Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
(Ugh!) demiş metüst ve başka söze gerek kalmamış. Çok zorlasak 8. sanatımız/ oldu gurbetlik (Ugh!) deriz bir de, kapatınz konııyıı. Hayatın bütün paradokslarına parmak basan mct iıst kıyıda köşede kalmış, akla hayale gelmedik ne varsa kazar, çıkartır. Durup dururken; neden ikili intiharlarda/ insan evvela/ sevdiğini öldürür (Zemheri) diye sorar örneğin. Ya da hayatın ne olduğuna daır birkaç söz eder ve içimiz iirpererek de olsa kabul etmekten başka çaremiz olmayan gerçekleri su yüzüne çıkarır: hayat bir fahişe donıı kirli adaletsiz/ kimine isa'nın üçüncii yanağı kimineyse çarmıhı/ bilinçaltında bile sanici/ samimi bir ömür kalmamış/ biz'im kutsal kitabımız da artık kâğıdabasılı (Zemheri) Şimdi yankı vadisinde iki dakikalığına dursak ve sesimiz çıktığı kadarıyla bağırsak, M.S. 2002 Türkiye'sinde olduğumuzu kanıtlayacak "naylonlaflar" gerisin geri gelip kulağımıza yerleşir mi; bir deneyelim... "sözde ermeni soykırımı" (palavra herhalde, geyik muhabbeti yani, öyle mi denilmek isteniyor) "bölücü çete mensubu iiyesi" (bölücü olmayan çete mensubu iiyesi neci oluyor acaba... veya mensup olmak, iiye olmak değil midir ki zaten) "trafik canavarı kana doymuyor" (niye aceba... çok mu obur bu eşşek canavar... önce ossuruktan canavar uyduruyor, sonra inanıyoruz) "genç kızların sevgilisi" (ee, orta yaşlı kadınların, dullann nesi... hısım akrabası mı... yoksa sübyancı mı... aman bana ne ya) "aşkı için türk ve müslüman oldu" (tersi olunca niye kızüıyor peki... niçin böylesi daha makbul oluyor) "şiddetli geçimsizlik dolayısıvla ayrıldık" (nasıl vani... şimdi ayrılmayanlar şiddetsiz geçimlilik dolayısıyla mı beraberler... bu geçimsizliğin şiddetini kim ölçüyorpeki...) "ölii olarak ele geçirildi" (aslında bu cümlenin emnivetçe meali: diri olarak göz'den çıkarıldı, olabilir mi acaba... bir ölüden geriye ne kalabilir ki yani ele geçirilecek tür'den...) (Yankı Vadisi) Yine de umııtsuz olmak gerekmiyor, acı acı gülümseyerek kendi halimize; şöyle düşünebiliriz. Kendini sürekli tekrar eden, yumurta gibi tokuşmaktan da artık gizli gizli zevk alan ey civciv halk... gelin bir 10 kasım'da da şunu anlayın: hayatı 1 dakikalığına durdurabiliyorsanız, bir giin topyekun değiştirebilirsiniz de. (Yankı Vadisi) BlZ ZATEN ALARM OLARAK VARIZ Sözciikleri istediği gibi, noktalama işaretlerini kafasına yattığı gibi kullanan metüst, katı kuralların uygulandığı her alana karşı çıkıyor ve yalnızca hayatı değil, sözciikleri, sözciikler arasındaki işaretleri de esnetiyor. Orada da pembe bir hasar yaratıyor yani. Şimdi sözcüklerle daha çok/ dilekçe fezleke/ iddianame/ ve otopsi raporu/ yazılıyor (Tentürdiyot) O güzelim sözciikler de kirleniyor, emir eri gİDİ diziliyorlar yan yana o rııhsuz metinlerde. Ne yazık ki; imla kurallarını bii rokratik engeller gibi algılayanlar var. (Hasar Tespit Çalışmaları) Zaten biz bir bütün olarak ömrümüzü bir şarkıyla, mesela "hayat sen ne çabuk harcadın beni" şarkısıyla