Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'Çukurcuma'da satılan her şeye ganimet olarak bakıvorum' Mehmet Yaşın'ın yeni şiir kitabı Adı Kayıplar Listesinde, Yapı Kredi Yayıntan ndan çıktı. Kitabın ilk siirinde; "Bes yıl var uğramadım şairlerin şehrine / ve düşünmefırsatı buldum hayata iliskin bazı şeyler üstüne" diyen Yaşın, bireysel tarihinin izlerini sürerken, olgunlaşan, somutlaşan, "ganimet nesneler"de dile gelen bir şiir sunuyor. Okurlarına, özel tarihinifısudıyor: "ÇocuVun Yanlış SöyledigiSözcüklerDefterı'neüçyaşındayken Türkçe ve Kumcayı birleştirerek "Gela" sözcüğünün yazıldığtnı, "NafakaÇekı'ne, 173.1958'de "Doğumeviücreti (£33), 1 çift sütmavisi patik ve takkesi" notuyla başlandığını, annenin en samimi arkadaşıyla gencedk kızlığında uzandığı şezlongda çekilen fotoğrafını, "rutubet, küfbağlamış evcegizde ki "ince bellimektup açacağı"nı, "Kayıplar Listesi"nde yer alan "dolabın içaynaları hep kırılmış, asılı fotoğrafların camları, / çerçeveleri kırılmış / çocuğun fotoğrafı yanmadıgı için parçalanmış" notunu, dagılan ceylan derili albümü", içinde anne kokusunun saklandıgı "perçinlimeşin valizi"... Ölümün baskın olduğu bu kitapta "ilk şiir cennetinden zorla sınır dışı edildig'i" için "kendi sınırlarım aşan", "yaşalmış" bir şair olarak çıkıyor karşımıza Mehmet Yaşın. Önceki şiir kitaplannaan taşınan izlekler son kitapta; somut bir yüzleşmenin, daha önce provası yapılan, biraz uzak durulan ölümün, mezarlığın, aile albümlerinin, saklanan evrakın şiirleri olaPELİN ÖZER on şıır kıtabımzda acılarla, çocuklukla, geçmişle daha birebir, daha j j somut bir hesaplaşma görülüyor. Hayal Tamiri'nden bu kitaba giren "Şamdan", "Şezlong". Pathos'tan gelen "Ölüm Duyurusu" adlı şiirler de bu bağlamda kitabı bütünlüyor, sanki ait olduklan yeri buluyorlar. ilk kitabım Sevgdim Ölü Asker çıktığında annem ölmek üzereydi. O kitapta onun için yazdığım şiirler vardı. Kitap çıktığında annem öldü, o şiirleri göremedi. Oradaki bazı şiirleri ikinçi kitabım Işık Merdiven'e koydum. O kitap tamamen annemin ölümü üzerine yazılan şiirlerden oluşuyordu. Sonradan büyük teyzemi kaybedince, ona yazdığım şiiri de tekrar dönüp Işık Merdiven'e aldım. Böylece bu kitap, beni büyüten iki insana adanmış bir kitap oldu ve yeni basımında son halini buldu. Hayal Tamiri'nden bazı şiirleri son kitabıma aldım. Pathos'un yeni basımını yaparken Adı Kayıplar ListesindeVi tasarlıyordum. O sırada Pathos'taki "Ölüm Duyurusu" şiirini çıkardım. Bu şiirin yeri de yeni yazacağım bu kitantı. Özellikle "Nafaka Çeki" şiirinin olgunlaşmış bir acıyı nesnel, soğukkanlı bir dille aktarma çabası oldufcu söylenebilir, Arttk geçmişini gözden geçiren, ailemezarlıg'ım ziyaret eden, eski albümlere bakan, hesaplaşmasını yapan, o geçmisi okurlarla paylaşan, "çokgençliği geçmiş" bir şair var karstmtzda. Bu kitaptaki şiirlerin hemen hepsi ölümden söz ediyor. Mezartaşı esprisi var. Yalnızca içerik olarak değil biçem olarak da