Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YILMAZ ÇONGAR Sevgili Faik Baysal yapıtları ile yaşayacak O n beş yıl kadar önceydi. Şarköy'de yazlıktaydım. Gece vakit hayli ilerlemiş, sokaklar gölgelerden yararlanıp fısıldaşan, birbirlerine sarılan âşıklara bırakılmıştı. Balkonda çay içiyordum. Fakat o ne? Hırsızdı gauba. Ince, uzun bir adam, direklerin arkasından, duvarların kenarından yararlanarak gizleniyor, balkonlara bakıyor, konuşmaları dinliyor, kayboluyor, birkaç dakıka sonra yine görünüyordu. Gölgesi kendinden daha inceydi. Birkaç gün boyunca sordum, soruşturdum, öğrendim sonunda. O adamla arkadaş oldum ve yaz boyunca hic ayrılmadık. Hep edebiyattan konuştuk, sabahlara dek, o adam, yazın dünyamızın duaveni ünlü yazar Faik Baysal'dı. Sonradan, karanlıkta, duvar diplerinde ne yaptığını sorduğumda "Maızeme topluyordum" demişti. "Gündüz' dergisinde yayımlanan ilk şiiri ile (Temmuz 1936) yazın çevresine giren Faik Baysal, şiirleri, öyküleri, romanları, çevirüeri ile tanınmıştır. Sait Faik Öykü Yarışması ve Orhan Kemal Roman Yarışması ödüllerinin sahibi olan yazann son yapıtı "Madam Bambu"dur. " Aylar oldu, geceleri uyuyamıyorum. Öyle hasta filan da değilim. Belki aldanıyorum. Bu sabah oramı buramı didik didik etmekten kendimi alamadım. Hiçbir yerimde ağrıya sızıya benzer bir şey bulamadım. Kendimi vicdan azabından kıvranan bir suçlu da hissetmiyorum. Ne bir şey çalmış, ne de birini öldürmüştüm." Böylebaşlıyor Madam Bambu. Geceleri uyuyamayan, ruhsal sıkıntılar içinde kıvranan Senar Kul'dur. Yapıtın baş kişisi. Yaşı 66 olup, Belediye Mezbahası'ndan emekli bir veterinerdir. Gençliğinde konservatuvara gidip bir keman virtüözü olamadığına çok üzülmektedir. Eşi on beş yıl kadar önce ölmüş, çocukları da olmamıştır. Bugüne dek yapabildiği ufak birikimiyle yaşamının geri kalanını mutlu, huzurlu, dingin geçirmek ister. Fakat ruhsal sıkıntıları, şakaklarındaki zonklamalar kendini bir türlü rahat bırakmaz. Önce büyüculere başvurur. Elbette bir yararını görmez. Bu kez ara sıra çayını içtiği kahvecinin çok övdüğü bir ruh hastalıkları uzmanına gider. Sıkı bir kontrolden geçer. Doktora bunalımı sırasında beyninde eakan şimşeklerden, dev dalgaların altında kalıp ölüme yaklaştığından bahsederken bir yandan da doktorun güzel sekreterinin poposunu okşamayı, dişlemeyi düşler. Sonuçta doktor, ilaç yerine deniz kıyısında bir dinlenme ve bol bol et önerir ama pirzola, taskebabı değil kadın eti. "Kadın açhğından kıvranıyorsunuz. Sekreterimin kalçalarından gözünüzü bir an ayırmadınız. Evlenin hemen. Evlenmeseniz bile her yer kadın kaynıyor. Isterseniz birini kesinlikle bulabilirsiniz" der. Bu arada telefon çalar. Doktoru, hastası Recep Toprakoğlu arar. Bu kişiyi Senar Kul da tanımaktadır. Fakat Toprakoğlu kendini cumhurbaşkanı olarak tanıtır, belli ki iyice zıvanadan çıkmış, aklını yitirmiştir. Telefon kapandıktan sonra doktorlakonuştuklarında, Toprakoğlu'nun birlikte yaşadığı Mukaddes'ten de bahsederler. Ertesi gün Senar Kul kafasına koyar, Mukaddes'i görecektir. Hem merak eder, hem de kadın etine daha yakın olmak, olanak bulabilirse okşamak ister. Bir yandan da kadın düşmanlarından Aziz Pavlus'un seçme incisini anımsar: "Evlenin iyi edersiniz, evlenmeyin daha iyi edersiniz." Sıcak bir günde, sora soruş Madam Bambu Edebiyatımızın öncü yazarlarından birini daha, Sevgili Faik Baysal'ı da yitirdik. tlk romanı "Sarduvan" ile edebiyatımızda bir çığır açan Baysal, geride bıraktığı yapıtlarıyla sürdürecek yaşamını artık. Son romanı "Madam Bambu"yla ilgili aşağıdaki yazıyı görüp okumasını çok isterdik ama olmadı. Bir kez daha sevgi ve saygımızı sunuyoruz Faik Baysal ustamıza. tura, yorgun argın, ter içinde Muayrıca çok önemli bir olay kaddes'in Menekşe Sokağı'ndageçmiştir. Esin adlı küçük bir \ı\nwı IIVMIII ki evini bulur. Kadın, yorgunluk kıza tecavüz suçundan tutukbahanesiyle onu hemen içeri alır. lanmış, on yıl napis yatmış, Iri yarıdır, arkasında popo yerine gerçek suçlu vicdan azabına bir apartman taşımaktadır. Senar dayanamayıp ortaya çıkınca Kul'u oturttuktan sonra kendi de kurtulmuştur. îşte bu Hami karşıdaki koltuğa yerleşir, yaylar Bey, bir sabah sık sık özlemigıcırdar. Bir ara bacak bacak üsni duyduğu ölümü seçmiş, istüne atar. O anda Senar Kul'un teyerek yattığı sonsuz uykugözleri açılır, gördüğüne inanasundan bir daha uyanmamışmaz. Hepimizin dünyaya geldiği o karantır. lık odanın yamuk yumuk kapısını görBu olay Senar Kul'u çok sarsar. Sinirmüştür. Çok utanır, başka yere bakmaya leri tümüyle bozulur. Artık, kendini akılçalışır, beceremez. lı sanan bir deli olduğu düsüncesindedir. Bir gün motelin bahçesinde yemeğini yer Kahveler içildikten sonra Mukaddes ve rakısını içerken yanında siyah eözlükkılık kıyafetini değiştirir. Çok ince, kolsuz lü, dekolte giyimli, etine dolgun bir kabir elbisenin altında daha çok ortaya çıdın belirir. Incelikle selamlar, rahatsız etkan iri memeleri, göbeğinin çukuru, fıkır tiği için özür diler ve sorar: fıkır oynayan kalçalan ve tüm bedeninden yayılan kadın eti kokusu Senar Bu motelin sahibi siz misiniz beyeKul'un başını döndürür. Mukaddes, eski fendi? kocasından bahsederken işi daha da ileri Hayır hanımefendi, ben burada tatigötürür, kalçalarını Senar Kul'un bacaklimi geçiriyorum. Güzel kadın izin rica larına sürter, kulak memesini ısınr, yere ederek karşısındaki koltuğa oturur, koeğilirken memelerinden biri dışarı fırlar, nuşma sürer... Sürer... Yemek soğur, rakı sonunda geceyi birlikte geçirmeleri için kalır. yalvarır. Senar Kul "Birkaç gün sonra geAradan günler geçer, adı Hande olan leceğim." diyerek yalan söyler, kapıyı açıp hanım motele yerleşir. Bir gün motelin kendini dışarı atar. sahibesi Senem Hanım'dan yalnız kendinin oturması için bir bambu koltuk ister. Kentten uzakta Motelde bambu koltuk yoktur, ilçeye ısŞimdi, oldukça uzak bir yerde, deniz marlanır, getirilir. Artık Hande Hanım kıyısında bir moteldedir. Kentin gürültüher zaman bambu koltuğunda oturmaksünden, yalanlarından kurtulmuş, temız tadır. hava, güneş, dinginlik Senar Kul'un sinirlerine iyi gelmiştir. Motelin yöneticisi bir kadındır. Senem Hanım, renkli bir konfeti yağmuruna benzer. Yuvarlak kalçaları bir biblonunki kadar kusursuzdur. Senar Kul onun yarı yarıya açılmış memelerine bakar, ,,<• yirmi beş yaş daha genç ol/ madığına üzülür. Motelde oda komşusu Hami Bey'dir. Ahlaya, puflaya, güçlükJe yürüyen, gülmeyi çoktan unutmuş bir öğret s men emeklisidir. ' Aydınlıktan yana olduğu için ne Al ^ lahsızlığı ne komünistliği kalmış, günlerce tutuklanmış, sorgulanmış, direnmiş, hastalanmış, çok çile çekmiş, pazarda domates bile satmış bir kişidir. Karısı ve oğlu kendini terk etmiştir. Yalnız yaşayan Hami Bey'in " başınd an Buraya dek özetlemeye çalıştığım bölüm sayfa olarak romanın beşte biridir. Yapıtın bundan sonrası çok ilgi çekicidir. Faik BaysaJ ın kıvrak zekâsı okuru hiç beklemediği olaylarla karşı karşıya bırakır. Hande Hanım, odasında tek başına ölen Hami Bey'in kızı olduğunu söyler. Babasının gömütünü yaptırmak için oraya gelmiştir. Bambu koltuk tutkusunun nedeni de