Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Edıvard Said'in "Şarkiyatçîhk"ı yeni basktsıyla okur önünde "Şark"ı yeniden yapılandırmak "Yirminci yüzyılın en sarsıcı, en etkili kitaplarından biri" olarak tanımlanan "Şarkiyatçılık" için bu tanımlama hiç de yersiz değil. Edward Said'in, incelediği konuyu açıklarken taşıdığı içtenliğini, bir bilim adamının olmazsa olmaz koşul olarak benimsemesi ereken objektifliği hiç elden ırakmadan nasıl bu kadar yalın bir dille ifade edebildiğine hayranlık duymamak da elde değil. GULAY TALASLI ** ^~v 68'tenberitngilizcevekarşılaştırI V.J malı Edebiyat dersleri verdiği JL s ColumbiaÜniversitesi'ndeöğretim üyesi olan Edward W. Said'in, Şarkiyatçılık Konusunda yıllardır okumayı sürdiirdüğü haldc, büyük bölümünü, California Stanford Davranış Bilim îleri Araştırmalar Merkezi'nde burslu olarak geçirdiği 1975 ve 1976'da yazdığını belirttiği "ŞARKİYATÇILIK", "Batı'nın Şark anlayışjan" alt başlığını taşıyor. Çevirisini Berna Ulner'in yaptığı kitap, Metis Yayınlan'nca ilk kez Meart 1999, ikinci kez de Ekim 2001'de yayımlanmış. Üç uzun bölüm ile on iki kısa birime bölünmüş olarak hazırlanan kitabın birinci bölürnü, "Şarkiyatçılığın Etkinlik Alanı" başlığını taşıyor ve hem tarihsel akışı ile deneyimlere göre hem de felsefi, siyasal izleklere göre konuyu tüm boyutlarıyla kuşatan geniş bir çerçeve çiziyor. "Şarkiyatçı Yapılar ile Yeniden Yapılandırmalar" Daşhklı ikinci bölüm, nıodern Şarkiyatçılığın gelişimini, kapsamlı bir zaman dizimsel betimlcme yaparak, ayrıca öncmli ozanların, sanatçıların, araştırmacıların yapıtlarında ortak olan bir gcrcçler öbeğini oetimleyerek izlemeyeçalısıyor. Uçüncü bölüm, "Bugünkü Şarkiyatçılık", öncellerinin bıraktığı yerden Şark'ta sömürgcciliğin en çok sayıldığı, yaklaşık 1870'te başlayıp İkinci Dünya Savaşı'yla biten dönemi anfatıyor; özellikle de Ingiliz ve Fransız hakimiyetinden Amerikan nakimiyetine geçişi inceliyor. Son olarak da ABD'de Şarkiyatçılığın şimdiki düşünsel ve toplumsal durumu ana hatlanyla veriliyor. Yazar, "(liriş' holumunde bu özel araştırma ve yazma yolunıı nasıl tuttuğunu anlatırken, Cîramsci'nin Quaderni del Carcere (Hapishane Defterleri) adh eserinden alıntıladığı; "Eleştirel irdelemenin hareket noktası kişinin gerçekte ne olduğunun bilincine vurmasıdır; 'kendini' o ana uzanan tarihsel süresi bir ürünü olarak 'bilmesi'dir; bu tarihsel süreç, size, dökümünü bırakmaksızın, sonsuz sayıda iz yükler.'(l) sözlerine dayanarak çalışmasım kişisel boyutunu vurguluyor. Bu çalışmadaki kişisel yönelimlerin çoğunun, iki Ingiliz sömürgesinde (Filistin ve Mısır) geçmiş çocukluğundan kalma bir 'Şarklılık bilincinden geldiğini: Bu sömürgeler ve ABD'de gördüğü eğitimin, baştan sona Batı usulü bir eğitim olmasına rağmen, derinde yatan o flk bilincin varlığını koruduğunu belirten yazar, egemenliği tüm Şarklılarm yaşamında pek güçlii bir etken olmuş olan kültürün bir Şarklı olarak kendi üzerindeki izilerinin dökümünü yapma