Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sonra biraz konuşabildik. Bizi katırıyla Peynir var ama kötüîmroz'a götürmek bile istedi; ben Melih'e dür, derdi. Sonra hatırlar, baktım, Melih bana baktı, hanımlar da "Durbakalım salatalık da bize baluyordu; çaresiz vazgeçtik. olacaktı" derdi. îki yanıImroz'da balık bol ve ucuz. Barbunyana sallana sallana çok hoş nın kilosu altı lira. Kocaman bir sinariti bir telâşla koşar, peynir ve altı liraya aldık. Melih, bir balıkçı motösalatalık getirirdi. rünü karşılamış. Barbunya almış. Balıkçı Manol, BademliNiko, karidesleri kumsala fırlatıp atıyorköy'den. Bu adada köy muş; Melih'in bir tuhaf baktığını görünadlan köylerin ürünlerice," Al beyim, demiş, iyi rakı mezesi olur." ne göre: Bademliköy, Sonra başlamış gümüş balıklarını kedileZeytinliköy... Meyve çok reatmaya. "Nee!" dedım. "E.neyapalım, bol. Örneğin Merkezdedi Melih, âlemin içinde kedilerle yarıköy'den Zeytinliköy'e şacak değildim ya!" O günden sonra NiMelih Cevdet Anday ve Fethi Naci. Bir doğru yürürseniz yol boko bize her gün karides yolladı. Her akyunca meyye ağaçlannın dönemin ayrılmaz ikilisi. Sonra uzun yıllar şam içiyorduk. Önceleri lokantacı Yauzanıp gittiğini görürsü süren edebi dargınlıklar ve sonunda 2002 yılı ni'nin çardağında, sonra Manol'da, yani, nüz. Elinizi uzatıp erik 1 genç, çalışkan, becerikli; bu gidişle bu iki içinde duygu yüklü bir barışma. Geçtiğimiz günlerde koparmak, kopardığınız yda varmaz büyük bir lokanta sanibi olur. erikleri yiyerek yürümek yitirdiğimiz Melih Cevdet Anday'ı 42 yıl önce Fethi Naci'yle yaptığı bir Ama biz gelecek temmuzda gene Mamümkün. Imroz gezisi sonrasında Fethi Naci'nin Dost dergisinin Eylül 1961 tarihli nol'da içeceğiz. Bir gün Manol'un kösavısında yayımlanan gezi izlenimleriyle anıyoruz. Yazıyı arşivinden bulup Bir roman, bir şür antolojisi, bir de Heyüne gittik. Daha köye mingway'den bir hikâye kitabı almıştım çılcaran ve Fethi Naci'ye ulaştıran Nurer Uğurlu'ya da teşekkür ederiz. varmadan küçük bir ev yanıma; tek satır okumadım. Gazete de ve önünde bir karadut gelmiyordu. Bir gün nasılsa bir Milliyet ağacı gördük. Kendi bahçemizdeymiş gigeçti elimize, galiba dostumuz gümrük bi o dutla böğürtlen arası karadutları yemuhafaza memuru tbrahim Bey vermismeye başladık: Tam bu sırada bir ses "Buti. Aziz Nesin'le Ihsan Ada'nın salıverilyurunBuyurun!" diyebağırdı: Bademlidiklerini o gazetede okuduk. O gece balköy'ün papazıydı. Bizi evine davet etti. konda Mefih'le Tanin üzerine epey koBahçesindeki çeşmede ellerirnizi yıkadık. nuşmuştuk. Tertemiz odasında oturduk. Önce armut O balkonlu geceler gerçekten güzeldi. yıkadı, getirdi. Sonra... Sonrasını ben de Baudelaire'in andığı gıbi: "Et les soirs au tahmin etmiyordum: Bir tabağın içinde balcon..." Gelişigüzel konuşurduk; anıbır kadeh rakı ile bir bardak su getirdi. lardan, insanlardan, denizden. EdebiyatGerçi rakıyı, likör gibi, bir dikişte içtik, tan, politikadan hiç açmazdık. Balkona ama, o rakıyı, o papazı unutamam artık. açılan iki kapıdan gaz lambalarının ölgün Meksika'da, Amerıka'da, Kanada'da buışıkları gelirdi. Çocuklar uyumuş olurlarlunmıış. Otuz beş yaşından sonra papazdı. "Hüüh" diye bir ses gelince ldris'in lıöa baijlamış. Ne tatlı konuşuyordu! Ayuyandığını anlardık, Yaşar Hanım odaya rılırken birbirimize " Bademliköy'ün pakoşardı. ldris'in burnu tıpkı Melih'in burpazına îstanbul'dan muhakkak bir hedinu. Daha bir buçuk yaşında; su istemek yeyollayalım," diyorduk. için, su içerken çıkardığı sesi taklit ediyor. Bademliköy'de adından belli, badem Idris uyanınca biz de, içerde, hole benzer ağacı çok. Erik, elma bol. Suyunu övüyerdeki masanın üzerine gaz lambasını yorlar. Manol'un evinde oturduk. Ne güyerleştirip beziğebaşlıyoruz. Bezikte, hep zel el işlemesi örtüler vardı. Manol'un ben kazanıvordum. bahcesinde meyveler yedik. Sonra, yeni yapılan ilkokulun yanında oturup karnıManoTun avtusunda leri, gümrük muhafaza memuru Ibrahim FETHİ NACİ mızı doyurduk. Imroz, aşağıda riızgârlı Melih Cevdet'le konuşmalarımız önceBey, Dalıkçı Yani, balıkçı Canavar Niko ışıklar içinde uzanmış, mavi mavi, yeşil den hazırlanarak, sorular düzenlenerek (Canavar, soyadı imiş.) iddialı tavla maçyeşil yatıyordu. Dönerken çok güzel bir ün çeküdi mi yaşama da bitiyor. olmadı; konuşurken soru soruyu açtı. ları yaparlardı. köylü kızı gördük, adı Asimenya imiş. FoSonra denizin uğultusu, bitmek Melih Cevdet'teki gelişimi kenaisinden Manol'un meyhanesini sonradan keştoğrafmı çekmek istedim, çektirmedi. Bir tükenmek bilmeyen böcek sesledinlemek istiyordum. Konuşmayı adadan fettik ve sevdik. Onü avlu. Ihtiyar bir iğakrabası, kızın çok güzel olduğunu söyri ve gece. Burada, Imroz'da, Iskele'de, ayrılmadan bir gün önce Manol'un avlude ağacı ile bir dut ağacı. Avlunun aşağılediğimiz zaman memnıın oldu. Asimengeceler daha bol yıldızlı, daha parlak. sunda yaptık. Melih, elimde kâfiıt kalem sı deniz. Insan kendini vapurda sanıyor. ya'ya Rumca bir şeyler söyledi, ondan Kumsalın bittiği yerde lokantacı Yani'nin ciddi ciddi geldiğimi görünce, nem berMeyhanenın içinde Othello'dan resimler. çardağı. Rakımızı bitirinceye kadar çarber, hem kahveci Kozma Yaşar Hanım Melih Cevdet'in eşi merak dağa azılı bir lüks lambası sıcak temmuz ile bağıra bağıra yaptığı etmış, acaba biliyor mu diye, sormuş: gecesini dalgalandırıp duruyor. Toprak konuşmayı bıraktı; Koz Niye bunlar, Bay Manol? yoldan arada sırada oir iki kişi geçiyor, ma'nın kulakları adamaManol, gayet sakın, "Othello'dan reRumca konuşmalar duyuluyor. "Çirkin kıllı ağır işitiyor; o da sporsimler." demiş. Yaşar Hanım sevinmiş: Kız" da geçer mi diye bakıyorum; geçmidan ahbap olduklarından. Imroz'da Othello'yu bilen bir meyhaneyor. Köyün en güzel kızının adını Çirkin Hep "Sizi ağırlayamadık," ci! "Tiyatroyu çok sever misiniz?" diye Kız