18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 KURL A R A Alova, 1952 yılında Ankara'da doğdu. 1959'da Eskişebir'de başladığı öğrenim yaşamını 1972 yılında ODTÜmühendisHk bölümünden ayrılarak tamamladı. Aynı yıl htanbul'a yerleserek şiirlerini yayımlamaya başladı.îlk şiiri 'hsız Gül' adıyla 'Yeni Dergi'de çtktı. 19731980 arası yazdığı şiirleri "En Son Çıkan Şarkılar" adıyla 1980 yılında yayımlandı. Bunu 1989'Â 'Giz. Dökümü' ve 1995'te 'Bitik Kent' izledı. 'Bıtık Kent'lel996Cemal Süreya Şiir Ödülunü aldı. Federico Garcia Lorca, Konstantinos Kavafis, Pablo Neruda, Z. Herbert, Guillevic ve Catullus'tan yaptığı çeviriler kitap olarak yayımlandı. Yaşamını gazeteci, reâaktör, çevirmen ve editör olarak sürdüren Alova'nın "Giz Dökümü" nde yer alan şiirleri için Cevat Çapan şunlan söylüyor: "...Alova yaşantıyı gize, gizi imgeye ve sese dönüştüren bir şair. Bu yüzden de, duyguyu ve düşünceyi zindana atmaya meraklı bir dünyada imgelemine sınırsız bir özgürlük tammaktan korkmuyor. Ama bu sınırsızlık bir ölçüsüzlük dahnıklıgma da düşmüyor. Tersine 'Giz Dökümü'nün bütün dizeleri kafada ve yürekte yaşanan sevinçlerin ve aaların titreşimiyle gerçek şiirin sesini duyuruyor bize." Alova'yı tamtmaya çalıştık sizlere. Gecen sayımızda, Orhan Pamuk'un kapakta yer alan fotoğra/ı Erzade Ertem'e, iç sayfalardakiler Manuel Çıtak'a aitti. himlerini kullanmadığımız için her iki arkadaşımızdan da özür dileriz. Bol kitaplı günler!... sini ilk defa bu kadar zevkle okuyorum: Bu şehri Stanbul ki bîmislü bahadır Emeğin gücünü, önemini, değerini elle tutulur, gözle görülürcesine birdenbire anlayan, kendi gücünün bilincine, beraberlikten doğan gücün bilincine birdenbire varan, olumlu bir değişim içinde her gün hızla uyanan yepyeni bir işçi: Grevler önce bunu getiriyor! Kocaman fabrika, makineler, tezgâhlar, işte "elleriyle kapatmış yüzünü", sessiz ve mahzun bekliyor; kumaş dokunamaz artık, cıvata yapılamaz, pil yapılamaz! Grevler önce bunu getiriyor: Emekçinin, emeğin gücünü, beraberliğin gücünü en somut bir biçimde anlamasını. Ve sonra ücret artışlannı, sosyal yardımları, çalışma şartlarında düzelmeyi, önemli sendika haklarının sağlama bağlanmasını... Kavel grevi dahil, 1 Aralık 1964'e kadar greve katılan işçilerin sayısı 11.316. Bunlara 1000 kadar BEREC grevcisini de eklemek gerek. Kayıp işgünleri sayısı 306.488. Sonuç: 696 toplu iş sözleşmesi. Bu sözleşmelerden yararlanan işçi sayısı, 137.499'u özel sektörde, 106.720'si kamu sektöründe olmak üzere 344.219. Sağlanan ücret zammı, ortalama yüzde 10.25. Ve rakamların dışındaki yepyeni kazançlar: BEREC grevi, Türk işçisi ile Türk üniversitelisinin elele verdiği ilk grev! Milli Türk Talebe Birliği Başkanı, grevcilere, "Anayasa teminatı altında sizlere verilmesi gereken fakat istismarcı işverenler tarafından verilmeyen kanuni haklarınızı almak için yaptığınız bu grevin başarı ile sonuçlanmasını candan diîerim" diyor. Milli Türk Talebe Birliği'nin folklör ekipleri grevci işçilere Erzurum'dan, Kars'tan, Van'dan, Gaziantep'ten, Bitlis'ten halk oyunları sunuyorlar. Bu olay, kafa ve kol emekçilerini ayırmak isteyenleri uyandıracak güçtedir. * 1872'de, Kasımpaşa'da, tersane işçilerinin yaptıkları ilk grevden 92 yıl sonra Türkiye'yi boydan bova Dİr grev dalgası kaplamış bulunuyor. Işçiler, Anayasa'nın sağladığı haklara dayanarak, Anayasa'nın vaaa ettiği yaşama şartlarını gerçekleştirme savaşını yürütüyorlar. Hiç mi hiç hatalı harekederi olmuyor? Sendika yöneticileri hiç mi hiç yanlış hareket etmiyorlar? Elbette hatalı hareketleri de oluyor; elbette yanlış hareket eden, işçilere bir şey sağlayamadığı gibi sarı sendikaların ekmeğine yağ süren, onların gelişmelerine istemeyerek tabii yardımcı olan sendika