girişimi olduğunu ifade cdiyorjbirFilistin'İi Arabın Batı'daki, özellikle de Amerika'daki yaşamınm ıırnut kırıcı olduğunu; Amerika'da Filistinli Arabın siyasal açıden var olmadığına, var olmasına SAYFA 14 g Edvvard said'in eserinln "Yirminci yüzyılın en sarsıcı, en etklll kltaplanndan blrl" olarak tanımlanmış olması hiç de yersiz değil. izin verildiğindc de ya bir baş belası ya da bir Şarklı olarak var olduğuna dair neredeyse tam bir mutabakat olduğunu vurguluyor.(2) "Şarkiyatçılık" ın, en kolay kabul gören nitelemeye göre, akademik bir şey olduğunu ve bu etiketin bir takım akademik kuruluşlarda hâlâ kullanıldığını belirten yazar, 'Şark', 'Şarkiyatçı' ve 'Şarkiyatçılık' kavramlarını akademik, genel ve tarihsel boyutlarıyla irdeleyerek, 'Batı'nın 'Doğu'ya bakış tarzını sorguîuyor. "Şark"ın kurulmuş bir şey olduğunu iddia edıyor ve ekliyor:" Ama kuşkusuz, 'bizi en iyi biz biliriz!'şeklindekisınırlayıcıdüşünceyekatılmam da mümkün değil.' (3) yalın öncüllerden, en açık çıkarımı yapmayı beceremezler. Herhangi bir sıradan Mısırlı'dan bir kolguyu açıkça ifade etmesini isteyin. Âçıklaması bıktıncı uzunlukta ve mutlaktır genellikle. Muhtemelen öyküsünü bitirene kadar yarım düzine çelişkiye düşecektir. Azıcık köşeye sıkıştırıldığında ise çö/üfecektir."(5) şeklindeki iddialarını eleştiren yazar, bu anlayışı Batı'nın Şark'ın kımliğini saptamakta kullandığı bütün bir bilgisel tarihler dizisi olarak tanımlamaktadır. "Şarklıyı Bilmek " başlığı altında, 13 Haziran 1920 günü Arthurjames Balfour'un Avam kamarasında, bazı üyelerin "Mısır'daki Ingiltere'nin gerekliliğini sorgulamaları ü/.erine yaptığı Konuşmadan yaptığı alıntıları yorumlayan yazar, onun sözlerinde iki egemen izlek olarak "bilgi' ile "gücü" saptadığını belırterek:...." ...Balfour'a göre "bilgi" r>ir uygarlığın doğuşundan yükselişine, sonrda da çöküşüne, baştan sona gözden geçirmek tabii bir de bunu yapma imkânına sahip olmak anlamına gelir. Bilgi, dolaysızca var olmanın üstüne cıkmak, "kendi"nin ötesine, yabancı ve uzak olana varmak demektir. Btiyle bir bilginin nesnesi, uygarlıklann sık sık yaptığı gibi gelişip değişse ya da kendini dönüştiirse bile yine de öz hatta varlık bakımından istikrarlı kalan bir "olgu'clur. Böyle bir varlığın böyle bir bilgisini edinmek ona egemen olmaktır, onun üzerinde yetki sahibi olmaktır. Burada yetki, "bizim " için, "onun" şark ülkesinin özelliğini yadsımak demektir; çünkü onu biliriz, o bir bakım biz onu nasıl biliyorsak öyle var olur. Ingilizler'in Mısır bilgisi, Balfour için Mısır'dır, bu bilginin getirdiği yükümlülükler, aşağı olma ile üstün olnıa gibi sorunları ikinci kılar." demekte ve Ingiltere'nin Mısır'daki temsilcisi, Mısır'ın efendisi Cromer Lhordu Evelyn Baring'in de Mısır'ı bu genel konuma göre yönettiğini vıırgulamaKtadır.(6) kavranmasını, Şarkiyatçılığın özünün Batı'nın üstünlüğü ile Şark'ın aşağılığı arasındaki silinmez ayrılık olduğunu vurgulamaktadaır.(7) 18. yüzyıl ortalarına kadar Şarkiyatçılann genellikleya Kutsal Kitap araştırması, ya t.slam mütehassısı, ya da Cizvitlerin yeni bir alan olarak Çin incclemelerini gündeme getirmeleri sayesinde sinolog olduğunu belirten yazar, Şarkiyatçılık hususundaki en yetkin kaynakların 19. yüzyıl ortalarına gelindiğinde olustuğundan bahsederek en yetkin örnek olarakJules Mohl'ün 18401867 arası Şarkiyatçılıkta olup bitmiş kayda değer her şeyi içeren iki ciltlik seyir defteri olan "Şark Araştırmaları Tarihinin Yirmi Yedi Yılı"nı;Cıalland'ın "Şark Kitaplığı "nı da akılı bir Şark ponoraması için bir kaynak olarak göstermektedir.(8) Napolyon'un Şark seferine giderken beraberinde tam teşekküllü akademik kadro götürme fikrini kendini Mısırlılara zorla benimsetmek için gücünün yctersiz kaldığını görür gibi olduğundan başvurduğu bir yol olarak yorumlayan yazar 1796'da kurulan Şark Dilleri Okulu'nun amacının da Mısır'ı modern Fransa'ya aktarmak olduğunu vurgular. De Lesseps'in Süveyş kanalı fikrinde, Şarkiyatçı düşüncenin, daha ilginci Şarkiyatçı girişimin mantıksal sonucu bulunduğunu iddia edcn yazar, "Batı için Asya, bir zamanlar suskun ıraklığı ve yabancılğı temsil ederdi. lslam da Avrupa Hıristiyanlığının karşısındaki saldırgan nasımdı. Böylesi zorlıı değişmelerin üstesinden gelmek icin, unutulmuş diller, tarihleri, ırkları ve kültürleri modern Şark'ı akıl erdiremeyeceğigerçek klasik Şark olarak ortaya koymak üzere gün ışığına çıkaran araştırmacılar, askerler, yargıçlar tarafından Şark'ın önce bilinmesi, sonra istila cdilip mülk edinilmesi, ardından da yeniden yaratılması gerekiyordu... De Lesseps ile Kanadalı Şark'ın ırklığını Batı'dan uzak münzevi mahremiyetini, Şark'ın egzotikliğini ortadan kaldırmıştı sonunda. Tıpkı su kanalana dönüşebilecek bir arazi sınırı gibi Şark da hal değiştirip direnç gösteren nasımdan, müttefİK, itaatkar bir ortağa dönüştüriilmiiştü."(9) demektedir. Siyaset ile Şarkiyatçılık arasındaki yakınlığın, ya da daha dikkatle söylenirse Şarkiyatçılıktan çıkarıian Şark'a ilişkin düşüncelerin siyasette kullanılabilme olasılığını yüksek olmasını önemli ama son derece hassas bir hakikat olduğunu belirten yazar, Şarkiyatçılığın siyah ya da kadın araştırmaları gibi alanlarda, masumluk ya da suçluluğa.bilimsel yalnızlık ya da baskı grubıı nüfusuna ilişkin soruların ortaya atılmas>ını sağladığını savunur. 18. yüzyılın sonlaruıdan itibaren, en azından yüz elli yıl boyunca, bir disiplin olarak Şarkiyatçılıkta Ingiltere ile Fransa'nın egemen olduğunu Şarkiyatçılığın başından beri 1 Avrupa için Şark'ın taşıdığı dilsel öneme dayanan yerli oluşturulmuş bir bilimsel içbilinç. 2 Şark'ın hep aynı kalan, değişmeyen, tek biçimli ve kökten yabancı, tunaf bir nesne olduğu yolundaki düşünüşünü hiç değiştirmeksizin konu malzemesi nölümlere alt bölümlere ayırma ve yeniden bölümleme eğilimi gibi iki önceliğin aktarıcısı olduğunu vurgular.l 10) 1822'de kurulan Asya Derneği, 1823 te kurulan Kraliyet Asya Derneği, 1842'de kurulan Amerika Şark Derneği gibi bilgi ku rumlannı görüş yayama gücünü de içerek aralarında Cıobineau, Renan Humboldt, Steinthal, Burnouf, Re'musat, Palmer, Weil, Bozy veMuir'in debulunduğubirkaç ünfü aracılığıyla Şarkiyatçılğın on dokuzuncu yüzyıl rcsmi düşünsel soy kütüğünün olştuğunu belirtir. Massignon'un lslam araştırmaları, Gibb'in Haskell Konferanslarından söz eden yazar, Silvestre de Sacy ve Ernest Renan 'ın akılcı antropoloji anlayışını ve filoloji laboratuvarlarını irdeler. Yirminci yüzyılın başlarında Şarkiyatçılığın Şark'ı Batı"ya sunmak için kullandığı iki temel yöntemi saptar: Bunlardan biri, nıodern eğitimin yaygınlaşma olanaklanndan, bilgiye dayalı mesleklerdcki, üniversitelerdeki, meslek derneklcrindeki, keşif ve coğrafyakuruluşlanndaki, ikincisi ise kayda değer bir kanılaşmanın ürünüdür. ŞarkiyatCUMHURİYET KİTAP SAYI 664 Keslnllk yoksunluğu Şark'ın neredeyse tümden Avrupa'ya özgü bir buluş olduğunu, antik çağdan beri gönül maccralarını, egzotik varlıklann, akıldan çıkmayan anılarta görünmeleri, olağanüstü deneyimlerin mekanı olageldiğini, ancak artık yok olduğunu, bu süreçte Şarklılara ait bir şeylerin de tehlikede olduğunu yazar, Amerikalılar için Şark'ın, bambaşka bir biçimde, Uzakdoğu'yla (temelde Çin ve Japonya'yla) bağlantıfı olduğunu, Amerikalılardan farklı olarak Fransızlarla Ingilizlerin onlarınki kadar güçlü olmasa da, Almanların, Rusların, lspanyolların, Portekizlerin, Italyanların, tsviçrelilerin bu söylemi destekleyen kurumlar, sözcük dağarcığıyla, araştırmalarla, imge dağarcığıyla, öğretilerle, hatta sömürge Dürokrasileri ve sömürge biçimleriyle birlikte dile getirdiğini ve temsil ettiğini belirtmcktedir.(4) Sir Âlfred Lyall'in, "Şarklı zihniyet kesinlikten nefret eder. Hindistan'daki her Ingiliz bu ilkeyi her zaman anımsamalıdır. Kolayca doğruluktan caymaya kayabilecek bu kesinlik yoksunluğu Şarkh zihninin ana niteliğidir aslında. Avrupalı'nın akıl yürütmeleri sağlamdır; olguları açıklarken belirsizlikten kaçınır; mantık dersi almamış olabilir, ama doğuştan mantıkçıdır; doğası gereği kuşkucudur, bir önermenin doğruluğunu kabul etmezden önce kanıt ister, eğitimli zekâsı bir mekanizmanın narçası gibi işler. ü t e yandan Şarklı'nın aklı pitoresk sokaklarına benzer, simetriden yoksundur. Akıl yürütmesi baştan savnıa betimlerle doludur. Eski Araplar diyalektik biliminde görece daha yüksek bir düzeye ulaşmış olsalar da, ardılları mantık yetisi bakımından fcna halde zayıftır. Çoğu zaman doğruluğunu kabul edebildikleri en Klşlsel boyut yunca Batı'da Şark ile Şarktaki her şeyin Batı'ya göre düpedüz aşağı olmasa da Batı'nın ıslah edici çalışmalarına gereksinim duyduğu hükmüne varıldığını ve Şarkın, sanki sınıfla, mahkemeyle, cezaviyle, resimli kılavuzla çerçevelcnmiş bir şey gibi görüldüğünü belirten yazar Şarkiyatçılığın sırf olgusal bir öğreti olarak değil, düşünce üzerindeki bir dizi zorlama, sınırlama olarak On dokuzuncu ve yirminci yüzyıllar bo Şark'ın yeniden yaratılması