koyduk; güzelliğinin, kendisine ilgidiyor. sormuş. Manol, gene gayet sakin, "Yok lendiğimizin îarkınaa. Bir gün otobüsle llk sorumu sordum: canım, demiş, ömrümde bir defa gittim, Merkez'e giderken adını sordum: Yunan Rabatı Kaçan Agaçlon onda da bunu oynuyorlardı. Resimlerini Mitologyasındaki Tanrıçalardan birinin sonra, Yaprak dergisindede satıyorlardı, aldım getirdim buraya duadı çıktı. Çardakta otururken gelip kumki şiirlerle bilinçli ve tutarvarlara astım." sala oturuyor. O oturuyor, biz içiyoruz. lı olarak, toplumsal kaygıMeyhanede çok güzel beşaltı sandalÇirkin kız, çardak deniz, temmuz gecelarla yazmaya geçişini yevar. "Manol, negüzel sandalyelerbunsi, taze balık, rakı, ertesi gün işe gitmeoluşturan nedenler nelerlar!" demeyin, huylanıyor, "Ne o, siz de mek... Imroz'un geceleri bunun için mi dir? mi satın almaya kalkacaksınız?" diyor. daha bol yüdızhydı, bilmiyorum. Melih Cevdet, daha önMeğer her gelen o sandalyeleri satın almace de aynı soruyla karşıSonra kaldığımız pansiyona gidiyoruz, ya kalkışırmış. Bir de Manol'a zenginlilaşmış ve cevabını vermiş meyhaneci Manol'un pansiyonuna. Imğinden söz açmayın. Melih bir gün takıgibi, rahat konuştu: roz'a Melih Cevdet'lerle birlikte geldik, hyordu: "Neyapacaksın bu paralan Baraynı pansiyonda kalıyoruz. Pansiyonun Çok kesin bir değişikba?" Manol bayağı içerlerdi: " Yahu herbalkonu denizekarşı. Oturup konuşuyolik yok, sanıyorum. Rahakes de sahi zannediyor! Ne gezer bende ruz. Önümüz deniz. Sol yanımızda Matı Kaçan Agaç'lan sonraki para!" diyebaşladı. dam Marika'nın kahvesi, sağ yanımızda şiirlerin tohumları o kitapGiderek Manol köyde en sevdiğimiz Manol'un meyhanesi. Ben ömrümde deta vardır. Bu bakımdan, insan oldu. Görmüş geçirmişligi, tokgöz*nize, meyhaneye, kahveye hiç bu kadar daha çok, bir gelişmeden lülüğu, derbederliği, dalgacılığı hoşumuyakın yaşamamıştım. Balkon sohbetlerisöz ediJebilir; aeğişmeden za gidiyordu. Bir peykeye, kahveci Kozni çok severdik. Balkonun altında asmadeğil. ma'dan aldığı tavlayı koyar, üstüne cekelar az ötesinde küçük bir kilise vardı. Da Rahatı Kaçan Ağaç'ldtini atar, yatar uyurdu. ha ötesi deniz. Iskele. Iskelede büyük ki Yalan, Yeni Yol gibi şiSon günlerde hep onun avlusunda içmotörler dururdu; Çanakkale'den gelir, irler, sonraki şiirlerin bır tik. Çanakkale'ye giderlerdi. 1lerde kıyıya çebaşlangıcı sayılabilir. Fakilmiş kayıklar. Manol rakı, derdik. kat, kitapta genellikle ağır Getirirdi. ^ Günler Madam Marika'nın kahvesinbasan yan, günlük yaşan Yahu bir şey yok mu bunun yanına, den gelen tavla pulu şakırtılarıyla başlartılar; duyulara (ihsaslara) Melih Cevdet ve Oktay Akbal Cumhurtyet Cazeteslnln kurulu$ derdik. dı. Az sonra kahvemizi içerdik ve Melih yaslanma eğilimi; küçük Yıidönumlerlnden birfnde. Gülerdi. beni tavlada yenerdi. Kahvenin gedikli 42 yıl öncesindeki bir geziden... İmroz'da Melih Cevdefle G SAYFA 16 CUMHURİYET KİTAP SAYI 670