yapıtın ilerideki sayfalarında gizlidir. tlçede bir de er\ ^ kek güzeli, Ruhsal sıkmtılar yüzme şampiyonu Tohnny (coni) vardır. Halk onu Tarzan'a benzettiğinden bu adı takmıştır. Faik Baysal'ın bu yapıttaki betimlemeleri kendine özgüdür. Çoğunlukla, sesi renk ile koku ile anlatır. Örneğin: "Kusursuz vüzü bir avuç mermer köpüğü, gözleri birer yakut damlasıydı. Sesi aeme yaprağı rengindeydi." (Sayfa 8) "Güneşte yanmış, kavlanmış, haşlanmış patates kokan pürtüklü bir ses kulaklarımı tırmaladı." (Sayfa 36) Güzel duyunun (estetiğin), ustalığın ürünü olan aşağıdaki benzetmeyi sunmadan geçemeyeceğim: "Harif bir rüzgâr esiyordu ara sıra. Milyonlarca cam kınğına dönüşen deniz sakindi. Cam kınklarının her birinde güneş paramparçaydı." (Sayfa 250) Hami Bey'in kendini öldürmesi olayında vazar, devletini, toplumu, medyayı suçlarken düşünce özgürlüğüne sınır tanımaz: "Adaletivle yaşamını körlettiği bir öğretmenine karşı her ağzını açtığında mangalda kül bırakmayan devlet ne yaptı ya? Her zamanki yüce suskunluğunu ve çatık kaşlılığını sürdürdü. Baldır bacaktan geçilmeyen, çıkarların göbeğinde erdem Don Kişotluğu yapan medya ve basın da bu sözde sapığın örnek davranışına yeterince yer vermedi... Demokratik özgürlüklerle ilişkilendirilen seks ve baldır bacak furyası tahtını korudu..." (Sayfa 64) Faik Baysal'ın futbol maçlarında coşan, deliren zavallılara da diyeceği vardır: "tki direk arasından topu ağlara gönderiyor. Yerlere atıyorsun kendini sevincinden. Ateş yakıyorsun, bayraklar sallıyorsun, ölüp ölüp diriliyorsun... Kuş kadar beyninle birilerinin cebini doldurduğunun farkında mısın?.. Ayağında papuç yok, karnın yarı aç yarı tok...' (Sayfa 145 146) Kadınlann güzellik tutkusu da yazarın büyüteci altındadır: "Çirkin olan birine güzelliği yakıştırdığınızda o da yavaş yavaş Kleopatra olduğuna inanmaya, aynalarda kendini başka türlü görmeye başlıyordu... Her şeyi, yaşamı, dünyası sadece güzellikti... Günümüzde güzellik ürünleri üreten tröstlerin kasalarını dolduran onlardı. Yüzleri buruş buruş olan, yürümekten binbir zorluk çeken, gerdanları bir karış sarkmış kadınfarın bile sürüp sürüştürmelerinin altında yatan bu hastalıktı..." (Sayfa 153) Viagralar, mutluluk çubukları, popolar, eşcinseller, kumarbazlar, bir düşeş için kansını sözde arkadaşının yatağına atanlar, parklarda müşteri arayan cinsellik tellalları hepsi hepsi bu yapıtın sayfaları arasında boy gösterir. Bu arada, Tanrısal denge ve Tanrısal adaleti açıklarken dinleyicilerden tepki gören, küfürler yiyen profesör, annesine ve kardeslerine bakan, parası yetmediğinde hırsızlık yapan boyacı küçük Sefer, tuzlu fıstık satan yoksul kadın ve yaşam dramının önemli bölümünü oluşturan yalnızlık teması gözler önüne serilir. Romanda, bugünkü toplumumuzu simgeleyen özelliîdere sahip, çeşitli düzeylerden seçilmiş, yirmiden fazla kişi konuşturulmuş, anlatdmıştır. Bunların başlarından eeçen olaylar, birbirleriyle ve çevreleriyle uişkileri o denli inandıncı ve gerçekçidir ki, "Madam Bambu" yapıtı, yüz yıl sonra bile araştırmacılar, sosyologlar tarafından başvurulacak bir kaynak yapıt, bir arşiv niteliğindedir. Duru, akıcı, yalınbir dil kullanarak v kaleme alınmış yapıtta, kurgusu ve kendine özgü biçemiyle okurun merak duygusunu her an ayakta tutan usta yazar sayın Faik Baysal'ı kutlar, "Madam Bambu"yu tüm yazınseverlere öneririm.» Madam Bambu/ Roman/ Faik Baysal, Can Yaytnları/ 1 Bastm 2002/ 295 .s KaAnlarbüyiiteçattıda Baysafın kıvrak zekâsı SAYFA 14 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 6 7 0