22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir zindan havasıdır soluduğun hava Sırtlanların az önce soluyup çıkardığı hava Bu havanın hiç kimse soluyamaz gübresini Tenin ıslaktır ıpıslak Tenin ecel terleri döker Koltukların bir mahzen kokusu yayar uzağa Yoluna hayvanlar durur Köpekler geceleyin ulurlar başlarını evine doğru kaldınp Kaçıp gidemezsin Bir karınca giicü gclmez ayaklarının ucuna Kurşun bir tomruğa döndürür bedenini yorgunluğun Yorgunluğun uzıın bir kervan Tâ Nan ülkesine varan Anlatılmaz yorgunluğun Isınr ağzın seni Tırnakların tırmalar Karın artık değildir karın Kardeşin değil artık kardeşin Ayağının bitkisini bir kızgın yılan ısırmıştır onun Dölünün üstüne salyalar akıttüar Kızının gülüşüne salyalar akıttüar Salyalar akıtarak geçtiler evinin önünden Dünya senden uzaklaşıyor Boşluğa düşüyorsun Soluğun yok Bitkin kalıyorsun en ufak çaba göstermeden Kürek Kürek Kürek çekiyorum Sarhoş, çekip gidiyorsun bir katırın kuyruğuna bağlı Sarhoşluk bir kocaman ^emsiyedir göğü karartan Ve toplayan sinekleri Bas, döndüren sarhoşluğu iç kulak kanallarının Kötü bir haber gibi yarım felç başlangıcı Artık ayrılınıyor senden sarhoşluk Sağına yatıyorsun Soluna yatıyorsun Yolun taşlı toprağına yatıyorsun Kürek Kürek Kürek çekiyorum günlerine karşı Acının giriyorsun evine Kürek çekiyorum Kürek Kara bir gözbağı üstüne yazılıyor eylemlerin Tek gözü kör bir atın öteki ak, büyük gözünde geleceğin yuvarlanıyor Kürek çekiyorum. (Face aux Verrous'dan) BUZDAĞLARI Buzdağları, yeni ölmüş tayfalann ruhlarıyla, yaşlı, gücü yitmiş karabatakların o büyülü kuzey gecelerine yaslanmaya geldikleri korkuluksuz, kemersiz dağlar. Buzdağları, buzdağları, sonrasız kışın, o buzlu yergezegen başlığıyla sarılmış, dinsiz katedralleri. Soğuktan yaratılmış kıyıların nice yüksek, nice saf öyle. Buzdağları, buzdağları, Kuzey Atlantik'in sırtı, düşünülemez denizler üstündeki donmuş, ulu Buda'lar, doğumsuz ölümün kıvılcımlar saçan fenerleri, yüzyılların o kaskatı sessizliğinin yitik çağlığı. Buzdağları, buzdağları, hiçbir böcek yaşamayan, kapalı, uzak ülkelerin gereksinme duymaz yalnızlan. Adaları doğuranlar, kaynakları doğuranlar, bir sizleri görüyorum, yakınım bir sizlersiniz. (Ecuador'dan) CUMHURİYET KİTAP SAYI 620 RAHAT BÎR ADAM Ellerini yataktan dışarı uzatıp duvarı bulamayınca şaşakaldı Plume. "Karıncalar yemiş olmalı..." diye düşündü, uyudu gene. Az sonra karısı tutup sarstı: "Baksana, dedi, sersem herif! sen burda zıbarıp yatarken evimizi çalmışlar." Gerçekten, eksiksiz bir gök uzayıp gidiyordu çevrelerinde. "Vay canına! doğru dediği" diye düşündü. Az sonra bir gürültü duyuldu. Bir tren geliyordu üzerlerine tam yolla. "Sıkıştırdığı havayla elbet yetişir bize" diye düşündü, uyudu gene. Derken soğuk uyandırdı onu. Tepeden tırnağa kana belenmişti. Yanıbaşında karısının birkaç parçası duruyordu. "Ortaya bir yığın üzüntü çıkar kanla birlikte; şu tren geçmemiş olsaydı ne mutluluk duyardım! Ama geçmiş olduğuna göre..." Ve gene uyudu. Peki, diyordu yargıç, karınız yaralansın da böyle sekiz parçaya bölünmüş bulunsun, nasıl açıklayacaksınız bunu? durumu kavrayamamış olsanız bi.e, engel olmak için bir şeyler yapamamış olsanız bile, yanındaydınız ya onun. Işte aydınlanması gereken de bu. . Butun iş burda! (Plume'den) SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle