Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. Bilmemek'te bu tarz pek çok olay var. Paris'te yaşamış olan Irena, kendi anavatanında bile bir göçmen olduğuna vebunun değişmeyeceğine dair bifînce, kendine Prag'da rüküş bir giysi aldığında ve dükkanın vitrininde kendini gördüğünde varır. Vatanında kalmış olsaydı, vitrinde gördüğü rüküş kadın olacaktı, ancak değildir, anavatanından bir Praghdan çok Parislidir ve göçmenlik varhğına öyle işlemiş bir durumdadır ki, vitrindeki kadın olmasına imkân yoktur artık. Ne Paris'te bir Praglı ne de Prag'da bir Parislidir; bir göçmen, yani Nabokov'un el emigre'sidır artık ve bu varoluşsal konumun değişmesine olanak yoktur. Josef de otelinin penceresinden ne anlama geldiğini bir türlü çözemediği Çekçe bir reklam panosu görünce benzer varoluşsal sorunlar yaşar. Aynca Josef in eski •" Yirmirci yüzyıla damgasım vurmuş bir yazar torik ortamda ele alıyor ancak bunu edebiyat tarihinin Stendhal, Dickens gibi büyük hikâye anlatıcılarından hiç de aşağı kalmayacak biçimde yaparken, onların yadsıdığı bir aracı, dosdoğru birinci tekil şahsın düşünce ve yorumlarını büyük başanyla kullanıyor. Kitapta hayal kırıklığı yaratan tek noktanın, gerçeğin ve kişiler arası mahremiyetin olağanüstü bir ustalıkla çizildiği sahnelerin arasında, Kundera'nın anlatıcı olarak sazı ele alıp ne söylemek istediğini açıkladığı bölümler olduğunu düşünüyorum. Bu Doğu Âvrupalı sanatçılarda, örneğin Kieslowski'de de yakındığım bir konudur, şahsi bir görüşten söz ediyorum elberte. Kanunca Kieslpwski Öldürmek Üzerine Küçük Bir Film adlı şaheserinde son anda katile geçmişinde yaşadığı talihsizlikleri anlattırarak cinayete bir anlamda özür bulmaya çalışmamış olsaydı, film bir ba^yapıt olacdktı Belki de Kundera geçen yüzydın kalabalık ideolojik olaylarının sentezini yapmanın imkânsızlaştığını, romanın Avrupa'nın yakın tarihini anlamamız konusunda artık yeterli bir araç olmadığını, tarihi kişilikle roman kahramanı arasındaki analojinin artık belirsizleştiğini düşünerek böyle bir çabaya girişiyor ve kendi kahramanlarının tarih içindeki rollerini okura açıklamak istiyor. Böylece roman kavramsal açıdan ilginç bir oyun aracılığıyla bu kavrama eşlık eden özlem ve bilmemeyi de ulaştınyor okura. Evet, Milan Kundera'nın kendisine yakışmadığı iddia edilen birkaç girişiminden sonra Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'nin ustalığını ve kıvraklığını yakaladığı bu son yapıtını 'okur' (madem kavramlarla oynuyoruz!), özellikle Kundera sever okur kaçırmamalı. • « dem vurduğunu anlatıyor; bunun üzerine yazar büyük bir şaskınlık içinde kitabının Fransızcastnı okumuş; benzetmelerle, basmakalıp sözlerle dolu olan metin, kitabının çevrilmesinden çok, baştan yazılmasının ürünü gibiymiş. Kundera'nın yapıtları konusunda bir yanlış anlama daha var. Bu kitaplar genellikle ideolojik açıdan ele alındı, ardından felsefi romanlar olarak görüldü. Oysa Kundera'nın romanları bu dar yorumlara sığmayacak kadar geniş ve yenilikçi. Şaka ve Bilmemek'e kadar hepsi, önceden tasarlanmış bir sıraya göre bir evrenin yaratılmasına katkıda bulunuyorlar. Tıyatro oyunlan ve denemelerle tamamlanan romanlara genel olarak bakıldığında, etkileyici