05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hidayet Karakuş'un şiirini aşkın olmadığı bir yere sabitleyemezsiniz. Başkaldırısı benliğine karışmıştır. Engel tanımaz bir tavırla sürdürür arayışını. "Haritaların çizmediği, kalbin yetmediği sınırlar"; şairin bitimsiz serüvenini özetleyen içtenlikli bir tanımdır. AHMETGÜNBAŞ Hidayet Karakuş'un yeni yapıtı H idayet Karakuş'un son şiir kitabının adı "Sıcak Sancı" adtnı taşıyor. Ona "şiir sıcağı" da diyebilirsiniz. Şairlik demek ki ağrılı bir meslek! Ama bir öylesine de sıcak, dipdiri, içten!.. Sıcaktan kasıt aşktır, sevgidir elbet. Yoksa, dilinden bal damlamazdı şairin: "bu söz dizımini senin için seçttm istedim ki lirik olsun istedim ki boynunun ışığından yanayım" (s. 11) Sıcak Sancı'lı şiirler nen bir şiir gerçekliğinde, aşk, insana çokboyutlu mükemmelliğini duyumsatır. Siz siz olun, "Ödenmez" şiirine bir diyet aramaya kalkmayın. Çınlçıplak bir nevesle vurun o şiirin kapısını şairini izleyerek. Dönüsünüzde ışıkları, rüzgârları, başakları yüklenip geîin: "tsığın sa/ağa verdiğirti verain bana dağlart gök sınırlannda stytran rüzgârlartn ay ısıltısından kalan yerlerini verdin kırtlgan bir yaşamın dagdağasında fırçamn resme verdigini elin başağa soluSun yüreğe verdiğini verain bana" (s 4344) Mekanik anlamda ölçülmez tartılmaz şeylerdir bunlar. Alt alta toplarsanız nıır topu gibi bir yaşama sevinciniz olur. Eh, artık "ben toprağa aşkla basan yeni bahçıvan/ bütün tannlann otağanda yaşıvan " (s. 48) gibi bir söylemi sahiplenir, oflayıp puflayan eski yüzünü yeni bir yüzle değiştirebilirsiniz: "ben hep umutla kardım aşklarımtn karcını yeni bir yıldıza benziyor yüzüm" (s. 69) O yıldız ki elle tutulur, herkese gülümser, yaşam gerçekliğinde bulur kimliğini. Bir "Uzak Masal"a adını verse de, anılan gül tadında gizler, sarar sarmalar. Sık sık, "O Sayfa" dediği yanık bir sayfaya uğrar; zindankarası bir zamanın küllerinde eşelenir durur. Bir rastlantı sonucu sağ olarak kurtulduğu Sıvas Cankınmı olayı, aşina seslerle belleğimin çanlarını uyandınr. Sanki söz de yanmıştır vürekler tutuşturan o cehennemde. Diller lâl olur, kalem yürümez her anımsayışta: "tenin rengi değjşir dokununca bir yüzeye hücrenin ışığt gibi ürperir parmak uçlartmn kimyası bozar uyumunu düzgün akan dilin" (s. 81) Yani.yaklaşıldığında "Ölü Çocukların Kalbinden" geçerek " Yıldızlar da Üşür" ortak yalnızlığımızda. Ağıtlar nehirşiirlere salar kendini. Şairin, "bir yanılsama değilim/mecazlarda büyümedim/ben uzun ateşli bir dilim" (s. 97) demesi bundandır. Akışını kar sulanndan ayınr, bir hüzün denizinin çalkantısıyla çıkar karşımıza. Ara sıra bungun, kederli bir çocuk portresi de vurur kıyıya "Uzak Masal"dan. Kırsallığın kırgın renklerini kuşanıp gelmiştir geçmişinden: "ekinde yorgun ve yarınsız yıgınlartn dibinde yattım ağzırna ytlan akmasın diye sarmısak ezdiler bir tasta bilseler bir şiire gireceğini badem ezerlerdi derhal yılana aldırmadan"(s. 104) Hiçbir şiirin son sözü olamaz. Zaten Karakuş'un, öncesi ve sonrası da aşktır. Teniyle, tiniyle, gölgesiyle, yaşadıkça sarmalar onu. Bir banar dalı gibi uzanır umarsız yanımıza; umudu, iyimserliği aşılar. Duyulmadık şarlularla, koklanmadık çiçeklerle tanıştırır. Salkım saçak, dalbudak bir ortamın içinde buluruz kendimizi. Orda yaşamın anlamı, "uyumlu/diri/şen şatır imgelerle, ufkunda ölüm olmayan bir sonsuzlııkla yer değiştirir. Karakuş'un yalınlığı, kırık tümcelerden kurulu naiı dizeler gibi göze batsa da, şiiri sürükleyerek götüren imgesel bir çarpıcılığı vardır. Birden en zayıf