yöneticileri de var. Bütün bunlara rağmen, oJumlu bir gelişme var; hiçbir çaba, bu oluşu gözlerden saklayamaz. * Grevler, sendikaların ekonomik savaş araçları. Grevlerin ve toplu iş sözleşmelerinin işçilere sağladıkları konuşulurken iki yanlış görüş üzerinde de durmak gerekir. Bu görüşlerden biri, işçilerin ekonomik savaşlflrını küçümseyen, önemli olanın sadece politik mücadele olduğunu ileri süren görüştür. Bunlar, işçilerin ekonomik savaşlarının politik bir bilınçlenmenin temel şartı olduğu ve ayrıca geçim ve çalışma şartlarını düzeltme bakımından zorunlu olduğu gerçeğini göremezler, birtakım sekter laflarla devrimcılik yaptıklarını sanırlar. Öteki yanlış görüş, birtakım sendika liderlerinin savundukları görüştür. Bunlara göre, sendikal mücadele işçilere her şeyi sağlayacaktır; işçilerin ayrıca politik bir kuvvet haline gelmelerine lüzum yoktur; sendikaların demokratik bir başka grubu olarak çalışmaları yeter. Bu görüşü savunanlar, bilerek bilmeyerek işçilere en büyük kötülüğü yapanlar, işçileri sermaye kuvvetlerinin dümen suyunua sürüklemek isteyenlerdir. Işçi hareketlerinin olumlu bir yönde gelişmesi, ancak, ekonomik ve politik mücadelenin birlikte yürütülmesiyle, işçilerin bağımsız bir politik kuvvet haline gelerek, toplumun bütün emekçi ve demokrat kuvvetleriyle birlikte Anayasayı günlük hayata gcçirmek savaşına yönelmeleriyle mümkündür. (Yön, 18 Aralık 1964) Otuz sekiz yıl önce yazılmış yazılardan alıntılar... • SAYFA 3 Alıntılardan alıntılar va da YÖI\I vıllanı itaplığımda bir kitabı ararken Hikmet Özdemir'in kitabını buldum: Kalkınmada Bir Strateji ArayışıYön Hareketi. (Bilgi Yayınevi, 1986) 1965'te ben de Yön'de yazmaya başlamıştım. Hem ner hafta bir köşe yazısı yazıyordum, hem Edip Cansever'le Selâhattin HiJav'ın da katılmalarıyla sanat sayfalannı hazırlıyordum, hem de her hafta "Üçüncü dünya konuşuyor" başlığıyla, özellikle "üçüncü dünya"nın durumunu ve sorunlarını inceleyen çeviriler yapıyordum. Prof. Hikmet Özdemir'in kitabı beni p yıllara götürdü. Hikmet Özdemir, Yön'de, birden fazla yazısı çıkanların sayılarını saptamıs; ilk üç, şöyle: Doğan Avcıoğlu 194 yazı, llhan Selçuk 129 yazı, Fethi Naci 78 yazı... Neler yazmıştım o zaman? Bunu anlamak için Yön'de yazdığım yazıları bir bir aramak gerekecek; bundan kurtulmanın yolu, Hikmet Özdemir'in sabırla hazırladığı kitabı açmak ve "Fethi Naci"nin yazdıklarına göz gezdirmek. K TURHAN GÜNAY Imtiyaz Sahibi: çağ Pazarlama Gazete Dergi Kitap Basım ve YayınAŞyi temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk Yayın Danışmani: Turhan Cünay Sorumlu Müdür Fikret llkiz Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı: Baskc Sabah Yayıncılık AŞ > Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 05 Reklam: Publl Media KITAP "Yön'ün sanat, edebiyat, külrür sayfalan önceleri Memet Fuat tarafından hazırlanıyordu. 12 Şubat 1965'te yayımlanan 98. sayıdan itibaren Fethi Naci, Selâhattin Hilav ve Edip Cansever, bu işi üstlendiler. Sonradan Edip Cansever, 3 Mayıs 1965 günlü mektubunda bu görevden ayrıldığını bildirmiş ve konu ile ilgili açıklaması Yön okurlarına duyurulmuştu (bkz. 14 Mayıs 1965 günlü, 111. sayı)." ^ "(...) Şubat 1965'tenbaşlayarak sanat, edebiyat, kültür sayfalarının hazırlanmasında görev alan Fethi Naci ise, 1 Nisan 1966 günü yayımlanan 157. sayıdaki küçük duyurusunda bu görevi bıraktığını açıklamıştı." "AP'nin gerçek bir zafer kazandığı 10 Ekim 1965 tarihini Yön yazarlarından (Yön'de yazıyordum ama 'Yön yazan' değildim. FN) Fethi Naci, 27 Mayıs'tan beş DLIçuk yıl sonra, saatlerin beş buçuk yıl geri alındığı gün ilan edecektir:" "60 kuruş için kurşunlanan işçilerin büyük çoğunluğu, kendilerine toprak verilmeyeceği açıkça söylenen köylülerin büyük çoğunluğu gene kapitalizme oy vermiştir. 