bir bütünlük göze çarpıyor. Don Juan, Odysseus gibi etsanevi luşılikler ortaya çıkıyor; güîüş, ihanet, intikam, saf sevgi, hafüflik ve ağırltk, cinsellik ve aşk, geçicilik ve ölümsüzlük gibi temaiar kitaba özgürce yayıliyor. Pek çok anlatı aynı roman içinde kaynaşıyorlar; kimi zaman küçük bir öykü varoluşsal sorunlara uzanıyor. Bu romanların hepsi yaşanan Tarih'in C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 6 2 0 Milan Kundera Aşkn temaiar Kalabalık Ideolojlk olaylan bir komünist olan N.'le karşılaşıp iki arkadaşın bir türlü anlaşamamalan, yani aynı dili konuşup, aynı ideolojiden söz edememeleri, birbirlerinin sözcüklerini anladıkları halde sözlerin anlamını çözememeleri Kundera'nın kusursuz bir üslupla çağımızın en büyük ikilemlerinden birini anlattığı olağanüstü güçlü kurgulanmış bir bölum. Anlam veolayjanlatmak veaçıklamak hatta bence anlatmaya çalışmak ve anlatabilmek kavramlan arasındaki ikilem kitabın başka bölümlerinde de çarpıcı bi çimde karşımıza çtkarken anlatıcı yani Kundera, bellek ve unutuş, komünizmin bozguna uğrayıp Doğu Avrupa'da kapitalizmin kuruluşu, göç, sürgün gibi aşkın temaiar üzerine pek çok düşüncesini ortaya koyuyor; sürgünün insan üzerindeki travmatik etkisini inceliyor. Irena "Benim kentim artık Paris" derken yaşam, aşk, iş, aile hakkında hayat deneyiminde baskın duruma gelen yeni sosyokültürel referanslardan söz ediyor. Kundera Bilmemek'te saf düşünce ve iç monologlarla anlatı arasında gidip gelerek romanını yönetimi çok zor bir redi; hatta "Milan Kundera sıradan bir Fransız romancısı mı artık?" diye soruldu. Bu koşullarda Kundera'nın ilk ayakta daha ılırnlı Ispanyol ve Latin Amerika eleştirmenleriyle yüzlesmek istemesini anlamak zor değü. Bunların yanında bir de eski yanlış anlamalar var: Kundera Fransız eleştirmenleri tarafından bir ideoloji yazarı olarak kabul edümiş, ilk romanlarının Stalin'i eleştirmekten öteye gitmediği söylenmişti. Kundera bir süre "Romancıyım, yalnızca romancıyım" diye ayak diredi, ardından gazetelere röportaj vermekten vazgeçti; ancak çok nadiren, o da metinleri kendi gözden geçirmek koşuluyla gazete yazılarına izin veriyor. Ozünü koruma kaygısı, çevirüere de yansıyor. Çeîcçe'den Fransızca'ya çevrilen kitaplarını gözden geçirdikten sonra şu notu düşmüştü yazar: "Çeviriler yazar tarafından baştan sona okunmuştur ve şu andan itibaren Çekçe metin kadar özgündürler." Şaka'nın sonundaki bir ekte, Kundera, Alain Finkielkraut'un bir röportaj sırasında "süslü ve karmaşık" üslubundan Kundera için ne dediler ? Kundera Fransa'daki Eleştirilerden mi Korkuyor? ilan Kundera kesinlikle ilginç bir yazar. Yaklaşık yirmi yıldır Fransızca yazmasına karşın, romanlarının ilk baskısını Fransa dışındaki ülkelerde yaptırabiliyor. Daha önce Kimlik ilk olarak Italya'da ve Izlanda'da yayımlanmıştı: Şimdi de sıra, en başta îspanyolca ve Katalanca basılan Bilmemek te. Fransız okurlar bu kitaba ancak aylar sonra ulaşabilecekler. Kundera son yıllarda Fransızca olarak kaleme aldığı ilk yapıtlan Yavaşlık ve Kimlik nedeniyle oldukça sert eleştiriler aldı. "Son derece zayıf bir Fransızcayla, hiç şiirsel olmayan bir dille yazmış, üstelik kendini göstermeye çalışıyor," denıl M SAYFA 4