yanımıza dokunur ve şiddetle sarsar. Sıyrığında insanî acıların izi olan bir sarsmadır bu. Gündemi kesinlikle ertelemez. Çevresiyle birlikte soluklanır. Ve bizi her zaman bol oksijenli, ilişkileri yeşil kalan, "yeni bahçıvanların", "yeni yüzlerin" oturduğu banşçı, paylaşımcı ülkelere götiirür. Ne yaparsanız yapınız, Karakuş'un şiirini aşkın olmadığı bir yere sabitleyemezsiniz. Başkaldınsı benliğine karışmıştır. Engel tanımaz bir tavırla sürdürür arayışını. "Haritaların çizmediği, kalbin yetmediği sınırlar"; şairin bitimsiz serüvenini özetleyen içtenlikli bir tanımdır. Siz gelin, sıcağı sıcağına "Sıcak Sancı"yı okuyun! Sancınızın da bir kimliği olsun!" Sıcak Sancı/ Hidayel Karakuş/bilgi Yayınevi/ 1. Basım/ Kasım 2001/ 105 s. Şair, "Dilce" bölümüyle girmiş yapıtına. Bir solukta dili aşkla mayalayan, sözü gümüşleyen şiirlere dönmüş yüzünü. Türkçeyi köpürtmenin lirik bir anlatımla olanaklı olduğıınu vurgulamış. Incelikli, işvebaz bir sevgilinin boyuna bosuna, huyuna suyuna yakışan ner erdemi dilin kıvrımlarına da nakışlamış. Kuşlarla, çiçeklerle, koştur koştur bitmeyen engin ve sonsuz bir özgürlük alanıdır onun ortamı. Kıpır kıpır, atlayıp zıplayan bir şiir dili... Dizelerdeki kelebek tadı bundan. Bir fazla insana dokunmak, söylenmemişle yaşanmamışı yan yana getirmek amacında: "bir siirdil olsam söylesem söylenmemişi ortaya çıksa söz bilincim gerçek büyü peşinde koşmasa kendi büyülese hayatın mendilini sesim" (s. 13) Karakuş, "sıcak bir sancı"ya açıklık getiriyor çok geçmeden. Tanrısal bir coşku değil bu; yaşama sevincini ikiye üçe katlayan nedensellikte belli ki 'aşk' var. Parmak uçlarına gelmiş sözcüklere tuval arıyor. Hani, Nâzım'ın "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" dediği cinsten! Sözcükler hızla bir görüntüye doğru akıyor: "günlerce sıcak bir sancı oydu yüreg'imin dallannı şiirin sevgisiyle durmadan sözcüklere tuval aradım esin özgürlük ve roman gözbagıanm oldu" (s. 16) Böyle bir resme, "bütün sözcükleri ıınutsam/yaralardan akan bütün sözcükleri" (s. 22) dediği arabesk göruntüler giremez. Mutluluğu tek bir resim gibi algılarsanız, birbirinin içine girmiş üci sevgiliyi, daha doğrusu eşsiz bir rastlandyı, ışıltılı bir beden gibi düşünebilirsiniz. Zaten sıcak bir sancının alazlandığı yer orasıdır. O sıcakhk insana ömür boyu yeter: "yürü gıdelim bir daha kim rastlayabilirbizim gibi birbirine" (s. 33) Karakuş, hep aşk izleğiyle gezer, doğurgan bir dünya Dağışlar bize. "Hangi Leyla'sın sen?" diye sorması, onun sıradan bir Mecnun olmadığını gösterir. Tasavvuf âleminde Leyla, bir bahanedir aşka varmada. Oysa, yüzünü yaşama döCUMHURİYET KİTAP SAYI 634 Yaşanacakların yoluna yaşanmışlarla girilmez! "Klasikleşen kalıplarla, davranış ve alışkanlıklarla, geçmişin devamt olan uygulamalarla geleceği yönlenditmeye kalkanlar başarı sağlayamazlar. Globalleşen dünyada hatalann bedeli tüm insanlığın sonu olabilir. İnsanlık, içine girdiği bilgi teknolojileri dönemine uyum sağlamalı, eski kalıplardan sıyrılmalıdır. (...) Gelecek iyi düzenlenirse, bütün insanlık daha yüksek yaşam standartlarına ulaşacaktır. Şu an için kaygı uyandıran ekolojik sorunlar, geleceğin bilgileri ile giderilebilir. Ama geleceğin tehlikeleri iyi anlaşılamazsa, çevre sorunlarının insanlığın sonunu getirmesini beklemeye gerek kalmadan önce, Bir işadamının gözüyle; YARININ DÜNYA DÜZENİ Mehmet Rıza Sungur insanlık birçok farklı nedenden dolayı yok olabilir." YAYtNLARI 0212 518 54 42 [email protected] KİTAPÇILARDA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle