Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• Fethi Naci 'Eleştiri Günlüğü"ne yeniden başladı. Bu hafta Nâzım Hikmet ve Sait Faik var günlük'te 3. sayfada • Pelin Özer, Mehmet Yaşın'la son kitabını ve şiiri konuştu 8. sayfada •Tufan Erbanştıran, R Coelho'nun romanını değerlendirdi m sayfada • Bu hafta Şiir Atlası'nda, N. Valaoritis'in, şiirleri var 15 sayfada MIT/UF» Cumhuriyet P A R A S I Z E K 14. yüzyılda Osmanlı devletinin kuruluş devrinde yazılmış olan "Garibnâme", hiç kuşkusuz Türk dil ve edebiyatının önde gelen yapıtlarından biridir. Böyle olmasına karşın yapıtın bugüne kadar derli toplu bir yayını gerçekleştirilmemişti. Prof. Dr. Kemal Yavuz, Aşık Paşa'nın bu önemli yapıtını uzun bir çalışma sonucu, günümüz okurunun önüne koydu. Aşık Paşa'nın yaşamının en olgun döneminde yazdığı DU eğitici ve öğretici yapıt üzerine Kemal Yavuz'la konuştuk. Kitabı Türk Dil Kurumu dört cilt olarak yayımladı. Yrd. Doç. Dr. EROL ÜLGEN Âşık Paşa Garibnâm Gunumuz Türkçesiy /"*t ayın Kemal Yavuz, bugün stzınle Aşık Paşa ve V onun şöhreti gü'nümüze kadar gelen, önümüzde"~i^y ki asırlar içerisinde de çok konuşulacak eseri Garibnâme ve devrinin edebiyatt, dili üzerine konuşacağız. Ancak konuya ilgi duyanlartn sizi daha yakından tanımalarına fırsat verebilmek için kendinizi kısaca tanttır mısınız? 21 Temmuz 1946 tarihinde Emenek kazasının Küçük Karapınar köyünde doğdum. Köyümüzde üçüncü sınıfa kadar okul vardı. Ondan sonrasında şehadetna me ile gidince civar köylerdeki okullardan istifade ettim. Dördüncü sınıfı Sarıveliler'de, beşinc sınıfı Adiller tlkokulunda tamamladım. Ermenek Ortaokulunu daha sonra da Konya Erkek Lisesini bitirdim. Sonra Is tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde geçen bir öğrencilik hayatım vardır ve bu 1977 yılında doktor oluncaya kadar sürer. 19671971 yıllan arasıdaki öğrenciliğimden çok zevk aldım. Gerçekte benim için en güzel yıllarım oyıllar oldu. Mahrumivet içerisinde dani olsa; benim Türk kültürüne yakınlığım, onun içinde bulunuşum, devamlı eserlerimizle uğraşrnak, hocalara olan yakınlığım bir başka dünya açtı. Üniversiteyi bitirdikten sonra Istanbul Üniversitesi Islâmî llimler Fakültesi'ne Osmanhca asistanı olarak gittim. Sonra Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Eğitim Fakültesinin birimlerinde çalıştım. 1983 yılında doçent oldum. On beş yıla yakın Erzurum'da görev yaptıktan sonra rahmetfi hocam Prof. Dr. Muharrem Ergin'in vasıtasıyla 1986 yılında asıl yerim olan Istanbui Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ne kavuştum. Burada Eski Türk Edebiyatı Anabilim dalında doçent olarak göreve başladım. 1989 yılında Profesör oldum ve Eski Türk Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanlığına getirildim. Bu görevi on yıldır sürdürmekteyim. Evliyim, üç çocuk babasıyım. Milletimiz henüz Aşık Paşa'yı, bu hüyük şairigerçeği gıbi tammamıştır. O kaynaklarda sadece mutasavvıf olarak tamtılmaktadır. Hocam, Aşık Paşa kimdir? Cerçekten mutasavvıf mıdtr? Bu sorulara vereceğint'z cevahtn ardından edebî şahsiyeti hakkında neler söyleyebilirsiniz? C U M H U R İ Y E T KlTAP SAYI 6 2 9 Âşık Paşa köklü, derin, büyük bir aileye mensuptur. Âşık Paşa'nın dedesi Şeyh Ilyas'tır. îlyası Horasanî Baba îlyas adıyla da anılır. Amasya civarında oturur. Büvük bir ocak olması sebebi ile ona bafilı olanlar gitgide çoğalmıştır. Hatta Sultan I. Aleaddin Keykubad onun hallerini uzaktan uzağa seyretmiş, ziyaretine gitmiş; onun o ilim neşrine, insanları avdınlatışına bakınca gönlü rahat etmiş ve neticede kendisine gıptayla bakmıştır. Ancak Şeyn Baba llyas'ın bir başka talihsizliği de vardır. Ona mürit olanların hepsi Müslüman değıldir. Başta en önde gibi gelen müritlerinden Baba Ishak onun adına Hıristiyan olarak gizli bir din tutmuş onun adına Anadolu'da isyan çıkartmış, Şeyhin o kadar ısrarlarına rağmen onu dinlememiş, neticede beddua etmiştir. Fakat isyanın Baba îlyas'a yüklenmesiyle Baba Ilyas bu isyanın faturasını ödemiş, neticede öldürülmüştür. Âşık Paşa böyle bir aileden gelir. Ancak bu ailenin isyanla en ufacık bir ilgisi yoktur. Çünkü âlimler, ilme değer verenler, hiçbir zaman fitneye karışmamışlardır. Tabiî Muhlis Paşa, Baba llyas'ın oğlııdur. Muhlis Paşa da îlyas ailesinin isyana karıştığı meselesi üzerine devlet tarafından gözlendiği için Setçuklu Sultanları tarafından rahatsız edilmiştir. Daha doğrusu ta kip edilmiştir. Muhlis Paşa evlenmiş, çoluk çocuk sahibi olmuş, Kırşehir civannda yerleşmiş, Âşık Paşa böyle bir zamanda hayata gözlerini açmıştır. Babası ise iki üç sene sonra vefat etmiştir. Âşık Paşa îlyas'a bağlı Şeyh Osman'ın gözetiminde bütün maddî ve manevî ilimleri tahsil etmiş, bir ara Mısır'a gitmiş, kısa zamanda kendiıji yetiştirmiştir. Âşık Paşa'nın en büyük eseri Garibnâme'sj,dir. Garibnâme benim de üzerinde çalıştığım eseridir. Âşık Paşa'nın her şeyden önceTürk dıline büyük hizmeti olmuştur. O Garibnâme'sini Türk diline hizmet için yazmıştır. Garibnâme'sinin son bölümünün son kıssasında Garibnâme ismini ne için verdiğini söyler, açıklar. Garibnâme ismini ne için vermiştir? O devirde bildiğiniz gibi Arapça ve Farçanın üstün tutulması, edebî ve ilmî dilin Arapça ve Farsça olması Âşık Paşa'yı çok üzer. Etrafta da Türkçe eser verilmez dedikodusu vardır, Türkçe eser yazdmaz, Türkçe bu işe kafî değildir gibi bir görüş hakimdir. Bu görüş baştan sona bütün ulema ve devrin aydınları arasında revaçta bir fikirdir. Âşık Paşa, "Türkçe eser verilir, bu garip bir haldir" diyerek Garibnâme'sini meydana getirmiş ve sırf Türkçe yazdığı başkalarına da Türkçe'yi ispat ettiDevamı 4. sayfada.