10 Ekim, böylece, bir büyük gerçeği bir kere daha gözler önüne sermiştir: DP efsanesi sürüp gitmektedir. Ve 'topraktan öğrenip kitapsız bilen' halkımız, kendi dışında bir müdanale olmaksızın, kendi oylarıyla bu efsaneyi yıkmadıkça da sürüp gidecektir. 27 Mayıs bu efsaneyi yukardan aşağı yıkmak istemişti; olmadı. Hem yıkamaoı, nem de uyanışı, bir bilinçlenmeyi en gelişmiş noktasında durdurdu, önledi, geciktirdi. Şimdi ise yeniden başlamak gerekiyor. Saatlerinizi beşbuçuk yıl geri alınız!" (Yön, 15 Ekim 1965) "... Fethi Naci de aynı konuya değinmekte ve milli bağımsızlıfiı, milli onuru korumanın baş şartı olan milli savunma ile kalkınma arasındaki derin bağlantıvı ve bu ikisinin dış politika ile ayrılmaz ilişkilerini gözden kaçırmamak gerektiğini söylemektedir. Ona göre, Türkiye nin bir milli savunma gücune sahip olabilmesi, ancak milli kalkınmasmı gerçekleştirmesiyle mümkünaür." (Hikmet Özdemir, s. 169)" "Aydının sorumluluğu yurduna, yurdunun insanlarına ve yeryüzüne ilgi duymakla, bunlara başkalannda da ilgi uyandırmakla başlar. Aydın, ilgi duyan insandır: Memleket gerçeklerine ilgi duyan, günlük olaylara ilgi duyan... Ve bu ilginin ayrılmaz osnucu olarak bu gerçekleri daha iyiye doğru yetiştirme çabasına katılan insandır." (Yön, 25 Eylül 1964) "... Fethi Naci ise, daha değişik bir konuya değinmekte, aydınların ilgisizliklerinden yakınmaktadır: "Ülkemizi yönetenleri, politika adamlarımızı küçümsemekle başlayan aydınlarımızın çoğu; onların değersizliîderinden, bilgisizliklerinden, küçük çıkarlar peşinde koşmalanndan yakınıyorlar. Ne var ki bu küçümseme, bu yakınma bir harekete sürüklemiyor aydınlarımızı; tam tersine, bu küçümseme, bu yakınma giderek, tam bir ilgisizlik halini alıyor: Memleket gerçeklerine ilgisizlik, günlük olaylara ilgisizlik, günün getirdiği meselelere ilgisizlik./Bu ilgisizliğin kimi aydınlarımızda büründüğü bir biçim var ki, uzaktan bakınca, ilgi gibi, hem de aydınlara yaraşır bir ilgi gibi görünebilir. Konuşursunuz, size uzun uzun Cezayir'deki 'autogestion' denemelerinden, Gine'deki planlı kalkınmadan, Güney Amerika ülkelerindeki halk hareketlerinaen söz ederler; azgelişmiş ülkelerle ilgili yeni çıkmış bir kitabı görüp görmediğinizi sorarlar; bir yabancı dergideKİ incelemeyi överler... Ilgisizliğin, gerçeklerden kaçmanın böylesine örtülü göriinüşüneherhaldeyalnızayaınhalkilişkisinin kurulamadığı azgelişmiş ülkelerin aydınlarında, bilgi, gerçeklere yaklaşmak ve gerçekleri değiştirmek şeklinde değil, gerçeklerden kaçmak için bir araç olarak kullanılıyor. Bunun için azgelişmiş ülkelerin çoğu aydınlarının toplumculuğu aslında azdı Dİreyciliğin günümiize özgü bir biçiminden başka bir şey olmuyor." (Yön, 25 Eylül 1964) tşçi hareketi "lşçi hareketinin olumlu yönde gelişmesi nasıl olacaktır? Fethi Naci've göre, "Işçi hareketlerinin olumlu bir yönde gelişmesi, ancak ekonomik ve politik mücadelenin birlikteyürütülmesiyle, işçilerin bafiımsız bir politik kuvvet haline gelerek toplumun bütün emekçi ve demokrat kuvvetleriyle birlikte anayasayı günlük hayata geçirmek savaşına yönelmeleriyle mümkündür." (Yön, 18 Aralık 1964) Grevlerin getirdiği: "îstanbul şehrinin duvarlarında yepyeni afişler... Film afişlerinin, tiyatro afişlerinin, konserafişlerininyanında... 'Işçihakfarınıtanımayan bankalarda grev yapuacaktır.' îmza: Bankiş. Ve îstanbul şehrinin gazetelerinde yedinci sayfalardan birinci sayfalara doğru adım adım yürüyen grev haberleri: BEREC fabrikasında grev sözcüleri, BEREC görevcilerine dağıtılan erzak... îstanbul şehrinin duvarlanna, Îstanbul şehrinin gazetelerine bakıyor ve Nedim'in dize CUMHURİYET KİTAP SAYI 631
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle