Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ardından Etlik, sonra da Aşağı Ayrancı'ya taşındık. Ama hem annem, hem babam hep özletn duydu köye. Yani "Aptal Dünya"daki köy öykülerinde, yaşadıklarım da var, dinledıklerim de... Ana karakterleriniz iyimser ve doğru yoldan sapmayan tipler... Sapanlar, yan karakterleriniz ama otılar da yırtıct deg'il. Örnegin "Annem Bana l liç Mantı Yapmadı" adlı öykünüzde eşini aldatan anneyi ya da "Tatlı Düsler"deki hoppa kadını yargdamıyoruz, yadırgamıyoruz. Onlart öyle davranmaya iten nedenlere yoVunlaşıyoruz belki. Ana ya da yan karakterlerim yenik olsalar bile bunun farkında değiller. Kuskusuz bu benim insanlara bakışımla ilgili. Ne yaparsa yapsın başka yazarlar için de öyledir sanırım. Kahramanlara kendisini yansıtıyor yazar. Kendi çevremdckilerden bir şeyler katıyorum öykülerime. En iyi bildiğim yaşamları anlatıyorum. Sana bir örnek vereyim. Ben, günaydın demeyen taksi şoförünü hiç aşağılamadan, hiç üzmeden günaydın dedirtinceye kadar uğraşırım. Belki mutsuzlar ama yenik değifler. Bir yandan iyimserler. Bu coğrafyada bunca tatsızlık yaşanırken hâlâ umutlular, iyi niyetliler. Ben onların öykülerini yazarken bir anlamda sorumluluk da üstlendiğimi hissediyorum. Çünkii dünya bize kazık atıyor, bir masalın arkasına itiyor. Dünya kocaman bir çatı. Biz de altında toplanmışız. O çatı. Biz de altında toplanmışız. O çatı hem çok gerçek, hem de çok sanal ve yalan. Hâlâ umut besleyen karakterler de gerçekleri görmemeye çalışıyor. Onun için o kadar iyimserler ya zaten. Ama o iyimserliğin uzantısı sayılabilecek aptallık, aldatılma, acı, yok sayılma, yoksulluk, göç, bunlar benim kahramanlanmın kaderi. Onlar durumlarının ya farkında değiller, ya da farkındalar ve ancak öyle başedebiliyorlar. Ben, o çok şeyi esirgediğimiz, elinden aldığımız insanların içinde yaşıyorum ve benim isyanım, benim vapabildiğim onların öyküsünü yazabilmek. Onların isyanı ne olabilir? BUinçlendirilirse oy vermemek, tepki vermek, örgütlenmek. Benim sinikler, aklın ipini koparanlara oy vermekle kendini akıllı sananlardan, yalan dünya masahna kendini inandıran Blldlğim yaşamlar lardan intikam abyor belki de. Benim, kahramanlarım, sokakta yürürken kolunu çarptığın insanlardan. Okur genellikle kitaptaki kahraman ya da karakterlerle yazar arasmda farkında olmadan bir ilişki arar. Bu eşleştirme, yapıta zarar verebılir mi sizce? O esleştirmeye giren öyküleri de var kitapta, girmeyen öyküler de... Evet, bu kaçınılmaz bir şey. "Kuşçu Sabri"deki benim örneğin. Ama "Aptal Dünya" tümüyle başkasının öyküsü. Ben öykülerime hem kendimi koyuyorum, hem dinlediklerimi. Ama öyle yazarlar var ki ellerine hazır malzeme geliyor, sonra bir röportajla destekleyip biyografik bir roman ortaya çıkarıyor. "Şef Davulcu"daki yazarın ta kendisi. Orada kendimi hissettiriyorum. Ama "Yalanlarla Dolu Çekmece"deki yazar değil. O çok aldatılmış biri. Çekmecesi gerçekten de yalan o notlarla dolu bir arkadaşım. Kadın gözüyle algılıyorum yaşamı. Pazara gidiyorum, hiç işim yokken Adliyeye gidiyorum. Ulus'a gidiyorum. Sonra ne için gittiğimi unutup, daha önce adını hiç duymadığım biryere uzanıyorum otobüsle. Bunları yaşıyorum, yaşıyorum ve yazıyorum. Onun için ilk öykülerimden daha farklı bakıyorum öbürlerine. Bu bir hırs ve giderek de artıyor. Bu hırs her yazarda olmalı. Öykülerinizde kendinizi saklamanız mümkün değil. Murathan Mungan, büyük bir yüreklilikle dünyaya bakışını sergiliyor. Hiç saklanmıyor. Onun için o eşleştirmenin yapıta zarar vereceğini düşünmüyorum. Aptal Dünya'dan sonra strayı alacak kitabın tohumları şimdiden atılmıstır herhalde.. Hatta daha da önceden... Kendi ailemin romanınıyazacağım, onun üzerinde çalışıyorum bir süredir. Bir de gençleri Konu edinen bir kitap çalışmam var. Bir yandan malzeme topluyorum. Bir yandan izledikleri filmleri, dinledikleri müzikleri, seçtikleri giysileri gözlemeye, anlamaya çalışıyorum. Çok farklı bir jargon olusturmuşlar. lyice farklılaşmış çoğu şey. öyle bir dönemden geçiyorlar ki, nayatın o kesitinin bile bir roman olduğunun farkında değiller. Eğer bunu anlatabilirsem, başarabilirsem cok hoş olacak. Yani anlayacağın gençfiğin peşine fena halde takıîdım. • "Kadın gözüyle algılıyorum vasamı. Pazara gidlyorum, hlç Islm yokken Adliyeye gidiyorum. Ulus'a gidiyorum. Sonra ne İçin gittiğimi unutup, daha önce adını hlç duymadığım bir yere uzanıyorum otobüsle. Bunlan yaşıyorum. yasıyorum ve yazıyorum." CUMHURİYET KİTAP SAYI 664