ifade edebilecek kadar kapana kısılmışız. Bu durumda; Soru işareti'ni üç yaşında/ ünlem'i yirmi yedi yaşında/ fark ettin (Kalk Cidelim Defteri) Demenin şaşJacak tarafı yok. Metin Üstündağ, hayatın "bubiçim"ine, yani yaşadığımız, alı^tığımız, öylesine içinde akıp gittiğimiz yönüne yani her yöniine karşı çıkıyor. Hıı yüzden espri yapmıyor, dalga eeçmiyor; düpedüz korKuyor... Ayda hayat olmasından/ dünyanın dönmesinden/ tiipgazdan fîzikten vergiden/ yıldızsız gecelerden/ balkonlardan/ bahsetme// korkuyorum (Kalk Gidelim Defteri) Bununla da kalmıyor, şöyle sürdürüyor sözlerini: Ne olur hiçbir şey öğretme bana/ afferin alma ateşi bulma/ bahane mazeret uyduıma/ terfi ettirme kurdela takma/ bulma saptama bir şey sorma/ emin olma (Kalk Gidelim Defteri) BckJentisi, korkusunu yenmeye çahşan o bir avuc, çoğunlukla ayni: Ipini kopartmış uçurtma gibi/ sarıl bana sarıl bana (Kalk Gidelim Defteri) Korkmak kadar onurlu bir şey var mı hayatta; onların yarattıfiı, düzenlediği, paketledifii, bızi de içine tıkıştırdığı hayatta! Onlar da korkuyor; ama korkuları bile farklı. Kaybetmekten korkuyorlar. Sevgilerini, onurlarını, coşkulannı defiil elbette. Arabalarını, evlerinı, hisse senetlerini kaybetmekten korkuyorlar. Onlar alarm taktırıvorlar kapılanna/ evlerine ailelerine arabalarına// biz zaten alarm olarak varız. (Kalk Gidelim Defteri) Alarm olarak var olanlara da günün birinde "son bir söyleyeceğin var mı?" diye sorarsa cellat, cevap hazırdır: Var... yaşasın insanların kardeşliği... fakat siz araya karışmış olmalısınız (Denemeyenler) ORIIAN VELİ VE NERUDA'YLA DÜET Orhan Veli'yı ve Nerudayı, bu çok sevdiği ve önemsediği iki şairi alıp gunümü/.e getiriyor metüst. Hem onlarla aramızdaki zamansal mesafeyi dolduruyor, hem de nereden nereye düştüğiimüzü gösteriyor. "Çayın rengi ne kadar güzel" dıyen O. Veli'yi tamamlıyor: KARBONATTAN mı/ RADYASYONDAN mı/ belli değil! (Orhan Veli'lemeler) O. Veli'den bugüne, teknolojik gelişmeler bütün hızıyla hayatımızı farkluaştırdı, zenginleştirdi. Bu zenginleşmenin bedelini de ödemek koşuluyla tabii. Olsa olsa çaya karbonat kanştırmak keşfedilmiştir O. Veli döneminde. O da belki. Oysa şimdi çayımız radyasyonlu, hava ve bulut hala bedava ama, yenı doğan her çocuğiın üzerinde üç bin dolar borç zımmetli O. Velı "Alnımdaki bıçak yarası/senın yüzünden;" demış, ne desin başka. Günii i Masumiyet yeniden kazanılabilir mi? Roman B U n rvH A BEYAZ r c 111 L ^ 1 HİTONARİ Çeviren: Serhat Yalamanoglu Insan, doğduğu andan itibaren ölüme koştuğunu bildiği halde türüne karşı acımasızlıktan vazgeçmez. Hayatı öğrendikçe masumiyetten uzaklaşır. Tek bir cinayetten toplu kıyıma, savaşlara geçmek iş değildir artık. ; Öyleyse, gelecek tümüyle umutsuz mudur? Be/oz Buddha'da TSUCİ Hitonari, insan ruhunun karanlık yönünü, yaşamın farklı yüzleriyle anlamaya, anlatmaya çalışıyor. Metln Üstündafl oğullan Denlzall Perhan ve Hüseyln seref lle.. CUMHURİYET KİTAP SAYI 670 www.dogankitap.com www.dk.com.tr DOĞAN KİTAP