ölüm kültürü ve ölüm edebiyatıyla ilgili bir kitap bu. Çünkü ben mezar taşlaSAYFA 8 Mehmet Yaşın'la son kitabı "Adı Kayıplar Listesinde" ve şiir üzerine rak beliriyor. Çokdilli, çokcografyalı, çokkültürlü, çokuluslu bir şair olan Yaşın, Türkçenin yanı sıra Elence, Karamanlıca, Ingilizce yazdıgı şiirlerde benzerine hiç rastlayamayacağımız özel bir şair olarak, özel bir tarih, özel bir duyarlılık sunuyor. Şiirlerinin yanı sıra Eski Kıbrıs Şiiri Antolojisi, Kıbnslıtürk Şiiri Antolojisi, gibi kitaplar yaytmlayan, 199 5'te Cevdet Kudret Roman Odülü'ne değer görülen Soydaşınız Balık Burcu adlı bir roman yazan Yaşın, Middlesex University Press World Literature Series tarafından Londra'da yayınlanan Stepmother Tongue (Üveyanadil) adlı bir akademik çatışmaya imza attı. Şiirleri îngilizcede Taner Baybars'ın çevirisiyle Don't Go Back to Kyrenia (Selected Poems: 19771997) adıyla yine aynı yayınevi tarafından yayımlanan Yaşın'ın denemelerini ve kendiyle yapılan söyleşileri derlediği Kozmopoetika adlı kitabı nisanda Yapı Kredi Yayınları 'ndan çıkacak. Yaşın, şu sıralar adını açıklamadığı romanı üzerinde çalışıyor. En iyi şiirlerin yaşanmış bir gerçekten çıktığına inanan Yaşın, Poeturka (Adam Yay., 1995) adlı kitabının 32. sayfasında, "Ben o yüzden daha ilk bakışta kendini belii eden, ama asıl incelikleri yavaş yavaş ve de hep yeniden keşfedilen şeyleri severim" diyordu. Onun şiirleri de, incelikleriyle keşfedilmeyi bekliyor. Londra'da ve Lefkoşa'da yaşayan şairle îstanbul'da, Galata daki evinde son kitabı ve genel olarak şiiri üzerine konuştuk: şiir yazamazsın. Şiir yazmak için biraz sevgi, şefkat ve anlayış duymak gerekiyor. Sadece kırgınlıklar üzerine, öfkeler üzerine şiir oluşturamazsınız. Ben artık annemden, babamdan, üvey kız kardeşimden o kadar uzağım, onlar benim için o kadar ölü ki... Artık kırgınlıkları, öfkeleri ardımda bıraktığun için yazabiliyorum. Buradaki şiirler mezartaşı şiirleri. Taşa yazılan şiirler... Olümle baştan beri çok uğraştım. Daha ilk kitabımda Kıbrıs'taki savaş ölüleri, savaşın yarattığı ölüm vardı. Bütün bunlar tercihim değildi ama beşaltı yaşundan beri bunu yaşamak zorunda kaldım. 1974'te savaş çıktığında on bes yaşındaydım, ölüleri ortadan kaldırmak, toplamaktı görevimiz. Sedyeyle taşınan hastalara, ölmek üzere olanlara yardım ediyorduk. Sevgilim Ölü Asker öyle çıktı. bonra annem öldü hemen arkasından kanserden, Işık Merdiven öyle yazddı. Sonra da nerdeyse ölüme çok yakın olan aşkla, Eros ile Thanatos daima bir aradadır Pathos yazddı. Sözverici Koltuğu, benim çok ciddi bir rahatsızhk geçirdığim, hasta olduğum bir dönemde yazıldı. Belki yeterince yazmadım bu şiirleri. Sözverici Koltuğu ve kısmen Hayal Tamiri, benim hastaneye yattığım, kendimi ölümden kurtarmaya çalıştığım dönemi kapsıyor. Adı Kayıplar Listesinde ise bir mezarlık ziyareti gibi. Ama neticede mezarlık da bu dünyada. Hayat ile ölüm ve karşıtlıklar üzerine çok güzel siirleriniz var bu kitapta. Sözverici Koltu$ju ndan gelen ve bu kitaba da bağjanan, yaşamdaki karşıtlıkların önemine değinen şiirler Bunlarda, şiirin kurgusundan birden sıyrtlan ve okurla çok özel, çok yakın bir söyleşiye giren şair tavrt var. Kolay kolay söylenemeyecek, okuru sarsacak kadar içten ıtirajlar, bunlar Bunu son kıtabımzdakı "Aa Kayıp" ştırınde açıkça görebtlmek olası. "Kaybetmesem bulamayacaktım" dizesiyle başlayan bu şıirde bütün bir hayat, bütün bir hesaplaşma okunuyor. "Şimdi anlıyorum ki, şairler çok iyiliğini görürmüş kötülüklerin" derken, şiirinizi de özetler gibisiniz. Sanki daha önce yazmaya başlanmış, hep ertelenmış bir şiir bu. Ben karşıtlıkları içinde barındıran bir insanım. Bunun ne kadarı ailemden, çıktığım toplumdan, ülkelerden geliyor, ne kadarı benim kişiliğimden geliyor bilemeyeceğim. Ben gerçekten hiçbir yere ait değilim, çünkü öyle doğdum. Bu çok kendiliğinden bir şey. Hiçbir yere tam olarak ait olamadığınız zaman kendi içinizde bir çelişki yaşıyorsunuz demektir zaten. Ben kendi adıma bile ait değilim. ilk adıma da ait değilim ama herkes beni bu adla çağınyor. Nesnelerle kurulan iliski son kitapta birçok duygunun anahtart gibi. "Nafaka" siirinde, "Adı Kayıplar Listesinde" şiirinde, "Şamdan'da, "Ganimet Bakraç'ta, "Şezlongda, "Dilo$lanı"nda, "Mektup Açacağt 'nda nesnelerle kurulan o ilişkı çok dolaystz ve can acıttct oluyor. Acı bana çok doğru sözcük gibi gelmiyor. Bu acı değil. Bu size ait bir eşyanın Çukurcuma'da bir yerde satıldığını görmek gibi bir şey. Bu, 1800'lerde, 1900'lerde Îstanbul'da yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudilerin ruhlannın Çukurcuma'da kendi eşyalarının satılışını seyretmesi gibi bir şey. Acı duymuyorsunuz, ona bakıyorsunuz sadece. Yapabileceğiniz bir şey de yok. "Ganimet Bakraç" siirinde anlattıklanm gerçek. Ben o yaşlı Rumun gözüyle gördüm, öyle görmesem yazamazdım. En iyi şiir yaşanmış bir gerÇekten çıkıyor. En güzel şiir gerçektekı şiiri görebilmekten çıkıyor. Hatırlama bfle değil, o an o şiiri görebilmekle ilgili. Ben Kıbrıs'ta bu tür şeylere çok şahit oldum. Çukurcuma'da satdan her şeye ganimet olarak bakıyorum. Çukurcuma'da antika değd ganimet satdıyormuş gibi geliyor bana. Ben bir Türk şairinden aynen bu ı CUMHURİYET KİTAP SAYI 629 Yafamdaldkarfrtfcklar «ümkültüpüveedebiyatı nndan, ölüm duyurularından, ölü dillerden, ölümün tasvirlerinden yararlandım bu kitapta. Bu, bir çeşit aile mezarlıiı. Insanın şiir yazmasına yol açan birçok şey var. Bu şevler giderek netleşiyor, onlann her birinae ayrı bir izlek oluşuyor. însanlann ölmüş olmasıyla, kaybolmasıyla da ilgili bu. Benim ailem tamamen ölü aslın da. Annem 1983'te öldü. Babamı 1986'dan beri görmedim, benim için, ölümü hakkında şiir yazabileceöim kadar kayıp. Üvey kız kardeşlerimle ilgili şiirler de var kitapta. Onlan da 1995'ten beri görmedim. Büyük teyzemi de aynı yıl kaybettim. Onlann hepsi benim için ölü artık. Bir ölünün ardından, ölüm tazeyken