Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dört ciltlik "Ve Durgun Akardı Don", Evrensel Basım Yayın tarafından yeniden basıldı. Şolohov "Ve Durgun Akardı Don"un Ük cildini 1928 yılında yayımladı. Don bölgesinin ve insanlarının bir destanı sayılan bu eserin ilk üç cildi beş yılda yazıldı. 1933 yılında yayımlanan üçüncü ciltten sonra Şolohov romanın tamamlanmasını bir süre erteledi. Tolstoy'un "Savaş ve Barış"ı ile kıyaslanan "Ve Durgun Akardı Don" Tektaş Ağaoğlu'nun romanın ruhuna uygun çevirisiyle bir çeviri başyapıtı olmayı da sürdürüyor. SENNUR SEZER ihail Şolohov (19051984), 1.965 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü alır almaz, ünlii romanlarından "UyandırılmışToprak' dilimize çevrildi. Bu çevirinin önsözünde, Şolohov'un eserlerinin daha 1938 yılında Türkçeye çevrildiği belirtiliyor, ancak çevrilen eserlerinin hangisi olduğu açıklunmıyordu. Bu çeviriyi izleyen ve Türk kamuoyunda en çok tartışılan roman, onun başescri sayılan "Ve Durgun Akardı Don" adlı romanının çevirisi oldu. Tektaş Ağaoğlu'nun çevirisi, Tarık Dursıın K. başta olmak üzere pek çok 1 ürk yazarınca, yerelliği, ustaca aktarışı bakımından alkışlandı. Bu arada kitabı "Durgun Don" adıyla çeviren iki çevirmen de çevirinin yanlış saydıkları bölümleri için bir kitapçık yayımladılar. Bu kitapçık, kendi çevirilerinden önce yayımlanarak, bir tür tanıtım görevi de gördü. Dört ciltlik "Ve Durgun Akardı Don", Evrensel Basım Yayın tarafından yeniden basıldı. İlk baskısının ilk düzeltilerini yapmış bir yazar olarak yeni baskının da düzeltilerini yaptım, çevirmeniyle birlikte. İlk baskıdaki eleştirileri, kimi otların adını arayışımızı, savaşın ve yokluğun doğurduğu dıırumlara bulunan kimi çareleri adlandıramayışımızı andık. Ayak sargısı neydi? Dolak mı? Hayır... Çorap yerine paçavra sarıyorlardı ayaklarına... Tiirkçesi var mıydı?.. Beyaz dişli gülüş denir miydi? Nâzım ustanın bir şiirinde vardı ya. Peki kitabın adını niye " Ve" ile başlatıyordu? Bu o zaman kitabın yayıncısı Mustafa Kemal Ağaoğlu'nun isteğiydi, kitabın Batı dillerindeki basımları da "Ve" ile başlıyordu. Tektaş Ağaoğlu ile yaptığımız düzeltilerden sonra yeniden düşündüm bu kitabın Sovyet edebiyatı için önemini... Türk okuru için hâlâ neden çekici oldu Şolohov'un destan romanı yeniden basıldı Ve Durgun Akardı Don hov'un yaşamını değiştirdi. Artık öğrenciliği sürdüremezdi. Devrimcilerle birlikte çarpışmayabaşladı. 16yaşındaydı. laşegrubunda görevliydi. Bu grubun depoları sık sık saldırıya uğruyordu. Mihail Şolohov bu saldırıları düzenleyenlerle de yüz yüze geldi. İç savaş bitip, Sovyet yönetimi yerleşince, Şolohov t>ölge gazete ve dergilerinde öyküler yayımlamaya başladı. Bu öykülerin bir bölümü 1925 yılında "Don Hikâyeleri" adıyla kitaplaştı. Bu kitaba önsöz yazan dönemin edebiyatçılarından Serafimoviç'in övücü sözleri yanında yer alan öğüt veren ifade, bu genç yazarın edebiyat ortamında yaratığı havayı tahmin etmemizi kolaylaştırır: "Şolohov'un övküleri, bir bozkır çiçeği canlılığı ile, yalın ama renkli ve parlak bıçimiyle karşımızda yaprak yaprak açılıyor. Onun Kazak dili, renkli, örnek bir dildir. Sözleri kısadır, ama bu kısalık, yaşantı, çaba ve gerçekle doludur.f...) Kısacası her şey, Şolohov'un büyük bir yazar olma yönünde geliştiğini gösteriyor. Yalnız, yazarın okuması, ner yazısı üzerinde durması, çalışması ve acele etmemesi gerekli..." koşullarını ve ahlakını taşıyan savaşmalarını tanınz. Köy yaşamlarım da. Feodal ahlakın, yabancıvı dışlavan bakış açısı içinde dışlanan, finç edilen tutsak Türk kadını, bu kadının zamanından önce doğan oğlu, romanın odağındaki Melekoflar'ın geçmişindeki ayrıntılardır. Şolohov, babasının ömrü boyunca "yaban" sayıldığı gerceğinden, Melekoflar'ın küçümsenmek istendiklerinde "Türk" olduklarının anımsanışına varmıştır. Köy yaşamının pek çok insanı mutsuz eden gizleri; babasının saldırısına uğraıp, kimseye anlatamayan, eşinden evliiği boyunca dayak yiyen genç kadınlar, nişanhsına tutkun olauğu için onun bir sevgilisi olduğunu bilmezden gelenler, babasının zoruyla evlendiği kadını bırakıp evli sevgilisiyle kaçan delikanlılar romanda bir roman gerçeği biçimini almıştır. Bu roman gerçekleri olayların akışını da sağlar. l M Mihail şolohov ğinde benimsediği bir ilkeyi hatırlıyor. Asla, doğrudan va da dolaylı, yalan söylememek; ve asla, söylenmesi gerekeni atlamamak." Fedin, Şolohov'un kahramanlarının okuru etkileyen sahiciliklerinin yer yer trajik yazgılarla son buluşunun altını şöyle çizer: "Şolohov, hiçbir şeyi geçiştirmez; doğru neyse olduğu gibi yazar. Trajediyi drama ya da dramı eğlenceye çevirmez. Onda trajik durumlar gönül okşayıcı kır çiçeği demetleri arasında gizlenmez. Ama gerçek öylesine güçlüdür ki, hayatın acısı ve kederi, olanca acıklılığına rağmen, mutlulğu hedefleyen irade gücüyle ve mutluluğa erişmenin sevinciyle dengelenip aşılır." Fedin'e göre, "Ve Durgun Akardı Don" un son cildi "iyimser trajedi"dir. Çünkü yazarın sergilediği trajediyi kavramamıza karşın eserin sonunda yine ışığa çıkmaktayızdır. I'edin'in "o nelis son cilt" sözcükleri bana "Ve Durgun Akardı Don"un son satırlarını anımsatıyor: "Kaç uykusuz gecenin sabahına dek onca özlemle beklediği şey sonunda gerçekleşmişti işte. Evinin lcapısında duruyordıı. Oğlunu kucağında tutuyordu. Hayatta ona bundan başka bir şey kalmamıştı. Kısa bir süre için daha onu toprağa, donuk güneşin altında parıl parıl uzanmış vatan engin dünyaya bağlayan ne varsa hayatta, hepsi buydu." Durgun gibi görünen bir ırmak "Ve Durgun Akardı Don," Don bölgesinin Birinci Dünya Savaşı öncesinin yaşantısıyla başlar. Çar ordusunun atlı askerleri olan Kazakların askeri eğitime, savaşa gidiş koşullarını, ortaçağ savaş a .. .. Mihail AleksdiıdrovR Şolohov, Don bölgesinde Vişenskaya kasabasının Kurujilino köyünde 1905 yılında doğmustu. Babası Orta Rusya'nın Riyazan bölgesinden gelmişti. Bölge halkı ona yabancılığını hatırlatacak Dİçimde davrandı hep. Annesi yerli bir Kazak kızıydı. Şolohov, yedi yaşından başlayarak Voronej'deki bir okulda okudu. Tatillerde kövüne celiyor, köv hayatının işlerini de, eğlencelerini de yaşıyordu. Bu yaşayış ona bölgeyi, gelenekleri, türküleri, bir başka deyişle gelecekte yazacaklarının dilini tanıttı. Şolohov lisedeyken önce Birinci DünyaSavaşı'nı, sonra 1917 Devrimi'ni sonra da iç savaşı yaşadı. Kendi yaşadığı toprakları da ikiye bölen iç savaş, ŞoloSAYFA 10 Şolohov'un Oykusu 1928 yılında "Ve Durgun Akardı Don"un ilk cildi yayımlandı. Don bölgesinin ve insanlarının bir destanı sayılan bu eserin ilk üç cildi beş yılda yazıldı. 1933 yılında yayımlanan üçüncü ciltten sonra Şolohov bir başka romanının ilk cildini yayımladı: "Uyandırılmış Toprak". Toprağın ve tarımın kolektifleşmesini anlattığı bu roman beğenilmekle kalmadı, kimi eleştirmenler bu romanı "Ve Durgun Akardı Don"la kıyasladılar ve "Durgun Don, Savaş ve Barış ise bu Anna Karanina'dır" yargısını verdiler. Bu kıyaslama, hem "Ve Durgun Akardı Don"un yayımını 1940 yılına erteletti hem de "(Jyandırılmış Toprak"ın ikinci cildi olan "Don'da Hasat "ın yayımının 1960 yılına kalmasına yol açtı. Şolohov, olumlu ve olumsuz eleştirilerin hepsini değerlendirmeye almış, her şeyi yeniden gözden geçirmişti. Konstantin Fedin, Şolohov'un gençliğinin, giriştiği büyük işin ve üslubunun yarattığı etkfleri şöyle özetler: "Eski kuşaktan olanlar, Sovyet romanının yeni biçimlenmekte olduğu günierde 'Ve Durgun Akardı Don'un ilk cildinin nasıl karşılandığını bugün de hatırlarlar. Yazar henüz 23 yaşındaydı. Gürültülü, sevinçli, şaşkınlık dolu ve öngörülerin hepsi umut verici olmadığı içinkısmen kaygı da içeren bir olay yaşandı. 'Bu yazarın geleceği ne olacak sorusu hepimizi heyecanlandırmıştı. Bundan sonraki beş yılaa umulmadık başarılar Dİrbirini kovaladı vener biri Sovyet dönemi Rus edebiyatının büyük yetenek sahibi yeni bir destan yazan kazanmış olduğunu doğruladı.(...) Şolohov'un yazarhğının aynlmaz bir parçası olan cesaret Sovyet edebiyatuıa tarifi mümkün olma yan yararlar sağlamıştır Hangi dönemi anlatıyoı olursa olsun hiçbir zaman hayatın içinde taşıdığı çelişkileri görmezden gelmedı. Eserleri her yönüyle geçmişle geleceğin mücadelesini anlatır. Insan ister istemez Lev Tolstoy'un gençli Şolohov. ŞŞCB Devlet Başkanı Kruşçev le bir gezide Don bölgesinin destanı Romanın kahramanlan, inandıkları için dövüşürlerken, raslantılarla ya da zorla öte yana itilirler. Hep küçümsedikleri köy yaşamının sırauanlığını özlerlerse de.. ulaşamazlar. Belki bu vüz den, Gregor'un ömrünü çarpışmafarla harcayıp, sevdiklerini yitirip, yasadışı bir gruptan ayrılıp, evinin kapısında durduğu an, okur için de ışıklı bir andır. Oğluna sarılabilmesi, her şeyin yoluna gireceğinin müjdesi gibidir. Nasıl geçip gitmiştir hayatı Gregor'un? Atası Don Nehri gibi... Durgun akarak... Derinliklerinde gözyaşlarını saklayan Don... Topraklarında çiçekten çok genç dulların yaşadığı kutsal ırmak. Toprakların da nep Kazak başları gömülü. Sonra kardeşin kardeşi yargıladığı günierde, kurşuna dizilenlerin, asılaruarın mezarları var. Mezarlığın dışında. Kimi kez bir ihtiyar oraya bir adak tahtası dikiverir: "Bövle güç, kargaşalı günierde, kardeş kardeşisuçlamasaolmazmı?" Sonra or da iki yaban kuşu bir dişi için dövüşür ler. Ve yaşam siirer: "Daha sonra, mayıs gelince, adak yerinin yanı başında iki toykuşu döviişe tutuştular. Mavi pelinotları içinde bir oyuk açtılar, olgunlaşmaya yüz tutmuş ayrık otunun yeşil bereketini ezdiler, dişikuş için, hayat hakkı için, sevgi ve bereket için dövüştüler. Yine az sonra, adak yerinin hemen yanında, ufacık bir tümseğin altında, yaşlı pelınotunun perişan kuytusunda bir dişi toykuşu dokıız tane, benekli, duman mavisi yumurta yumurtladı, parlak kanatlarının siperi altında gövdesiyle ısıtıp onlan, kuluçkaya yattı." "Ve Durgun Akardı Don" Sovyet Devrimi'nin, Don Kazaklan'nın destanıdır. Öyle tanımlanır. Bence asıl yaşamın destanıdır. Tarihi yapanların, yaşadıklarının kendi ya şamlarından çok daha önemli bir bütünün parçası olduğunu bilmeden ama sezerek savaşanların, sevda ile tanışıp ona zaman ayıramayanların destanı. Türk okurunun büyük romanları okumaya hep vakti olmuştur. • Ve Durgun Akardı Don/ Roman/ MıhaılŞolohov/ Çeviren Tek/aş Ağaoğlu/Evrensel Basım Yayın,20011. Cılr 189s.,2.Ctlt 160 s., İ.C.ılt391i., 4. Cilt: 488 s. C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 6 3 4 Ve yaşam siirer...