Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VE BOYLE HEP Ve böyle hep kargıyla delinmedir bu üşüşen arılar gözün üstüne üşengenlik ve böyle hep çıplak böğürdür ve böyle hep diri diri gömülendir bu ve böyle hep yıkılmış tapınak ırmağa karşı savaşan kirpik gibi güçsüz kol ve böyle hep geri dönen gece boş ve gözetleyen uzay ve böyle hep eskimiş kolan ve böyle hep diri diri gömülmüş kişi ve böyle hep çöken balkon anımsayan yüreğin dibindeki çimdiklenmiş sinir beyni kırbaçlayan baobabkuş varhğın ortasına atıldığı sel ve böyle hep fırtınada karşılaşma bu ve böyle hep kıyısıdır ay tutulmasının ve böyle hep gözenekler korkuluğunun gerisi ve çekilen, geri çekilen ufuk... (Apparıtıons'dan) 'Kardeşler, cehennemlik kardeşlerim benim, nüvenle nelin ardımdan' Henri Michaux (1899, Belçika1984, Paris) gerçeküstücülere yakın gibi görünse de, bütün çağdaş yazınsal akımların dışında, bağımsız bir çizgiyi sürdürdü. Büyük bir gezgin. ortaçağ gizemcilerinin, ermişlerinin anlatılarıyla beslendi. Önemli bir ressam. lnsanın iç dünyasının devinimlerini, kasırgalarını, dinginliklerini çizdi. Karabasanların, felaketlerin, sanrıların ozanıdır Michaux. Sözlükler yetmez ona, dilin sınırlarını zorlar, yeni bir dil yaratır içtepilerini, kasılmalarını anlatmak için. îç evreninin sınırlarını genişletmek, yeni devinimler, karışıklıklar bulmak için sanrı vericiler, uyarıcılar kullandı ve bu deneyimlerin şaşırtıcı izlenimlerini yazdı. Düşsel ülkeler, düşsel varlıklar yarattı ve bunların inanılmaz öykülerini anlattı birçok yapıtında. S. Maden ALIP GÖTÜRSENÎZ BENÎ Alıp götürseniz bir gemiyle beni, Bir eski, bir güzel gemiyle beni, Pruvayla ya da köpükle Ve yitirseniz beni uzakta, uzaklarda. Koşumuyla başka bir çağın Karın yanıltıcı kadifesiyle. Soluğunda birikmiş birkaç köpeğin. Kuru yaprakların bitkin sürüsünde. Götürseniz beni kırmadan, öpüşlerle, Soluyan ve kabaran göğüslerde beni, Hahsında ayalarla gülüşlerinin, Uzun kemikler ve eklemler aralığında. Alıp götürseniz ya da gömseniz beni. (La Nuit Remue'den) Ydanın zehiri can yoldaşıdır onun, Can yoldaşıdır ve bilir cerçek değerini. Kardeşler, cehennemlilc kardeşlerim benim, güvenie gelin ardımdan. Kurt dişleri kurda saldırmaz, Saldırdığı koyun etidir. Karanlıkta daha açık göreceğiz, kardeşlerim. Labirentte bulacağız doğru yolu. Burda sana yer var mı, iskelet, bıktırıcı, sidikli, çatlak çömlek? Gıcırdayan makara, nasıl da duyacaksın dört dünyanın gergin halatlarını Onlarla bağlayarak parçalatırken seni! (La Nuit Remue'den) Henri Michaux/ Şiirler/ Çeviren: Sait Maden ANILAR Doğaya benzer, doğaya benzer, doğaya benzer, Doğaya, doğaya, doğaya, Tüye benzer, Düşünceye benzer, Ve bir bakıma yer yuvarlağına benzer, Durmayan, gerçekçiliği olmayan şeye, gömülmüş başına bir çivinin, kendinizi bir başka yere vermişken sizi yakalayan uykuya, Yabancı bir dildeki türküye, Ağrıyan ve sızılı kalan bir dişe, Dallarını bir taşlığa yayan, Hesaplarını göstermeden güzelliğini biçimlendiren ve sanat eleştirmesi yapmayan bir arokaryaya, Yazları çıkan toza, titreyen bir hastaya, Bir damla yaş alutan ve böylece kendini yıkayan .. göze, Üst üste biriken, ufku daraltan, gene de gökyüzünü düşündüren bulutlara, Geceleyin bir garın ışıklarına, varılan ve tren olup olmadığı bilinmeyen bir garın, Hindu sözcüğüne, hiç gitmediğiniz bir kentin bütün sokaklarını dolduran, Ölüm üstüne anlatılan şeye, Bir yelkenliye okyanusta, Altındaki tavuğa saz yaprağının, yağmurlu bir öğle sonu, Büyük bir yorgunluğun okşanmasına, çok sonra yerine getirilecek bir söze, Kaynaşmaya bir karınca yuvasındaki, Bir akbaba kanadına, öbür kanat dağın karşı yamacındayken daha, Alaşımlara, lliğe, yalanla birlikte, Körpe bir bambuya, o körpe bambuyu kıran kaplanla birlikte, En sonra bana benzer, Daha sonra da ben olmayana, Bu yo/la, ey sen ki yo/'umdun benim. (Ecuador'dan) KARŞI Bir kent kuracağım size paçavraJarla! Kuracağım size harç koymadan, ölçüp biçmeden Yok edemeyeceğiniz bir yapı, Bir köpüren belirginlikle Dayanacak ve şişecek, burnunuza anıracak bir yapı, Hem de donmuş burnuna Partenonlarınızın, Arap ve Ming sanatlarınızın. Dumanla, sıvıya dönüşmüş sisle Ve davul derisinin sesiyle , Kaleler kuracağım size göz kamaştıran.yamyassı eden, Karşılarında sizin kaç bin yıllık düzeniniz ve hendeseniz Bir saçmalık, bir zırva, bir nedensiz toz kesilecek. Ölüm, ölüm! Ölüm hepinize, yaşayanlara hiçlik! Evet! înanırım Tann'ya! O bilmiyor bunu elbette! Inanç, ilerlemeyen için aşınmaz pençe, , Dünya! Ah o boğulmuş dünya, soğuk karın! Bir simge bile değil, hiçlik hep! Karşıyım, karşıyım Karşıyım ve gebermiş köpeklerle besliyorum seni. Tonlarla, anlıyor musunuz, tonlarla koparacağım Sizin dirhem dirhem esirgediğinizi benden. SAYFA 14 KÜREK ÇEKÎYORUM llençledim alnını karnını yaşamını îlençledim geçtiği sokakları yürüyüşünün Hem elinin tuttuğu nesneleri Düşlerinin içini hem de Çamur koydum gözüne bundan böyle görmesin diye Kulağına bir böcek bundan böyle duymasın diye Anlamasın diye beynine bir sünger Gövdendeki canla soğuttum seni Derin yaşamınla dondurdum seni Tıkar seni soluduğun hava CUMHURİYET KİTAP SAYI 620