçin'in yalnız olmadığını, çevresiyle birlikte olduğunu anlatmak ge rangoz hatası oJmayan oir yüksekJiJc ciu SAYFA 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle